Bağımsız Sahne köşesinin yirmi dördüncü konuğu, matematik öğretmenliği gibi farklı bir alanda olmasına rağmen içindeki müzik tutkusunu her zaman yaşatan; kendi deyimiyle “İstanbul’un üçüncü nesil kahvecilerinde, vapurlarında ve sevdiği semtlerinde vakit geçirerek” sözlerini yazan, kendi yazdığı şarkılarla gelen üç teklinin ardından yeni teklisi “Mutlu Yaşam Donörü”nü dinleyicilerle buluşturan Şüheda Aydoğan. Aydoğan ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Ayrı Telden Çalan İnsanlar”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-Üniversitenin ilk yıllarında -yani vaktim olduğu zamanlar- (gülüyor) İstanbul’un birkaç mekanında kısa zamanlı sahneler aldım. Sonrası canlı müziğe gittiğimizde “Haydi Şüheda, sen de çal!” gibi cümlelerle devam etti. Okulda öğretmenlerimi kıramayıp etkinliklerde çalardım öğrenciyken. Şimdi öğretmenim, yine öğretmenleri kıramayıp etkinliklerde çalıyorum! (gülüyor) Açıkçası en çok kendi kendime çalmayı severdim, hala da öyle. Canım sıkkınken, mutluyken odamda elime gitarımı alıp saatlerce çalarım. 13 yaşımdan beri gitar çalıyorum, 22-23 yaşıma kadar beste yapmayı düşünmemiştim. Ara ara bir şeyler karalıyordum ama bunları besteleştirme cesaretini üniversitedeki arkadaş çevreme borçluyum. Yakın arkadaşlarımın çok iyi müzisyenler olduklarını gururla söyleyebilirim, bana çok yardımları dokundu.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve “Ayrı Telden Çalan İnsanlar”ın oluşum süreci nasıl gelişti ve ilk tekliniz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Çevremde müzik yapan, besteleri olan çok yakın birkaç arkadaşım vardı. Bir gün yine kampüste beraber gitar çalarken “Ben de bir şeyler denedim, dinlemek ister misiniz?” dedim, ki bu şarkı “Ayrı Telden Çalan İnsanlar”dı. İlk dinleyen arkadaşım çok mutlu oldu, benden daha çok heyecanlandı diyebilirim! (gülüyor) Arkadaşlarımın güzel geri bildirimleri şarkıya kayıt alma konusunda beni çok teşvik etti. Oluşum süreci ise Beşiktaş-Kadıköy 18.15 vapurunda oldu. Şarkının sözlerindeki gibi yani, vapur yolculuğum boyunca çoğu kısmı tamamdı. “Ayrı bir yaşam fışkırıyor her pencereden” kısmı aslında vapurdan Kadıköy’e bakış attığımda güneşin pencerelere yansımasından gelişti; veya “gün güzeldi, karşıya geçtim, 18.15 vapurlar” gibi, o anlık hislerim olan cümlelerdi. Sonra da kayıt aldık. Sevgili Alptekin Ünal bazı kısımlarında back vokal oldu bana. Beni gerek tanıyan gerek tanımayan insanlardan çok güzel dönüşler aldım, Instagram’dan mesaj atıp iyi dileklerini iletenler oldu. Öğrencilerim keza çok beğendiler, dersi kaynatmak için şarkılarımı açıyorlar zaman zaman! (gülüyor)
“Kristal Rüya” ve “İçimizde” teklilerinizin oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?
-Kristal Rüya’nın yeri bende hep ayrı olacak sanırım. Yine yalnız olduğum zamanlardan birinde Cihangir’in ara sokaklarında gezerken kurgulamıştım kafamda. Aslında önce nakaratı vardı aklımda. Nakaratı o kadar beğenmiştim ki çok uzun bir süre şarkının diğer sözlerini ne yazabildim ne besteleyebildim! (gülüyor) İlk halinde sözleri daha farklıydı ufak yerlere zamanla değişiklik yaptım. Yine üniversiteden arkadaşım Tuğberk Yağan şarkının daha akıcı bir hale gelmesini sağladı diyebilirim verdiği birkaç tavsiye ile. Aynı zamanda soloda çift gitarla çift ses yapmak da onun fikriydi. Kendime back vokal yapmam ise ilk denemem oldu. Beklediğimden daha hızlı ve çok dinlendi, bu sıralar 75 bin civarında, tabii ki çok mutluyum. İnsanların paylaştığını, sözlerimi yazdıklarını görünce insanlarla bir şeyleri paylaşmanın heyecanını yaşıyorum. “İçimizde”yi Moskova’da bir kafede yarım saatte tamamlamıştım. Yanımdaki insanlar defteri görse de ne yazdığımı anlamıyordu, orada rahat rahat gerilmeden yazdığım anı hatırlıyorum! (gülüyor) Benim için çok çok değerli insanlardan harika tepkiler aldım. Piyano solosunu çok seviyorum, yine Alptekin sağ olsun. “İçimizde” benim içimde çok iyi başlangıçlara da neden oldu.
Bununla birlikte Bedirhan Aktekin ile ortak bir çalışma olan “Baş Ağrısı” yayınlandı. Bedirhan Aktekin ile yollarınız nasıl kesişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?
-Bedirhan, Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü bünyesinde birkaç grupta çalan söyleyen bir müzisyen, ortak arkadaşlarımız vasıtası ile tanışmış olduk. Zaten benim ilk teklimden beri mix-masterımı kendisi yapıyor! O yüzden müziğime de en çok aşina olan insanlardan biriydi bence. “Şüheda, ben bir altyapı hazırladım, söz yazıp söylemek ister misin?” teklifiyle geldi, dinlediğimde çok beğenmiştim. Hazır besteye söz yazmak daha da zormuş gibi hissettirdi başta ama çok eğlendim şarkının gelişmesine yardımcı olurken. Karantinada ayrı ayrı yerlerden haberleşmeye çalışarak bir şekilde şarkıyı tamamladık. Bazı insanlardan “Biraz uzun mu sanki?” gibi yorumlar alsam da bana pek uzun gelmiyor açıkçası, hissi vermek için böyle gerekiyordu gibi hissediyorum. Nakaratında karantinada evden çıkmadığım için biraz o kısımlardan izler de var! (gülüyor) “Baş ağrısıyla uyandım bugün” de.
En son “Mutlu Yaşam Donörü”nü yayınladınız. Teklinin olurum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?
-Odamda yazdığım ve odamda tamamladığım tek şarkı. Aynı zamanda kimseden bir fikir almadan tek başıma geliştirip tamamladığım ilk şarkı kendisi. Her ne kadar melankoli ve yavaş parçalardan uzaklaşıp mutlu bir şey ortaya çıkarmak istesem de pek başarılı olamadım sanırım! (gülüyor) Beste bende mutlu başladı ama ben yine “yaşadım günü, sonra öbürünü, her biri ötekini görgüsüzce öldürdü” dedim. Ne diyebilirdim ki, karantinada çok bunalmıştım gerçekten de. Kaydı evimde oluşturduğum mini stüdyomda aldım. Maalesef istediğim tepkiyi alamayan bir şarkı oldu Mutlu Yaşam Donörü. Ya insanlara duyurmayı başaramadım ya da gerçekten beğenmedi insanlar, bilmiyorum!
Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak (ve bağımsız oluşumlar aracılığı ile) dinleyicilerle buluşturuyor ve gitarınızla akustik olarak kaydediyorsunuz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu? İlerleyen zamanlarda farklı enstrümanların da eşlik edeceği kayıtlar yapmayı düşünüyor musunuz?
-Tabii ki özgür bir alan sağlıyor. Neyi ne zaman istersem o zaman, nasıl istersem o şekilde yapıyorum. Çok mutluyum bu durumdan. Çok çok daha fazla dinlenen/tanınan bir müzisyen olsaydım bile bağımsız olarak devam ederdim açıkçası. Müziğe yeni başlayan biri olduğum için tek kötü yanı reklamsızlık, müziğimi duyurmakta zorlanma diyebilirim.
Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?
-Sanırım buna bir cevap verecek kadar bilgim yok… Sadece şu an kendi açımdan bakıyorum, ve yarın paylaşıyorum diyip paylaşabiliyorum mesela şarkıyı. Yani durumun tamamen bana göre olması hoşuma gidiyor. “şurası şöyle mi olsaydı” gibi şeyler beni gerebilir belki de. Hele para kazanma açısından hiç bakmıyorum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Tamamen samimi olduğunu söyleyebilirim. Anlık hislerin hızlıca kağıda dökülmüş hali çoğu zaman, belki de o yüzden sıcak geliyor bana. Bazen bir notayı yanlış basıyorum ve şarkıyı baştan kaydetmemiz gerekiyor diyelim, kalsın öyle diyorum. Özen vermediğimden değil, daha hissiyatlı bulduğum şeylerden vazgeçmek istemiyorum. Dinleyenler nasıl düşünüyor bilmiyorum. Tamamen ben, tamamen kafamın içi yani. Sözcüklerin karmaşasından korktuğum anlarda bile ben.
Mutlu Yaşam Donörü’nden sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Kesinlikle! Halihazırda bitmiş olan 2 parça var. En kısa zamanda birine kayıt almaya başlıyorum. Kasım başı gibi çıkar diye düşünüyorum. Öte yandan diğer şarkıları da yazmaya devam ediyorum.
Şüheda Aydoğan’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Mutlu Yaşam Donörü”nü tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle