Röportajlar

Yeni teklisi “Let Me Be”yi dinleyicilerle buluşturan Ferhat ile bir röportaj…

Ferhat… Yaşadığı Berlin’de ve İsviçre’de hem oyunculuğu hem de müzisyenliğiyle duyulan, ayrıca Madonna’nın Berlin’deki organizasyonunda dansçı olarak yer alarak da bilinmeye başlayan Ferhat, art arda teklilerini yayınlamaya devam ediyor. Urban Ethnic tınılı yeni teklisi “Let Me Be”yi geçtiğimiz haftalarda kendi prodüksiyonu olarak dinleyicilerle buluşturan Ferhat (Ferhat Türkoğlu) ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Dance The Devrim”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Aldığınız müziksel eğitimler size müziksel anlamda neler kattı?

-Müziğe ilk başlangıcım Dans üzerinden başladı aslında. Küçüklüğümde Michael Jackson ve Madonna’yı aynanın önünde taklit ederken, sonraki yıllarda şan dersleri almaya başlayarak yavaş yavaş adım adım kendimi müzik yaparken buldum. Açıkçası o deliler gibi aldığım Solfej, Müzik Teorisi dersleri, Ritm ve melodi diktelerinin şimdiki sanatçı kimliğime açıkçası pek bir şey getirmediğini zannediyorum. Bir insanın anlatacağa varsa, her türlü anlatır bestelerinde diye düşünüyorum. 

Müziğin yanı sıra çeşitli projelerde oyuncu olarak rol almanız nasıl gelişti? Bu projelerle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? 

-Ben zaten eğitilmiş oyuncuyum ve bir sürü projelerde yer aldım. Müziğe sonradan verdim kendimi. 

Ayrıca Madonna’ya dansçı olarak eşlik etmeniz nasıl gelişti? Bu bağlamda Madonna ile yollarınız nasıl kesişti? Buradaki performansınız ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? 

-Audition’e çağrıldım, gittim dans ettim. Madonna Skype’dan seyrediyordu bizi ve beni de seçti!. Bir hafta prova ettikten sonra Madonna geldi ve onunla doğrudan gösteriye girdik. Madonna gibi dünyaca ünlü bir starın yanında herhangi bir geri dönüş alınamaz, çünkü herkes Madonna’yı seyrediyor!

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Dance The Devrim”in; hem şarkının hem de klibin oluşum süreci nasıl gelişti? “Dance The Devrim” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-İlk önce bir DJ arkadaşla tanışıp onunla birlikte müzik yapmaya başlamıştım. İlk şarkımız bittiğinde, “Haydi gel yayınlayalım!” diye yola çıkmıştık. Aslında Let Me Be ilk şarkım olacaktı. Ama Pandemi başlamıştı ve ben herkesin birlikte eğlenip dans edip iç içe olduğu bir şarkıyı-klibi Pandemi döneminde yayınlamak istememiştim. Dance the Devrim çok ilgi çekti, şaşırmıştım açıkçası bu duruma!

İkinci tekliniz “Father State” oldu. Şarkının ve  Babylon Berlin dizisinde hapishane setinde çekilen klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Sözleri yazan Masen Abou Dakn ile yollarınız nasıl kesişti? Father State ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Father State parçası çok hızlı bitti, hepsini akışına bırakmıştık ve stüdyoda sadece iki günümüzü almıştı. Klip ise çok daha yorucuydu. Çünkü epey büyük bir prodüksiyon oldu. Masen ile bestecilik üzerine bir derste tanışmıştım, daha önceden de onun kitaplarını okumuştum. Father State Türkiye’de epey ses getirdi, çok sevinmiştim ben bu duruma!

Üçüncü tekliniz yine Dakn ile “My Istanbul” oldu. Şarkının ve klibin oluşum süreci nasıl gelişti, klibi yöneten Irmak Altıner ile yollarınız nasıl kesişti ve My Istanbul ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? Ayrıca My Istanbul için bir remix versiyon yapma fikri nasıl gelişti ve remixi üstlenen Matt Star ile yollarınız nasıl kesişti? Remix ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-My Istanbul’a epey çalışıp günlerce sözlerini düşünmüştüm, yine Masen’e danışmıştım O zaman İstanbul’daki olan Gezi’de başlayan bugüne kadar süren tüm olayları bir eserde birleştirmek istemiştim. Aslında Sivas filmini Yöneten Kaan Müjdeci’ye o klibi çektirmek istemiştim. Ancak kendisi yoğundu ve beni Irmak ile tanıştırdı. Hemen birbirimizi sevdik ve saydık. Şimdi zaten Irmak çok tanınmış ve sevilen kadın yönetmenlerinden biri oldu Türkiye’de ve onun işlerine gerçekten çok bayılıyorum. Diğer klip yönetmenlerinden çok farklı ve çok ayrı bir kafa. Remix’i yapan aranjör benim bir kız arkadaşımın sevgilisiydi. European Songwriting Award’ı kazandığım günde tanışmıştık. Herkes zaten hep derdi “My İstanbul’a çok güzel remix olur!” diye. Ben de ona sormuştum. Alman basınında epey haber çıktı Remix hakkında, bu duruma çok sevindim. 

Ayrıca Listen to Berlin albümü için “Pehlivan”ı kaydettiniz. Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?

-Kasım ayında onu büyük bir kliple yayınlayacağım. Listen to Berlin’de birçok farklı versiyon bulunmakta, orijinal hali daha yayınlanmadı. Ama dinleyen çok beğeniyor ve değişik buluyor. 

En son “Let Me Be”yi yayınladınız. Besteyi birlikte yaptığınız Jovanka von Wilsdorf ile yollarınız nasıl kesişti? Teklinin ve klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Let Me Be ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? 

-Jovanka von Wilsdorf’la Berlin’de müzisyenlerin buluştuğu bir organizasyonda tanışmıştım. Müziğe profesyonel anlamda yeni başladığımda bana hep yol gösteriyordu, birlikte de “Let Me Be” fikri doğdu. Sözleri yazdıktan sonra ben bir melodi ekledim üzerine ve parçayı müzisyen arkadaşlarıma okudum, hemen ardından da stüdyoya kayda girdik. TikTok’çuların şarkımı paylaşmasına çok sevindim! My Istanbul’dan sonra neşeli ve eğlenceli bir şarkıyla ilerlemek istedim. 

Genellikle düzenlemelerinizi ve prodüksiyonunuzu kendiniz üstleniyorsunuz. Bu durum size yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu? 

-Evet. Her ne yapsam kontrol hep bende, son kararları ben veriyorum ve sürekli sanatçı kimliğimi bu şekilde koruyabiliyorum.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız? 

-Urban Ethnic pop müziği!

Let Me Be’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı? 

-Evet dediğim gibi Pehlivan’ı yeni versiyonuyla dinleyicilerle buluşturacağız. Kasım sonunda yayınlanmış olur. 

Ferhat’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Let Me Be”yi tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.