Röportajlar

Yeni teklisi “Demli Şarkı”yı dinleyicilerle buluşturan Begüm Çelebi ile bir röportaj…

Begüm Çelebi… Müziğin eğitiminden gelen, kendi şarkılarını yapan ve Ankara’da sahne performanslarıyla da bilinen Çelebi, Roxy Müzik Günleri’nde de jüri özel ödülü alarak dikkat çekti. Orada seslendirdiği iki eseri “Fark Etmedim” ve “İmza”yı ilk iki teklisi olarak dinleyicilerle buluşturdu. En son geçtiğimiz haftalarda alternatif tınılı kendi eseri yeni teklisi “Demli Şarkı”yı Pink Music Company etiketiyle dinleyicilerle buluşturan Çelebi ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Fark Etmedim”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-Küçüklüğümden beri müzik ve dansa karşı hep ilgim vardı. Zaten annem Duygu Semizer de bir şarkıcı, bundan dolayı da evimizde her zaman çok fazla müzik dinlenirdi küçüklüğümden beri. İlkokulda bale dersleri aldım, çocuk korolarına katıldım. Müziğe karşı yatkınlığımı fark eden annem de beni konservatuvar sınavına girmem için yönlendirdi. Böylelikle 11 yaşımdayken Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nın piyano bölümünü kazandım ve müzik yolculuğumdaki ilk profesyonel adımımı atmış oldum. Konservatuvarın ortaokul, lise ve lisans devrelerini tamamlayarak piyano bölümünden mezun oldum. Lise yıllarımda şarkı söylemeye ve oyunculuğa karşı da ilgi duymaya başladım. Lisans eğitimim sırasında şarkı söylemeye karşı olan ilgim iyice arttı ve piyano eğitimimin yanı sıra kendimi vokal olarak da geliştirmeye başladım. Kısa süreli şan dersleri ve caz vokal dersleri aldım ve çeşitli caz gruplarıyla sahne almaya başladım. 2016 yılında kendimi denemek için O Ses Türkiye yarışmasına katılarak Gökhan ve Hakan Özoğuz’un takımına seçildim. Konservatuvar eğitimim boyunca yurt içinde pek çok konser ve resital verdim. Hacettepe Senfoni Orkestrası ve İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’yla konserler verme şansım oldu. Profesyonel olarak müzik eğitimi almak ve iyi derecede piyano çalmak şu anki hedeflerimi gerçekleştirebilmem için büyük bir avantaj ve kolaylık sağlıyor tabii ki. Yaptığım işi gerçekten bilerek yapmamın ve profesyonel olarak eğitimini almamın belli bir kaliteyi korumamı sağladığını düşünüyorum.

Öte yandan jüri özel ödülü aldığınız Roxy Müzik Günleri’ne katılmaya nasıl karar verdiniz? Burası sizin için nasıl bir deneyim oldu?

-Lisans eğitimim sırasında kendi şarkılarımı yazmaya başladım. Daha doğrusu yazmak bana hep iyi geliyordu ve yazdıklarımı illa bir şarkıya dönüşme kaygısı olmadan, iyi hissettiğim için yazıyordum. Ama aklımın bir ucunda bunları şarkıya dönüştürmek ve kendi şarkılarımı yapma fikri vardı hep. Kendi kendime denemeler yapıyordum ama bu denemelerimi insanlarla paylaşmak konusunda tereddüt ediyordum doğrusu. Pandemi sırasında hepimiz kendimizle daha fazla baş başa kalma şansı yakaladık. Bu arada yazmaya daha çok yoğunlaştım.O sıralarda bir gün sosyal medyada gezinirken 21. Roxy Müzik Günleri’nin tanıtımına denk geldim. Açıkçası o zamana kadar Roxy Müzik Günleri’ni bilmiyordum. Bunun üzerine araştırdım ve katılıp kendimi deneyebileceğim bir platform olduğuna karar verdim. Bu vesileyle hemen şarkılarımdan iki tanesini derleyip toparladım ve yarışma için gönderdim. Yıllarca klasik batı müziği yorumculuğu üzerine eğitim almış bir müzisyen olarak şarkı yazıp bestelemek benim için yeni ve heyecan verici bir şeydi. Roxy Müzik Günleri kendi müziğimi insanlarla buluşturmak adına ilk adımı attığım ve ilk defa kendimi bu konuda denediğim bir platform oldu. Bu nedenle yeri hep özel kalacak! 339 başvuru içinden 12’ye kalarak canlı performanslar için çağırılmak ve finalde de Jüri Özel Ödülü’nü alıp oradan ayrılmak bana ciddi bir motivasyon verdi. Tanıştığım değerli insanlar, onlardan aldığım destek ve aynı heyecanı paylaştığım birbirinden yetenekli katılımcılar da cabası!

Yayınlanan ilk çalışmanız, halen düzenlemelerinizi üstlenen Yüksel Cankurtaran ile düet “Yavaş Şehir”in caz versiyonu oldu. Yüksel Cankurtaran ile yollarınız nasıl kesişti? Yavaş Şehir’i yorumlamanız nasıl gelişti? Yavaş Şehir yorumunuz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Yüksel ile ortak bir müzisyen arkadaşımız aracılığıyla tanıştık. Yavaş Şehir, Yüksel’in ilk versiyonu pop tarzında olan bir şarkısıydı. Şarkıya caz tarzında bir versiyon daha yapmak ve bunu da bu tarza uyum sağlayacak kadın bir vokalle düet olarak yorumlamak istemiş. Şarkının caz versiyonunun aranjesini üstlenen arkadaşım bu durumu bana iletti ve bu şekilde projeye dahil oldum. Şarkı yayınlandıktan sonra gayet olumlu ve motive edici yorumlar aldım!

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Fark Etmedim”in oluşum süreci nasıl gelişti? Yüksel Cankurtaran’ın düzenlemelerinizi üstlenmeye başlaması, onun Pink Music Company olarak yapımınızı üstlenmesi nasıl gelişti? Fark Etmedim ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-İlk teklimi Roxy Müzik Günleri sonrasında yayınlamaya karar verdim, Fark Etmedim yarışmada seslendirdiğim şarkılardan biriydi. Şarkı ile ilgili çok güzel geri dönüşler aldım, başta yakın çevrem tarafından çok beğenildi. Tanımadığım ve beni şarkımı dinleyip bu sayede tanıyan insanlardan da çok güzel yorumlar aldım aynı şekilde! Şarkı aslında iki ayrı şarkı olarak düşündüğüm farklı sözlerin birleşiminden meydana geldi. Yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra kendini yeniden ayağa kaldırmaya ve toplamaya çalışan kalbi kırık bir kadının hikayesini anlatıyor genel olarak. Olanlar olurken farkına varamamış ya da görmezden gelmeyi seçmiş, farkına vardığındaysa çoktan tek başına kalmış bir kadın. Geçmişin üzerinde bıraktığı hisleri en yalın haliyle anlatıyor ve her şeye rağmen geçmişi geride bırakıp önüne bakmak istiyor. Hepimizin fark etmeden kendini kaptırdığı kişiler ve olaylar olmuştur hayatta, ya da olacaktır. Bazen gerçekten farkına bile varmayız bazen de bile isteye görmezden geliriz. Bu durumda ancak kendinizle yüzleşebildiğinizde yeniden başlamak ve bu sefer fark etmek için bir şansınız olur… Yüksel ile aramızda Yavaş Şehir’den sonra güzel bir arkadaşlık oluştu ve Roxy Müzik Günleri’ne başvuru sürecimin kayıt aşamasında da bana destek oldu. Yarışmadan sonra da hem şarkıların aranjeleri üzerine çalışmaya başladık hem de onun şirketi Pink Music Company üzerinden dinleyicilerle buluşturduk.

İkinci tekliniz kendi eseriniz İmza’nın oluşum süreci nasıl gelişti? İmza ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-İmza da Roxy Müzik Günleri’nde seslendirdiğim ikinci şarkıydı. O nedenle ikinci teklim de İmza oldu. Öncelikle yarışmada söylediğim şarkıları yayınlamak istedim. Şarkılar bazen önce söz sonra müzik, bazen iki ayrı sözün birleşiminden bir şarkı gibi farklı yollarla ortaya çıkıyor bende. İmza’yı yazarken müziği ve tarzı da kafamda sözlerle birlikte eş zamanlı olarak gelişti ve söz ve müzik anlamında daha bütün bir şekilde ortaya çıkan bir şarkı oldu. İmza da Fark Etmedim gibi genel olarak beğenildi ama stil olarak Blues-Rock bir şarkı olduğu için günümüzdeki popüler akımlardan uzak, o yüzden dinleyicisi de farklı oluyor! 

Yeni tekliniz “Demli Şarkı”nın oluşum süreci nasıl gelişti?

-Demli Şarkı o zamanlarda yeni yazdığım bir şarkıydı. Aslında daha önceden yazmış olduğum şarkılardan birini çıkarmayı düşünüyordum üçüncü tekli olarak. Sonra Demli Şarkı’yı yazınca, ona öncelik sırası vermeye karar verdim! (gülüyor) Şarkının çıkış noktası şu satırlar oldu aslında; ”Anlatamazsam derdimi kimseye, ben de bir şarkı açarım kendime. Demlenirim bütün gece, seninle öylece. Sen de koy şöyle bi’ demli şarkı, kana kana içelim!”

Demli Şarkı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Demli Şarkı diğer iki şarkıma göre daha hareketli ve eğlenceli bir şarkı oldu. Sözler ve ritmik yapısı beğenildi daha çok.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Açıkçası şöyle, ben klasik müzik üzerine eğitim almış bir sanatçıyım ama farklı birçok müzik tarzına da açığım, önyargılı yaklaşmamaya çalışıyorum ve hoşuma giden her tarz müziği dinleyebiliyorum. Zaten kendi müziğinizi de ancak bu şekilde besleyebiliyor ve geliştirebiliyorsunuz bence. Lise yıllarımda Christina Aguilera, Alicia Keys, Beyoncé gibi sanatçıları çok dinlerdim ve haliyle bu tarz şarkılar söylemeye yöneldim, yani şarkıcılığa yönelimim biraz bu şekilde oldu. Üniversite yıllarımda caz ve blues da dinlemeye başladım, kendimi o yönde de geliştirmek istedim. Şu an geldiğim son noktada kendi sahnelerimde Türkçe şarkılar da söylüyorum yabancı şarkılar da söylüyorum ve önemli olan nokta aslında şu oluyor; hangi dilde, hangi tarzda, hangi şarkıyı söylediğinizden ziyade kendinize yakıştırabilmeniz. Asıl kilit nokta bu bence, eğer ben kendi yorum tarzıma kendi sesime, çalışıma yakıştırabileceğim bir şekilde icra edebiliyorsam herhangi bir şarkıyı, o zaman gönül rahatlığıyla repertuvarıma ekliyorum. Kendi şarkılarımla alakalı müziğimin tarzı kesin olarak bu yönde ilerlesin gibi bir düşünceyle çıkmadım aslında yola. Mesela ilk şarkım pop rock tarzında, duygusal bir müziği ve sözleri olan bir şarkı. İkinci şarkım blues rock tarzında. Tabii ki belli etkiler oluyor şarkılarımın tarzını ve müziklerini ortaya çıkarırken. Mesela ikinci şarkı için şunu söyleyebilirim; blues rock tarzını Beth Hart ve Joe Bonamassa sayesinde gerçekten çok sevdim ve İmza’yı yazarken direkt bu ikilinin yapmış olduğu çalışmalardan etkilendim. Üçüncü şarkı latin esintileri olan pop tarzında bir şarkı oldu. Aslında üçüne de baktığımız zaman birbirinden farklı genel olarak, sound açısından tabii belirli bir uyumları var diye düşünüyorum ama tarzları farklı. Müzik dinlerken, farklı tarzlarda birçok yerli ve yabancı sanatçıyı takip etmeye, çok müzik dinlemeye çalışıyorum ve tabii ki de tarzıma yakın bulduğum, gerçekten çalışmalarını çok beğenerek takip ettiğim yerli ve yabancı bazı sanatçılar var, onlardan etkileniyorum. Müziğimi genel olarak tanımlamam gerekirse, sözlerim kendi duygularımı, gözlemlerimi, bu zamana kadar kafamda oluşmuş hayat algımı ve yaşanan olayların üzerimde bıraktığı bazı etkileri ve düşünceleri içeriyor. Müziğim -en azından bu zamana kadar çıkmış üç teklim  üzerinden konuşacak olursak- daha sade bir anlatım tarzıyla ilerledi, sözler ve yorum ön plana çıkacak şekilde tasarlandı daha çok ama gelecek çalışmalarda evrilecek, tabii ki farklılıklar olacak, daha değişik yerlere gidecek diye düşünüyorum. Kafamda yeni şarkılar ve yeni fikirler var. Bakalım… Hep birlikte göreceğiz! 

Demli Şarkı’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Tabii ki var, hatta yoldalar öyle söyleyebilirim! (gülüyor) Birazcık şarkı yayınlamaya ara veriyorum ama bu ara yeni şarkıların hazırlık ve planlama süreci için verilen bir ara. Şimdiden heyecanlıyım, her şey kafamdaki gibi giderse içime sinen, çok güzel işlerle kaldığım yerden devam edeceğim umarım. O zaman ne diyoruz? ”Takipte kalın!”

Begüm Çelebi’ye bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Demli Şarkı”yı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.