Röportajlar

İlk solo albümü “Miras”ı dinleyicilerle buluşturan Eda Güney ile bir röportaj…

Eda Güney… Mesleki anlamda farklı bir alanda; üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, 4 yıl denizcilik sektöründe, 12 yıl da Kapalıçarşı’da ticaretle uğraşsa da, içindeki müzik tutkusunu kaybetmeden kendi şarkılarını yapan ve eğitimler alan Güney, 2002’de Bobby Blair ile yaptığı “Lost Soul Mountain”den 19 yıl sonra, alternatif tınılar içeren ilk solo albümü “Miras”ı Tanrıdağlı Müzik Yapım etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Güney ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, albümünü, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Miras’a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda müziksel deneyimleriniz ve sahne tecrübeleriniz size neler kattı? Ayrıca Bobby Blair ile 2002 yılında “Lost Soul Mountain” albümünü yaptınız. Bobby Blair ile yollarınız nasıl kesişti?

-Bu yolculuk 45 yılı kapsadığı için, kendi şarkılarım haricinde bir sürü yetenekli müzik insanıyla da çalışmalar ve şarkılar yaptım. Küçükken yeteneğimin farkedilmesi ve piyano dersleri alınmasıyla başlayan hikayemde, şarkı yazabildiğimi keşfettim önce, ve onları söyledim. Şarkılarımı önce kasetlere kaydediyordum, sonra bilgisayara kaydetmeyi öğrendim. Bu değişimle birlikte internette tanıştığım ilk yabancı müzisyen arkadaşım olan Bobby Blair ile 2002 yılında birbirimizi hiç görmeden online bir albüm yaptık ve Amerika’da yayınlandı. Bu esnada iş hayatım vardı ve arada müzisyen dostlarımla sahne aldığım zamanlar da oldu. Bu şekilde her telden ve her türden şarkı söyleme imkanı da buldum. Miras’a kadar olan yolculuğum beni her şekilde bir sürü insan, farklı türde şarkılar ve bakış açılarıyla çok zenginleştirdi ve geliştirdi.

Bir solo albüm yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda “Miras”ın oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemenizi ve prodüksiyonunuzu üstlenen Güldiyar Tanrıdağlı ve bir eseri düzenleyen Doğan Saldanlı ile yollarınız nasıl kesişti?

-Hayatta herkesin bir hayali vardır; benim de hayalim, 45 yıllık süreçte yazdığım şarkıları bir miras olarak geleceğe aktarmak ve onları dinleyen insanların, benimle aynı hazzı ve duyguyu almalarını sağlamaktı. Güldiyar Tanrıdağlı, inanılmaz yetenekli ve donanımlı bir müzisyen olduğu kadar, benim çok değerli ve eski bir dostumdu. Kendisi yapımcı olmaya karar verdiğinde, bir anda “Acaba yapsak mı?” ile başlayan süreç bu şekilde gelişti. Güldiyar Tanrıdağlı şarkıları aranje etti, Doğan Saldanlı da kayıtları aldı. Şarkıları ilmek ilmek işlediler, onlar da benim kadar keyif aldı, en çok mutlu olduğum konulardan biri de bu. Ben de kendimi onların ustalığına teslim ettim.

Miras albümü ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok güzel; çok duygulandıran, çok umutlandıran geri dönüşler aldım. Hep bu şarkıların kalıcı olmasını istemiştim, “Yıllar sonra da dinlenebilsin!” diye niyet etmiştim. O kadar şahane müzisyenlerle çalıştım ki, şarkılar yeni bir kimlik kazandı. Karakterli ve ayakları yere sağlam basan şarkılar oldu. Beni en çok mutlu eden şey, her şarkının kendi hakkını alması. Albümdeki hiçbir şarkı tek başına ön planda değil, hepsi ayrı şekilde dinlenilip beğeniliyor. Geri dönüşlerde bunu gördüm. 

Ayrıca Allı Turnam türküsünü söylemeye nasıl karar verdiniz ve bu yorumunuz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Cihat Sağol, benim çok eski bir müzisyen dostumdu. Kendisini senelerce Salim Dündar’la sahnede izlediğim zamanlardan aşık olmuştum bu türküye. Güldiyar ile birlikte “Hangi şarkıyı cover yapsak!” diye düşünürken, ikimiz de Allı Turnam’a yoğunlaştık. Sadece caz cover demenin yeterli olacağını sanmıyorum, eksik gelebilir, çünkü çok yoğun bir müzikalitesi var yorumun. Umarım bizim aldığımız keyfi alır dinleyenler.

Kendi müziğini nasıl tanımlarsınız?

-Tek bir cümleye sığdıramam; çünkü piyanoda duygusal baladlar da söyledim, R&B beste de yaptım, rock da yazdım, caz da yazdım, arabesk de söyledim. O sabah kalktığımda isyanımı R&B olarak aktarmak geldiyse içimden, öyle oldu. O kadar fazla türde şarkı dinliyorum ki, farklı türlere ilgi duyduğum kadar farklı dillerde şarkı söylemeyi de çok seviyorum. İspanyolca, İngilizce, Almanca, Arapça, Ermenice, Rumca, Rusça şarkılar söyledim, repertuvarımda da vardı. Dolayısıyla o anda nasıl hissediyorsam, şarkılara onu yazdım. 

Miras’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Miras’ın zaman içinde demlenmesi ve hazmedilmesi, idrak edilmesi, ruhlara işlenmesi için biz hazırdık. Dinleyici de bu hazırlığa erişince yolları kesişecektir. Yollar kesişip karşılıklı olarak yükseldiğimizde belki beraber okuruz şarkıları. Konserler olabilir. Hala beste üretebilen biriyim, çok katmanlı arka vokaller yapmayı çok seviyorum kendi şarkılarıma. Çokça acapella çalışmalarım da var. Bu şekilde yeni bir albüm olabilir. Şarkıların bana yol göstermesini istemiştim. Önümde beliren yola göre hareket edeceğim.

Eda Güney’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Miras”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.