Müziğin içine doğan bir müzisyen Elif Sanchez… Müzisyen bir aileden gelen ve zamanla hem yurtiçi hem de yurtdışında müziğin eğitimi bağlamında başarılı tecrübeler edinen Elif Sanchez, pek çok oluşumda da yer alırken eşi Paul Sanchez ile sahne performansları ile de dikkat çekti. Halen eşi ile New York’ta yaşamaya devam eden Elif Sanchez, kendi adını taşıyan ilk albümü “Elif Sanchez”i geçtiğimiz aylarda Pasion Turca etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Albümde Anadolu ve Azerbaycan türkülerinin yanı sıra İspanyolca bir yoruma da yer veren Sanchez ile Bi’Kuble için; müzik yolculuğunu, albümünü, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle ilk albümünüze kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda müzisyen bir aileden geliyor oluşunuz, yurt içi ve yurt dışındaki konservatuvar eğitimleriniz size müziksel anlamda neler kattı?
-Müzisyen bir aileden geliyorum. Kendimi bildim bileli müzik benim en büyük aşkımdı, o yüzden hayatıma profesyonel anlamda da bu şekilde devam ettim. Ailemde müzisyen olmayan kimse yok. Annem (Birsen Geçikli Ortakale) akademisyen ve ses sanatçısı aynı zamanda koro şefi. Babam (Abdülhamit Çakmut) da ses sanatçısı. İkisi de İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu. Teyzem de (Canan Sabah Erden) bir ses sanatçısı. O da İTÜ mezunu. Ağabeyim (Akın Çakmut) bir süre keman çaldı fakat müzisyen olmak istemedi ama ne kadar istemediyse müzik de onu o kadar bırakmadı. Şu an perküsyon çalıyor. Müzisyen bir ailede büyümek her zaman avantaj olarak gördüğüm bir şey. Küçük yaşlarda müzikle tanıştıktan sonra bu işin konservatuvarda eğitimini almak için konservatuvara başladım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Bahçeşehir Üniversitesi Caz Bölümü ve Berklee’nin ardından ilk albümümle sizlerleyim!
Bununla birlikte eşiniz Paul Sanchez ile de sahne çalışmalarınız oldu. Bu çalışmaları nasıl özetlersiniz?
-Paul’le çok uzun süre birlikte müzik yapmadık. Tarzlarımız çok farklıydı. Zamanla hayat bizi birbirimize müzikal olarak da yakınlaştırdı. Birbirimizin kültürünü daha çok sevdikçe ve benimsedikçe birlikte müzik yapmaya başladık ve iki kültürden de ilham alarak kendi müziğimizi yarattık. Paul’le çalışmak çok kolay. Kişilik olarak da çok yumuşak ve sabırlı. Zaten inanılmaz iyi bir müzisyen; o yüzden birlikte bir şey üretmek, fikir alışverişi yapmak çok keyifli. Şu an Elif Sanchez olarak sahne alsam da yaptığımız her şeyde onun da çok büyük payı ve dokunuşu var.
Öte yandan kurduğunuz ve içinde bulunduğunuz pek çok grup ve oluşum oldu. Bunları nasıl özetlersiniz ve bu deneyimleriniz size müziksel anlamda neler kattı?
-Bugüne kadar birçok sanatçı ve grupla aynı sahneyi paylaştım. Dream Theater’dan Jacob Collier’e, Terrance Blanchard’dan Tigran Hamasyan’a hayranlıkla takip ettiğim birçok müzisyenle birlikte çaldım. Fakat proje olarak “Mediant Collective” hariç sürekli bir projede bulunmadım. Sürekli bir iş yapmak ciddi emek ve zaman isteten bir şey. Zaten Mediant Collective’den sonra da kendi ismimle devam etme kararı aldım. Bütün bu yaşadığım deneyimler sonrası bugün sizin gördüğünüz, dinlediğiniz Elif oldum. Özellikle Mediant Collective’de kendi müziğimi farklı bir şekilde nasıl güncellerimin ilk temelleri atıldı. Yaşadığım, tecrübe ettiğim her şeye minnettarım.
Bir albüm yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda albümün oluşum süreci nasıl gelişti? Albümde düzenlemeleri Paul Sanchez ile üstlenen Gilad Barakan ile yollarınız nasıl kesişti?
-Kendimi bildim bileli müzik hayatımda. Artık beni anlatan ve şu an kim olduğumu gösteren bir albümün çıkma zamanı gelmişti. Sürekli üretim içindeyim ama paylaşmaya hep çok çekinirdim. Bütün üzüntülerim, sevinçlerim, acılarım yaptığım aranjmanlarda ve yazdığım şarkılarda saklı. Kolay değil bunları paylaşmak ama zamanı geldiğini hissettim ve bu albümü çıkardım. Çok hızlı bir süreç oldu. Gilad Türkiye’ye geldi ve üçümüz oturup 2 günde bütün aranjmanları yaptık; harika müzisyenlerle de 2 günde hücum kayıt olarak kaydettik. Gilad’la Berklee’den tanışıyoruz. Beni kendi projesine davet etmesiyle tanıştık ve hem müzikal hem de kişisel olarak çok iyi anlaştık. Birlikte Mediant Collective’i kurduk. İkimiz de yaptığımız her şeyi bırakıp ona odaklandık ve çok keyifli 2 yıl geçirdik. Grup ayrıldı ama biz hala hem birlikte çalışıyoruz hem de çok iyi arkadaşız.
Pasion Turca ile yollarınız nasıl kesişti?
-Pasion Turca’nın CEO’su Sinan Ufuk Nergis’i küçüklüğümden beri hep isim olarak babamdan duyardım. Dediğim gibi ailem müzisyen. Babam Sinan beyle uzun yıllar çalıştı ve birlikte harika projeler, konserler yaptılar. Hiç yüz yüze görüşmesek de kendimi bildim bileli Pasión Turca adını hep duydum. 1 yıl önce İstanbul’a döndüğümde yüz yüze tanışmak için ofise gittim ve gidiş o gidiş… Müziğe, sanata olan bakış açılarımız, yapmak istediklerimiz, düşüncelerimiz çok uyuştu. Onların bugüne kadar yaptıkları projeleri zaten hayranlıkla takip ederdim. Onlar da beni ve yaptığım müziği sevince ve kimyalar da tutunca birlikte böyle bir maceraya atıldık. İyi ki atılmışız. Dilek dileseydim bu kadar tutturamazdım sanırım. Yollarımızın kesiştiğine çok ama çok mutluyum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Dünyadan sesler olarak tanımlayabilirim. Bugüne kadar duyduğum her müziğin dokunuşu var. Bazen sade, duru bazen çılgın tutarsız melodiler ve aranjmanlar. Ama değişmeyen tek şey dürüst ve samimi olmak. Ancak öyle o duygu dinleyiciye geçiyor.
-İlk albümünüzden sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Öncelikle bu albümü olabildiğince duyurmak, konserlerle şarkılarımı dinleyicilerle paylaşmak istiyorum. Yaptığım müziği dünya çapında müzikseverlere sunmak en büyük hayalim.
Elif Sanchez’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Elif Sanchez” albümünü tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle