Röportajlar

Bağımsız Sahne #31 : İlk teklisi “geç”i dinleyicilerle buluşturan Yaren Özhuy ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin otuz birinci konuğu, son dönemde dinleyicilerle buluşan alternatif kanattaki çalışmalar arasında dikkat çeken kendi eseri ilk teklisi “geç”i dinleyicilerle buluşturan Yaren Özhuy… Özhuy ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle geç’e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? 

-Lise yıllarımda aktif olarak şarkı söylüyordum. Müzik yolculuğuma bana büyük emek veren hocalarımla başladım. İlk büyük sahne deneyimim de bu yıllarda, okulumla birlikte başladı. Bu sektörde olmam gerektiğini lisede anlamıştım. Çünkü kendimi en iyi ifade edebildiğim alan buydu. Daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü kazandım. Bu sırada yine sektörde çalışmaya devam ettim, Zorlu PSM’de birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımın bana desteğiyle aytenbando’yu kurarak PSM Caz Festivali’nde ilk defa konser verdim.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda geç’in oluşum süreci nasıl gelişti?

-Bu tekliyi yayınlamak benim için çok ani ama çok da bekleyen bir karardı. Başka bir projede prodüktör olarak yer aldım ve çok emek harcadım. O sırada kendim için bir adım atmam gerektiğini anladım ve hikayemi anlatabilmek için hızlıca adımlar attım. Prodüksiyon konusunda kendimi geliştirmem gerektiğini hep biliyordum fakat en iyisini sunmak için bekledim şimdiye kadar. Sonra bunun bir süreç olduğunu kabullenip müziğimi dinleyen insanların da benim bu sürecime dahil olmasının kendim için en iyi ihtimal olduğuna karar verdim. Böylelikle geç’i daha fazla bekletmeden yayınladım.

Geç ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok güzeldi hepsi. Hem olumlu hem olumsuz birçok kişiden eleştiri aldım. Olumsuz olanı bile müziğimde dinleyenin hissetmesini istediğim olumsuz duygulardan kaynaklıydı. Duygu aktarımı konusunda doğru bir yoldaymışım, onu anladım. Müziğinden ilham aldığım ve hayranı olduğum sanatçılar bile bana ulaştı. İnanamadım, imkansızı başarmış gibi hissettim. Dinlediğim müzisyenlerin benim müziğimi dinlemesi hayal gibiydi. Mümkünmüş demek! (gülüyor)

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Kendi müziğimi tanımlamak için daha çok erken olduğunu düşünüyorum! Yaptığım müziğin kimliğini oluşturmaya yeni başladım. Bundan sonra çıkaracağım her parça birbirinin üzerine eklenerek kolektif bir yapıda olacak. Deneyimlerimi, yapamadıklarımı ve şimdiye kadar etkilendiğim bütün sanatçıların izlerini taşıyan bir sound oluşturma peşindeyim diyebiliriz.

Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz ve düzenlemesini de siz üstleniyorsunuz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu? Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?

-Kesinlikle. Bağımsız olarak ilerlemenin en güzel yanı da bu sanırım. Böylelikle kimsenin müzik matematiğine uymak, beklentilerini karşılamak gibi durumlarla baş etmek zorunda kalmıyorum. Bu özgürlük her ne kadar rahatlatıcı olsa da bütün yükün senin omuzlarında olması bir o kadar da yorucu. Bir şey yanlış gittiği an bunun sorumluluğunu üstlenecek tek kişinin yine kendiniz olduğunu düşünün. Eğer siz de kendine küsmeye doyamayan bir insansanız, benim gibi, duygusal bir savaşa her an hazır olmanız gerekiyor.

geç’ten sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Şu an yeni bir tekli üzerine çalışıyorum, aynı zamanda prodüksiyon konusunda gelişebilmek adına kendime zaman tanıdım. Şimdiye kadar hep geç kaldığımı düşündüğüm için ürettiklerimi paylaşma konusunda hep sabırsız davranabiliyorum. Bu da beni her şeyi “hemen” yapma psikolojisine sürüklüyor. Umarım bu dediklerimi çiğneyip hemen yarın bir tekli çıkarmam! (gülüyor) geç’in akustik versiyonunu çıkarmak gibi fikirler de var aklımda. Bakalım neler yapacağım? Birlikte göreceğiz!

Yaren Özhuy’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “geç”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.