Röportajlar

Bağımsız Sahne #14 : İlk teklisi “Mavi”yi dinleyicilerle buluşturan Esra Kaya ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin on dördüncü konuğu, uzun yıllardır caz müziğinin içinde olan; bu bağlamda ilk derslerini 2007 yılında kaybettiğimiz caz sanatçısı Nükhet Ruacan’dan alan, çeşitli caz kulüplerde verdiği konserlerle bilinen ve ayrıca rock müzikle de ilgilenen, Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü’nden mezun olduktan sonra aynı zamanda hala müziğin eğitmenlik kısmında piyano ve vokal üzerine çalışmaya devam eden Esra Kaya… Geçtiğimiz haftalarda ilk teklisi “Mavi”yi dinleyicilerle buluşturan Kaya ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri, caz müziğini ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Mavi’ye kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-Üniversite yıllarına kadar zaten hep müziğin içinde, müzikle olan bir insandım. Çok küçükken okulda teneffüslerde çevirip şarki söyletirlerdi. Korolarda solist olurdum. Lise yıllarında amatörce besteler yapmaya başladım. Gitar çalan bir arkadaşımla okul sonraları buluşup şarkılarımı çalardık. Üniversitede müzik okuyunca işin içine daha bilinçli girmiş oldum. Eksiklerimi gördüm. Çok değerli hocalarımın emeğiyle piyanomu ve sesimi geliştirdim. Okulda zaten solfej, armoni derslerimiz oluyordu. Bu gibi teori bilgileri bestelerime tabii ki olumlu anlamda yansıdı. Üniversiteden sonra bireysel caz dersleri alarak kendimi ve sesimi daha da geliştirmek istedim ve çok değerli Elif Çağlar Muslu ve Randy Esen ile çalıştım. Tabii bir yandan piyano ve vokal dersleri verip bir yandan da sahne aldım. Aslında 2002 yılından bu yana sahnelerdeyim. Önce rock gruplarıyla başladım, korolarda koristlik yaptım, caz eğitimimden sonra da caz klüplerinde standartlar ve kendi bestelerimi söylemeye devam ettim.

Profesyonel bir tekli çıkartmaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda Mavi’nin oluşum süreci nasıl gelişti?

-Şarkılarımın bazılarını zaten sahnede söylüyordum. Zamanla dinlemeye gelen kemik bir kitle oluşuyor. Her konser sonrası yanıma gelip “Keşke şarkılarını kaydetsen ve hep dinleyebilsek!” gibi tepkiler alıyordum. Bir süre sonra sanırım artık zamanı geldi dedim ve Eylül Biçer’e düzenlemelerini yapması için teklif götürdüm. Sağ olsun kabul etti, hayalimden de öte düzenlemeler yaptı ve ilk önce “Mavi” yi paylaşmak istedik. 

Düzenlemenizi yapan Eylül Biçer ile yollarınız nasıl kesişti?

-Eylül’le şu an benim halihazırda piyano ve vokal dersi verdiğim müzik kursundan tanışıyorum. Bir dönem o da orada elektrik gitar dersleri veriyordu. Ders aralarında hep sohbet ederken şarkılarımı kaydetmek istedigimi söylüyordum zaten. Bir gün odasına girdim. “Eylül’cüğüm, benim böyle bir şarkım var, bir dinler misin?” dedim ve piyanoda çalıp söyledim. O da “E güzel bu!” dedi hatta hemen orada şarkıya bir ekleme yaptı. Biz o dönem Eylül’le benim evimin salonunda ev konserleri yapardık gitar-vokal olarak. İlk olarak bu şarkımı çalmıştık bir ev konserinde. Güzel tepkiler aldığını görünce diğer şarkılarımı da paylaştık ve zamanla neredeyse tamamı benim şarkılarımdan oluşan bir repertuar ile sahne almaya devam ettim.

Teklinizde size usta bir müzisyen kadrosu eşlik ediyor. (Çağrı Sertel, Ediz Hafızoğlu, Orhan Deniz…) Bu kadronun bir araya gelişi nasıl gelişti?

-Bu benim için tarif edilemez bir mutluluk oldu. Yüzyüze tanışmamıştık ama daha önceden zaten bu değerli müzisyenleri takip diyordum. Bu konuda da Eylül’ün çok desteği oldu. Bu harika ekibi o bir araya getirdi. Hayyam stüdyolarında kaydettik şarkılarımı. Kayıt süreci sanırım hayatımın en keyifli ve mutlu anlarıydı. Böylesine profesyonel ve güzel insanlarla birlikte şarkılarımı kaydetmek müthişti.

Mavi ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Mavi ile ilgili geri dönüşler beni çok mutlu ediyor. Harika tepkiler aldım, almaya da devam ediyorum. Özellikle genel uyumdan bahsedenler çok oldu. Şarkı, sözler ve klibin çok uyumlu oldugunu duydum daha çok. Klip Selmin Çalışkan yönetmenliğinde çekildi. Beni en mutlu eden ise en yakınlarımın her şeyin tam olarak “Sen gibi olmuş!” demeleriydi. Kendimi doğru bir şekilde ifade ettigimi düşünüyorum. 

Mavi’yi bağımsız olarak yayınladınız. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu?

-Evet, bağımsız olmak oldukça özgür hareket edebilme alanı sağlıyor. Şarkılarımın her hakkı bende olduğu için “Acaba şimdi şunu paylaşmak sıkıntı yaratır mı?” diye düşünmeden istediğimiz içeriği istediğimiz yerde paylaşabiliyoruz. 

Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki farkı nedir?

-Bağımsız olduğunuzda dijital platformlardan gelen tüm gelirler size ait oluyor ama tabii tanıtım da dahil bütün maddi yükü siz üstlenmiş oluyorsunuz. Burada amacınız önemli. Kendimi uzun salınımlı bir müzisyen olarak görüyorum. Tabii ki müziğimi olabildiğince herkese duyurmak isterim. Paylaşmaktaki amacımız bu oluyor zaten.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Şarkılarımı yazarken herhangi bir genre’ye girmeyi gözetmedim. İçimden geleni yazıyorum ve burada müzik beğeniniz etkili oluyor. Lise yıllarından bu yana rock dinlerim. Okulda klasik müzik eğitimi aldım ve çok sevdim. Daha sonra caz ilgimi çekti ve yoğun bir şekilde içine girdim. Reggae dinleyip evde dans ettim. Türkü dinleyip dost sohbetleri yaptım. Uzun yollarda indie dinleyip hayallere daldım. Hepsi etkiliyor haliyle. Bu yüzden şarkılarımı bir yere sıkıştırmak istemedim. Yazıp bitirdikten sonra nasıl bir şarkı olduğunu görüyorum daha çok. Kısaca var olan çıktı ve tabii ki Eylül’ün de harika düzenlemeleriyle son halini aldılar.

Kendi gözünüzden Caz müziğini nasıl tanımlarsınız?

-Caz, dinleme alışkanlığı gerektiren ve zamanla yaşam biçimi olabilen derya deniz bir müzik türü. Bazen bir müziği anlamak ve sevmek dinleme disiplini gerektirebiliyor. Tabii doğru tercihler ile başlamak önemli. Türkiye’de ise müzisyenliği dünya çapında ünlü caz müzisyenleriyle eş değer olan insanlar var ve harika işler yapıyorlar. 

Günümüzde Türkiye’de Caz müziğine bakış açısını bir müzisyen olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Caz müziği çok köklü ve müthiş armoniler içeriyor. Ülkemizin çoğunluğuna baktığınızda daha hızlı tüketilebilinen şarkıların dinlenmeye biraz daha meyilli olduğunu görebiliriz. Bu anlamda ülkenin tamamının caz sever olmasını bekleyemeyiz ama ciddi bir dinleyici kitlesinin de olduğunu göz ardı edemeyiz. Harika müzisyenler var. Harika klüpler, harika festivaller var. Caz Türkiye’de yaşayan capcanlı bir müzik türü. 

Mavi’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Mavi’den sonra üretmeye ve yeni şarkılarımı paylaşmaya devam edeceğim. Bir süre sonra da konserlere başlayacağız.

Esra Kaya’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Mavi”yi tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.