Röportajlar

Bağımsız Sahne #37 : Yeni teklisi “İnsan ve Deniz”i dinleyicilerle buluşturan grup Sinağrit Baba ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin otuz yedinci konuğu, ismini Sait Faik’in aynı isimli öyküsünden alan Ankaralı Alternatif Rock grubu Sinağrit Baba…2013’ten beri çalışmalarına hem sahnede hem de paylaştıkları yorumlarla devam ederken, 2019’da ilk teklileri “Oyun”u Talat Sait Halman çevirisi Eskimo Şiirleri’ndeki bir isimsiz şiirden hareketle besteleyip (Ekin Özek) dinleyicilerle buluşturdular. 2020’de ise Peyk öncülüğünde yapılmaya devam eden dayanışma albüm serisi Olta 2’de “Tanzanya İptal” isimli eserini seslendiren grup, 2021’e ise Vasfi Mahir Kocatürk’ün Charles Baudlaire’den çevirdiği şiirden hareketle besteledikleri (Fethi Yıldırım) “İnsan Ve Deniz” ile merhaba dedi. Sinağrit Baba ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklilerini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Grubu tanıyalım;

Fethi Yıldırım, ODTÜ’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. Şu an bir sivil toplum kuruluşunda çalışıyor. Grubun çoğu şarkısının bestecisi ve söz yazarı olup, grubun solisti ve ritm gitaristidir.

Samet Karadeniz, ODTÜ Felsefe’de yüksek lisans eğitimine devam ediyor. Grupta solo gitar ve geri vokal olarak bulunuyor.

Ekin Özek, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü mezunu. Ankara’da çeşitli müzik projelerinde çalıyor. Grupta saksafon çalıyor.

Barış Ofluoğlu, Rotterdam’da Codarts Üniversitesi Caz Bölümü’nde eğitimine devam ediyor. Grupta kontrabas çalıyor.

Canberk Hacıbaloğlu, Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Müzik Teorisi Bölümünü bitirdi. Grupta davul çalıyor. 

Okan Ata Küçük, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Anasanat Dalı’nda eğitimine devam ediyor. Grupta bas gitar çalıyor.

Kerem Sivel, grupta davul çalıyor.

Öncelikle yollarınız nasıl kesişti ve Sinağrit Baba grubunun oluşum süreci nasıl gelişti? Bu bağlamda Sait Faik’in aynı isimli öyküsünü isim olarak almaya nasıl karar verdiniz?

Samet: Fethi ile ODTÜ Gülmece Topluluğu’nda tanıştık. O günden beri arkadaşız ve birlikte çalıyoruz. Bir yaz Ayvalık’ta sokak müziği yaptık. Fethi’nin bestelerine çalıştık. Sonra duo olarak konserler vermeye başladık Ankara’da. Sinağrit, keskin dişli bir balık. Ağları parçalıyor. Zor yakalanıyor. Sait Faik’in öyküsünde kendi avcısını seçen yaşlı bir sinağrit var: Sinağrit Baba. Öykünün yarattığı hem mavi ve dalgalı his, hem de ağlara gelmeyen bir balığın düş dünyası, bizi etkilemişti. Bu nedenle kendimize isim olarak Sinağrit Baba’yı seçtik. Ayrıca, müziğini çeşitli platformlar üzerinden dinletmeye çalışan bu çağdaki bizler için, her platform başka bir avcı aslında. Biz seçim yapıyoruz. Böyle bir paralellik de var.

Fethi: Sonra bir gün ODTÜ vasıtasıyla tanıştığım Ekin’i bir provaya davet ettim. Birkaç provada trio olduk. Bestelere yepyeni düzenlemeler yapmaya başladık.

Ekin: Bir süre böyle trio olarak devam ettikten sonra, sosyal medyada, kontrabas çalan birini aradığımızı duyurduk ve Barış’la tanıştık. 

Samet: Aslında ODTÜ’lülük ve peşinden Ankaralılık bizi bir araya getirdi. Canberk’le de önce Oyun’un kaydı için konuşmuştuk. Bir baktık grubuz. Canberk’in olmadığı zamanlarda Kerem, Barış Hollanda’dayken Okan… Herkesin büyük emeği var aslında gruba, düzenlemelere, yeni besteler düşünürken zihnimizde beliren tınıya…

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Oyun”un oluşum süreci nasıl gelişti? İlk teklinizle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Ekin: Oyun’un hikayesi, Talât Sait Halman’ın çevirip hazırladığı Eskimo Şiirleri kitabının – biriciğim Sezen’in tavsiyesi üzerine- elime geçmesi ile başladı. Bir arada varolma deneyiminin yıkıcılığı hakkında çağrıştırdığı şeyler ile adeta “beni yutmak istermiş” gibi sayfalardan üzerime koşan isimsiz bir şiirden hareketle ortaya çıktı Oyun, tam da şiirin konu aldığına benzer bir karşılaşma neticesinde. Ardından Samet, Fethi ve Barış ile eskizleri işledik ve Oyun’u kayıtta duyduğumuz kompozisyona büründürdük. Oyun’un tekli olarak yayınlanmasına gelirsek eğer, bestelenme sürecinin iki başka sürece tesadüf etmesinin etkili olduğunu söyleyebiliriz; Barış’ın gruba katılışı ve hayalini kurduğumuz kayıtları kendi imkanlarımızla gerçekleştirebileceğimizin iyice açık olması. Kayıtta davulları çalmayı kabul eden Canberk Hacıbaloğlu ile yollarımızın kalıcı şekilde birleşmesi ise bu kayıt sürecinin bize getirdiği en önemli güzelliklerden. Oyun’a hem bir ilk tekli hem de anlatılmak istenen bir hikaye oluşu bağlamında oldukça güzel geri dönüşler aldık. Bu noktada, aldığımız yorumların bizleri üretimlerimizi insanlarla paylaşmada daha da heveslendirdiğini söylemek elzem.

Olta Dayanışma albümü için “Tanzanya İptal”i hazırladınız. Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti, Olta projesiyle yolunuz nasıl kesişti ve şarkınız ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Fethi: Bundan iki sene evvel yalan olmuş bir Tanzanya planım var. “Madem gidemedim, şarkısını besteleyeyim” dedim. Şarkı yayınlandıktan sonra fark ettim ki kocaman bir hayal kırıklığı, insanların sahiplendikleri, anlam yükledikleri, olumlu geri dönüşlerde bulundukları bir şarkı halini aldı. Bunun haricinde, Olta gibi bir dayanışma albümünde “Tanzanya İptal” gibi bir şarkının olması bana anlamlı geliyor. Bu süreçte herkesin gidemediği, varamadığı, ulaşamadığı bir Tanzanya’sı vardır diye düşünüyorum. Olta konusuna gelince, her şey bir çağrıyla, bir davetle başladı. Facebook’tu sanırım hatırlamıyorum, İrfan Abi “Böyle bir albüm fikrimiz var, Peyk de şarkı verecek, kimler dahil olur?” dedi ve daha şimdiden dört albümünü yayınlamış bir kolektivitenin parçası olduk. Bu kıymetli hissettiriyor.

En son “İnsan ve Deniz”i yayınladınız. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?

Samet: Şarkıyı Fethi, Mayıs 2018’de bestelemişti. Konserlerde çalıyorduk. Ağustos 2019’da kayda başlamıştık. Kaydı ve mix-master sürecini bitirebilmemiz biraz zaman aldı. Düzenlemede şiirin ruhuna uygun bir deniz tasviri yapmaya çalıştık. Çevirmen Vasfi Mahir Kocatürk’ün hukuki varisi olan torunu Sinan Kocatürk’ten izin aldık. Sonra, Zeynep Sıla Demircioğlu’nun güzel renkleri de kapakta ve mini animasyonda eşlik etti bu şarkıya. Nihayetinde şimdi, 2021’in Ocak ayında ancak yayınlayabildik. Yayınlayalı henüz iki gün oldu. Ama çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Titizlendiğimiz şeylerin fark edilmesi çok hoş. Umarım müzik keşifleri için tuhaf kurallar dayatan bu çağda dinleyicisine ulaşabilme imkanını bulur.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?  Bu bağlamda şiirler üzerinden ilerlemek bilinçli bir tercih miydi yoksa zaman içinde mi gelişti?

Samet: Keşke kendi müziğimizi hiç tanımlamasak. Çalıyoruz zaten. Anlaşılmasını kolaylaştıracaksa bir tür alternatif rock diyebiliriz belki.

Fethi: Müziği söz ile tanımlamak bahsinde Samet’le benzer düşünüyorum. Şöyle ki, üretilen müziğe dair yapacağım bütün sınıflandırmalar, kuracağım bütün cümleler halihazırda çalınmış olanı, çalınacak olanı formülize edecek ve ilerleyen aşamalarda burada anlatacaklarımdan tamamen bağımsız, hatta belki taban tabana zıt şeyler üretirsek, bestelersek, çalarsak kendimi bu soruya, size ve okurlara karşı mahcup hissedeceğim. Şiirler üzerinden ilerlemek bana keyifli geliyor, bu şu an için böyle. Müziği sözle tanımlamanın başka bir “söz evreni”ne ait olduğunu düşünüyorum, müzikten bağımsız bir evren bu. Yine de şunu söylemek istiyorum, kendi müziğimi bir prodüktörün arzuları/beklentileri üzerinden tanımlamak istemiyorum. “Sana hüzünlü şarkılar gidiyor, sen şunları söyle, seni şu listelere alalım” derse biri, aksine neşeli şeyler çalarım gibi geliyor. Müziğimizi endüstriyel beklentilerin uzağına, çok uzağına inşa etmek gibi bir derdimiz var. 

Ekin: Sinağrit Baba üyelerinin hepsinin geçmişinde rock müzik ile bir haşırneşirliği var, o yüzden bir çıkış noktası olarak bu türü belirtmek mümkün. Ama parçaların geneline hakim olan hikayeleri ve besteleme süreçlerini düşündüğümüzde Sinağrit’in yayınlanmış üç kaydını ve ilerleyen zamanlarda yayınlayacağı üretimleri birleştiren çok daha derin bir hattan söz etmek gerekiyor, o da hikaye anlatma çabası. Bu çaba bir yandan müziğin dilini türsel mutabakatların güvenli bölgesinden çıkarıp daha deneysel yerlere götürmekte, bir yandan da grubun üretimlerinin şiirlerle, metinlerle olan ilişkisini de büyük oranda açıklamakta.

Bununla birlikte bütün çalışmalarınızı bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturdunuz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu? Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?

Samet: Bağımsız çalışmak, bir anlamda şu an bulunan sistemin dışında kalmayı kabul etmek, ancak yine de aynı sistemin içinde kalmaya çalışmak gibi bir çelişkiyi barındırıyor kendi içinde. Bağımsız olmak bizim tercihimizden ziyade zorunluluğumuzdu başta. Çünkü biz kendi şarkılarımızı kendi istediğimiz gibi kaydedebilmek istiyoruz. İçimize sinen şekilde de sunuyoruz. Firmaların önemli bir çoğunluğu, kayıt, mix, master, telif, izin gibi süreçlerin hiçbirinde yardım eli uzatmayıp, sadece tanınırlık, bilinirlik için biraz çaba sarf ediyorlar. “Sizi şu listeye koydurturuz, şu kadar dinlenmeniz olur.” gibi şeyler konuşuluyor. Müzik konuşulmuyor gibi pek. Açıkçası bana tuhaf geliyor. Bizim kayıt sürecimizi kolaylaştıracak imkânlar sağlamadıkları sürece bir firmayla çalışmanın önemli bir faydası olacağını düşünmüyorum kişisel olarak. +10K, +50K dinlenme, sadece birtakım sayılar. “Üretim, tüketim, tık” gibi kavramların dışında bir şeyler paylaşmak istiyoruz. “Bir gün gelecek dönence, biliyoruz!” Bağımsız çalışmanın zorluğu da çok tabii. Tanıtım, klip çekimi, sayfaların yönetimi dâhil bütün süreci kendimiz halletmek durumunda kalıyoruz. Kendi Patreon’umuzu kendimiz açıp, gelen desteğe göre kendi imkânlarımızca bir şeyler sunuyoruz.

İnsan ve Deniz’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

Fethi: Henüz kaydedemediğimiz şarkılarımız var, bunların birkaçı şiir bestesi, diğerlerinin sözleri ve bestesi bize ait. Bu şarkıları kaydetmek ve dinleyiciyle buluşturmak istiyoruz. Yine de kesinleşmeden anlatmak pek iyi değil. Planlar var, şarkılar var. Sinağrit Baba dinleyicisine “Bir anda kayboldular, gittiler, şarkısız kaldık!” dedirtmeyeceğiz…

Sinağrit Baba grubuna bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “İnsan ve Deniz”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.