Kadir Çayır… Hem Çankırı’nın kültürel dokusu hem de müziğin eğitiminden gelen bir isim olarak zaman içinde çeşitli çalışmalar yapmaya başlayan Çayır, bu doğrultuda kendi eserleriyle de dinleyicilerin beğenisini kazandı. Halen akademisyenliğe devam eden Çayır, en son kendi eseri “Zor Gelin”i Engürlü Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Çayır ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Türkülerle Yarenlik“e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz ve halen devam etmekte olan akademisyenlik sürecinizi nasıl özetlersiniz? Bu süreç size müziksel anlamda neler kattı?
-Müzikle yolculuğum, ilkokul yıllarında yeteneğimi gören babamın, benim için alıp getirdiği bağlama ile tanışmamla başladı. Önce bağlamayı icra edebilmek için çalışmaya, diğer taraftan Türk Halk Müziği’ne, türkülere gönül verip, müziğin derinliklerine doğru yol almaya başladım. Elbette ilköğretim yıllarında tamamen amatörce seyreden bu süreç, önce Gençlik Merkezi’nde, daha sonra ise Belediye Gençlik Merkezi’nde yavaş yavaş şekillenmeye ve gelişmeye başladı. İlerleyen ve benim için milat olan sonraki süreç ise çok değer verdiğim bir hocamın kısa süreli refakatinde ve sıkı bir çalışma sonrasında, 1996 yılında hedefim ve hayalim olan konservatuvar eğitimine dönüştü. Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı’nda başlayan olgunlaşma dönemi de, 5 yıl lisans ve 3 yıl yüksek lisans eğitimi alarak devam etti. Bu zaman içerisinde müzikal ve akademik kimliğimi geliştirmeye, çeşitli çalışmalar, konserler yaparak olgunlaştırmaya çalıştım. Tabii ki “Müzik bir derya! Yüzmeyi bilmeden bu deryada yüzmek olmaz!” deyip konservatuvar lisans eğitim sürecimin sonunda, TRT İzmir Radyosuna “Akitli Bağlama Sanatçısı” olarak kabul edildim. Hem TRT, hem de aynı zamanda mezun olduğum konservatuvar da akademik hayatıma başlayarak yürümeye devam ettim. Azerbaycan/Bakü Müzik Akademisi’nde başlayan Doktora eğitim sürecimle beraber Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde, Üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü’nde, dolayısıyla bu deryada yüzmeye ve yüzmeyide öğretmeye çalıştım. Akabinde 2018 yılı içerisinde başlayarak devam eden Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndaki olgunlaşma sürecimiz halen devam etmektedir.
Bir albüm yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Türkülerle Yârenlik albümünün oluşum süreci nasıl gelişti? Albümü birlikte yaptığınız Gökhan Ekim, düzenlemeyi üstlenen Abdurrahman Tarikçi ve yapımcınız Şahin Özer ile yollarınız nasıl kesişti? Türkülerle Yârenlik albümü ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-“Türkülerle Yarenlik” isimli albüm çalışmamız, akademik çalışmalarımız esnasında derlediğimiz, tespit ettiğimiz anonim eserlerden oluşan bir çalışmadır. Çocukluk arkadaşım ve hemşehrim olan ve bu yolda beraber yürüdüğümüz kıymetli dostum Gökhan Ekim ile olan özel hukukumuz, doktora tez çalışmalarımızın konularının ortak olması bizi bu albüm sürecine götürdü. Bu süreci ise bilimsel bir proje haline getirerek, o dönemde görev yapmakta olduğum Çankırı Karatekin Üniversitesi’ne proje yürütücüsü olarak sunmuştum. Projenin onaylanma ve gerçekleştirilme süreçlerini yürütmüş ve projeyi tamamlamıştık. Proje sürecinde, o dönemde yine birlikte çalıştığımız çok değerli bir sanatçı ve akademisyen olan dostum Abdurahman Tarikçi’nin aranjörlüğü, başta benim ve kıymetli dostum Gökhan Ekim’in katkıları, birbirinden kıymetli sanatçı dostlarımızla birlikte yapmış olduğumuz icralarla albüm çalışmamızı gerçekleştirmiştik. Daha sonra yine o dönem Çankırı Valisi olan Sayın Vahdettin Özcan’a bu projeden bahsetmiş ve valilik olarak desteklerini talep ettiğimizi kendilerine arz etmiştim. Kendisi de yakın arkadaşı olan yapımcı Şahin Özer ile olan hukukundan bahsetmiş ve bu husus ile ilgili olarak benim kendisiyle olan görüşmemize katkılarını sunmuşlardı. Türkülerle Yarenlik albümünün, başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Çankırı’lı hemşerilerimizin ve albümü dinleyen bir çok dinleyiciden güzel yorumlarını alıyor, ilgiyle, severek dinlediklerine şahit oluyoruz.
2022’de yayınladığınız tekliniz “Üşüyorum Yine”nin oluşum süreci nasıl kesişti? Düzenlemenizi ve yapımınızı hala üstlenmeye devam eden Barış Engürlü ve Engürlü ile birlikte düzenlemenizi üstlenen Mustafa Kalem ile yollarınız nasıl kesişti? “Üşüyorum Yine” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-27 Aralık 2022’de yayınlanan “Üşüyorum Yine” isimli çalışmamızın sözlerini ve müziğini, 2016 yılında bestelemiştim. Malumunuz müzisyenler duygusal ve üretken insanlardır. Müzikal dağarcığımda da bu tür çalışmalar elbette mevcut. Fakat bu çalışmanın ortaya çıkması, öncelikle duygusal insanların duygularına tercüman olmak adına onları düşünerek yola çıktığım bir çalışma idi. Sonrasında ise elbette günümüz şartlarına, arz-talep beklentisine yönelik bir çalışma olarak vücut buldu. Bu süreç esnasında çok kaliteli ve başarılı bir aranjör ve aynı zamanda öğrencim olan sevgili Mustafa Kalem ile çalışarak, kendisiyle albüm tadında, hem anonim, hemde kendi eserlerimden oluşan bir çalışma sürecine girdik. Tabii imkanlar çerçevesinde yapabildiklerimizi yaptık ve bir çalışma ortaya çıkardık. Daha sonra ise konservatuvardan beri yaklaşık 25 yıllık bir geçmişimiz olan ve benim için gerek kişiliği ile gerek sanatçı kimliği ile çok kıymetli, son derece başarılı sevgili dostum, yapımcım ve aranjörüm Barış Engürlü ile yeni çalışmalarımıza yelken açtık. Tabii ki bu sürece başladıktan sonra çok değerli ve güzel dostlar edinerek güzel bir ekip kurduk ve bu güzel çalışmaları ortaya çıkardık. Bu arada yeri gelmişken kıymetli çalışma arkadaşlarıma, başta sevgili dostum Barış Engürlü olmak üzere klip yönetmenimiz “Üşüyorum Yine” sürecinde sevgili Erbay Aras’a, sevgili Ahmet Çelik’e, “Zor Gelin” sürecinde yine klip yönetmenimiz sevgili Burakcan Güneren’e, dijital pr’ımızı üstlenen sevgili Orhan Can Dilsiz’e ve radyo PR’ımızı üstlenen kıymetli ablam Birsen Çayır’a, o güzel icralarıyla kabak kemanede sevgili Cafer Nazlıbaş’a, bağlamada sevgili Yusuf Ali Önal’a, Bas gitarda sevgili İrfan Keçebaşoğlu’na, sevgili öğrencilerim Kenan Şahin ve Ümit Macit’e emeği geçen tüm dostlara teşekkür etmek istiyorum. İyi ki varlar ve iyi ki birlikteyiz…
Yeni tekliniz yine kendi eseriniz ve Engürlü düzenlemesi olan “Zor Gelin” oldu. “Zor Gelin”in oluşum süreci nasıl gelişti?
-“Zor Gelin” 2004 yılında bestelemiş olduğum bir çalışmamız. Daha önce bahsettiğim çalışmalarımın öncesinde bir başka çalışma sürecimizdi bu süreç. O dönemde yaptığımız çalışmamız içerisinde orta anadolu yöresine ait bir eser ararken “Anonim ve bilindik türkülerden ziyade yeni bir eser ortaya koyalım, farklı olsun!” diyerek yola çıktığım, güfte ve bestesiyle şahsıma ait olan bir çalışmamızdır.
Zor Gelin ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-“Zor Gelin”, ezgisi, sözleri, aranjesi ve özellikle klibi ile çok renkli ve eğlenceli bir çalışma oldu. Çalışmamızı dinleyen, izleyen herkes son derece pozitif ve güzel yorumlarını ilettiler. Dinledikçe, izledikçe herkesin mutlu olduğunu görmek, bizleri de mutlu ediyor tabii ki. Bu olumlu dönüşleri ve tepkileri, bizim doğru yolda yürüdüğümüzün ve doğru işler yaptığımızın bir göstergesi diye düşünüyorum. Kanaatimce!
Zor Gelin’in klibini yöneten Burakcan Güneren ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Klip yönetmenimiz sevgili Burakcan Güneren ile ilk tanışmamız konservatuvarımızda gerçekleştirdiğimiz bir akademik etkinlik sürecinde oldu. Asıl tanışmamız ise şu an öğrencimiz de olan sevgili Ahmet Çelik’in çalışmaları vesilesi ile oldu diyebilirim. Fakat iyi ki tanışmışız, çünkü kendisi son derece naif, beyefendi kişiliği yanı sıra kaliteli bir müzisyen, aranjör ve yönetmen aynı zamanda. Birlikte ortaya çok güzel ve eğlenceli bir çalışma çıkarmış olduk ki, klibimizi izleyen ve dinleyen herkes gerçekten içten ve samimi, güzel yorumlarda bulunuyorlar. Bu de bizi mutlu ediyor tabii ki…
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Kendi müziğim; elbette akademik kimliğim ve alanım olan Türk Halk Müziği bağlamında şekilleniyor. Aynı zamanda bir bağlama icracısı olmam hasebiyle de, alanımla ilgili olsun olmasın, güzel olan müziğin her türlüsünü sevmek, icra etmek ve üretmek gibi dolayısıyla bana farklı pencereleride aralayan nitelikte. Bu da bana ayrıca müzik yönetmenliği, keman veya çalgısal partisyonlar yazmak, icra etmek gibi güzel kazanımları da beraberinde sunuyor.
Öte yandan Çankırı kültürünü yaşatmaya devam ediyorsunuz. Bu bağlamda albüm-tekli dışında yaptığınız çalışmaları nasıl özetlersiniz ve bu çalışmalarınız ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Bir sanatçı ve akademisyen olarak elbette işimizin, niteliklerimizin ve görevimizin gereğini yapmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda Doktora çalışmalarımızın temelini teşkil eden ve uzmanlık alanım olan Anadolu sohbet gelenekleri ve içerisinde yer alan müzik gelenekleri üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Özelde de Çankırı Yaran Sohbet Geleneği içerisinde önemli bir role sahip müzik gelenekleri ile de çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bunun somut örneği öncelikle malumunuz “Türkülerle Yarenlik” türkü albümü oldu. Bu çalışmamız ve çalışmalarımız elbette çok olumlu tepkiler aldı. Diğer taraftan yakın zamanda şahsım ve sevgili dostum Gökhan Ekim’le beraber farklı zamanlarda yapmış olduğumuz çalışmalarımızda derlemiş olduğumuz 7 adet Çankırı türküsünü de TRT Türk Halk Müziği repertuvarına kazandırmış olduk. Tabii ki derleme çalışmalarımız, derlediklerimizi güncel repertuvara kazandırmak ve bu bağlamda yaptığımız çalışmalarımızı da, hem müzik icralarımızla hem de bilimsel makaleler ile yayınlamaya ve bilimsel mecralara sunmaya gayret ediyoruz. Bizler görevimiz gereği çalışıyoruz, yapmış olduğumuz çalışmalarımızın somut örneklerini de ortaya koymaya gayret ediyoruz.
Zor Gelin’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Elbette; bugüne kadar edindiğim tecrübe ve birikimlerimi, bir olgunlaşma süreci olarak değerlendiriyorum ve bugünden sonra da ortaya çıkan meyveleri tattırmak için elimden geleni yapmaya gayret edeceğim. Tabii ki bu güne kadar yapmış olduğum beste çalışmalarım, derleme çalışmalarımız, tespit ettiğim güzel çalışmalarımız, eserler mevcut. Bunları az önce bahsettiğim gönüllerini, emeklerini ortaya koyan dostlarımla, ekibimizle yapmaya, bu yolda üreterek ortaya güzel çalışmalar koymaya gayret edeceğiz. Burada önemli olan çalışmak, üretmek ve ortaya güzel ve kalıcı eserler bırakmak. Yeri gelmişken dikkat çekmek istediğim başka bir hususa da vurgu yapmak isterim. Hem toplumsal olarak, hem de müzik kültürümüz bağlamında bugünün aslında ciddi bir problemi, tüketen bir toplum haline dönüşmüş olmamızdır. Bu günün Türkiye’sinde üretmek yerine tüketmeyi daha çok tercih eder bir haldeyiz. Dolayısıyla insanlar teknolojinin nimetlerinden faydalanırlarken, yaşam biçimlerini, geleneklerini, göreneklerini unutur hale geldiler. Bunun bir sonucu olarak, özellikle hem kültürel, hem de müzik kültürümüz bağlamında kültürümüzü yaşatmak, üretmek, yeni eserler ortaya koymak yerine, var olanları tekrar tekrar sadece yeni aranjelerle dinleyice sunuyor olmak, millet olarak kültürel kimliğimizin aslında tehdit altında olduğunu, nereden gelip, nerelere doğru gittiğini gösteriyor! İnsanların ekonomik koşullar başta olmak üzere var olan imkanlar, imkansızlıklar üzerinden yalnızlığa itiliyor olması, sosyal ortamlardan kopartılarak üretkenliğinin de azalmasına neden oluyor. Ez cümle diyerek; “Söz uçar yazı kalır” misali işte bizim görevimiz burada başlıyor ve önem kazanıyor. Biz bu süreçlerde elimizden gelenin en iyisini çalışarak, eğiterek, üreterek somut bir şekilde ortaya koymaya, başarılı öğrenciler yetiştirirken başarılı ve nitelikli, kalıcı çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. İnşallah bu serüven biz nefes aldıkça, sağlıkla ayakta kaldıkça devam edecek. Bu güzel sohbet için şahsınızda size ve yayın grubunuza dinleyicilerimize, sevenlerimize, okurlarınıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, çok teşekkür ediyorum. İnşallah sağlıklı, mutlu ve umut dolu yarınlara…
Kadir Çayır’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Zor Gelin”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle