Pınar Seyhun ismini çoğu dinleyici, 1985 yılında Mazhar Fuat Özkan’ın Aşık Oldum (Diday Diday Day) şarkısıyla birinci olduğu Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkiye elemelerindeki; dönem için farklı bir müzikaliteye sahip olan “Bakışlar” şarkısı ile hatırlayacaktır.
Yarışma sonrası mesleki anlamda farklı iş kollarına yönlenen Seyhun, ara verdiği müzik kariyerini ilk albümü “Pınar Seyhun’la Hayal Ederken” ile bir albüme kavuşturdu ve albüm kısa zamanda özellikle caz severler tarafından güzel bir ilgi yakaladı. Son zamanlarda müzik marketlerin caz bölümünde de rastladığımız bir albüm haline geldi.
Pınar Seyhun ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, albüme giden yolu ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle 1985 yılında Eurovision elemelerine katıldığınız ‘Bakışlar’ ile tanındınız. O dönem Eurovision’a katılma süreciniz nasıl gelişti? Eurovision size nasıl bir müziksel deneyim kattı?
–Eurovision Türkiye finalleri 80’li yıllardaydı; sürpriz olmuştu tam anlamıyla. Avusturya Lisesi’nde okurken grup olarak katıldığımız Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması’nda o yıllar popüler olan Barbra Streisand‘ın “Woman in Love” parçasını seslendirmiştim. Bu yarışmaya çok büyük beklentilerle girmemiş, ancak kız solist dalında Türkiye birincisi olduğumda çok mutlu olmuş ve gururlanmıştım.
Birkaç sene sonra lise orkestrasında piyanist olan arkadaşım Ömer Göksel de benim gibi Boğaziçi Üniversitesi’ne girmişti. Grup olarak çalışmalarımız devam ediyordu. Bir beste yapmıştı ve bunu da repertuvarımıza eklemiştik. Hadi bir şansımızı deneyelim dedik ve son derece sade bir kayıt yaparak finallere gönderdik. Finale kalmıştı. O sevincimizi ve heyecanımızı unutamam! O yıl yarışmaya katılan isimlerin büyük çoğunluğu tanınmış ve popüler isimlerdi. Dolayısıyla onların arasından sıyrılıp birinci olmak ne kadar zor gözükse de içimde ümit vardı.
Sonuçta dereceye giremedik. Ama çok güzel bir hayat tecrübesi edindim ve unutulmayacak bir anım olmuştu.
Bakışlar’dan sonraki müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda bir albüm çıkarmaya nasıl karar verdiniz?
-Müzikten teknik açıdan uzaklaştım. Başka işlere daldım. Tekstil de çok sevdiğim bir konuydu. Bir süre sonra da Avusturya‘nın Graz şehrinde yaşamaya başladım. Hatta orada Avusturyalı amatör bir grupla provalar yapmaya başladık bir dönem. Ancak zamanım çok kısıtlıydı. Türkiye‘deki gelişmeleri de takip ediyordum o dönemde. Televizyon kanallarının çoğalmasıyla birlikte yeni sesler için artan imkanları da uzaktan izliyordum. Geçirdiğim yıllar zarfında, yaşantıma devam ederken, müzikle ilgili anılarımı hatırlayınca bir hüzün gelir çökerdi içime; yatıştırıp unutmaya çalıştığım. Bir şeyler yapsam mı acaba diye düşünürdüm. Ama çok da uzaklaşmıştım o dünyadan.
Bu projeden çok kısa bir süre önce bir iki girişimde bulundum, ancak yapmak istediğim tür müzikle bağdaşmadı o dönem karşıma çıkan alternatifler.
Daha sonra Eurovision finalinden arkadaşım, kendisi de kısmen müziğin içinde olan Ömer Göksel’in de desteğiyle bu albüm çalışmasına başladım.
Doğru zaman şimdiymiş!
Albümün oluşum süreci nasıl gelişti?
-Önce parçaları seçtik. 4 tanesi Ömer Göksel‘in bestesi, beşincisi Viyana‘da yaşayan Zeki Baktır‘a ait. Bu parçaların 3 tanesinin sözlerini Aşkın Tuna yazdı. Düzenlemelerini ise Ercüment Orkut yaptı. Parçaların son altyapıları hazır haliyle elime verildikten sonra, solist kaydını Cenk Eroğlu‘nun XCarnation stüdyosunda yaptık. O esnada Cenk Eroğlu‘ndan da çok güzel bir parça aldım; sözü müziği kendisine ait. Bu parçanın düzenlemesini ise babası Ümit Eroğlu yaptı.
Albümde düzenlemelerinizi yapan Ercüment Orkut ile yollarınız nasıl kesişti?
–Ercüment Orkut‘u arkadaşım Ömer Göksel vasıtası ile tanıdım. Çok yetenekli ve iyi niyetli bir müzisyen.
Albümde ‘Kuşlar Aldı’ şarkısında baba-oğul ve torun Eroğlu’lar bir araya geldi. Bu durum nasıl gelişti?
-Albümdeki beş parçanın enstrümantal olarak Ömer Göksel‘in stüdyosunda hazırlanmış ve bitmiş altyapısı bana verilmişti. Üzerlerine okumalarımı yapmak üzere arayışa girmişken, şan hocam Şebnem Algın vasıtasıyla Ümit Eroğlu ile tanıştım. Ümit bey vasıtası ile de, oğlu Cenk Eroğlu’nun İstanbul‘daki Xcarnation stüdyosunda solist kayıtlarımı yaptık. O esnada sözü ve müziği Cenk Eroğlu‘na ait “Kuşlar Aldı” parçasını dinledim ve çok sevdim. Albüme koymaya karar verdik. Torun Efe Eroğlu da genç ve yetenekli bir müzisyen, bu parçaya ilgi duydu ve bazı çalışmalarını üstlendi. Ümit Eroğlu ise bu parçaya çok güzel bir aranje çalışması yaptı. Böylece üç nesil ile aynı parçada çalışma imkanı bulduk.
Bakışlar’ın yıllar sonra bu albümde olmasına nasıl karar verdiniz?
-“Bakışlar“ı ilk seslendirdiğimiz dönemden bu yana geçen zamanı düşünürsek, eskimeyecek karakterde bir parça olduğunu düşündüm. Ve özellikle albüme koymak istedim.
Bununla birlikte albümünüzü kendi firmanız Pınar Seyhun Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturdunuz. Bir firma kurmaya nasıl karar verdiniz? Kendi çalışmalarınızın prodüktörü olmayı kendi açınızdan nasıl tanımlarsınız? Bu bağlamda bu durumun artıları nelerdir, dezavantajları da var mıdır? Ayrıca Seyhan Müzik de albümünüzün CD’sinin dağıtımını yaparak dinleyicilerle buluşturdu. Seyhan Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?
-Girişimlerden ve başlangıçlardan korkmayan bir yapıya sahibim sanırım. Böyle bir karar alırken de en doğrusunu yaptığımı düşündüm.
Prodüktör olarak kendi çalışmalarımla ilgili kararları alırken, bağımsız olmanın getirdiği rahatlık tabii ki hoş…
Ancak sıra dağıtım aşamasına geldiğinde Seyhan Müzik ile anlaştık. Eksik olmasınlar onların da bu konudaki desteği ile birlikte bu noktaya getirebildik çalışmalarımızı.
Günümüzde Türkiye’de Caz müziğine bakış açısını bir müzisyen olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Caz müziğinin kökenine bakarsak, ülkemizdekinden çok farklı bir kültüre ait olduğunu görürüz. Dolayısıyla ben ortaya çıkardığımız bu albümü, her ne kadar caz kategorisinde tanımlandıysa da, tamamen caz olarak niteleyebileceğimizi düşünmüyorum. Kullanılan dil Türkçe, ezgilerde bu toprağın motifleri var, katkısı bulunan müzisyenler de bu toprağa ait. Yoruma gelince, benim anadilim Türkçe ve kullandığım dil özünden farklı olsun diye bir çaba sarf etmedim.
Dolayısıyla ortaya çıkan şey caz müziği tarzında çalınmış, ancak buraya, Türkiye’ye ait bir çalışma. Bu tarz bir çalışmanın ülkemizde sahiplenilmesinin çok zor olmayacağını düşünüyorum. Ancak sorunuza döneyim, karşılaştırmak gerekirse, gerçek anlamda Amerikan caz müziği takdir edersiniz ki ülkemizin sadece belli bir kesimine hitap ediyor.
Albüm ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Albümün beğenildiği ile ilgili geri dönüşler alıyorum.
Albümden sonra yapmayı düşündüğünüz yeni çalışmalar var mı?
-Öncelikle albümümüzün canlı performans olarak kanallı kaydedilen tanıtım konserini de yayınlayıp dinleyicilerin beğenisine sunmak istiyoruz. Bunun devamında tabii ki yeni parçalarla, konserlerle çalışmalara devam etmek istiyorum.
Pınar Seyhun’a bu güzel röportaj için teşekkür ederim. “Pınar Seyhun’la Hayal Ederken” tüm müzik marketlerde ve dijital platformlarda!
Yorum Ekle