Röportajlar

İlk teklisi “Gider, Gitmez Dediklerin”i dinleyicilerle buluşturan Melis Cingöz ile bir röportaj…

Nisan ayıyla birlikte yeni tekliler de dinleyicilerle buluşmaya başladı ve bu tekliler arasında dikkat çeken “ilk” teklilerden birisi de, içindeki sanat tutkusuyla şiirler yazan, ödüller alan ve bununla birlikte kendisini müziksel çalışmaların da içinde bulan Melis Cingöz’ün BBI Music Co. etiketiyle dinleyicilerle buluşturduğu, sözlerini yazıp Neyzen Özsarı ile bestelediği; “bir modern 90’lar şarkısı” olarak tanımladığı ilk teklisi “Gider, Gitmez Dediklerin” oldu. Cingöz ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Gider Gitmez Dediklerin”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

-Küçükken ilk kurduğum cümlem televizyonda Ajda Pekkan’ı seyrederken “Ben de şarkı söyleyeceğim!” olmuş. Şimdi olsa “Anne; ben şarkı söylemek değil, şarkının kendisi olmak istiyorum!” derdim dilimin döndüğü kadar.. İlkokulda müzik öğretmenimiz “Dinle” şarkısıyla bildiğimiz Şebnem Paker’di. “Dinle”yi ara ara bizim ısrarlarımızla söylerdi biz de hipnotize olmuş biçimde dinler, her sınıfa girdiğinde yeniden söylemesi için ısrar ederdik. Kendisi bana şarkılar söyletmeye başladı. Bu sırada ben şiir yarışmalarına katılıyordum ödül aldığımda sınıftan 5 6 arkadaşım ya da tüm sınıf başka okullara gidiyorduk. Arkadaşlarım şiir yazmamı bu sebeple sonsuz destekliyordu! (gülüyor) Şiirle şarkının birleştiği bir nokta var oldukça tehlikeli; ya o sözü yazıyorsun ya da takılıp kalıyorsun, sözcüklerin etrafında dönüp duruyorsun… Yeni yeni fark ediyorum… Neyse hocamız bana sololar söyletmeye başladı tabi mutluyum, korolara katılıyordum ama illa solo söyleyeceğim. O yıllarda ikisini bütünleştirmeye başladım. Klavye kurslarına gittim. Bir dönem sevgili İskender Doğan’dan gitar dersleri aldım, sürekli müziğin bir tarafından yakalamaya çalışıyorum, müthiş insanlar bunlar tabi ki… Şanslıyım… Bir de Gülyüz ve Dodo faktörü var hayatıma kattıkları Harbiye konserleri, CRR’ler… Bir de tanıştırdıkları caz gitaristi ve takı tasarımcısı Galip Abi tabi. Huzur içinde yatsın…Harbiye konserlerinde Marcus Miller, John Scofield gibi isimleri enstrüman çalarlarken hayranlıkla dinlediğimi hatırlıyorum. Pink Floyd, The Beatles, The Doors, Nora Jones, Tori Amos, Mor ve Ötesi, Pinhani, Bulutsuzluk Özlemi, Özlem Tekin videolarını defalarca kez izlerdim daha kimler kimler saymakla bitmez, CD’lerine bir şekilde ulaşırdım, hangi şarkıya takılırsam, aslında önüme gelen CD’yi bir şekilde aldırır, dinlerdim. Elbiselerle, kıyafetlerle ilgim olmadı uzunca zaman bir kız çocuğu olarak. Dinlediğim eski şarkılar -ki baya uzun bir listedir-… Şarkı listemden bir parça seçin ve kardeşimi çağırın, ona “Bu şarkı nedir?” diye sorun, size şarkı söylemeye başlayacaktır. O küçükken o kadar çok yanında söylediğim şarkı var ki bilmeden ezberlemiş! (gülüyor) Yolculuğum oralarda şekillendi sanırım hayranlıklarla, merakla, hissederek. Daha çok enstrümanların kim tarafından nasıl çalındığına dikkat ederek. Lisede KASDAV’a katıldım 7 kişilik bir grupla “Can’t Take My Eyes Off You” söylemiştik. Yanımda bir kadın vokal daha vardı ama ergenliğin de verdiği heyecandan olsa gerek şarkıya romantik bir hava katmak için smokin giyip gelmişti. Sahnede 7 kişiydik onu çok net hatırlıyorum! (gülüyor) Lisede yine 6 kişiden oluşan bir kız grubu kurmuştuk, ders çıkışları The Beatles Cafe’ye gidip müzik dinleyerek arada Taksim’de BY Retro’nun yer aldığı, o tarihi binanın üst katlarda bir stüdyoya gidiyorduk. İstanbul’un en ücra mekanlarında sahne alma planları yaptığımıza da eminim. Üniversitede sayısal okudum, Fizik mezunuyum… Derslerden çıkıp; çokça, Taksim Jokerstore’da şan dersleri almaya Aylin Taşer’e gittim. Bu serüven de 4 seneye yakın sürdü. Tüm KYK bursumu oraya harcadığımı sanmıyorum, eminim.  O zamanlar Metal müzik yaptığımızı ispatlarım, bana inanın! (gülüyor) Senfonik Metal, Black Metal ve Alternatif Rock müziğe dadandığımız ve Nevizade’de barlarda no name gruplar olarak sahne aldığımız da doğrudur. Vokal teknikleriyle brutal çalışma çabamdan sonra ben metal müzik olayını zirvede bıraktım. Dinlemediğim söylemeyi denemediğim bir tarz olmadı, rap müzik de dahil olmak üzere hepsini denedim, evde oturup aklınıza gelmeyecek sanatçıları dinler, söylemeye çalışırdım. 2018 yılında pop şarkıların caz coverlandığı bir projede yer aldım ama ait olduğum yer orası değildi, ben sağlam bir caz dinleyicisiyim, söyleyen değil. Sonrasında artık kendi tarzımı yaratmayı kafaya koydum. Ne zaman olursa olsun…

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Gider Gitmez Dediklerin”in oluşum süreci nasıl gelişti? Şarkıyı birlikte bestelediğiniz ve düzenlemenizi de üstlenen Neyzen Özsarı ile yollarınız nasıl kesişti?

-Karar alarak yaptığım bir eylem değildi. Bir şarkım olsun hep istedim, hep elimde defter kalem gezdim. Çalıştığım iş yerlerinde bile not defterimin yanında hep bir karalama defteri daha taşırdım. Sürecin bir parçasıydı yazmak… Taksim’de Joker Store’da şan dersleri alırken o dört sene içinde Bartu Özbatur ile tanıştım. Orada çalışıyordu, kendisi de baterist ve bana bu şarkının oluşum sürecinde yönlendirmeleriyle çok destek olmuştur… Bir gün bir mekandan sahne teklifi geldi o zaman da etrafımda müzisyen arkadaşlarım hep başka gruplara dağılmış ya da ben uzak kalmışım onlardan öyle bir dönem… Tesadüfler ve yönlendirmelerle tanıştığım insanlarla grup kurmaya çalışıyordum. Bu telaşın içinde bir barda grup elemanı ararken yıllar sonra Bartu ile karşılaştım. Planlarımdan bahsettim. O da beni Neyzen’le tanıştırdı. Neyzen’e ara ara ben şarkı sözleri ya da melodiler gönderiyordum. O da bana kendi bulduğu melodileri atmaya başlamıştı. Ben söylüyordum o bazen melodiye döküyordu ya da müzik prodüksiyonunu belirleyip çatıyı oluşturuyordu. Bir gün “İşte bu!” dedirtecek kısa bir melodi attı, çok içten öz ve kısa bir melodi, ben de üzerine mırıldanmaya başladım, nasıl yorumlarım diye kafa yordum. Sonra apartman boşluğuna çıkıp söylemeye başladım. Yine aynı boşlukta ona bir kayıt attım. Hoparlörden çalıyorum, telefondan üzerine kaydediyorum. Sonra diğer kısımları oluşturduk ve birden kendimizi film gibi bir şarkının içinde bulduk. Evin salonunda kaydedip yayınlamayı düşündüğümüz şarkı bir anda başka bir boyut kazandı. Öyle bir formata dönüştü ki hep üzerine bir şeyler eklemek istedim.  Şunu dediğimi hatırlıyorum ama “Bu tam bir film müziği…” Yaşanılan hayal kırıklıklarının, mutlulukların, ilk aşk hikayelerinin ve hayatta sevdiğin insanları kaybetmenin dayanılmaz ağırlığının bir dışavurumu…

BBI Music Co. ile yollarınız nasıl kesişti?

-Klip hazır, şarkı hazır, e bunu nereden çıkaracağız? Herkes merak ediyor tabi… Ben bu süreçte kendimi kahraman ilan edip bağımsız çıkarmaya karar verdim ama kafamda binlerce soru işaretleri. Sanırsın bir laboratuvardayım ve deneyler bitmiyor. Şarkıyı çıkarmaya kafamda bir tarih belirledim ama klip çekildikten aylar sonra, çünkü pandemi var, maddi, manevi durumlar var öncelikle çözülmesi gereken, bu süreçte şarkıyı bekletmenin yarattığı duygusal baskıyla dolanıyorum. “Bağımsız yayınlarım, en kötü ne olabilir?” dedim! Bu sırada Gözde Oktaş (GOSS) BBI Music’den şarkısını yayınlıyordu. Vefa Lisesi’nden üst dönemim, her zaman Vefa’da üst dönemlerin sözü dikkate alınırdı bu arada, öyle bir liseydi ki herkes birbirine hala bağlıdır! (gülüyor) “Teklini nereden çıkardın?” dedim Cihad’ın (Satıroğlu) numarasını attı, onunla da Cihad başka bir grubun menajerliğini yaparken tanışmıştım. Açıkçası tereddüt etmedim, bağımsız ve güvenilir platformlar bulmak şu zamanda kolay değil.

Gider, Gitmez Dediklerin ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-İçinde bulunduğum ruh halini anlatıyor, çok hisli bir şarkı, sesin insanı sakinleştiriyor gibi yorumlar alıyorum. Özellikle yakın çevrem, gurur duydum sözler de müzik de çok anlamlı diye dönüyor. Benim ilk çocuğum bu sarkı, son olmayacak. Teknik olarak 90lar hissediliyor ama ruhu günümüzde dolaşıyor. Şarkının içindeki sakinlik ve zaman zaman yaşattığı keskin geri dönüşlerin hissini seviyorum. Her şey dümdüz giderken bir anda rotayı değiştirebiliyorsun! Bu hissi veriyor. Naif ve kırılgan bir yapı var ama bir yandan da zamanla kabullendiklerini ölçüp, biçip, daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyorsun. Bu reveranstan kurtulmak zordur hayatta, kurtulan yoluna devam eder. Çünkü genelde kabullendikten sonra bağımlı kalırız.

Gider, Gitmez Dediklerin‘den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Bu daha başlangıç, bir yandan çalışıp bir yandan da yaptığım müziği finanse etmem gerekecek, malum ülkece zor zamanlardan geçiyoruz.  Bu nedenle belirli aralıklarla karşınıza çıkacağım. Bu şarkıyla sadece senelerin yükünü üzerimden attım. Devamı gelecek…

Melis Cingöz’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Gider, Gitmez Dediklerin”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.