Röportajlar

İlk teklisi “Soruyorum”u dinleyicilerle buluşturan Dicle Yenigün ile bir röportaj…

Müziğin içine doğan bir müzisyen Dicle Yenigün… Müzik kariyerinde 50 yılı geride bırakan usta müzisyen Hurşid Yenigün’ün kızı olarak yine kız kardeşi Nil Yenigün Akbatur gibi müziğin eğitiminden de gelen Dicle Yenigün, uzun yıllardır babasıyla ikili olarak sahne almaya devam etmekte. Şimdi ise müzik kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak Hurşid Yenigün’ün yeni bir eseri “Soruyorum”u seslendirerek ilk teklisi olarak Ossi Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturan Dicle Yenigün ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Soruyorum”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda hem müzik dolu bir aileden gelmeniz hem de konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-Henüz 5 yaşındayken evinimize bir konsol akustik piyano alındı. Orada başladığım piyano eğitimi ile müzik yaşantım da bir şekilde başlamış oldu aslında. Nota okumayı o yaşta öğrendim. İlkokul bitince, konservatuvarın Bale bölümünü kazandım. O yıllarda AKM’de sergilenen Fındık Kıran balesinde dans ettim. Omurgamdaki rahatsızlıktan dolayı Bale bölümünden Piyano bölümüne transfer oldum. Babamın müzisyen oluşu konservatuvar eğitimini çok destekledi tabii. Okul  eğitimimiz klasik müzik üzerine kuruluyken, babam popüler müzik alanında işler yapıyordu. Benim için farklı müzik alanlarını tanımak adına çok faydalı oldu.

Öte yandan babanız Hurşid Yenigün ile uzun yıllardır müzik hayatınıza devam etmektesiniz. Bu çalışmaları nasıl özetlersiniz ve bu çalışmalarınız ile ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

-İşin aslı benim aklımda hiçbir zaman sahneye çıkıp, şarkı söylemek yoktu. Benim gönlüm hep sahnede dans etmekten yanaydı. Okul yıllarında dünyada klasikleşmiş jazz standartlarına ve yine klasik olmuş Latin müziklerine ilgi duymaya başladım. Kendimce söylediğim bir repertuvarım vardı. Ara sıra babam gitarla bana eşlik eder, o şarkıları beraber söylerdik. Eş dost arasında da çok talep olurdu ve onlara da mini konserler verirdik. O dönemlerde babam döneminde popüler olmuş bazı şarkıcılardan oluşan “Eski Dostlar” grubunu kurarak gerçek anlamda eski dostlarını bir araya getirmişti. O güzel ekip, iş verenler bu kadar büyük bir ekibin masrafını karşılamakta zorlanınca, grup ufalmak durumunda kaldı. 4 kişi çalıştıkları bir dönemde bana ihtiyaç oldu. Ben de kendi repertuvarımdan seçtiğim şarkıları söylemek üzere gruba dahil olmuş oldum. Grup üyeleri değişkenlik gösterse de yaklaşık 5 sene kadar Eski Dostlar grubu olarak çalıştık. Daha sonra babamla benim mini konserlerimizi bilenler bizi sahneye doğru itelemeye, “Bunu sahnede yapmalısınız, renginizi sahneye taşımalısınız!” demeye başladı…

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda babanızın bestesi “Soruyorum”u yorumlamaya nasıl karar verdiniz?

-Babamdan bana kalan bir eser olmasını istiyordum. Bunu da birkaç kere dile getirmiştim. Babam yoğun bir çalışma dönemine girerek eser üretmeye başladı. “Soruyorum” şarkısı da o üretim döneminin bir ürünü. Tam hayalimdeki gibi bir şarkı olduğu için hemen sahiplendim şarkıyı. Şarkıyı o kadar sevdik ki bunu bizim gibi dinleyen herkesin seveceğine inandık. Bu şekilde de tekli fikri ortaya çıkmış oldu.

Ossi Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?

-Ben Ossi Müzik’in çalışmalarını özenli ve titiz buluyordum. Ben nasıl yıllardır babam ve onun döneminin değerli müzisyenlerini tanıyor ve çalışıyorsam, aynı şekilde Ossi Müzik de o değerli sanatçılarla çalışıyordu. Biz sahnede nostaljik şarkılar seslendirirken, Ossi Müzik, nostaljik şarkıcılara kıymet veriyordu. Sevgili Hakan Eren’i de babamla yapmış olduğu çalışmalardan tanıyordum. Bu vesile ile “Soruyorum” Ossi Müzik etiketi ile dinleyicilerle buluşmuş oldu.

Öte yandan düzenlemenizi de Hurşid Yenigün üstlendi. Bu bağlamda babanızla düzenleme konusunda da çalışıyor olmak size alacağınız ortak müziksel kararlarda özgür bir alan sağlıyor mu?

-Çocukluğumdan beri babamın ürettiği eserlere; üretilen eserlere yapmış olduğu düzenlemelere, yine bestelenmiş olan senfonik eserlere yaptığı düzenlemelere defalarca şahit oldum. Kendi müzik bilgim üzerinden bu yeteneği değerlendirdiğimde hala daha üretim başarısına hayranlıkla bakakalıyorum. Tek bir alanda aranje yapıyor olsa, “Belki kapasitesi bu kadar!” diyebilirdim; ama o kadar geniş bir bilgisi ve tecrübesi var ki; “Eğer babam yapmak isterse en güzelini yapar!” bunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum! Bunun dışında babamla müziksel alanda çalışmaktan çok büyük zevk almakla birlikte, yine başka bir şekilde de çalışacak olsam bile babamın desteğinin hep benimle olacağını biliyorum.

Soruyorum ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok içten, çok güzel geri dönüşler geliyor. “Sıcacık, bahar gibi, çiçek gibi, çok kaliteli!” gibi cümlelerle dönüş yapıyor dinleyiciler. Yansıtmak istediğimiz neyse, tam da onu duyuyor olmak hem babamı hem beni çok mutlu ediyor.

Klibi yöneten Cenk Alptekin ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Benim çok yakın dostum, aynı zamanda teklimin süpervizörlüğünü yapan Nazlı Tansalıç buluşturdu bizi Cenk ile. Şarkının stüdyo kaydı bitince biz de şarkıyı “bahar”a benzettik. Sade bir klip çekme taraftarıydım. Şarkıyı dinleyince gözümün önüne hep çiçekler geliyordu… Bu şekilde fikir geliştirdim. Televizyonculuk geçmişimden az çok kamera, kadraj bildiğim için hayalimdeki çiçekli dekor fikrini Cenk’e anlattım. Yıllardır sahne aldığım için dekor içerisinde podyum olması, klip içinde rahat olmamı sağlayacak ve derinlik katacaktı. Çiçekler de renk ve boyut katacaktı. Epey macera dolu çiçek arayışından sonra tam istediğim gibi hazırlandı çiçekler… Cenk ve sahibi olduğu Majör Stüdyo’nun ekibi dekorumuzu kurdular. Çok güzel dekordan, çok güzel resimler seçmek kaldı geriye… Bana göre çok güzel bir klip oldu ve tüm izleyenler aynı şekilde dönüş yapıyorlar. Hep aynı cümle “Şarkı ve klip bahar gibi, insanın içini açıyor.” Çok mutlu oluyorum.

Kendi müzik tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

-Ben ses rengi ve yapısı itibarı ile batı müziğine daha yatkınım. Bu sebeple batıdan aldığımız aranjmanlar, latinler, soft jazz, bossanova gibi ritimler içerisinde kendimi ve sesimi daha iyi ifade ediyorum.

Soruyorum’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Yeni sürprizler yolda!

Dicle Yenigün’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Soruyorum”u tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.