Yağmur Üçkardeş ismini herhangi bir çalışması yayınlanmasa bile çoğu dinleyici bilir. Ya katıldığı bir programdan, ya bir videosundan ya da farklı bir çalışmasından… Zaman içinde kendisini hem müzik hem de ilgi alanı olan iletişim alanında geliştirerek başarılara imza atan Üçkardeş, kendisinden beklenen ilk tekli adımını kendi eseri olan ve Wovie etiketiyle yayınlanan bir ilk tekli ile attı: BABA TARAFI… Üçkardeş ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
“BABA TARAFI“na kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müzikal anlamda neler kattı?
-9 yaşından beri piyano, 14-15 yaşından beri gitar ve ukulele çalıyorum. Şarkı söylüyorum. Lisenin son yılından beri beste yapıyorum ve şarkı sözü yazıyorum. Yalnızca hobi olarak başlayan bu uğraş son beş yıldır hayatımı tamamıyla kaplamış durumda. 2017 senesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Yeni Medya ve İletişim bölümüne başladım. Ardından bu bölümde birinci olarak aynı üniversitede ikinci bir bölüm daha okuma şansını yakaladım. Müzik bölümünün yetenek sınavlarına girdim ve kabul edildim. Müzik okumak yalnızca müzikal becerilerimi geliştirmekle kalmadı, gerçekten hayatımı değiştirdi.
Sosyal medya için içerikler üretmeye nasıl karar verdiniz? Bu içeriklerle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-İnternette içerik üretmeye “influencer” kavramı bile henüz ortada yokken 2013 senesinde eğlencesine başladım. Henüz lise hazırlık sınıfındaydım. İyi ve kötü yüz binlerce yorum aldım on yılda. Sosyal bir kelebek olduğum için, sosyal medya sayesinde çevremi genişletmek lise döneminde bana çok iyi gelmişti. Aynı konulardan hoşlandığım insanlarla bir araya geliyor ve başkalarının da birbiriyle tanışmasına vesile olacak etkinlikler düzenliyordum. İzmir’de yaşıyordum o zaman. İzmir’in liseli camiasında ufak bir organizatörcü profilim vardı.
Öte yandan iletişim alanından geliyorsunuz. Bu bağlamda iletişim eğitiminiz size özellikle sanata dair neler kattı?
-İyi bir iletişimci olmak herkesin kendini geliştirmesi gereken bir konu ve saha. Her bölümde medya okur yazarlığı dersi olması gerektiğini düşünüyordum. Medya bölümünde eğitim almak bana müziğimi ve kendimi insanlara ne şekilde sunacağımı da öğretmiş oldu. Okuduğum lisans programları (Yeni Medya ve Müzik) birbirini epey destekliyordu. En nihayetinde müzik de bir ifade biçimi. Aslında müzik yoluyla insanlarla bir iletişim kanalı oluşturuyoruz.
TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda birincilik kazandınız. Birinci olmak sizin için nasıl bir duygu oldu?
-Medya bölümündeki “Dijital Müzik Sözlüğü” adlı bitirme tezi projem TRT tarafından kıymetli bulundu ve Geleceğin İletişimcileri yarışmasında bana birincilik getirdi. Bir medya kişisi olarak TRT bana büyük bir repütasyon kattı elbette. Canlı yayında ödül törenine katılmak paha biçilemezdi. Özellikle her iki alanımın becerilerini birleştirdiğim bir projenin değer görmesi beni çok gururlandırdı.
“BABA TARAFI”nın oluşum süreci nasıl gelişti? Bu bağlamda prodüktörlüğünüzü üstlenen Süheyl Atay & Orkun Tunç, düzenlemenizi üstlenen Evren Arkman ve Wovie ile yollarınız nasıl kesişti?
-Benim zaten artık bir tekli yayınlayacağımı beni tanıyan herkes biliyordu. Hem yakın çevremden hem de sosyal medya kitlemden “Haydi nerede kaldın?” cümlelerini duyuyordum. Üniversitede aynı anda iki bölüm okuduğumdan hiç vakit bulamamıştım. Okul biter bitmez de çalışmalara başladım. Süheyl Atay hocam ile yıllardır tanışıyoruz. Ben daha müzik bölümünde birinci sınıftayken, beni müzikal projesine davet etmişti. Benim uzun süredir beste çalışmalarımdan haberdar kendisi. Üniversiteden mezun olunca tekrar bir araya geldik. Beni Orkun abi (Orkun Tunç) ile tanıştırdı. Açtık şarkılarımı, bestelerimi dinledik hep birlikte ve sözü & müziği bana ait olan “BABA TARAFI”nı çıkarmaya karar verdik. Çıkış olarak dikkat çeken bir şarkı olmasını istedik dürüst olmak gerekirse. “BABA TARAFI”nın konusu ve melodisi zaten kafamda vardı. Dolayısıyla gitarı elime aldığımda adeta aktı sözler. Tamamıyla beni anlatan bir şarkı. Sözlere baktığınızda göz dağı veren ve racon kesen bir havası olduğunu görürsünüz. Bunu herkesin nispeten hanım hanımcık bildiği birisi -yani ben- söyleyince iş komedi barındırır hale geliyor. Bir düalite. Gerçekten İzmir’de doğdum ve baba tarafımdan da Adana’lıyım. Ama Adana’da hiç oturmadım. Hayatımın büyük bir kısmını İstanbul’da geçirdim. Halen İstanbul’dayım. Orkun abi müzikal prodüktörüm, Süheyl Atay hocam ise bu işin yürütücüsü konumundaydı. Onun vesilesiyle Wovie ve aranje için de Evren Arkman ile yollarımız kesişti. Harem Stüdyo’da kaydettik. Klibi Wovie’den Mustafa Güzelkokar çekti. Klibi de netd müzik YouTube kanalında yayınladı. Benim için profesyonel bir süreç başladı artık. Çok öğreticiydi. Her bir aşamasından aşırı zevk aldım. Bir şarkının doğuşundan dinleyicisiyle buluşuncaya kadarki süreç çok heyecanlı.
Klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Klipte ön çok önemsediğimiz şey yüksek enerjili olmasıydı. Bunu gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Şarkımın dinamizmi de çok yüksek çünkü. Çok planlı çalıştık. Her sahnede ne yapacağımız belliydi. Mustafa (Güzelkokar) ile çalışmaktan da büyük keyif aldım. Özellikle İzmir’den Adana’ya geçiş sahneleri çok içime sindi. Yelpazeden tefe, karpuzdan makyaj fırçasına geçiyoruz. Kıyafetlerle birlikte ışık da değişiyor. Farklı bir atmosfere giriyoruz. Kelek derken karpuzu gösterdiğim, müzisyenlerin beni büyük tüylü çubuklarla yellediği gibi mizahi sahneler var. İkonik ögeler ve kıyafetler kullanmak istedik. Parıltı, ışıltı… Hepsi görevini yerine getirdi bence.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Yıllardır şarkılarımı paylaşıyor olsam da, henüz resmi olarak yayınlanmış tek bir şarkım var ortada. O yüzden genel olarak şu tarz müzik yapıyorum demeyeyim. Baba Tarafı özelinde konuşmak gerekirse akustik pop diyebiliriz. Şarkıcı/şarkı yazarı geleneğinde bestelerimi ya piyano ya da gitarla vokalime eşlik ederek anlık olarak çıkartıyorum. Sonradan zenginleştiriyoruz. Benim için önemli olan şarkılarımın prodüksiyonsuz da kendini belli etmesi. Yalnızca bir gitar ve bir vokalle bile performe edildiğinde de tat vermesi.
Geçtiğimiz aylarda Sen Türkülerini Söyle yarışmasında da sizi izledik. Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz ve buradaki deneyimleriniz size neler kattı?
-Küçüklükten beri batı müziğinde kendimi geliştiriyorum ben aslında. Bu bağlamda üniversitede de klasik ve yeni klasik batı müziği alanında eğitim aldım. Dolayısıyla Türk Halk Müziği konusunda bir profesyonel değilim elbette. Ancak bizim kültürümüzü, türkülerimizi çok seviyorum. Eşsiz bir zenginliğimiz olduğunu düşünüyorum. O yüzden böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim. Benim için güzel bir tecrübeydi. Değerli insanlarla tanıştım. Cengiz Özkan hocayla aynı ortamda bulunmak bile çok önemliydi benim için.
‘’BABA TARAFI’ndan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Elbette! Müzik devam etmeli! İkinci teklim olarak bu sefer bir 2000’ler şarkısını, Göksel’in “Yarabbi Şükür”ünü yorumladım. Umarım seversiniz! Ayrıca yeni şarkılar da yolda. Beklemede kalın! Sevgilerimi gönderiyorum tüm Bi’Kuble okuyucularına…
Yağmur Üçkardeş’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “BABA TARAFI”nı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle