Serpil Benay… Özellikle 1980’lere baktığımızda hem albümleri ve sahnesi, hem de filmleri ile unutulmazlar arasına giren Benay, 2007 yılında yayınlanan son albümünden sonra, şimdi ise bir Sezen Aksu eseri “Yazık”ı İremrecords etiketiyle yorumlayıp dinleyicilerle buluşturdu. Halen Bodrum’da yaşayan Benay ile Bi’Kuble için, dünümüzü, bugünümüzü, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk. (Fotoğraflar : Safa Gülsoy)
Albümlü müzik kariyerinizde 35 yılı geride bıraktınız. Bu 35 yılı, albümleriniz ve müzik endüstrisindeki değişimler bakımından nasıl özetliyorsunuz?
-Evet, 35 yılı geride bıraktım… Albümlerimde son albümüme kadar en iyi bestecilerle, müzisyenlerle çalıştım. O dönemin modası diye çalıştığım isimler bile oldu. İyi bir sahne sanatçısı oldum ancak ben bir albüm sanatçısı olamadım, neden olamadım bilemiyorum. Bunun bir taktiği mi vardı da onu mu bilemedim? Çok emek verdim. Tabii, çok büyük değişimler oldu, yani her şey çok farklı. O zamanla bu zamanları müzikal anlamda; dinleyici, ve gazino anlamında kıyasladığımda aralarda çok uçurumlar var. Yani biz sanatçılar ve işletmeciler olarak en güzel dönemleri yaşayan bir jenerasyonuz. En basitinden; biz sahneye çıktığımızda bize gelen dinleyiciye biz “müşteri” diye hitap etmiyorduk. “Dinleyici” ve “misafirlerimiz” olarak hitap ediyorduk, “gazino müşterisi” diye hitap etmedik hiçbir zaman. Dinleyicilerimiz bizimle yarışırdı. Yani biz saçımıza, makyajımıza, kıyafetimize o kadar çok özen gösterirdik ki; dinleyicimiz olan hanımefendi ve beyfendiler de o kadar güzel ve şık gelirdi bizleri dinlemeye. Ama şimdi bakıyorum da, kot pantolonla sahneye çıkan bir sanatçıya dinleyici ne giysin? Yani bunlar önemli detaylar. Şimdi gittiğim yerlerde görüyorum da, dinlenmesi gereken en önemli sanatçıların çıktığı yerlere izleyici olarak gittiğimde, salonun yüzde ellisinin elinde telefon, mesajlaşma; %25’i sadece video-fotoğraf çekme, benim de olduğum %25 ise soluksuz dinleyenler şeklinde! Çünkü biz dinlemeye gidiyoruz hele bir de okuyorsan. Ben özellikle “okuyan” sanatçılara gitmeyi tercih ediyorum. Çok şey değişti…
14 yıl aradan sonra bu sefer bir tekli ile dinleyicilerle buluştunuz. Bu bağlamda bir Sezen Aksu eserini, Yazık’ı seslendirme fikri nasıl gelişti? Düzenlemenizi-prodüksiyonunuzu üstlenen İremrecords / Aykut Gürel ve Özgür Aras ile yollarınız nasıl kesişti? Bu bağlamda bir Sezen Aksu eseri seslendirmek sizin için nasıl bir duygu oldu?
-Yani bunu nasıl anlatacağım bilemiyorum. Bir hafta şokunu atlatamadım bu durumun. Bahsetmiş olduğum gibi, albümlerim konusunda çok emek verdim ancak hiçbir şey bu kadar kolay olmadı ve tıkır tıkır yürümedi. Tesadüfen komşum ile Özgür Aras markette karşılaşıyor ve komşum “Serpil Benay benim komşum, bir gün yemeğe gelin!” diyince Özgür Aras da “Çok severim onu, tabii ki!” demiş. Ben de bunu komşumdan duyunca bir sabah 11:30’du, Özgür Aras’ı arayıp yemek yemeye davet ettim ve 12:30 gibi marinada öğlen yemeği yedik. 13:00 gibi Özgür “Bir yerle görüşelim de sana bir gala yaptıralım, hem seni özleyenler dinler hem de biz dinlemiş oluruz, sana da moral olur!” dedi. Bu da normal bir sohbetti. Zaten yaşadığım yerde hep dinlemeyi özlediklerini söylüyorlar. Sohbet nasıl o noktaya geldi bilmiyorum ancak “Sana bir tekli yapalım Sezen Aksu’dan!” dedi. Sezen Aksu benim idolümdür, 35 senedir benim Sezen Aksu takıntım vardır ve öyle devam etmektedir. 13:30 gibi Aykut Gürel’i aradım, 37 yıllık arkadaşım, birlikte de çalıştık “Sana bir şey yapmadan gidersem gözüm açık gider! Sana bir şey yapmalıyım!” derdi. Aykut’u arayınca “Haydi Aykut, Özgür ile böyle bir şey düşündük!” dedik. Yine nasıl o noktaya geldi bilmiyorum ama iki şarkı konuşuldu, 15 dakika sonra Aykut beni aradı ve şarkılar için sevgili Sezen Aksu’dan muvafakatnamenin alındığını söyledi, yarın öğlen yemeği için randevulaştık. 14:00’da yemekten kalktığımızda benim hazır bir şarkım vardı ve böyle bir şey yaşandı, hala şoktaydım. Özgür Aras’ın bir yazısını okumuştum orada dediği gibi “Bu tesadüf değil, bu başka bir şey!” Bir anda bir şey oldu. Özgür Aras, elinde sihirli değneğiyle gelerek dokundu! Sezen Aksu sadece şarkısını vermedi, okumalarımda bana tavsiyeleri oldu. Kendisi “Beni okurken üz! Okurken kendin üzülmelisin ki ben de üzülmeliyim. O zaman bu şarkı böyle olur!” dedi. Aykut Gürel de düzenlemesiyle destek oldu. Alanında en büyüklerle çalıştım. Sezen Aksu zaten asla tartışılmaz, hani Sezen Aksu takıntısı derken şöyle açıklayabilirim, sahneye çıktığım ilk yıllarda sanatçı büyüklerim Muazzez Abacı ve Gönül Akkor’u kendime yakın bulur ve onları dinleyerek Türk Sanat Musikisi eserleri geçerdim. Ancak Sezen Aksu’nun tüm şarkıları her anımda oldu ve bir sanatçının bir şarkısını repertuvarıma alırken Sezen Aksu’nun on şarkısını alırdım. Sezen Aksu hayranıyım yani, yapacak bir şey yok. O şarkılar yüreğimin her noktasına vuruyor, vuruyor, vuruyor… Bazı şarkılarını okurken için için ağlıyor ve dışa vurmamaya çalışıyorum. Aykut Gürel ile çalışmaktan da onur duydum. Türkiye’deki en büyük üç müzisyenden birisi bence. Özgür Aras hakkında zaten söyleyecek söz yok. Başarısını tartışamayız zaten. İnsani değerleri olan, duygusal, dostuna eşine saygı duyan, çok fazla “insan” bir arkadaşımız. Kendisi zaten çok zor zamanlarımda da ilk telefon açanlardan biri oldu. Hayatımda üç tane koca yürekli insan elini taşın altına koyarak beni çok mutlu etti. Başarılı olursam onları daha mutlu etmek istiyorum, çünkü onlar beni çok mutlu ettiler. Onlar benim meleklerim. Şu anda motivasyonum çok iyi. Şarkı söylemek, işimi yapmak istiyorum.
Yazık yorumunuz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? Sezen Aksu’dan ayrıca bir geri dönüş aldınız mı?
-Şarkımla ve okumamla ilgili çok güzel yorumlar alıyorum. Eksi hiçbir şey yok. Yalnız klip ile ilgili eleştiriler aldığım oluyor. Çok sade bir klip olduğunu söyleyenler var. “Keşke projeli bir klip çekseydin!” diyenler var. Erkan Nas’ı çok eskiden tanırım. Allah rahmet eylesin Mustafa Mayadağ döneminden beri kendisiyle çalışıyorum. Zaten hep konuşuyorduk; “Böyle bir şarkı yaparsak siyah bir elbise, tek bir koltuk, tek bir ışık soft bir klip çekelim!” diye. Klipte kendimle ilgili görsel olarak iddialı biri olmak istemedim. Zaten iddialı olacak çok güzel fizikleri olan, fıkır fıkır genç arkadaşlarımız var. Ben sadece şarkımı göstermek ve duyurmak istedim. Klip de olmazsa olmuyor. Bir daha klip yaparsam kendimi bile koymadan bir animasyon bir klip yapmak istiyorum. Hani bu kendimi beğenmediğim anlamına gelmiyor. Ben böyle süslü, makyaj yapan kadın değilim. Makyaj yapmayı sevmiyorum, kendimi süslü bir kadın olarak da görmek istemiyorum. Farklı bir bakış açım oldu son beş yılda. Erkan da elini taşın altına koydu, “Sen iste yeter ki solistim!” dedi. Erkan Nas’a da bir kez daha teşekkür ediyorum. Klibi çok güzel çekti. Kliple ilgili dönüşler de çok iyi. YouTube’da bazı kötü yorumlar varmış hani şu yazan klavyedeki insanlar… Beni oradaki insanlar ilgilendirmiyor. Beni daha derli toplu, hayata bakış açıları farklı olan sanatsever insanlar ilgilendiriyor.
Bununla birlikte gazino dönemlerini yaşamış bir sanatçısınız. Günümüzdeki sahne imkanları-düzeni ve o dönemin gazino anlayışını karşılaştırdığımızda günümüzdeki artılar ve eksiler nelerdir?
-Eski gazino günleri tabii ki çok farklıydı. Bizler daha önceden de söylediğim gibi iyi bir dönem yaşadık, çalıştığımız yerlerde gazino patronu ve personelimizden çok saygı gördük. Mesela yıllarca yazın bir yerde kışın bir yerde yıllarca çalıştım. Benim bir Astoria hikayem vardır. Daha sonra Caddebostan Maksim’in gece kulübünde çalıştım. Ben yazın programa başlamadan önce, yazın Livingroom’da çalışırken sayın Fahrettin Aslan’ın mekanıydı, oğlu Selçuk Aslan işletiyordu. İkisine de Allah’tan rahmet diliyorum, kulisimin ne renk olmasını istediğini istediğini sorarlar ve her sezon kulisimin rengi, dekoru ve koltukların rengi değişirdi. Yani kulübün dekoruyla birlikte benim soyunup saçımı yaptıracağım kulisim bile değişirdi. Bunları çok görerek yaşadığım için küstüm yani! Neden küstüğüm sorulunca çok anlatamıyorum, anlattığım zaman masal gibi gelebilir. Ben bir kulüpten bir kulübe transfer olurken yine Allah rahmet eylesin Astoria gece kulübünün sahibi Erdem Kılıç’tı. Transfer olarak bana bir 3-16 BMW hediye almışlardı. Mesela her yılbaşında kulise kuyumcudan yüzük ve bir de kolye seti gelirdi kadife kutular içinde. Kuliste kutuların içinden hediyemi seçerdim. Patronlarımın hepsi bunu yaptı. Ben böyle bir solistlik yaptım ve böyle patronlarla çalıştım. Zaman içinde bunları göremeyince kendinize olan saygınlığınızı kaybetmemek için orada bırakmanın uygun olduğunu düşünüyorsunuz. Sahnelere küstü demelerinin nedeni bu… Biz böyle yaşadık. Ben böyle yaşadım. Bizim patronlarımız böyleydi, izleyicilerimiz çok farklı bir kesimdi, bize önem verirdi, bir çoğuyla halen ilişkilerimiz ve görüşmelerimiz devam etmektedir. Çok güzel günler yaşadım. O güzelliği vermedikleri gün ise onlarla vedalaşmıştım.
Yazık’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Evet, Yazık’tan sonra iki şarkılık daha projem var. Birisi yine çok sevdiğim arkadaşım, yakın dostum -buradan ona sevgilerimi göndermiş olayım- Burçin Birben’in “Çiçeğim” şarkısını okuyacağım. İkinci şarkım ise Türkiye’nin çok sevdiği benim de çok sevdiğim bir starın şarkısı, netleşince ismini vereceğim. Kesinleşince o şarkıyı da alınca ortalık… Of diyorum of! (gülüyor) Çok güzel bir şarkı çünkü. Ama erkek şarkıcı okuduğu için okuyacağım, onlara dikkat ediyorum. Sezen hanımın şarkılarını bana kalsa hepsini okumak isterdim ama Sezen hanım o kadar güzel okuyor ki… Ben neresinden başlayayım? Hangisini okuyayım? Mümkün olduğu kadar okuduğu şarkıları böyle albümde falan okumak istemiyorum. Bana kalsa bütün hayatımı Sezen Aksu şarkılarıyla sahnede ve albümde geçirebilirim. Bu yüzsüzlüğü de yapabilirim! Sezen Aksu bütün şarkılarını bana versin! Ben hepsini okuyayım! (gülüyor) Emeği geçen herkese tekrar çok teşekkür ediyorum…
Serpil Benay’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Yazık”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle