Röportajlar

İlk teklisi “Gökyüzü Mavi”yi dinleyicilerle buluşturan Lal İlhan ile bir röportaj…

Lal İlhan… Çocuk yaştan beri pek çok enstrümanı ve müzik türünü deneyimleyen İlhan, zamanla kendi şarkılarını yapmaya ve sahne performanslarıyla da tanınırken kendi müziği adına önemli bir adım atarak Alternatif tınılı kendi eseri ilk teklisi “Gökyüzü Mavi”yi geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. İlhan ile Bi’Kuble için; müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Gökyüzü Mavi’ye kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

-Küçük yaşlarımdan beri her zaman müziğin içindeydim. Her daim müzik dinlenen bir evde büyüdüm. İlkokulda piyano, gitar, keman ve daha birçok enstrümanı elime almıştım. Ancak hiçbirinde akıcı bir çalma becerim olmadığını itiraf etmeliyim. Enstrümanlarla olan deneyimlerim esnasında ayrıca koroda veya solo şarkı söylerdim. Lise son sınıftayken bir yıl için jazz piyanisti Erçin Kaya’dan piyano öğrenme fırsatım oldu. Yine bu yıllarda birçok farklı amatör grupla stüdyoda veya mekanlarda şarkı söyledim. Kendi şarkılarımı yazmaya başlamam ve besteler üzerine çalışmam üniversiteye geçince oldu. 

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Gökyüzü Mavi”nin oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemeyi üstlenen Soner Kırmızıgül ile yollarınız nasıl kesişti?

-Aslında son iki yıla kadar hep İngilizce sözler yazardım. Bir noktada batı kulağına göre Türkçe söz yazarak kendime meydan okumak istedim. Zaten kendimi bir birey olarak farkettiğimden beri sadece müzik yapmak istiyorum. Yaptığım şarkılar beni heyecanlandırdı ve müzik kariyerime başlamak için ilk şarkımı yayınlamaya karar verdim. Türkçe şarkılarımı yayınlamaya karar verdikten sonra birçok müzisyen ve prodüktörle görüştüm, denemeler yaptım uzunca bir süre. Yapmak istediğime karar verdiğim an itibariyle cidden uzun bir öğrenme süreci sonunda ilk şarkımı çıkarmış oldum aslında. Soner’le bir toplantı için gittiğim M. Music stüdyosunda tanıştık. Ama yani ben dijital iletişim sektöründe çalışıyorum, asla sanatçı olarak gitmemiştim. Tanışır tanışmaz çok iyi arkadaş olduk zaten. Benim müzik yaptığımı ve şarkı söylediğimi biliyordu. Sonra bir gün “Lâl seninle bir şarkı yapalım!” dedi. Ben de doğrudan kabul ettim. O günden sonra da her hafta stüdyoda çalıştık. Önce benim yaptığım tüm şarkılar -25 tane falan vardır! (gülüyor)- tek tek dinledik. İlk şarkı olarak Gökyüzü Mavi’yi seçtik. Sonra cidden her hafta başına oturduk planladık, düzenledik, kayıtlar aldık. Tüm bunları yaparken şahsen ben aşırı keyifli vakit geçirdim ve stüdyoya giderken hep çok mutlu oldum.

Avrupa Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?

-Aranjörüm olarak Soner, Gökyüzü Mavi’nin demosunu iletti kendilerine. Sonrasında şarkıyı beğendiler ve anlaştık. 

Gökyüzü Mavi ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok güzel! Gökyüzü Mavi ilk şarkım olduğu için nasıl geri dönüşler alacağım ile ilgili hiçbir beklentim ve fikrim yoktu. En yakınlarım, hiç tanımadıklarım, yıllardır konuşmadığım insanlar herkes o kadar güzel şeyler söyledi ki! Şarkı ve sesim insanları duygulandırmış en yaygın gördüğüm. Dile takılma, loopa alma ve ikinci dinleyişte ezberleme gibi durumlar da meydana gelmiş! (gülüyor)

Klibinizi yöneten Beril Acar ile yollarınız nasıl kesişti? Klibinizin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Beril’im! Beril aslında benim yıllardır bildiğim çevremde olan güzel insanlardan biri. Geçtiğimiz yaz bir şekilde ben Instagram’da onun “finsta”sını takip ediyorum. Sonrasında zaten aynı çevrede olmamız kaynaklı karşılaşmalarımız arttı. Ayrıca komşu olduğumuz için de birbirimize yakınız. Ben komşuculuk için bir gün Beril’e gittim. Gökyüzü Mavi’nin mastered halini dinlettim ona. Bana doğrudan sordu “Klibi kim çekiyor?”. Ben de düşünmediğimi ve bilmediğimi söyledim! Sonrasında klip çekmeyi teklif etti. Aslında oldukça duygusal bir süreçti, çünkü ikimiz de tüm bu ilk şarkı ve sözleri konusunu aşırı romantize ettik! (gülüyor) Başta one shot bir klip düşünüyordu Beril. Benim kendim olduğum bir video planladık ve doğal olmasını istedik. Koşuyolu sokaklarında bir deneme çekimi sonrasında Validebağ Korusu’nda çekmeyi önerdi. Mart ayı bu sene çok karlıydı ve tam bizim çekime denk geliyordu. Tipili bir günde koruya gittik çekim için, sadece ikimiz çektik. O karlı havada yanımızda olan ve donan arkadaşlarımız da bizimleydi yanlış anlaşılmasın. Ama daha çok ben koşturuyorum, Beril de peşimden! (gülüyor) Çekimi yaptığımız kısa sürede hem kar yağdı, hem güneş açtı. O anı deneyimlemek, sonucunu görmekten bile daha zevkliydi.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Bayağı zor soru. Böyle şeyleri tanımlamak çok güç, ama genel çerçevede geçmiş veya gelecekteki kendimle çelişmemeye çalışarak aktarmaya çalışacağım.

Vokal olarak Blues, Jazz ve Soul benim için konforlu alanlar, ne yaparsam yapayım içime işlemiş oldukları için. Bunu desteklemek ve bir duyguyu istediğim şekilde hissettirebilmek için de elektronik elementler ve özellikle synthler. Müziğim benim hislerim, düşüncelerim ve fark edemediklerimden oluşuyor. 

Gökyüzü Mavi’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Elimde söz ve müziği bana ait birçok şarkı var. Bu sıra Soner’le birlikte yeni tekliler için çalışıyoruz. Önümüzdeki ay içinde “Büyü” isimli ikinci teklimi yayınlayacağız. Bu sefer vitesi bir tık artırıyoruz.

Lal İlhan’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Gökyüzü Mavi”yi tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.