Röportajlar

İlk teklisi “karanlıklar diyarı”nı dinleyicilerle buluşturan ARKADAŞ ile bir röportaj…

Temmuz ayıyla birlikte pek çok yeni isim ilk teklilerini dinleyicilerle buluşturdu. Bu isimlerden birisi aslında müzik ve sanat endüstrisinin hep içinde olan; tiyatro alanından gelen ve müziğe olan ilgisiyle kendi şarkılarını yapmaya başlayan ARKADAŞ oldu. Kendi oluşumu drama and the queen etiketiyle kendi eseri ilk teklisi “karanlıklar diyarı”nı dinleyicilerle buluşturan ARKADAŞ (Arkadaş Deniz Koşar) ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “karanlıklar diyarı”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

-Ben aslında tiyatrocuyum, Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro bölümü mezunuyum ama tiyatro kadar müzik de hep hayalimdi. Pandemide Ableton indirip prodüksiyon öğrenmeye başladım. Kreşendo (eski adı Beats by Girlz)’nun Ableton atölyesine katıldım. Sonra şarkı yazıp prodüksiyonunu yapmaya başlayınca müziğin tiyatrodan daha özgür bir kendini ifade etme alanı olduğunu fark ettim ve hayallerimde büyük bir yer kaplamaya başladı. 2022 yılında eski grubumla şarkı yayınlamaya ve konser vermeye başlamıştık. Şimdiyse solo projem olan ARKADAŞ ile yolculuğuma devam ediyorum. Ayrıca tiyatro oyunlarına da ses tasarımı yapıyorum. 

Uzun süreden beri Büyük Ev Ablukada sahnesinde de yer alıyorsunuz. Büyük Ev Ablukada ile yollarınız nasıl kesişti, buradaki deneyimlerini nasıl özetlersiniz ve buradaki deneyimleriniz size sanatsal anlamda neler kattı?

-Büyük Ev Ablukada ekibiyle aynı ortamda ortak tanıdıklar vesilesiyle doğal bir akış içerisinde tanıştım ve hani tiyatroda da bir sürü işin ucundan tutarsınız ya, oradaki çalışmalarım da bu şekilde başladı. İlk başta kulis sorumlusuydum, makyaj yaptığım bir dönem oldu hatta benim için en beklenmedik ve ilginç olarak birkaç kere rodilik/klavye teknisyenliği yaptım. Geçtiğimiz sezonda da prodüksiyon asistanlığı ve dansçıların arasında kaçak dansçılık gibi bir şey yaptım. Kendimi sahneye attım gibi de oldu biraz! (gülüyor) Aslında onlarla sahneye çıkmam Defansif Dizayn şovları ile başladı ama uzun süredir içinde olduğum bir ekip hatta kumpanya gibi bir yer orası. Neredeyse herkesin tiyatrocu olması işleri çok başka bir boyuta taşıyor çünkü sahne üstü zaten öyle ama sahne arkasındaki ekibin de çoğunluğu tiyatrocu. Ama tabii iş dışında arkadaşlık ve usta çırak ilişkisine dönüştü benim orayla ilişkim. Üretim süreçlerini görmek, dahil olmak, prodüksiyonların nasıl yapıldığını öğrenmek bana ilham oldu hep. Bir de neyi nasıl yapacağımı ya da yapmayacağımı öğreniyorum sürekli. Şarkılarımı da yaparken hep onlara dinletip fikirlerini alıyorum; hatta bazen darlıyorum dinlesinler diye! (gülüyor)

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “karanlıklar diyarı”in oluşum süreci nasıl gelişti?

-Nasıl karar verdim bilmiyorum doğal olarak ilerledi. “karanlıklar diyarı” benim için ihmal ettiğim herkese bir mektup gibi. Değişmek garip bir şey ve alışması zor bir süreç. Zaman ilerlerken farklı bir insana dönüşebiliyorsun ve çevrendeki insanlar eski tanıdıkları halinde kalıyorlar ve bir noktada şimdiki halin onlara tanıdık gelmeyebiliyor. Sevdiklerini ihmal etmiş oluyorsun, kendini anlamaya çalışırken mesajlara dönmüyor, insanları ghostluyorsun, onlar da sebebini anlayamadıkları için ihmal edilmiş hissediyorlar. Ama bunu kimseye nasıl anlatırsın bilmiyorum ben de o yüzden anlatamayınca şarkısını yazdım.

karanlıklar diyarı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Özellikle prodüksiyon anlamında güzel geri dönüşler aldım. Babam çok karanlık şarkılar yazdığımı söyledi! (gülüyor)

Öte yandan şarkıya bir klip çektiniz. Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?

-Şarkıya evde telefonumla bir klip çektim. Suki Waterhouse’un Supersad klibinden esinlendim biraz. Amacım tek başına çekmek değildi, biraz da doğaçlama gelişti. Yatağın altına girmek istedigimi biliyordum mesela geri kalanında da “Şarkının hissiyatına göre alanı nasıl kullanabilirim?”den yola çıkarak ilerledim Kliple ilgili aldığım geri dönüşler ise klibi tek başına çekmemden dolayı oldu, bu durum ilgi çekti.

Bununla birlikte hem düzenlemenizi kendiniz üstleniyor hem de dağıtım bağlamında kendi prodüksiyonunuz ile ilk çıkışınızı yapıyorsunuz. Bu iki durum size müziğiniz adına yapmak istedikleriniz bağlamında özgür bir alan sağlıyor mu?

-Ben aslında biraz kontrol manyağıyım! O yüzden yükü komple üstüme almak hoşuma gidiyor. Böyle olunca da daha özgür hissediyorum çünkü kontrol hep bende oluyor. Sadece maddi anlamda özgürlük kısıtlanabiliyor ama o da herhalde bağımsız olmanın doğasında vardır diye düşünüyorum. Ama kısıtlı maddi imkandan da yaratıcılığın çıktığı olabiliyor mesela klibi kendim çektiğim için sıfır lira harcadım. Evet amatör oldu ama bir şekilde oldu işte klibim var! Ya da mix yaptıracak bir bütçem olmadığı için iyi kötü mix yapmayı öğrendim. Bu da uzun vadede işime yarar gibi duruyor.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Benim için günlüğüm ya da içimi kustuğum özgür bir alan hatta odam gibi zaten her şey odamdan çıkıyor.

karanlıklar diyarı’ndan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Şu ara ikinci teklim “hata”yı tamamladım. 13 Eylül’de yayınlayacağım. Onun için de arkadaşlarımla birlikte bir müzik videosu üzerinde çalışıyoruz. Arayı çok açmadan şarkılarımı yayınlamaya devam etmek istiyorum. Ama asıl en çok istediğim şey yeniden konser vermeye başlamak.

ARKADAŞ’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “karanlıklar diyarı”nı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.