Alisa Gürbüz… Farklı bir mesleki kariyerden gelse bile içindeki müzik tutkusunu hiçbir zaman yitirmeyen ve kendi şarkılarını yazan Gürbüz, art arda yayınladığı çalışmalarıyla dinleyicilerin beğenisini kazandı. En son kendi eseri yeni teklisi “Oyuncak”ı DMC etiketiyle dinleyicilerle buluşturan Gürbüz ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle Aşk Bebeği EP’sine kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-Çok klasiktir bu ama çocukluğumdan beri şiir ve şarkı yazıyorum, hayalim hep müziğin ve sanatın içinde olmaktı. Fakat hayatta hayallerinize ulaşmak için başka işler de yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Konservatuvar okumak istediğim için İTÜ’nün sınavına girmiştim. Birinci aşamayı geçmiş ancak ikinci aşamaya girememiştim çok ağır grip olmuştum. O yüzden elendim, çok üzülmüştüm o dönem. Ben de İktisat okudum ve o dönemde de özel piyano dersleri alıp beste yapmaya devam ettim. İnsan Kaynakları uzmanı olarak yaklaşık 10 yıl çalıştıktan sonra biraz birikim yaptım ve artık hayal ettiğim işi, yani müziği amatör olarak değil profesyonel olarak yapmaya karar verdim.
Bununla birlikte sunduğunuz televizyon programları oldu ve aynı zamanda şiir ile de ilgilendiniz. Hayatınızın bu iki yönü, size sanatsal anlamda neler kattı?
-Çocukluğumdan beri şiir okumak ve yazmak bir alışkanlığa dönüştü. Hayat şiirsiz çok anlamsız benim için. Bengü Türk TV’de “Engelsiz Sevgi” programını sunmuştum. Engelli vatandaşlarımız için yaptığımız o programda şiirlerime de şarkılarım gibi yer verildi. Bu beni sanatsal anlamda daha çok beslediği gibi ruhen de o buruk kalplere dokunmak beni çok mutlu etti. Zaman zaman hayata isyanlarınız olur ya, o programdan sonra isyan yerini tevekküle bırakmaya başladı!
Bir EP yapmaya nasıl karar verdiniz ve Aşk Bebeği EP’sinin oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemelerde yer alan Erol Temizel ve Olcay Demirci ile yollarınız nasıl kesişti? DMC ile yollarınız nasıl kesişti?
-Benim hayalim müziğin mutfağında olmaktı, bestelerimi ünlü sanatçılara vermek istiyordum. Bu bağlamda şansımı yükseltmek için en iyi aranjörlerle şarkıyı bitirip öyle dinletmek istedim yapımcılara! 2014’te başladığım 3 şarkıyı 2015’te bitirdim. EP’yi hazır bir şekilde müzik endüstrisinde en tepedeki isim olan Samsun Demir’e ulaşmak için epey bekledim! Amacım onu tanıyan birini bulmaktı. Çünkü “Mail atsanız bakmaz, CD gönderseniz dinlemez!” diye düşünüyordum. Çoğu kişi ulaşamıyor bile! Neyse uzun uğraşlar sonucu yüz yüze bir randevu aldık! (gülüyor) Dediğim gibi amacım şarkılarımı dinletip ünlü sanatçılara vermekti, fakat Samsun Bey doğrudan “Ünlüler, isimsiz bestecilerden şarkı almaz!” diyince çok üzülmüştüm. Ben de ona “Peki nasıl devam ederim?” diyince “Bu demoları kim okudu?” diye sordu. “Ben okudum!” diyince “Senin sesin çok güzel; kendin devam et ve bu piyasaya gir, zamanla yer edinir şarkılarını dinletirsin!” dedi. Aşk Bebeği şarkısını çok beğendi ve “Buna güzel bir klip çek DMC’den yayınlayalım!” diyince başladı profesyonel müzik hayatım. Üç şarkım bitmişti zaten. “EP yapalım!” dedik ve “Aşk Bebeği” adıyla çıkardık. Bu EP’nin 2 şarkısını elektronik müzikte çok iyi bir isim olan Erol Temizel ile çalıştım. Hande Yener’in “Romeo’” şarkısının aranjesidir beni kendisine götüren sebep! Aşk Bebeği’nin aranjesini de Olcay Demirci yaptı, Olcay, “Mix’i de ille Candar abi yapsın!” diyince Candar Köker ile de böyle tanışmış olduk.
Aşk Bebeği EP’si ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Aşk Bebeği ne yazık ki 15 Temmuz dönemine denk geldi. O kadar emek veriyorsunuz ve güme gidebiliyor… Ama yine de ben iyi bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum. Dinleyip de beğenmeyen olmadı o şarkıyı. Radyolarda şöyle gümbür gümbür çalması olayı çok başka bir durum. Büyük PR’lar gerekiyor bunun için, buna rağmen Aşk Bebeği bazı yerel radyolarda bir numara oldu!
İkinci tekliniz Temizel düzenlemesi “Bahar Yüzlüm” oldu. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti ve Bahar Yüzlüm ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Bahar Yüzlüm teklisinde de yine Erol Temizel ile çalıştım. Ne istediğimi çok iyi anlayıp fikrimi alarak devam eder aranjesine, onunla çok huzurlu çalışırım. Çünkü besteci ile aranjör uyumu tüm ekip işlerinde olduğu gibi çok önemli. Şarkı çok beğenildi, tebrik mesajları aldım. PR’sız radyolarda ufak ufak çalıyordu, bize ait bir müzikti çünkü klarnet sesi Türk insanının vazgeçemediği bir şey. Benim için ayrı bir yeri vardır Bahar Yüzlüm’ün.
Üçüncü tekliniz “Deli Gönül” oldu. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemeyi üstlenen Tamer Özkan ile yollarınız nasıl kesişti ve Deli Gönül ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Deli Gönül artık biraz biraz elektronik pop’tan uzaklaştığım, Avrupa müziğine doğru kaymaya başladığım bir dönemde çıktı. Candar Köker önerdi Tamer Özkan’ı, iyi ki de önermiş! Benim kadar heyecan duydu şarkıyı düzenlerken! Şarkı TRT radyosunda bile çalmıştı. Arkadaşlar arayıp “Radyoda senin şarkın çaldı!” demişlerdi. Hiç PR yapmadan çalması beni çok şaşırttı ve sevindirdi tabii.
En son yine Özkan düzenlemesi ile “Oyuncak”ı yayınladınız. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti? Oyuncak ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Ben bir slow şarkı için gittim Tamer’e. Şarkıyı dinledikten sonra telefondan bir şeyler gösterirken tesadüfen Oyuncak’ı dinledi. Ben gitarla Selahattin Güzelel’e demo kaydını aldırmıştım Sır Müzik stüdyosunda. Tamer de “İlla ki bu şarkı olsun, ne güzel işte, hareketli. İnsanlar zaten pandemiden dolayı çok bunaldı, iyi olur bu şarkı!” diyince hak verdim ben de, böylece Oyuncak da yayınlanmış şarkılarım arasında yerini aldı! Şarkı henüz çok yeni, umarım iyi dönüşler alırım.
Oyuncak’ın klibini yöneten Bulut Özdemir ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşumu nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Bulut, “Engelsiz Sevgi” programının yönetmeniydi. Tanışmaktan mutluluk duyduğum insanlardan biridir. Ben şarkıyı yapmadan önce “Alisa, bir şarkı yap da klibi de ben çekeyim!” demişti. Aslında ilk düşündüğüm slow şarkıyı dinleyip beğenmiş ve “Sanatsal bir şeyler yaparız!” diye planlamıştı. Bundan dolayı Oyuncak sürpriz oldu Bulut’a! (gülüyor)
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Kendi müziğimi içimden geldiği gibi yapıyorum. “Piyasada ne tutuyorsa ben de onu yapayım!” diye yapmıyorum. Radyoda duymak istediğim şarkıları yapıyorum galiba. En son Latin pop yaptım mesela. Seviyorum Latin enstrümanları! Bundan sonraki şarkılar daha da farklı olabilir. Çünkü müzik bir derya!
Oyuncak’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Var tabii. Hazır demolarım tekli haline gelmeyi bekliyor. Örneğin türkü tadında bir şarkım var. Bakalım, zamanın ne göstereceğini hep birlikte göreceğiz! (gülüyor)
Alisa Gürbüz’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Oyuncak”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle