K-Pop türü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de güzel bir kitle yakalamaya devam ediyor. Bu türün günümüzdeki genç öncüsü olarak yola çıkan isim ise dans ve müzik tutkusunu zamanla geliştiren Pinkeu Hilal oldu. K-Pop tınılı kendi eseri ilk teklisi “ŞİZOFREN”i Sony Music Türkiye dinleyicilerle buluşturan Pinkeu Hilal (Hilal Yelekçi) ile Bi’Kuble için; müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “ŞİZOFREN”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-Aslında müziğe akademik anlamda yakın sayılmam; bir konservatuar öğrencisi değilim hatta müzikle alakası olmayan bir bölüm okuyorum ama çocukluğumdan beri müziğe her zaman ilgim vardı. İlk olarak dansla başladım, uzun zamandır dans ediyorum. 6 yıldır K-Pop danslarıyla uğraşıyorum ve kendimi geliştirip çeşitli dans akademilerinde eğitmenlik yaptım. Bununla sınırlı kalmak istemedim ve şarkı söylemeye, besteler yapmaya başladım. Sesimi daha iyi kullanabilmek için ufak çaplı eğitimler aldım çünkü böyle bir adım atacaksam en azından pratikte bir şeyler öğrenmeliydim. Menajerim Çağlar Tavşanoğlu sayesinde bu süreçte çok şey öğrendim, kendisi bana çok yardımcı oldu. Süreç bizim için tesadüflerle doluydu ve şans bizden yanaydı diyebilirim. Mesela en büyük tesadüflerden biri menajerim en yakın çocukluk arkadaşımın karşı komşusuydu, arkadaşım sayesinde denk geldik ve serüvenimiz başladı. Sonra “ŞİZOFREN”i yazıp besteledim, tabii bu da kısa bir süreç değildi ama her anından keyif aldığım için doğru adımlar attığımı düşünüyorum.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “ŞİZOFREN”in oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemeyi üstlenen Uğur Öztürk ile yollarınız nasıl kesişti?
-Dediğim gibi kendimi bir şeyle sınırlandırmayı sevmiyorum ve “Bir sonraki seviye ne olabilir?” diye düşünüyorum. “Dansçıyım evet, peki neden sahnede kendi şarkılarımla dans etmeyeyim?” diye sordum kendime. Bu şekilde Şizofren oluşmaya başladı. Sözleri ve besteyi hazırlamıştım; altyapı için de sevdiğim şarkıların altyapılarını yapan bir prodüktör gerekiyordu, bu da bizi Uğur Öztürk’e götürdü. Kendisi Dominik’te yaşamasına rağmen koordine bir şekilde ilerledik ve şarkıma çok içime sinen bir altyapı hazırladı.
Sony Music Türkiye ile yollarınız nasıl kesişti?
-Menajerim Çağlar Tavşanoğlu sayesinde hızlıca şirketlerle görüşmeler yapıp seçeneklerimizi değerlendirdik. Sony Music global bir şirket ve Kore’deki bağlantıları da güçlü, bu yüzden bir Sony Music Türkiye sanatçısı olmak istedim. Şirketimle enerjimizin tuttuğunu düşünüyorum ve daha büyük işler yapacağımıza inanıyorum.
ŞİZOFREN ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Gelen yorumlar arasında en çok hoşuma gidenler klip hakkındaki yorumlar oldu. Klip konusunda elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı düşünüyorum. Bazı yorumları ön görmüştük; çünkü farklı bir iş yapıyoruz, ön yargılar olacaktır, mutlaka bunu bekliyorduk. Ama genel olarak bence Şizofren’den böyle bir şey beklenmiyordu, daha da şaşırtacağız!

Klibi yöneten Eyüp Öztürk ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşumu nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Klibimde en çok dans sahnelerine önem verilmesini, koreografinin ön plana çıkmasını istiyordum. Bu durumu menajerimle paylaştım. Türkiye’de profesyonel dans videoları çeken bir yönetmene ihtiyacımız vardı ve sırf bu yüzden dans sahneleri için ayrı bir yönetmen ile çalışmayı bile düşündük. Sonrasında bir gün dans direktörüm Emre Öztürk ile oluşturacağımız koreografiyi konuşurken yönetmenim Eyüp Öztürk ile kardeş olduklarını öğrendim. Kendisi 2Day gibi çeşitli dans okullarının dans konseptli profesyonel videolarını çekiyor. Birlikte çalışmanın keyifli olacağını düşündük. Gerçekten de öyle oldu, enerjilerimiz tuttu ve süreçte çok uyumlu ilerledik. Klip süreci biraz zordu, hava şartları büyük sorunlar oluşturdu birkaç kez çekim tarihimizi hatta yerimizi değiştirdik. Ama çekim günü her şey sorunsuz ilerledi ve sahneler içimize çok sindi. Aldığımız yorumlara göre klipte yapmak istediklerimizi başardığımızı düşünüyorum. Genel olarak video prodüksiyon, koreografi, dansçıların uyumu konusunda beklentiyi fazlasıyla karşıladığımızı düşünüyorum, elde ettiğimiz sonuçtan mutluyum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız? Bu bağlamda ilk Türk K-Pop teklisini yapmaya nasıl karar verdiniz? Bu türün ülkedeki ilk temsilcisi olmak sizin için nasıl bir duygu oldu?
-K-Pop ile büyüdüm diyebilirim. Bu müzik türü ile kendimde yeni yetenekler keşfettim. Kore kültürünün de bana çok büyük katkısı oldu. Kendi müziğimle, en çok dinlediğim en iyi bildiğim tarzı, K-Pop’u ülkemize uyarlamak istiyorum. Altyapılarımız K-Pop mantalitesinde hazırlanıyor, sözleri ise Türkçe yazıyorum bu yüzden bu türe T-Pop demek karar verdik. Öncü olduğum için çok mutluyum. Ülkemiz için yeni bir tür ama dans etmeyi seven bir toplum olduğumuz için T-Pop’u da yavaş yavaş seveceğimizi düşünüyorum.
ŞİZOFREN’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-ŞİZOFREN’i piyasaya sürdükten hemen sonra hızla yeni şarkılar üzerine çalışmalara başladım. Eğitimim devam ediyor, bir yandan da 3 yeni şarkı üzerinde ilerliyoruz. Büyük ölçüde tamamladık diyebilirim.
Pinkeu Hilal’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “ŞİZOFREN”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle