Bağımsız Sahne köşesinin otuzuncu konuğu, Haziran 2019’unda başlayan bu köşenin ilk konuğu olan Cem Demirbağ’ın temellerini attığı ve Ali Levent Vural’ın dahil olmasıyla şekillenen, internetteki demo kayıtların yanı sıra ilgi gören sahne performanslarıyla Grunge Rock tınılarının izinden giden ve kadro olarak son halini alır almaz Vural eseri ilk teklisi “Sensiz Geçen Günlerim”i dinleyicilerle buluşturan grup Pangea. Pangea ile Bi’Kuble için, grubun müzik yolculuğunu, ilk teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Pangea grubu nasıl kuruldu ve grup Sensiz Geçen Günlerim’e kadar neler yaptı?
Cem : Merhaba, ben Cem, grubun vokali ve ritim gitaristiyim. 2018’de Pangea ile bu yola başladım ve hala da devam etmekteyim. Gitar müziğine olan ilgimle beraber gitar çalmaya başladım ve sahne tecrübelerim oldu. 2018 sonlarına doğru sahnelerde çalarken bir ismimiz yoktu ve yakın arkadaşım Emre Alkaya bana Pangea ismini önerdi. Kadro şekillendi ve şu anki halini aldı. Çeşitli yerlerde konserler verdik… hem Avrupa hem de Anadolu yakasındaki konserlerimiz ilgi gördü, tüm gelenler sağ olsunlar. Kendi yaptığımız çalışmalarımızı YouTube üzerinde yayınlıyorduk, fakat artık bunu yapmıyoruz ve hepsini kaldırdık. Bizim için çok anlamlı olan şarkıları yeniden buluşturacağız tabi… Şimdi ise Ali Levent Vural’ın eseri “Sensiz Geçen Günlerim”i yayınladık ve kendi eserlerimizi buluşturarak yola devam ediyoruz.
Ali: Merhaba, ben Ali, 19 yaşında ve kendini sevdiği işlere veren, kendimi bildim bileli müziğe aşık olan yetişkin bir insanım, her türlü müziği severek dinleyen bir zevke sahibim.
Pangea’da ikiniz dışında hangi isimler yer alıyor?
Cem : Davulda Ahmet Özdemir, basta ise Anıl Özbey yer alıyor.
Ahmet : Ben küçük yaşta müzik yapmaya başladım. Blues ve rock müzik ile uğraşıyorum. Pangea dışında başka bir grupta hem davul çalıp hem vokal yapıyorum. Pangea grubuna dahil olmamı ise Cem sağladı, hep iletişim halindeydik onunla. Davulcuları yoktu o ara, benden çalmamı rica ettiler, o günden beri beraber çalıyoruz.
Anıl : Ben de Ahmet gibi Blues ve rock müziğe meraklıyım. Başka grupta solo gitarist olarak sahne almaktaydım. Ali ile çok önceden çalışma fırsatım olmuştu. Gerçekten o zamanlar çevremdeki en iyi solo gitaristlerden biriydi. Maalesef sonrasında o grubu bir türlü bir araya getiremedik. Pangea grubundan haberdardım ve işlerini gerçekten beğeniyordum. Bir gün Cem beni arayıp gruba bas gitarcı lazım olduğunu söyleyerek benim çalmamı istedi. Daha sonrasında grubun kimyası uyunca beraber devam etme kararı aldık. Kısacası böyle güzel ve yetenekli grup üyelerinin olduğu bir grupta çalmak çok mutlu edici bir şey.
Sensiz Geçen Günlerim’in oluşumu nasıl gelişti ve bu şarkıyı ilk tekliniz olarak yayınlamaya nasıl karar verdiniz?
Ali : Şarkının yazılmaya başlandığı zamanda başıma gelen sıkıntılar, şarkıyı yaparken büyük bir yol almama neden oldu. Özellikle şarkının içindeki sözlerde “Yangın çıksa yanamam ki” zaten yüreği çoktan yanmış bir insanı anlattım “Ecel gelse beni alamaz ki” zaten o insanın “onun” yokluğunda yaşayan bir ölü olduğunu anlattım.
Cem : Şarkıyı tekli olarak yayınlama kararı ise ortam içerisinde şarkıyı çalarak, deneyerek grupça alınmış bir karar oldu.
Sensiz Geçen Günlerim ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Ali : Motive edici geri dönüşler aldık, eleştirilere açık olduk ve müziğin bir kere daha ruha dokunduğunu öğrendik.
Cem : Güzel tepkiler aldık, olumlu olumsuz tüm eleştirileri de süzgeçten geçirdik. Her zaman söylerim “Şarkıyı analiz eden insanlara bayılıyoruz!” Ama onlar da şunu unutmasınlar, eleştirirken şurası şöyle olsaydı böyle olsaydı derken bir noktada şarkılar belli duygular üzerinde şekil alıyor ve bu duyguların sahibi biziz! Bunu da göz önünde bulundursalar yeterli bizim için…
Bununla birlikte teklinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturdunuz ve düzenlemesini üstlendiniz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu? Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?
Ali : Kitle ve imkan farkı…
Cem : Şarkılarımızı genel olarak kendimiz düzenlemeyi uygun buluyoruz bizim istediğimiz hissettiğimize en yakın sonucu alıp bunu yansıtmak için. Sensiz Geçen Günlerim’de de kendi aramızda şarkı şekillendikten sonra kayıt aşamasına geldiğinde Çatı Stüdyo’da çalışmalara başladık. Şarkılarımızı ağırlıklı olarak kendimiz düzenlemek istiyoruz tabi ki her zaman fakat yıllardır bu işe kendini adamış insanlardan da fikir ve yardım almayı ihmal etmiyoruz. Şarkının düzenlemesi yapılırken Taner Ersoy ve Sunay Ersoy abilerimizin de katkısıyla çok uğraştık, onların da bu şarkının düzenlemesinde emeği büyük, sağ olsunlar. Bağımsızlık olayına dönersem fark ediyor tabi ki… Bağımsızken yüksek dinlenme rakamlarına ulaşmak çok mümkün değil. İleride bakacağız işte, ne olacak ne bitecek? Ona göre yol alacağız.
Grubun müziğini nasıl tanımlarsınız?
Cem: En başta istediğimiz bizim gibi hisseden insanlarla hislerimizi paylaşabilmek. Tını olarak genelde derinlikli tonları seviyoruz sert gitar tonları hoşumuza gittiği gibi akustiğe yakın daha soft tınılar da dinleyebilirsiniz bizden. Açıkçası net bir kılıfa da koyamıyorum şimdi, ne yapacağımız da belli olmaz; şu, bu desem yalan olur… Çünkü yarın ne hissedeceğimizi bilmediğimiz gibi nasıl gelişeceğini de bilemiyoruz. Gruptaki herkes farklı duygular yaşıyor ama pek mutlu bir tarzımız olmadığını söyleyebiliriz bu aralar…
Sensiz Geçen Günlerim’den sonrasında yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
Ali : Sürpriz! (Gülüyor)
Cem : Üzerinde çalıştığımız şarkılarımız var. Seçmek çok kolay olmuyor, bir şarkı yapıyor ve sıradaki teklinin o şarkı olmasına karar verip kayıt sürecini bekliyoruz… Kayıt sürecine girene dek yine içimizden yeni bir şarkı yapmak geliyor ve iki şarkının arasında kalıyoruz. Şu anda öyle bir dönemdeyiz. Ancak yeni bir tekli tabi ki yakın zamanda gelecek.
Pangea’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Sensiz Geçen Günlerim”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle