“Yüreğinin Götürdüğü Yere Git”- Kitabından doğruca alıntılanmıştır.
Çok uzun yaşadığım ve pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de – onlarla bizim aramızda- söylenemeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
-Susanna Tamaro
Kim bilir neden, en basit gerçeklikler, anlaması en zor olandır. Ben o zaman aşkın en önemli niteliğinin güç olduğunu anlasaydım, olaylar bir olasılıkla başka türlü çözümlenirdi. Ama güçlü olabilmek için insanın kendini sevmesi gerekir; kendini sevebilmek için de insan, kendini derinlemesine tanımalı, kendi hakkında her şeyi, en gizli, kabullenmesi en zor şeyleri bilmelidir. Yaşam seni bütün gürültüsüyle iterken bu tür bir aşama nasıl gerçekleştirilebilirdi? Bunu başlangıcından beri yapabilenler yalnızca olağanüstü yetilerle donanmış insanlardır. Sıradan ölümlülere, benim gibi, annen gibi insanlara, yalnızca dallar ve plastik şişeler yazgısı kalır. Birisi- ya da rüzgâr- seni arkandan bir ırmağa iterse, yapıldığın malzeme yüzünden hemen suyun dibine inmektense yüzersin; bu bile sana bir zafer görünür ve böylece suda ilerlemeye başlarsın; akıntının seni götürdüğü yere doğru kayarsın; arada bir, bir kök düğümü ya da birkaç taş yüzünden mola vermek zorunda kalırsın; orada bir süre suyun çırpıntısı içinde beklersin, sonra su yükselir, kurtulursun, gene ileri gidersin, su durgunken üzerinden durursun, çağlayancıklar olunca batarsın, nereye gittiğini bilmezsin, bunu zaten kendine sormamışsındır bile. Sakin anlarında çevreni, çakılları, çalıları görebilirsin, ayrıntılardan çok biçimleri, renkleri seçersin, sonra zamanla kilometrelerle birlikte miller, setler alçalır, ırmak genişler, hala sınırları vardır ama az kalmıştır artık. “Nereye gitmekteyim?” diye sorarsın kendine ve o anda önünde deniz açılıverir.
–Susanna Tamaro
Sen de seksen yaşına gelirsen, göreceksin ki insan bu yaşta kendini eylül sonunda bir yaprak gibi hissediyor.
–Susanna Tamaro
Günah zincirleri nerede sona eriyor? Kabil’de mi? Her şey bu kadar geriye uzanabilir mi?
–Susanna Tamaro
Düşüncesizlik mi? Yüzeysellik mi? Sadizm mi? Neydi bu yanıtta yatan? O sözleri duyduğum an, içimde bir şeyler kırıldı. Geceleri uyuyamamaya başladım, gündüz hıçkırıklara boğulmam için ufak bir şey yetiyordu. Bir ya da iki ay sonra çocuk doktoru çağırıldı. “Çocuk bitip tükenmiş,” dedi ve bana balık yağı verilmesini buyurdu. Kimse bana neden uyumadığımı, neden Argo’nun dişlediği o toptan ayrılmadığımı sormadı.
–Susanna Tamaro
Yıllar geçtikçe kendi kendimi terk ettim. Başka bir insan, anne babamın olmamı istedikleri gibi biri olabilmek için ta içimdeki şeyi terk ettim. Kişiliğimi bıraktım, bir karakter edindim. Karakter, sen de bunu yaşayacaksın, dünyada kişilikten daha çok değer verilen bir şeydir.
-Susanna Tamaro
Söylenen pek çok şeye karşın, inanıyorum ki insanın kafasında ışıktan çok gölge var.
–Susanna Tamaro
Günün birinde onunla yürürken vitrinlerde yansıyan görüntümü görünce ben de kendimi çok yaşlı hissettim ve yaşantımın nasıl bir yöne kaydığını fark ettim; yakında o ölecekti, annem onun peşinden gidecekti, kitaplarla dolu koca evde yalnız kalacak, zaman öldürmek için nakış işleyecek, suluboya resim yapacaktım, yıllar da uçup gidecektir. Sonra bir gün, uzun zamandır ortalıkta görünmediğim için meraklanan itfaiyeciler kapıyı kıracak ve yerde yatan cansız bedenimi bulacaklardı. Ölecektim ve benden geriye kalan o kuru bedenin, böcek ölülerinden hiç farkı olmayacaktı.
–Susanna Tamaro
Yorum Ekle