Röportajlar

Bağımsız Sahne #90: İlk EP çalışması “The Rewind”ı dinleyicilerle buluşturan Ceren Temel ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin doksanıncı konuğu, müziğin eğitiminden gelen ve zaman içinde hem müzik öğretmenliğinin yanı sıra hem de caz sahnesinin dikkat çeken isimlerinden biri haline gelen, alternatif ve modern caz tınılı beş İngilizce şarkıdan oluşan ilk EP çalışması “The Rewind”ı dinleyicilerle buluşturan Ceren Temel oldu. Temel ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, EP çalışmasını, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle The Rewind’a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-14 yaşından beri profesyonel müzik eğitimi alıyorum. Güzel Sanatlar Lisesi’nde başlayan keman ve piyano eğitimim Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı’nda devam etti. Ortaokulda ve lisede gitar çalıp şarkı söylemeyi çok seviyordum. Cazdan önce Hard Rock, Blues türlerinde gruplarda şarkı söyledim. Caza çok ilgi duyuyor ve öğrenmek istiyordum. Mezun olduğum yıl Gazi’de yüksek lisans eğitimine başladım. Yüksek lisans ile Hacettepe Caz Bölümü’nde başladığım lisans eğitimini beraber yürüttüm. Bu eğitimler tabii ki bana çok fazla şey kattı. Caz bölümüne başladığımda bir yandan birkaç kurumda öğretmenlik yapıyor ve özel dersler veriyor, bir yandan yüksek lisans yapıyordum. Oldukça yoğun bir programım vardı fakat o güne kadar aldığım eğitimler ve geçmişte yaptığım çalışmalar sayesinde cazdaki ilerlemem de hızlı oluyordu. Üstüne sahne almaya da başlamıştım. Ne kadar eğitim alırsanız alın, tecrübe ve uygulama her işte çok önemlidir ya, sahne de apayrı bir okul olduğu için kendimi en çok orada geliştirdiğimi ve geliştirmeye devam edeceğimi düşünüyorum. Caz eğitimi almaya başlamadan önce beste yapıp İngilizce söz yazma girişlerim olmuştu ama onları caz ile desteklemek istiyordum. 2016’dan itibaren de boş zamanlarımda şarkı sözü yazıp beste yapıyordum fakat yoğunluğumdan dolayı beste yapmak biraz geri planda kalıyordu ve başladığımı genelde yarım bırakıyordum. Aldığım eğitimlerimin ve tecrübelerimin hepsi beste yaparken bana çok yardımcı oldu ve işimi kolaylaştırdı. Okulun en büyük artısı ne çalışacağınızı, nasıl çalışacağınızı öğretmesi, disiplin ve sosyalleşmeyi sağlamasıdır. Aynı zamanda farklı hocalarla çalışmak da bakış açısı kazandırıyor; kendinize farklı gözlerden bakabiliyorsunuz, bu da; gelişime katkı sağlayan, gelişimi hızlandıran bir şey bence.

Öte yandan Caz sahnesinin tanınan bir sanatçısı olarak Caz müzik ile nasıl tanıştınız ve bu alandaki tecrübelerinizi nasıl özetlersiniz?

-Caz müzik ile ilk ne zaman tanıştım bilmiyorum ama eğer bu bir tanışma ise, çok eskiden Amerikalı caz vokallerinden oluşan karışık bir CD vardı sanırım elimde, -nereden edindiğimi de hatırlamıyorum- Dakato Staton A Foggy Day ile Carmen McRae’nin The Man I Love yorumlarını sürekli dinlediğimi hatırlıyorum! Zaten bestelerimi geliştirmek için cazı biraz olsun öğrenmeyi çok istiyordum. Müzik Eğitimi Bölümü’nde Yüksek Lisans’ta piyano çalmaya devam ediyordum ve tez konumu cazla birleştirmeye karar verdim bu sayede daha çok öğrenirim, araştırırım diye düşünürken bu beni tekrar caz lisansı okumaya itti. Yolumu direkt caza çevirmiş oldum. Çalışmak, bolca dinlemek, araştırmak, sahne almak, yazmak ve ders vermek tecrübelerimin özeti diyebiliriz.

Bir EP yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda “The Rewind”ın oluşum süreci nasıl gelişti?

-EP yayınlamak tamamen süreyle alakalı bir durum. Sanıyorum dijital platformların belirlediği bir şey. Şarkılardan Face Off’ta solo olmamasına karar verdik, bu da şarkıyı 3 dakika kısalttı. Eğer o şarkıda da solo olsaydı, The Rewind EP değil tam bir albüm formatında olacaktı! Elimde hazırda grubumla kaydetmek istediğim 4 şarkı vardı. Bunlardan Face Off ve Call It Even’ı yazmaya 2016’da başlamıştım. Yoğunluktan ara vermiştim. 2019’dan beri de son haline yakın versiyonlarını ara ara konserlerimde söylüyordum. A True Self ve Mina pandemide bitti. Mina benim yeğenim ve onun 1. yaş gününde hızlıca Türkçe bir şarkı yazmıştım. O yazdığım sözlerden yola çıkarak İngilizce haline pandemide getirdim, 2020’de. 5. Şarkı Rewind başta hazır değildi ama bir süre belirledim ve stüdyo tarihine kadar bitireceğime dair kendime söz verdim. Rewind son 1 haftada yetişti. En son ve kısıtlı zamanda çıkan şarkı EP’ye de adını vermiş oldu. Kısıtlı zamanda, sıkışmışlık duygusuyla yapılan işlerde daha motive olduğumu görüyorum, sanırım kendimi daha üretken hissediyorum, o yüzden Rewind’ı yetiştirebilmek beni çok mutlu etti. The Rewind’daki şarkıların birbiriyle uyumlandığını, hikayelerinin geçmişe bakış, geriye sarma, hesaplaşma, sorgulama, iç huzur gibi ortak birkaç duyguyu anlattığını düşünüyorum. Rewind parçasının da diğer hepsini kapsadığını düşündüğüm için EP’nin adı da The Rewind oldu.

The Rewind EP’si ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok iyi dönüşler alıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Normalde caz dinlemeyi çok sevmeyen çok fazla müzisyen/müzisyen olmayan arkadaşım ve aile bireylerim var. Özellikle onlardan güzel yorumlar almak beni çok mutlu etti. Aynı şekilde şarkıları duyup bana yazan, paylaşan tanımadığım birçok insan oldu ve çok mutlu etti beni. Herkese hitap edebildiğimi düşündürdü. 

Çıkış şarkısı “Rewind”ın aynı zamanda size gitarıyla eşlik eden Yunus Muti yönetmenliğindeki klibinin oluşumu nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Bir şarkıya mutlaka klip çekmek istiyorduk ve o şarkı Rewind olmalıydı çünkü diğer şarkıları özetleyen, kapsamlı bir şarkıydı ve albüme adını veren şarkıydı. Ne şanslıyım ki çok yetenekli arkadaşlarım var. Yunus çekecekti klibi, zaten kapak fotoğraf çekimini de o yaptı. Başta Yunus ve eşi Didem ile beraber kafa kafaya verdik. Yazdık, çizdik, planlar yaptık. Sanat kısmından Didem sorumluydu. Kurguyu da Yunus ve Didem birlikte yaptılar. Kamera arkasında da Ayşenur Şirin ile Eser Muti vardı. Çok eğlendik, bazen çok üşüdük! (gülüyor) Ama çok güzel anılarla birlikte güzel bir klip çektik. Bizim için en önemlisi 7 dakika boyunca klibi insanlara sıkılmadan izletebilmek ve şarkının hikayesini yansıtabilmekti. Gelen yorumlar bunu başardığımız yönünde. Çünkü biraz önce bahsettiğim gibi normalde çok fazla caz dinlemeyen insanlardan kliple ilgili de çok güzel yorumlar aldım. Dolayısıyla benim de çok gurur duyduğum bir iş oldu.

Bununla birlikte düzenlemelerinizi kendiniz yapıyor ve müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Kendi düzenlemelerinizi yapmak ve müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmak, size hem müziğiniz hem de dağıtımınız anlamında özgür bir alan sağlıyor mu? 

-Tabii ki sağlıyor. Öncelikle düzenleme ile ilgili konuşacağım. İnsanın ne istediğini bilmesi ve bunu notalara net olarak dökmesi çok kolay bir şey değil. Bilgi ve çokça yazma yani tecrübe gerektiriyor. Zamanla fikirler değişebilir ve hayal edilen müziğin müzisyenlere nasıl anlatılacağı ve notaya nasıl döküleceği bilinmeyebilir. Bunun gibi sebeplerden, bu işi iyi bilen ve çok tecrübeli birine emanet etmek de bir seçenek tabii ki. Benim kendim yapmak istemem de tamamen kendimi geliştirmek, sınırlarımı zorlamak istememle alakalı. Öncelikle tabi ki yine okulların, yani caz eğitimimden önceki tecrübelerimin yine yararının olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan, yıllardır yapmaya çalıştığım şey, tıkandığım noktalarda yardım almak, yazdıklarımı sürekli birlikte çaldığım ve güvendiğim arkadaşlarıma gösterip onların da fikrini almak. Farklı bakış açıları bu noktada çok yararlı oluyor, bu yüzden eleştiriye de açık olmak gerekiyor. Sonuç olarak yine kendi istediğinizi yapmakta özgürsünüz, amaç gelişmek ve öğrenmeye devam etmek. Müziğimi ilk defa yayınlıyorum ve ilkinde direkt bağımsız olarak yayınlamak tabi ki biraz riskliydi. Ama denemek istedim. Şimdilik büyük bir dezavantajını görmedim, umarım görmem! Ne şanslıyım ki güzel dönüşler de alıyorum.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-İlk defa kendi müziğimi yayınladığım için bu sorunun benim de karşıma çıkacağını biliyordum! (gülüyor) Tanımlama yapmalı mıyız, bir kalıba koymalı mıyız ondan da çok emin değilim çünkü cazın bütün türlerle harmanlanabildiği modern bir dönemdeyiz. Çoğu efsane caz müzisyeni cazı bile tanımlamaktan kaçınıyor ve ben sadece müzisyenim diyorken bizim caz müzisyeniyim dememiz de ne kadar doğru sorguladığım bir durum oluyor bazen. Ama kategorize etmek dinleyicilerin de işini kolaylaştırıyor o yüzden caz demek istiyorum çünkü en çok caz kategorisi içerisine giren türlerden besleniyorum. Belki sonraki çalışmalarda farklılıklar olur çünkü farklı türlerden de besleniyorum fakat bu albümün çokça klasik ve modern caz etkilerinde olduğu aşikar. Sadece Rewind’ın ikinci kısmı bana daha çok rock gibi hissettiriyor. Bu yüzden fusion da diyen var modern caz da. Her dinleyen farklı şekilde yorumlayabilir. Önemli olan bestelerimin benimle dinleyicimin arasında bir köprü oluşturabilmesi, gerisini çok önemsemiyorum!

The Rewind’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Tabii ki var. Çok var. Daha önce yapmak istediğim ama ertelemek durumunda kaldığım ve hayal ettiğim yeni birçok çalışma var. Gücüm ve zamanım yettiğince devam edeceğim umarım! Yazın yeni bir çalışma yayınlamak istiyorum.

Ceren Temel’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “The Rewind”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.