Röportajlar

İlk teklisi “Ne Olursun”u dinleyicilerle buluşturan Begüm Akman ile bir röportaj…

Geride bıraktığımız Haziran ayı, pek çok başarılı teklinin yayınlandığı bir ay oldu ve bu teklilerden dikkat çeken bir tekli de, müziğin eğitiminden gelen bir isim olan Begüm Akman’ın Ahenk Müzik etiketiyle yayınlanan ilk teklisi “Ne Olursun” oldu. Akman ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Ne Olursun’”a kadar olan müzik yolculuğunda neler yaptın? Konservatuvar eğitimin sana müziksel anlamda neler kattı?

-Bence müzik, hayat kadar uzun soluklu bir serüven. Ben de onunla 7 yaşında bir keman kursunda tanıştım. Belki de annemin karnındayken, babamın bana dinlettiği klasik müzikleri dinlerken de tanışmış olabilirim, orası net değil… İlkokul yıllarımda keman öğretmenimin müziğe olan yeteneğimi fark edip yönlendirmesiyle TRT İstanbul Radyosu Çoksesli Çocuk Korosu’nun 5 yıllık koro eğitimine girmeye hak kazanmamla yolculuğum devam etti. Yine aynı şekilde korodaki değerli hocalarımın tavsiyesi üzerine İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın yarı zamanlı nefesli sazlar obua bölümünü kazanarak eğitimime devam ederken, artık lise çağına gelmiş bir genç kız olarak müzikten başka bir iş veya ilgi alanımın olmasını istemiyordum. İnsanın hobisinin mesleği olması hazzını yakalamışken bırakmak istemeyip, Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nin yetenek sınavlarınıda kazanarak müzik ve sanat yolundaki kendimce attığım adımlar böylece netleşmişti. Bu esnada ergenlik yıllarımın gelişen ve değişen ruh hali sayesinde kendimi çeşitli sözler ve müzikler, melodiler karalarken buldum. Bununla beraber okulumuzun minik enstrüman odalarında bana eşlik eden ve yaptıklarımı beğenen sevgili arkadaşlarımın olması kafamda bazı soru işaretlerini beraberinde getirdi; ki nitekim kendimi İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın Kompozisyon (Bestecilik) bölümünde öğretim üyesi olan sevgili Mete Sakpınar ile tanışırken buldum. Çok uzun yıllar bana kattığı teorik ve ruhani güzelliklerle kendimi tamamen bu yola adamıştım. Üniversite çağıma erişince de bu bölümleri bünyesinde barındıran okullar araştırırken, Bilgi Üniversitesi’nin kompozisyon ve ses mühendisliği sınavlarına yetenek bursuyla kazanarak girmiş bulundum. Fakat önümde müzikten çalışmaya fırsat bulamadığım bir dil problemi, yani hazırlık sınıfı vardı. Ne yazık ki hem dil yetersizliğim hem de müziğe o dönemde ara vermemden kaynaklı özlem doğrultusunda başarısız oldum. Ama vazgeçmedim, yine müzik ile uğraşmalı, onun olduğu yerde olmalıydım. Müzik, benim için açken, dışardan gelen enfes bir kebap kokusundan farksız! (gülüyor) Bir kez tadına varınca bırakmak istemiyorsunuz… Neyse ki şans yüzüme güldü, Okan Üniversitesi Konservatuvarı yetenek sınavı açmıştı. Ben de girdim ve burslu kazandım. 4 yıllık süren lisans eğitimimin 1. yılı benim için aynı fikirlerle sürüyordu, yani piyano ile besteler yapmak ,film müzikleri tadında melodiler ve prodüksiyonlarla uğraşacaktım aslında. Ta ki 2.yılıma kadar… Üniversite hayatımın 2. yılında seçmeli derslerimiz içinde şan (ses) eğitimi de vardı. Yeniden sevgili şan hocamın fark edişi ve yönlerdirmesiyle anadal seçme konusunda daha önce hiç düşünmediğim bir konuya yelken açmıştım. Birlikte çokça caz eserler seslendirmiş ve müzikal eserler üzerinde durmuştuk. Nihayet 3.sınıfa geçtiğimde ana dalımı müzikal-şan üzerine seçtim ve sevgili Seta Kürkçüoğlu’nun öğrencisi olarak konservatuvardan mezun oldum.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdin ve “Ne Olursun”un oluşum süreci nasıl gelişti? Bu bağlamda düzenlemeyi birlikte üstlendiğin Fırat Dağıdır ile yolun nasıl kesişti?

-Uzun yıllardır melodiler üretmekle ve söz yazmakla ilgileniyordum. Aslında yazdıklarımı kendim icra etme taraftarı değildim, fakat üniversitede ses üzerine hocalarım tarafından yönlendirilmem ile yazdıklarımı kendim söyleyebileceğimi fark ettim. Kendim yazdığım için aynı duyguyu sesimle de yorumlayarak ifade edebilme düşüncesiyle bu yola koyuldum. Ardından yolum Fırat Dağıdır, yani grubumuzun gitaristi ile kesiştikten sonra yaptıklarımı ona dinlettim. Sonrasında, aslında o beni bu yola teşvik etti ‘’Biz bu eserleri düzenleyip yayınlarız!’’ diyerek bana güç verdi ve çok destek oldu. Ardından ekibimizi toparladık ve stüdyo kayıtlarımız, fikir alışverişlerimiz aylarca sürdü… En nihayetinde ‘’Ne Olursun’’da finale ulaşmıştık.

Ahenk Müzik ile yolun nasıl kesişti?

-Ahenk Müzik ile yolum yine gitaristimiz Fırat ve grubumuzun davulcusu Kerem Can Aslan sayesinde kesişti. Şanslıydım, grup arkadaşlarım bana her zaman destekçi ve inançlı olmuşlardı. Aynı şekilde bu desteği, özveriyi ve güveni Ahenk Müzik de bize vermişti. Buradan tekrardan teşekkürlerimi sunarım her birine teker teker…

“Ne Olursun” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldın?

-“Ne Olursun” hayatımda yaptığım ve yayınladığım ilk tekli çalışmaydı. Hedefim sadece kendi müziğimi insanlara tanıtmak ve bu tarzdan hoşlanan bu müziği sevecek minik bir kitle yaratmaktı. Hiçbir zaman yaptığım eserlere dair büyük, uçuk hırs ve hayallerim olmadı. Tek dileğim müziği hissedenlerle buluşma arzusuydu. Geri dönüşler de bu anlamda tam da tarif ettiğim gibi oldu. Yüklü hisler barından bir tını, duyguları harekete geçiren bir ses vb. tarzında hoş ve içli geri dönüşler aldım. Burada bizi mutlu eden de beklediğimiz hedefe ulaşmış olmamızdı.

Kendi müziğini nasıl tanımlarsın?

-Kendi müziğimi derin, melankolik, bulanık ve karanlık olarak tanımlasam da her yağmurdan sonra gökkuşağının yeniden çıkacağı hissiyle yazarım ve üretirim. Örnek verecek olursak, terk edilmiş bir ev düşünün… tam da korku filmlerindeki gibi. İçerisi sisli, birçok şey yaşanmış, anılarla dolu korkular, kaygılar, tozlanmış tablolar, evin içini ve dışını saran sarmaşıklar, rutubet kokusu… Kendi içinde kaybolmuş bir ev düşünün, ama odaları birer birer gezerken açıp baktığınız çekmecede bulduğunuz parıl parıl parlayan altın anahtar evin içindeki gizli bir kapıya götürüyor sizi, oradan geçip girdikten sonra ne korku ne de kaygı var, güneş tam da bedeninizde parlıyor… Ne yaşanırsa yaşansın umut hep vardır.

“Ne Olursun”dan sonra yapmayı düşündüğün çalışmalar var mı?

-Ne Olursun’dan sonra yapmak istediğim birikmiş birçok proje var. Dilerim ki pandemi sürecini atlattıktan sonra hepsini belki bir albüm, belki de yeniden yeni tekliler ile sevgili dinleyicilerle buluşturma şansımız olur. Klasik ve caz müziği seven biri olarak melodileri dinleyen, notaların ruhuna inanan müzik severleri aramızda görmek bizleri çok mutlu edecektir. Grilerden hoşlanan, derin karanlıklarda kaybolup gitmeyi seven ama daima umudu olan ve birçok melankoliyi içinde barındıran güzel insanların tarzımızı sevip takipte kalacağı inancındayım. Bana kendimi ve müziğimi tanıtma fırsatı verdiğin için de sana teşekkür ediyorum. Önce sağlıkla, sonra müzik ve sanatla kalın.

Ben de Akman’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Ne Olursun”u tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.