Röportajlar

Yeni teklisi “Üç Kırmızı”yı dinleyicilerle buluşturan Kağan Kamitoğlu ile bir röportaj…

Kağan Kamitoğlu isimini çoğu sanatçı ya sahne önünde söylediği şarkılarla ya da sahne arkasında gitarıyla eşliğiyle tanıdı. Zaman içinde kendi şarkılarını yazan ve müziğin eğitimi yolunda ilerleyen Kamitoğlu, Jeremy Production Studios’un yarışmasındaki birinciliği sonucu ilk teklisi “Tavır”ı ve aradan zaman geçmeden “Bilmediğin”i dinleyicilerle buluşturdu. En son bir önceki teklisi gibi Pinklimo Entertainment etiketiyle dinleyicilerle buluşturduğu yeni teklisi “Üç Kırmızı”yı dinleyicilerle buluşturan Kamitoğlu ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

 Öncelikle “Tavır”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-11 yaşında okul korosuna katıldım ve 14 yaşında gitar çalmaya başladım ve o gün bugündür müzikle hep iç içe kaldım, hayatımı kazanmanın böyle olması gerektiğini hissettim. Eğitim hayatımı müzikle devam ettirdim. Safranbolu Güzel Sanatlar Lisesi, Hacettepe Devlet Konservatuvarı’nda Klasik Gitar programı ve devamında İstanbul’a taşınınca Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yine aynı programa devam ettim ve ediyorum. Liseden beri bu eğitim ve disiplinin içinde olmak “beraber müzik nasıl yapılır?” “armonisi, yapısı nedir?” bu soruların cevabını bulmayı öğretti bana. Nitekim bugün artık “yarışma” kelimesi bana her ne kadar saçma gelse de hayatımızın bir gerçeğidir ki, müzik grubumla lisede Türkiye Birincisi olmak, hatrı sayılır üniversitelerin Klasik Gitar lisans programlarına dereceyle girmeye hak kazanmak, iyi müzisyenlerle, tanınan sanatçıların orkestralarında gitaristlik yapmak sanırım işimin eğitim tarafını iyi ki es geçmediğimi göstermektedir.

Öte yandan hem gruplarınız oldu hem de pek çok sanatçıya sahnede gitarınızla eşlik etmeye devam ediyorsunuz. Bu konudaki yaptıklarınızı nasıl özetlersiniz?

-Müzik grubum lise arkadaşlarımızdan oluşuyordu; beraber şarkılar yazdık, büyük grupların müziklerini okul stüdyosunda ve yarışmalarda icra ettik. Ama hepimizin üzerinde olan üniversite kazanma baskısı ve kendince hedefleri, ister istemez grubun devam edememesini beraberinde getirdi. Çünkü herkes başka şehirlere taşındı ve yaptığımız, dinlediğimiz müzikler, hayat hedeflerimiz değişim gösterdi. Arkadaşlarımdan ve öğretmenlerimden beraber yapılan müziği öğrendim o dönemde. Evet halâ bir iki sanatçı ekibinde ve projelerde gitaristlik yapmaya devam ediyorum. Kendi ürettiğim müziğin dışında bir sürü sanatçıya gitar çaldım ve hepsiyle çok severek çalıştım. “Irmak Arıcı, Betül Demir, Aydilge, Mert Tunçmakas” çalıştığım sanatçılardı. Mert Abi ile hala aynı sahneyi paylaşmaktayım. Diğer sevgili vokallerimle artık çalışmıyoruz. Gitar çalmayı seviyorum ama bunun da attığım ve atacağım adımların dilerim ki güzel karşılığı olması sonucunda bir sona ermesini diliyorum ister istemez… Çünkü çok fazla şarkı yazıyor, beste üretiyorum. yazmak ve üretmek daha fazla ilgimi çekiyor ve psikolojik olarak daha istekli duruyorum o tarafıma, daha mutluyum o alanda. Biraz bir şeyler anlatmaya ihtiyacım var aslında, tek başına gitarın bunu karşılayamadığını düşünüyorum kendi adıma.

İlk teklinizin çıkması aynı zamanda Jeremy’nin yarışmasına katılmanız ile gerçekleşti. Bu yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz ve bu yarışmanın birincisi olmak sizin için nasıl bir duygu oldu?

-Açıkçası yarışmadan bir arkadaşımın sosyal medya paylaşımından dolayı haberim oldu. Birinci olacağımı düşünerek göndermedim asla… Evde minik bir stüdyom var ve sekiz tane hali hazırda demom vardı zaten. Üç demo isteniyordu ve dinlemeyi en sevdiğim üç tanesini göndererek yarışmaya dahil olmuş bulundum. Açıkçası Zonguldak, Safranbolu, Ankara ve İstanbul derken hem eğitim hem iş olarak hep bir koşuşturmacada ve çalışan bir genç olunca kaç zamandır, size bu büyük şehirde böyle bir lütuf görülmesi ve ilgi odağı olmak çok özel hissettirdi. Arkadaşlarımın sürekli “Yayınla artık bir şeyler!” diye serzenişleri halâ devam ediyordu yarışma olmasa! (gülüyor) Hayat artık adım atmamı istedi bu tarafa. Çok müteşekkirim Jeremy’ye, oradaki herkese… 

İlk tekliniz olan “Tavır”ın yazılış ve sonradan kayıt süreci nasıl gelişti?

-Tavır, 2022’de eski bir hikayenin kahramanına yazıldı. Çok açık aslında. Hatrı sayılır bir süre iki insanın paylaştıkları şeyler vardı ama tuzla buz olmadan sona ermişti. Bazı kilit anlar ve duyumlar, onaylamalar ise zaman içerisinde onu tuzla buz etmeye yetti diyeyim. Kadıköy’de yaşandı, Kadıköy’de yazıldı ve Kadıköy’de kaydedildi… Kayıt sürecinde aslında bana bir prodüksiyon teklif edildi, bol kanallı dolu bir şarkı olacak diye ümit ediliyordu. Bunda benim gönderdiğim demonun da etkisi var tabi. Ama ben bu şarkıyı ilk akustik gitarla çalıp söylediğimde içime oturmuştu. Hem hüzün olarak kendim de etkilenmiş, iş olarak kendim de öyle sevinmiştim. Sevgili Apo abiye de (Abdulkadir Çığşar) öyle dedim sonra; tek gitar, tek vokal. Kayıt 1 saat sürdü. Gitar kaydı tekte alındı, vokal kaydında da 3 tane kayıt aldık ve tüm samimiyetiyle, hikayenin de tüm çıplaklığını yansıtan bir mix ile dijitale sunuldu Tavır.

Tavır ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Yakın çevrem ve müzisyen dostlarım, arkadaşlarım bana şarkının çok akılda kalıcı bir melodisi olduğunu söyledi hep ve en önemlisi ne gariptir ki en azından çevremdekiler hep kendinden bir şey bulabildiğini söyledi şarkıda. Tabii ki hepimizi üzen ilişkiler ve süreçler oluyor, aynı yolları az paylaştığımızı sanardım ama öyle değilmiş. Sözler konusunda herkes nakaratı sevdi ama beni en çok etkileyen kendi adıma “A” bölümündeki sözler. Hikaye orada çünkü aslında. O kısımları paylaşanları görünce sarılasım geliyor… 

Bununla birlikte Abdulkadir Çığşar yönetmenliğinde stüdyoda çekilen klibinizin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Klip, kayda uygun gerçekleşti. Yine ben bu önermeyle geldim ve sıcak karşılandı. Stüdyo denilen yeri seviyorum. Orası evdir çünkü bir müzisyen için. Orada her şey başlar. Bir gitarist için de orada çalıp şarkı söyleme eylemi çok kıymetli gelmiştir her zaman bana. Abdülkadir abinin döktüğü her bir ter için ona çok teşekkür ederim. Herkes amaca uygun olduğunu düşünüyor klibin. Açıkçası olumlu dönüşler alıyoruz bu konuda hep.

İkinci tekli “Bilmediğin”in oluşum süreci nasıl gelişti? 

-İstanbul’a taşındığım senenin içerisinde yazmıştım “Bilmediğin”i. Uzun süredir devam eden ilişkimin bitmesinden birkaç ay sonra. Sonrasında da evde kendim kaydımı aldım ve şu an yazdığım şarkılar içinde en sevdiğim şarkım. 

Pinklimo ile yollarınız nasıl kesişti?

-Pinklimo ile yolum doğrudan Mert Tunçmakas sayesinde kesişti. Mert abiye gitar çalıyordum ve kendisi bana böyle bir dağıtımcıdan ve destek olabileceklerinden bahsetti. Sonrasında benimle iletişim kurdular, şarkıyı çok beğendiklerini söylediler ve yayınlama süreci başladı.

Bilmediğin ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Sanırım yayınladığım ikinci şarkı olmasının gazabına uğradı. Çünkü ilk şarkımın hemen ardından yayınladığım için insanlar ilk şarkıyı içlerine daha çok sindirdiler. Ama müzisyen çevremden söz, müzik ve gitar riff’leri olarak tebrik alıyorum halâ. Birkaç sene sonra daha çok değerinin anlaşılacağını düşünüyorum naçizane.

Yeni tekli “Üç Kırmızı”nın oluşum süreci nasıl gelişti? 

-Üç Kırmızı çok önceden yazılmış bir şarkıydı. Kaydı yine benim ev stüdyomda gerçekleşti. Yine prodüksiyonunu kendim üstlendiğim bir eser. Bana benzeyen insanların sahipleneceği, belki de kendini çok net bir şekilde bulabileceği bir şarkı. Bu sefer sırf gitar yok.. Synth, Piyano ve Elektrik Gitar duyuyoruz bu şarkıda. Bir birey gibi bakacaksak şarkılara, biraz daha büyümüş birisi, öyle bir şarkı.

Üç Kırmızı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Açıkçası güzel dönüşler alıyorum. Bundan sebep de klip çekmeye karar verdik ve bir klip oluşturduk.

Üç Kırmızı’nın klibini yöneten Özer Arslan ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Sevgili Özer ağabey ile 2 sene önce, şimdilerde çok yakın dostum olan Didem Buğday’ın bir YouTube projesini kaydetme sürecinde bir araya geldik, öylelikle tanış olduk. Özer Arslan, yönetmenlik yapan, senaryo yazan ve oyunculuk yapmaya devam eden müthiş bir insan. Sevgili Berkay ağabey (Berkay Akdemir) bana Özer ağabeyin bir müzisyene klip çekmek istediğinden bahsetti ve ben de buna gönüllü oldum, zaman güzel bir biçimde denk getirdi bizleri. Zaten çok yakın, bir aile gibiyiz bu bahsettiğim isimlerle artık. Bu çok özel bir şey benim için, iyi ki var hepsi. Klip daha çok taze ama şu an mantığını anlayan, melankoliye bakan gözler epey memnun ve pozitif şeyler söylüyorlar bana. 

Bununla birlikte düzenlemenizi kendiniz üstlendiniz. Bu durum size müziğiniz adına yapmak istediklerinizde özgür bir alan sağlıyor mu?

-Tabii ki. Düzenlemeleri bu tarz bir soundda ben kendim yapmayı tercih ediyorum. Ben ne istersem onu duyuyoruz bu tabi ki özgürlüğü aşıyor bile ama her zaman böyle olmayacak. Çünkü fikrine ve inşa etme kapasitesine hayran kaldığım müthiş müzisyen arkadaşlarımla bu yolu yürüyor olacağım.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Kendi müziğimi bir “songwriter” müziği olarak tanımlamak isterdim ama ben bir tanım koymaktan yana değilim. Zaten düzenli olarak yayınlamalar yaptıktan sonra insanlar sizi bir kitlenin içine ister istemez koyuyorlar. Anlamlı ama yormayan, bazen düşündüren sözlerin olduğu, melodilerin 2000 başlarındaki rock ve alternatife kaydığı ve kayacağı bir müzik türü olacak diyeyim… 

Üç Kırmızı’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Şu an dördüncü teklimin üzerinde çalışmaktayım. Çok yakın zamanda çıkış tarihi belirlenmiş olacak ve bu sefer prodüksiyonu kuvvetli bir eser duyacak insanlar. kıymetli dostum Bartu Çakmak ile elimizden geldiğince mix-mastering aşamasını yürütüyoruz şu sıra. Teklimin ismi de “Bi’ Anlık”. Söz, müzik ve aranje yine bana ait. Sonrasında umarım ki hepimizi daha güzel şarkılar, hatta bir EP bekliyor olacaktır diyerek sonlandırayım. 

Kağan Kamitoğlu’na bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Üç Kırmızı”yı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.