Hazal Burkankulu… Müziğin eğitiminden gelmesinin doğrultusunda müzik adına pek çok alanda, hem sahnede performanslarıyla, hem de sahne arkasında vokallik ve asistan olarak yer alırken, ilk teklisine giden yolu açan Burkankulu, kendi eseri ilk teklisi “Uzak”ı kendi müzik firması Puandorg etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Burkankulu ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Uzak”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
-“Uzak” müzik yolculuğumun sadece ufacık bir parçası aslında. Babam ve dayım müzisyen olduğu için zaten müziğin içinde büyüdüm. 15 yaşıma geldiğimde Boğaziçi Caz Korosuʼna katıldım, 17 yaşıma kadar koroya devam ettim. Çeşitli ülkelerde ve Türkiyeʼnin neredeyse her şehrinde konserler verdik. Koro ortamı, o ekip ruhu, bana öyle çok şey öğretti ki! Bu arada bir yandan ufak tefek sahneler yapıyordum, Beşiktaşʼta şirin mi şirin bir kafede, her pazartesi şarkılar söylüyordum. O sırada okuduğum lisedeki müzik öğretmenim Zühre Dalmaz, beni yakın arkadaşı Attila Özdemiroğlu ile tanıştırdı. Attila hocanın büyük hayranıydım zaten. Tanıştığım günü hatırlıyorum da, elim ayağıma dolaşmıştı! (gülüyor)Hey gidi günler hey! Işıklar içinde uyusun canım hocam. Çok şey öğretti bana! Etkileyici zekası, müzik bilgisi, esprileri her şeyi çok başkaydı. Kısaca Attila Özdemiroğlu, müzik hayatımın mihenk taşıdır diyebilirim. Attila hocamın vesilesiyle Seyyal Tanerʼe back vokal yapmaya başlamıştım. Seyyal Taner de, müthiş bir okuldu benim için. Sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal bölümü sınavlarına girdim ve kazandım. Tiyatro, dans ve şan okuduğum bölüm içinde üç ayrı dala ayrılıyordu. Tiyatro beni azıcık zorladı; ama okuldan, kıymetli öğretmenlerimden ve okul arkadaşlarımdan çok şey öğrendim. Bir yandan okul, bir yandan sahne, bir yandan stüdyo, bu üçgenin arasında dönüp duruyordum. Bir de bu süreçte değerli dostum Kıvanç K. ile tanıştım, Kıvançʼın stüdyoya sık sık gidip gelirken bir gün Kıvanç, beni Ajda Pekkan ile tanıştırdı. Sonra Ajda Pekkanʼa asistanlık yapmaya başladım, bir yandan konserlerinde back vokal de yapıyordum. Yoğun bir tempoda çalıştığı için, bir süre onunla yaşamaya başlamıştım. Kendi sahnelerime ve kayıtlarıma vakit ayıramaz olmuştum. 3 ay çalıştıktan sonra kendisine; ayrılacağımı ve kendi projelerime yoğunlaşmam gerektiğini söyledim. O da anlayışla karşıladı, her zaman yanımda olacağını söyledi. Hatta bu hafta Ajda Hanımʼın yeni albümünün back vokal kayıtlarını aldım. Hala görüşürüz ve birlikte çalışırız. Kendisinden çok şey öğrendim. Ajda Hanım vesilesiyle de değerli insanlar tanıdım. Şimdi tamamen kendi projelerime yoğunlaşmış durumdayım. Hayatım stüdyoda geçiyor desem yalan olmaz. Reklam kayıtları, seslendirmeler, albüm kayıtları… Ara ara çok çalışıyorum diye kendi kendime söylensem de, ben bu hayata aşığım!
Ayrıca O Ses Türkiyeʼye katılmaya nasıl karar verdiniz ve yarışma deneyiminiz size neler kattı?
-O dönem YouTube kanalıma yoğun olarak içerik ürettiğim zamanlardı, etkileşimi ve dinleyici kitlemi arttırmak adına attığım bir adımdı O Ses Türkiye. Başarılı da oldum, yarışma sayesinde YouTube aileme 4.000 düzenli dinleyici katıldı ve hala benimle birlikteler! Açık konuşmak gerekirse müzikal anlamda katkı sağlaması imkansız gibi bir şey zaten, çünkü çok yarışmacı var ve her şey hızlı hızlı ilerliyor. Yani şöyle diyeyim; parçanıza ve size ayrılan prova süresi maksimum 2 dakikayı geçmez. Ama ben her şeyin bilincinde ve bu tip durumlara hazırlıklı olarak katıldım yarışmaya, yani büyük beklentilerden ziyade, YouTube kanalım için bir yatırımdı O Ses Türkiye Son olarak şunu söyleyebilirim; klasik olacak belki ama şahane bir orkestra ile performans sergilemiş oldum. Güzel kalpli, yetenekli insanlar tanıdım. Ne mutlu bana!
Bununla birlikte yer aldığımız pek çok ortak çalışma veya proje oldu. Bu projeleri nasıl özetlersiniz?
-Müzik bir keşif alanı, upuzun bir yol benim için. Aynı frekansta olduğum dostlarımla birlikte tarihe bir imza atmak tarifsiz bir duygu. Beni heyecanlandıran projelerin içinde bulunmaktan büyük bir haz duyuyorum çünkü her defasında farklı bir ‘ʼHazalʼʼ keşfediyorum. Hatta sizin aracılığınız ile bir sürpriz vermiş olayım, çok yakında Kıvanç K ile birlikte hazırladığımız ve inanıyorum ki dünya çapında dinleyici kitlesine ulaşacak, evrensel bir proje ile buluşacak dinleyicilerim!
Öte yandan, YouTube kanalınızda çeşitli yorumlarınızı dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Sizce YouTube, yorumlarınızı dinleyicilerle buluşturmada etkili mi?
-Hem de nasıl! Dinleyicilerimle buluşmam için harika bir mecra. Biz YouTubeʼda 9.000 kişilik bir aileyiz. Elimden geldiğince tüm yorumları okumaya özen gösteriyorum. Olumlu olumsuz, tüm eleştiriler benim için kıymetli. “En çok hangi parçalar dinleniyor?” “Hangi parçayı sevmemişler?” “Dinleyici Hazalʼın hangi ses aralığını duymaktan keyif alıyor?” Kendimce bir algoritma tasarladım ve doğru yoldayım ki ailemiz günden güne büyümeye devam ediyor! (gülüyor) Özetle; Duygu + Üretim + Disiplin + Etkileşim = YouTube ailem!
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve “Uzak”ın oluşum süreci nasıl gelişti? Bu bağlamda sözleri birlikte yazdığınız Erol Özdamar ve düzenlemenizi üstlenen Ahmet Uçak ile yollarınız nasıl kesişti?
-Şöyle bir girizgah yapayım, ben söz ve müzik yazarlığının yanı sıra reklam müzikleri de seslendiriyorum. Ahmet Uçakʼla da reklam müziği sektöründe tanıştık, zamanla çok yakın dost olduk tabii. Sanıyorum 2019ʼun Eylül aylarıydı Jingle Jacksonʼda bir reklam kaydım vardı, Ahmet Uçakʼla kayıt arası vermiştik, tam o sırada “Ben bir şarkı yaptım Ahmetʼim bir dinlesene demo yanımda!” dedim. O da hemen açtı ve birlikte dinledik, inanılmaz yükseldi parçaya! Ben Ahmetʼin düzenlemerinde çıkardığı sounda hep hayran kalmışımdır, gerçekten müthiş yetenekli bir adam. Heyecanla hemen sordum “Şarkının aranjesini yapmak ister misin!” diye! (gülüyor) O da seve seve yapacağını, daha ilk dinleyişinde düzenlemenin kafasında canlandığını söyledi bana. Artık içim rahattı, düzenleme Ahmetʼe emanetti. 2020 Şubat aylarıydı, şarkı neredeyse bitmiş, sadece mix-mastering kalmıştı fakat içime sinmeyen bir şeyler vardı. Şarkının bir dörtlüğünde yazdığım sözler beni rahatsız ediyordu, eğreti duyuluyordu sanki. Hiç unutmam bir gece saat 03.00ʼdı, Erol Özdamarʼı aradım. “Erol bana yardım et, şarkıyı o kadar çok dinledim ki bu şekilde çok oturdu kafama, yeni bir dörtlük yazılması lazım yazamıyorum, ancak sen yazarsın!ʼʼ dedim. “Bana şarkıyı gönder, bir dinleyeyim bakalım neler çıkacak?” dedi. Bu arada Erol Özdamar, benim çok eski dostumdur. Yeri bende hep ayrıdır, kendisi gibi sözü ve müziği de şahsına münhasır, ultra yetenekli, yeteneği ve insanlığı doğru orantıda bi adamdır kendisi. Konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmeden telefonuma bir mesaj geldi, şu dörtlüğü yolladı bana ; “Dünü anlamak zordu, Yarınlar bekliyordu. Çıkmaz bir sokakta, Aşk yalnız yürüyordu…” Sevinçten havalara uçtum tabii, şimdi her şey içime sinmişti. Şarkının vokal kayıtlarının hepsini çöpe atıp, Erolʼun eklediği sözlerle yeniden söyledim. Sonunda huzurluydum! (gülüyor) Son aşamaya gelmiştik, artık mix-mastering için Serkan Kulaʼnın ellerindeydi şarkı, Serkan abi bir hafta içinde şarkının final halini teslim etti bize! Sonunda şarkının kayıt anlamında tatlı stresini üstümden atmıştım, şimdi oluşum süreci boyunca kafamda ertelediğim sorular gün yüzüne çıkmaya başlamıştı! “Uzak, hangi şirketten çıkacaktı?”

Tam da bu noktada “Uzak”ı kendi şirketiniz Puandorg üzerinden yayınlandınız. Puandorg’un kuruluş süreci nasıl gelişti?
-Puandorg, Ahmet Ali Murat ile birlikte kurduğumuz, müziği gökkuşağının renkleri olarak tanımlayıp, farklı renkleri bir çatı altında toplamayı hedefleyen bir müzik prodüksiyon şirketidir. Uzakʼın oluşum süreci boyunca kafamda susmak bilmeyen sorular vardı… “Şarkıyı hangi şirketten çıkaracağım?” “Dijital kısımda bu işler nasıl yürüyor?” “Yapımcı hayallerime ortak olabilecek mi?” “Yapacağım projelerde bana destek olur mu?” derken… “Neden bir şirket kurmuyorum?” diye sordum kendi kendime, sonra ilk işim Ahmet Ali ile fikrimi paylaşmak oldu. Hemen beyin fırtınalarımız başladı tabii, önce bir marka ismi gerekiyordu bize ve müziğimizi tanımlayan bir logo. İnanın başlangıç gibi gözükse de bunlar en önemli kısımlardı. Hem isim babamız, hem de benim biricik babam Ülkü Hürriyetʼin de fikirleriyle, üçümüzün ortak kararı olarak birçok seçenek arasında Puandorgʼa karar kıldık. Puandorg; “müzikte bir nefes, durak noktası” anlamına geliyor. Aslında durmak ve beraber başlamak! Bir şefin yönettiği 60 kişilik bir koro düşünelim, tüm koristlerin dikkati şeftedir. Şef nota üzerinde Puandorg işareti ile karşılaştığında, şefin el hareketlerine göre koristler aynı anda durup, aynı anda yükselir. Puandorg; yani birlikte nefes alıp, birlikte nefes vermek! Sonrası su gibi aktı, hemen yetenekli dostum Asya Fatma Bağcıʼyı aradım ve tüm hikayeyi anlattım, o da terimin onu çok etkilediğini ve bir an önce çalışmaya başlayacağını söyledi. Bir hafta sonra 4 farklı, birbirinden şahane logo tasarımıyla karşımdaydı. İnanın seçerken çok zorlandık, en nihayetinde tasarımlardan biri tam anlamıyla tüm etnikliğiyle ve merak uyandıran çizim stili ile fazlasıyla etkilemişti bizi. Logo tasarımı da bittiğine göre artık internet sitesi kurulumu, marka patenti, mail adresleri, gerekli evrak işlemleri derken canım dostlarım Ahmet Uçak, Elif Acehan ve menajerim Bora İzbilirʼin de yardımlarıyıla şirket kurulmuştu. Puandorg; 2021 yılının Mayıs ayında ilk yayını olan “Uzak” ile faaliyet göstermeye başlamıştı, akabinde Haziran ayında yayınlanan değerli dostum, Erol Özdamarʼın “Hiç” adlı şahane şarkısıyla ve birbirinden yetenekli ve üretici sanatçılarıyla yolculuğuna devam ediyor…

Uzak ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Şahane geri dönüşler aldım. Hatta geçenlerde araç kullanırken, radyoda Uzakʼa denk geldim. Bu beni çok duygulandırdı, kalbim pır pır oldu.. Beşiktaşʼta Çarşıʼda yürürken bir mağazada çalıyordu, beklemediğim anlarda parçamla karşılaşmak tarifsiz bir duygu. Hiç tanımadığım güzel insanlar, sosyal medya hesaplarında Uzakʼı paylaşıp beni etiketliyor mesela, bunlar hep yüzümü güldüren şeyler! (gülüyor) Ailem, arkadaşlarım, sevdiklerim, herkes Uzakʼın dinleyicilerine kavuşmasını bekliyordu zaten. Her şey muazzam ilerliyor! ve bunlar daha başlangıç! (gülüyor)

Uzakʼa Erkan Balkan yönetmenliğinde bir klip çektiniz. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?
-Erkan benim eski arkadaşımdır. İstanbulʼda sahne yapmaya başladığım ilk zamanlarda, performans sergilediğim bir mekanda tanıştık onunla. O da mekanın internet sitesi için çekimlerini yapıyordu. Gel zaman git zaman, performanslarımı da çekmeye başladı, sonra bir gün onun stüdyosunu ziyarete gittim. Çok ortak noktamız olduğunu fark ettim, benim gibi işinde çok pimpirikli ve mükemmelliyetçidir Erkan. Özellikle siyah-beyaz çekimler onun alanıdır. Ben de ilk klibimin siyah beyaz çekilmesini istiyordum hep. E konu konuyu açtı derken, “Günün birinde birlikte de bir şeyler yapalım!” dedik, ben de “İnşallah gelecek o günler!” dedim! (gülüyor) Aradan yıllar geçti, tabii biz Erkanʼla görüşmeye devam ediyoruz, bir gün stüdyoma davet ettim ve Uzakʼı dinlettim ona, çok beğendi. Kafamda tam olarak nasıl bir klip olduğunu sordu, ben de kostümleri ve kafamdaki konsepti anlattım. Şarkıyı Erkanʼa gönderdim, o da dinleyip kafasında klibi kurgulayacaktı, onun üzerine üç toplantı ve bir deneme çekimi yaptık. Hatta bir sır vereyim, “Uzak”için seçtiğimiz kapak fotoğrafı, deneme çekimlerimizden bir kare! (gülüyor) Şunu da söylemezsem olmaz, Erkanʼın yönetmenliği bir yana, fotoğraf çekimlerine de ayrı hayranım. Gelelim klibin çekim gününe! O gün her şey su gibi aktı, çok iyi çalışmıştım dersime, sağlam bir plan-program listesi hazırlamıştım.Saç, makyaj, beni asiste edecek bir kişi, kostümler, takılar, setin yemek saati, set arası çalınacak playlist! (gülüyor) Her şeyi önceden yazıp çizdiğim için, bam bam bam çekip bitirdik klibi! Yanlış hatırlamıyorsam toplamda 10 saatte tüm görüntüler alınmıştı. Benim ekibim ve Erkanʼın ekibi muhteşem bir uyum içerisindeydi. Set ortamı şahaneydi, frekanslar tuttu! Geri dönüşler de çok güzeldi, emeğimizin karşılığını dinleyicilerin tatlı yorumlarıyla, susmak bilmeyen telefonlarla duymak harika bir his.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Yağmurdan sonra çıkan güneşe selam çakan gökkuşağı!
Uzakʼtan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Tabii ki! Hatta çoktan çalışmalara başladık bile! Sözü ve müziği bana ait olan, düzenlemeleri ise Ahmet Ali Muratʼın yaptığı 7 şarkıdan oluşan bir albüm hazırlığındayız. Albümden önce hatta çok yakın bir zamanda çıkacak olan, Kıvanç K ile birlikte yaptığımız ve inanıyorum ki dünya çapında bir dinleyici kitlesine ulaşacak evrensel bir proje geliyor!
Hazal Burkankulu’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Uzak”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle