Röportajlar

İlk albümü ‘Dön Karadeniz’i dinleyicilerle buluşturan Cemre Kamacıoğlu ile bir röportaj…

İlk teklisi Bırak Beni ile tanıdığımız ve 2018’in son haftalarında Fono Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşan ‘Dön Karadeniz’ albümü ile Karadeniz Müziği üzerine başarılı bir çalışmayı ortaya çıkaran Cemre Kamacıoğlu ile Bi’Kuble için ‘Dön Karadeniz’in oluşum sürecini, Karadeniz müziğini ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Dön Karadeniz’e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bununla birlikte ilk tekliniz ‘Bırak Beni’nin çıkış süreci nasıl gelişti?

 -Bir anlaşma yapıp albüm projesine başlamak, benim için beklenmedik bir olaydı; çünkü böyle bir beklentim ya da niyetim yoktu. Hatta müziği hayatımda ve kalbimde koyduğum yere baktığımda, herhangi bir somut proje ya da iş; ona asla kalıp olacak konumda olamaz diyordum. Kelimelere dökebildiğim tek niyetim müziğe dair; dünyada keşfedebileceğim kadar müzik kültürü keşfetmek, o kültürlerden insanlarla şarkılar söylemek ve bunları derleyip saklamaktı. Örneğin; Anadolu’nun Kayıp Şarkıları isimli müthiş proje bana hep ilham olmuştur. E tabi Nezih Ünen’ de idol! Lisede, bir projeyle yurt dışında sahne aldığımızda ve birçok kültürü dinlediğimizde bunu öyle güzel hissettim ki ve bundan tekrar emin oldum.  Boğaziçi Caz Korosu hayalim oldu sonra. Korist olarak dahil olduğumda anladım çok sesliliğin, tınıların, uyumun hazzını. Hiç müzik eğitimi alamamış olmam hayatımda hep kocaman bir boşluk oldu. O boşluğu, felsefe okumuş olmam ve müzik felsefesiyle ilgilenebilecek fırsatımın olması dolduruyor bir nebze de olsa. Bana en zevk veren iki şey, sanat ve felsefe. Usta çırak ilişkisi çok mühim bu alanlarda… İlgisi olan her çocuğa, ayıracak zamanı dilerdim… ‘Bırak Beni’ ise üniversite yıllarında oluşan bir şarkı. Onu, önce akustik tekli olarak çıkardık, sonra da albüme dahil ettik aranje edilmiş yeni halini. Ben hep, “Daha iyisi olabilir, daha iyisini yap.” hissiyle yaşıyorum konu müzik olunca ve sanırım bu hep böyle olacak.

 Fono Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?

-Üniversitenin son yılında sokak müziği yapmaya başladım Volkan ve Coşkun abinin yanında, işte sokak müziği de müziğin açtığı bambaşka hislerden biri. Sınırlar yok, maddi engel yok, kimse para ödemek zorunda değil. Hani, “sokaktan geçen biri.” tabiri vardır ya; işte tam olarak o insanlarla ortak bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Müzik durunca Kadıköy’de rıhtımdasınız. Size üşümeyin diye eldiven, hırka, yağmurluk vs alan; çay kahve ikram eden insanlar oluyor. (gülüyor) Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden el ele şarkılar söyleniyor. Oyunlar oynanıyor. Tam olarak eskilerdeki gibi… Fono Müzik şirketi ile yolumuz da sokak müziği ve birlikte çalıştığım ekip vasıtasıyla kesişti.

Dön Karadeniz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok güzel yorumlar geliyor, olumlu olumsuz her yorum çok mühim elbette, ama bazı analizler beni çok etkiliyor. Şarkının hikâyesini tahmin etmeye çalışan, şarkıları tek tek inceleyip detaylı yorum yapan ve önerilerde bulunan insanlarınki özellikle.

Albümde size kendi alanlarında usta başarılı müzisyenler de hem orkestrada hem düet olarak eşlik ediyor. Bu kadronun albüme katılımı nasıl gelişti?

-Her şey projeye Metin abinin (Kalaç) dâhil olmasıyla oluştu. Eski dostlar burada birleşti denebilir. Uzun soluklu bir müzik geçmişleri var. Rahmetli Kazım Koyuncu’nun da tabloda olduğu bir serüven bu. Bu etkileşimle dahil oldu ustalar projeye, var olsunlar.

Kendi gözünüzden Karadeniz müziğini nasıl tanımlarsınız?

-Sadece Karadeniz Müziği için değil, tüm etnik müzikler için geçerli olan şeyler var. Yöre insanının yaşayış tarzı, zaafları, acıları, sevinçleri harman olup yaşanıyor müziklerinde. Enstrümanlar da yöre insanın genel karakteristik özelliklerini taşıyor gibi düşünebiliriz, bu devasa bir araştırma konusu. Hem psikolojik açıdan hem de sosyolojik ve felsefi açılardan.

Günümüzde Türkiye’de Karadeniz müziğine bakış açısını bir müzisyen olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Dünyada sınırlar kalkıyor fakat görülmeyen şeyler var. Bu bütünlük farklı anlamlarda belki çok daha sert duvarlar inşa ediyor. Müzikte de böyle. Seçenek arttıkça çeşit azalıyor sanki başka bir bakımdan ya da etnik kokular azalırken daha güçlü ve tutucu bir yapıyı sağlamlaştırıyor. Esasen ben, griyi, gerçek bir emek sonucu yakalamaktan yanayım; üstelik siyahın ihtişamını ve beyazın pür halini bozmadan. Muhafaza ve yenilikçi hislerden çıkanlar yani. Bence bu imkânsız değil. 

Günümüzde CD olarak yayınlanan albüm sayısı azalırken ve birçok albüm CD şansı bulamadığı ve dijtalde görülen ilgiye orantılı olarak CD basımı yapılan bir dönemde albümünüz CD olarak da yayınlandı. Albümün CD olarak yayınlanması sizin mi yoksa Fono Müzik’in isteği miydi? Siz bir dinleyici olarak müziği genellikle hangi kanaldan dinliyorsunuz? (CD, Dijital Platform vs.)

-Benim Fono Müzik şirketinden öyle bir talebim olmadı. Onlar kendi müzik kültürleri doğrultusunda karar verdiler buna. Ben plağı, kaseti de hala severek saklıyor ve dinliyorum. Eskici yanım ağır basar hep. Tabi bunun yanında dijital ortamın verdiği, her yerdeki milyonlarca müziğe ulaşma imkânı da bir şarkı daha derken uykusuz kalmama sebep olan şeylerden! (gülüyor)

Dön Karadeniz’den sonra yapmayı düşündüğünüz yeni çalışmalar var mı?

-Felsefe ve müziğin ortak noktaları benim için yolculuklarının bitmiyor olması. Varmak için değil, gitmek için yoldasındır. Tatmin, sonuçtan çok sürece yayılır. Bu da demek oluyor ki; öyle ya da böyle çalışmalarım devam edecek diye umuyorum.

Cemre Kamacıoğlu’na bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. Dön Karadeniz’i tüm müzik marketlerde ve dijital platofrmlarda bulabilirsiniz.