Röportajlar

Yeni teklisi “Uğramaz Güzelliğin”i dinleyicilerle buluşturan Barış Öner ile bir röportaj…

Barış Öner… Hem sahne performansları hem de kendi yazdığı şarkıların oluşturduğu EP ve tekli çalışmalarıyla alternatif tınılı başarılı teklilere imza atan Öner, en son kendi eseri “Uğramaz Güzelliğin”i Avrupa Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Öner ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve yeni çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Uyku’ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

-Evimde çok küçük yaştan beri sahip olduğum bir klasik gitarım vardı. Annemin beni gitar kursuna gönderme çabalarına rağmen inatla gitmek istemiyordum. Lise yıllarında iki yakın arkadaşımın gitar çalmaya başlamasıyla biraz da onlarla takılabilmek için ben de davul çalmaya başladım. Lisemizin müzik sınıfında 2-3 sene boyunca neredeyse her ders ve öğle aralarında, okul sonralarında, hafta sonlarında, yaz ve kış tatillerinde çalışıp kendimizi geliştirmeye çalıştık. Yurt içi ve yurt dışı konserlerimiz oldu, yarışmalarda iyi dereceler yakaladık. Üniversiteye geçtiğimizde, o güne kadar okulun davulu ile çaldığım için davulsuz kaldım ve gitar çalmaya karar verdim. Üniversitede de yine çocukluk arkadaşlarımla kurduğumuz grubumuzda gitar ve ana vokal olarak yer aldım. 4 senede şehir içi ve şehir dışı birçok sahnemiz oldu. Solo projemde yer alan şarkıların bir kısmını ilk onlarla çaldım, şarkıları ortaya çıkarmamda katkılarını görmezden gelmem mümkün değil. Berkin Yetişkin, Oğuzhan Orta ve Muhsin Mert Çelik, her şey için teşekkürler beyler. 

Bir EP yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve Uyku’nun oluşum süreci nasıl gelişti? ONAIR ile yollarınız nasıl kesişti? Uyku EP’niz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Küçük yaşlardan beri kendi kendime yazıp bestelemeye çalıştığım şarkılar ve şarkı fikirlerim vardı. Bunların bazılarını gitarımla çalıp söyleyip internette paylaşıyordum. Gelen yorumlar hep şarkının güzel ama kaydın çok kötü olduğu yönündeydi. Davul, bas, elektro gitarın şarkılara çok yakışacağını söylüyorlardı. Bunun ben de farkındaydım, kayıt stüdyolarından bir haber olduğum için kendime ekipman alıp odamı düşük bütçeli bir stüdyoya çevirdim. Ses kartı, mikrofon, midi klavye, kulaklık alıp şarkıları bir grubun çalabileceği formata getirdim. Lüleburgaz’da yaşıyordum o dönem ve Lüleburgaz’da Bacalı Stüdyo adında bir kayıt stüdyosu olduğunu öğrendikten sonra kaydettiğim demoları orada tekrar düzenleyip profesyonel kayıtlar aldık. Şarkılarını ONAIR ile yayınlayan Kayıp Nesil grubundan arkadaşlarımın da olumlu referansı sonucu ONAIR ile iletişime geçtik, karşılıklı memnuniyetimizin ardından birlikte çalışmaya karar verdik. Palavra ve Kandır Hadi Beni ile bir stüdyo ortamında ilk kez kayıt alma heyecanını yaşadım. Sahnede veya başka bir ortamda şarkı söylemekle, enstrüman çalmakla hiç alakası olmadığını gördüm, gerçekten büyük bir tecrübe oluyor stüdyo. Şarkıların yayınlanmasının ardından beni en çok şaşırtıp mutlu eden şey hiç tanımadığım insanların şarkıları dinlerken hissettiklerini bana uzun uzun yazmaları oldu. Palavra’nın dinleyicisi Palavra gibi daha hareketli daha eğlenceli şarkılar yapmamı, Kandır Hadi Beni’nin dinleyicisi ise daha depresif şarkılar üretmemi istediler. Bu biraz da ruh halime göre gerçekleşen bir durum, o yüzden o an nasıl hissediyorsam öyle oluyor. Ancak şunu söyleyebilirim, şu an hala yeni şarkılar yapıyor olmamın en büyük sebeplerinden biri insanların bu iki şarkıya ve bana yaptığı muazzam geri dönüşler oldu. “Uyku” ile yapmak istediğim şeyin imkansız olmadığını gördüm.

Ardından “Yine de”yi yayınladınız. Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?

-“Yine de” benim için çok farklı bir anlam taşıyor. Üzerinden iki tekli geçti ve ikisi de benim oldukça içime sinen parçalar ancak Yine de’yi yazarken, bestelerken bana hissettirdikleri çok başkaydı. Hepimiz aşık oluyoruz, acı çekiyoruz veya mutlu oluyoruz. Bu duyguları biriyle paylaşmamız gerektiğini düşünüyoruz, paylaşamayıp karşılık bulamayınca da atlatması zor olabiliyor. Böyle bir dönemde oturup zaman geçsin diye yazmaya başladım ve yazmak bana biriyle oturup konuşmaktan iyi geldi. O an o defterle dertleşip içimi döktüğümü hissettim ve daha fazlasına ihtiyacım olmadığını fark ettim. Hep iyi şeyler yaşayalım istiyoruz ama o gün bana mutsuzluk veren olaylarla barışıp onları da sevmeye karar verdim. Yine de’yi pandemiden hemen önce çıktığımız sahnelerde çalmaya başlamıştık ve sahnedeyken insanların birbirlerine “Bu hangi şarkı?” diye sorarak internette arattığını görüyorduk. Yakın çevremden “Çıkar artık şu şarkıyı” şeklinde oldukça motive edici baskılar gördüm ve zaten şarkının kendisi beni heyecanlandırırken insanların da benden yeni şarkı bekliyor olması müzik hayatıma nasıl devam edeceğim konusunda önümü çok net görmeme sebep oldu. Yine De yayınlandıktan sonra önceki şarkılara göre çok daha fazla kişiye ulaştı. Çok güzel mesajlar aldık. Bir süre bu şarkının etkisinde kalarak sıradaki şarkıyı kafamdaki plana göre biraz geciktirdim ama bunu da bir tecrübe olarak görüyorum. Şarkıyla alakalı özellikle bahsetmem gereken isimler var. Aydın Terziören, Mehmet Özden ve Emir Dönmez, bütün şarkılarda emekleri var ama bu şarkı özelinde tecrübeleri ile yaptıkları katkı için ayrıca teşekkür etmek istiyorum onlara.

Üçüncü çalışmanız “Anlamı Yok” oldu Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemeyi birlikte yaptığınız Tuğberk Avvurmuş ile yollarınız nasıl kesişti? Şarkı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? 

-Anlamı Yok’u yazarken kendimle çok çeliştim, bu şarkı sözlerine de yansıdı aslında. Artık bazı şeylere gülüp geçeceğim kafasına girip gülüp geçemediğimi fark ettiğim bir dönemde aynı havada geçen bir şarkı oldu. Şarkıyı yazıp besteledikten sonra demo halini Tuğberk’e yolladım. Birlikte büyüyüp müziği beraber öğrendiğimiz, arkadaştan öte bir insan benim için Tuğberk ve üniversitede aramıza giren fiziki mesafeden dolayı hep hayalimiz olan o ortak şarkıyı bir türlü yapamıyorduk. Pandemi bize böyle bir fırsat sunmuş oldu ve bir araya gelip aranjesini tamamladık. Eğlenceli ve çalıp söylemesi keyfili bir şarkı oldu. Yayınlandıktan sonra artık yavaş yavaş bir şeylerin oturmaya başladığını, bir standart tutturduğumuzu gördük. İstanbul Bir Sahne etkinliğinde şarkıyı ilk kez canlı çaldık ve orada bizimle beraber sahne alacak çok önemli müzisyenlerden, dinleyicilerden şarkı ile ilgili çok değerli yorumlar aldık. İnsanların evlerinde arabalarında dinlerken yaptıkları paylaşımlara bizi etiketlemesi, şarkıyı çalıp söyleyip paylaşmaları, bunlar sıradaki şarkılar için çok önemli motivasyon kaynakları.

En son, yine Avvurmuş ile düzenlediğiniz “Uğramaz Güzelliğin”i yayınladınız. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti? Avrupa Müzik ile yollarınız nasıl kesişti? Şarkı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Girmem gereken iki sınavım vardı ve ikisinin arasında sadece 1 buçuk saat vardı. İlk sınav bittikten sonra zaman geçirmek için kayıt programını açıp gitarlarımızı aldık, “Doğaçlama bir şeyler yapalım!” dedik. Şarkının sadece introsu veya nakarata kadar olan kısmı değil, bir saat içerisinde şarkı sıfırdan baştan aşağı bitmişti ve bitirdikten sonra birbirimize dönüp “Az önce ne oldu?” der gibi attığımız bakışı unutmayacağım. Normalde bir beste yaptığımızda sindirmek ve emin olmak için biraz zaman geçsin isteriz, o anın getirdiği heyecanla gözümüzden kaçan yerler olabiliyor ancak Uğramaz Güzelliğin o bir saat içinde geçer notu kaptı bizden. Şarkı sözlerini de yazmamın ardından kayıtları bu sefer stüdyoya gidip tekrar aldık ve yayına hazır hale getirdik. Şarkının yayınlanması için benim adıma Avrupa Müzik ile ilk teması kuran Gözde İlyas’a teşekkürlerimi bir kez daha iletmek istiyorum. 18 Haziran 2021 tarihine planladık çıkış tarihimizi ve aynı gün Avrupa Müzik etiketiyle diğer şarkılar gibi Uğramaz Güzelliğin de bütün platformlarda yerini almış oldu. Yayınlandığı günden bugüne ulaştığımız dinlenme sayısıyla şu ana kadar yakaladığımız en iyi çıkışa ulaştık. Aklımızda ne varsa şarkıya birebir uygulamayı başardık ve bu da dinleyiciler tarafından bu kısa zamanda oldukça olumlu tepkiler almamızda önemli rol oynadı. Biz de heyecanla takip ediyoruz şarkı ile ilgili gelişmeleri. 

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Samimi. Yapabileceğim onlarca tanım arasından doğruluğuna en çok inandığım tanım bu olur. Yine de’den bahsederken de bunu anlatmaya çalıştım aslında. Şarkıların oluşum sürecinin başından sonuna kadar olan bölüm benim kendimle diyaloğum, kendimle dertleşmem. Günlük tutmak gibi düşünebilirsiniz. Ben tuttuğum günlükleri herkesle paylaşıyorum. Spotify profilimde de yazdığı ve hep yazacağı gibi, “Bu şarkılarda bahsi geçen her hikayenin gerçek kişi ve kurumlarla direkt olarak ilgisi bulunmaktadır.” 

Uğramaz Güzelliğin’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Bir hayli fikir var kafamızda. Sırada yayınlanmayı bekleyen çok şarkı var fakat doğru bir planlama ile doğru adımlar atmayı amaçlıyorum. Yakın zamanda yeni çalışmalarımızı da duyurmaya başlayacağız.

Barış Öner’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Uğramaz Güzelliğin”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.