Röportajlar

Bağımsız Sahne #55 : Yeni teklisi “Hiç Konuşmayalım”ı dinleyicilerle buluşturan Pump ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin elli beşinci konuğu, Ankara’nın 1990’larda sevilen gruplarından Distortion Blues Band’in üyeleri Volkan Şenkan ve Bülent Batmaca tarafından 2019’da kurulan, ilk başta Doğukan Buyrukoğlu’nun vokalde yer aldığı “Nisan Sonu”nu yayınladıktan sonra, vokale Dr. Skull ile de bilinen Serdar Tuksal’ın yanı sıra ritm ve solo gitarlarda Ege Özdemir’in dahil olarak yeni kadrosunu oluşuturduğu rock grubu Pump… En son “Hiç Konuşmayalım”ı dinleyicilerle buluşturan Pump ile Bi’Kuble için, müzik yolculuklarını, teklilerini, aldıkları geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle yollarınız nasıl kesişti ve Pump grubunun oluşum süreci nasıl gelişti?

Volkan Şenkal (bass gitar, besteci ve söz yazarı) : Yollarımız hep kesişikti diyebiliriz. Gerçi müziğe ilk başladığım 1980’li yıllarda bir arada değildik ama, 1990’lar önce Serdar’la, sonra da Bülent’le yolları kesiştirdi. 1990’larda Distortion Blues Band ile hep beraber çok konser verdik. Sonra Serdar ile müzik piyasasında farklı oluşumlar içerisine girdik. Marjinal ile çok yerde çaldık. Sonra herkes başka yollara gitti, ancak bağımız kopmadı. Bülent 2007’den sonra iş hayatı nedeniyle bizden sadece müzik olarak uzak kaldı, 2019 yılındaki ciddi kararına kadar. Ege benim öğrencimdi. Yıllarca gitar dersi aldı benden. Pump’ın oluşum sürecinin en başında o yoktu ama adını koyduğumuzda artık Ege demirbaş olmuştu.

Bülent Batmaca (davul) : İlginç bir yıl oldu 2019. Kurumsal iş hayatına bir gecede son veriş, müziğe sert bir geri dönüş. 8 Kasım 2019’da Ankara’da Dr. Skull konseri vardı. Konuşmadık aramızda ama ben herhalde “Serdar sahnede olur, Volkan da izlemeye gelir!” diye düşünüyordum. Neyse konser başladı, arada mesaj attım Serdar’a “Neredesin!” diye, gülücük gönderdi, zaten 5 dakika sonra sahnedeydi. O gün kendi kendime “Ben tekrar başlıyorum!” dedim ve birkaç gün sonra Volkan’ı aradım. “Bül, tek başına girme stüdyoya, beraber girip pas atalım!” dedi Volkan. 15 Kasım 2019’da ilk stüdyomuzu yaptık bas ve davul olarak.

Volkan: Araya girmem lazım burada, çünkü itiraf etmem gerekirse ben de uzun süredir bas çalmıyordum. Hatta bas gitarım bile yoktu. Uzun zamandır gitar çaldığım için satmıştım bası.

Bülent: 15 Kasım’da çaldığımızda, ben de yıllardır akustik davul çalmamıştım. Hayat evdeki elektronik davul kadar kolay olmadı tabi ki. Bir sonraki çalışmaya Volkan öğrencilerinden Doğukan Buyrukoğlu’nu getirdi. (Nisan Sonu’nun vokali) Onun besteleri üzerinde çalışmaya başladık. Sonra aramıza Deniz katıldı gitarist olarak ancak yollarımız çabuk ayrıldı. Bu arada Volkan beste ve söz fabrikası moduna girdi, şarkı yağdırmaya başladı. 2020 ikinci yarısı Ege aramıza katıldı. 2021’de ise Doğukan gruptan ayrıldı, aramıza Serdar katıldı ve Hiç Konuşmayalım süreci hızla başladı. İyi ki de geldi, hoş geldi. Aslında evine gelene hoş geldin denir mi bilemedim.

Serdar Tuksal (solist ve geri vokaller) : Benim de sürecim ilginç aslında. Müziğe 1980’lerde başladıktan sonra, 1994’te Dr. Skull, sonra 1998’de Şehrazat ile olan (Sencer ismiyle yayınlanan) albüm çalışmaları sonrası 2000 yılından bu yana Kıbrıs’ta devam eden bir hayatım var. Öte yandan beraber müzik yapmasak da Volkan ve Bülent ile hep irtibatta kaldık geçen yıllarda. Hatta Volkan, Bülent ile birlikte Pump sürecini başlattıklarında bana konudan bahsetmişti ama Kuzey Kıbrıs’ta olduğumdan o zaman hayata geçirememiştik. Ancak Pump’ın çalışmalarından haberdardım. Nisan Sonu’nu da beğenerek dinledim. Geçen zaman içinde baktık ki, gönül bağlarımız, geçmişimiz dikkate alındığında bizim mesafeye rağmen bir arada olmamız lazım. Şimdi ise grubun 3. teklisi için çalışmalara başladık.

Ege Özdemir (ritm ve solo gitarlar) : Uzun yıllar boyunca sağlam bir gitar eğitimi aldığım, bugün bulunduğum yeri borçlu olduğum hocam Volkan Şenkal, 2020 yılında bu oluşuma dahil olmamı teklif ettiğinde tabii ki çok sevindim. Yeni gitarist için seçme yapılıyor ya da en azından ben öyle sandığımdan ilk provada çok heyecanlı ve gergindim. Geçmişte her zaman kendi yaşıma yakın insanlarla çalıştığım için, yaşımın kat kat yılları müzik tecrübesine sahip insanlarla çalışma fikri çok farklıydı. İlk provada genelde gözlemci bir tavır takındım, yapılan ve yapılmak istenen müziği tanımaya çalıştım. Sonrası zaten fazlasıyla organik biçimde gelişti.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Nisan Sonu”nun oluşum süreci nasıl gelişti? Nisan Sonu ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Volkan: Üzerinde çalıştığımız çok fazla beste arasından seçip, “Bir kayıt yapalım!” dedik. Esas amaç nasıl soundumuz var onu görmekti. Hücumla kanal arası kayıt yapma kararı aldık. Provalarımızı yaptığımız Ankara ÇSM’de iki şarkı kaydettik. Uzun uzun dinledik her ikisini de ve Nisan Sonu’ndaki sound hoşumuza gitti. Hatta o kadar hoşumuza gitti ki tekli olarak yayınlamaya karar verdik. Bakalım dinleyenler ne düşünecekti.

Bülent: Biz biraz daha sert tonlu düşünmüştük Nisan Sonu’nu, ama kafamızdakinden daha yumuşak çalmışız. Bizim için her anlamda bu kayıt iyi oldu. Yıllardır kayıt yapmadığımız için paslanmışız açıkçası. Yakın gelecekte Nisan Sonu tekrar kaydedeceğiz, sonuçta demo tadında bir kayıt yapmıştık, ayrıca itiraf edelim Serdar’dan dinlemek için biz bile sabırsızlanıyoruz.

Ege: Nisan Sonu çok yüksek tempoda olmamasına rağmen enerjisini hissettiren bir şarkı. Aynı zamanda hüzün içeriyor, duygu yoğunluğu var. Ama melodisi hüzünlü değil. Biz hüznün bile enerjiyi düşürmeden verilebileceğine inanıyoruz. Duygusal şarkıların boynu bükük olması gerekmiyor. Bu nedenle hemen her yaş grubundan olumlu tepkiler aldı. Sınırlı tanıtıma rağmen Spotify’da 15.000 dinlenmeye ulaştı. İlginç bir şey daha var aslında. Bas ve davulun çalınış tarzı, gitarın hakimiyeti 70’ler 80’ler rock müziğine uygun olduğundan, Nisan Sonu Türkçe olmasına rağmen yurtdışında da dinleyici buldu kendine.

En son “Hiç Konuşmayalım”ı yayınladınız. Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti?

Serdar: Ben gruba dahil olmadan önce Pump bu tekliyle ilgili uzun süredir çalışıyordu. Volkan’ın bestesi ve sözleri hazırdı. Neredeyse her şeyin hazır olduğu bir sürecin içinde yer almak benim için farklı bir deneyim oldu. Doğrusunu söylemek gerekirse önemli olan bu projenin içerisinde yer almaktı aslında. Çünkü bizim bir geçmişimiz var ve bunun üzerinde kurulan yeni birliktelik çok anlamlı oldu. Hiç Konuşmayalım sözlerinin ve kurgusunun dikkate alınması gereken bir şarkı. Belki ilk defa dinlenildiğinde kulakların hemen alışması mümkün olmayabilir. Biranda sözlerle giren, ritm değişiklikleri olan, enerjisi temposu hiç düşmeyen bir şarkı. Dikkatli dinlenirse ciddi edebi temalar var ve bu edebi temalara Ege’nin solosu çok güzel oturmuş, parça alışılmadık tarzına rağmen akıp gidiyor. Kayıt süreci de çok aşamalı oldu. Volkan, Ege ve Bülent tüm altyapıyı Ankara’da Detay Müzik’te kaydetti, ham kayıt üzerinden ben Girne’de Stüdyo Gelişim’de vokalleri kaydettim. Mix ve mastering yine Ankara’da Detay Müzik’te sevgili Volkan Yırtıcı tarafından yapıldı. Sonrasında da Bülent dijital mecralarda yayınlanma işini halletti.

Volkan: İtiraf edeyim benim biraz iletişim sorunum var. İnsanlara sözcüklerle cümlelerle ulaşamıyorum bazen ister kısa ister uzun olsun. Hayatım boyunca birçok insanla başıma geldi. “Hiç Konuşmayalım”ı yazarken çevremdeki insanlarla yaşadığım iletişim sorunları, benim bu sözleri ortaya çıkarmamı sağladı. Bu arada söz ve müzik ayrı olarak da gelişmedi. Söz ve müziği 3-4 gün içerisinde beraber ortaya çıktı. Elimde gitar, önümde kâğıt kalem, bir yandan dizeleri bir yandan armoniyi yazdım. Parçanın enerjisini de söz müziğin senkronize bir şekilde ortaya çıkmasına bağlıyorum. Şarkıda kendi dünyama ilişkin çok şey var. 51 yaşımdayım ve 20 yaşımdan beri ehlileştirilemedim. Özgür düşünce yapısı beni hayata bağlıyor, pozitif hissetmeme neden oluyor. Sözler biraz sert ama öfkeli söylem değil. İletişim sorunlarımız olursa da devam etmemize engel durum yok, böyle iyiyiz mesajı veriyorum aslında. Aslında hep aynı şeyi söylüyorum hiç konuşmayalım ve üretmeye, çalmaya devam edelim.

Hiç Konuşmayalım ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Bülent: Hiç Konuşmayalım bizim kuşak tarafından hemen kabul edildi. Yayınlamadan önce de yayınlandıktan sonra da dinleyen herkesin dinlerken hareketlenmeye başladığını gördük. Kıpır kıpır bir şarkı, duygusal olmasına rağmen. Bizden biraz daha gençlerin ilk tepkisi ise “niye hemen sözler girdi?” Bu soru çok hoşumuza gidiyor. Cevabı o kadar basit ki “içimizden öyle geldi!”.

Şu an dinlenme verilerine baktığımızda 16 – 35 yaş arası dinleyicilerimiz, toplam dinleyicilerin %60’ından fazlasını oluşturuyor. Bu da aslında alışılagelmedik bir tarzın en büyük müzik dinleyicisi olan gençlerimiz tarafından beğenildiğinin göstergesi. Yani yadırgamalarına rağmen çabuk kabullenmişler. Minnettarız. Öte yandan yayınladığının daha ilk haftasında Hiç Konuşmayalım beğenisine sunduğumuz birçok yabancı çalma listesi sahibi tarafından çok çabuk kabul gördü. İlginç bir şekilde Türkçe rock yapmamıza, bağımsız tanıtıma rağmen müziğimizin küresel de kabul görmesi bizi çok mutlu etti.

Ege: “Hiç Konuşmayalım”ın “Nisan Sonu”na göre çok farklı olduğu söylendi genelde. Bir yandan aynı grubun iki şarkısı gibi değerlendirenler oldu, bazıları ise iki farklı ekip yapmış gibi duruyor dedi. Her iki şarkının da insanlara dokunabildiğini söylediler. Aslında her ne kadar alışık olmadık bir tarz olsa da çok fazla insanı etkileyebildiğine defalarca şahit oldum.

Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu? Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?

Bülent: Pump özgürce, içimizden geldiği gibi müzik yapmak felsefesiyle ortaya çıktığı için açık konuşmak gerekirse bir müzik firması üzerinden dağıtım yapmayı en baştan beri düşünmedik. Odağımız özgürlük ve enerji olunca, bunun önünde herhangi bir engel olmasın istedik. Hatta kendi içimizde bu konuda tereddüt yaşandığında kadromuzda değişiklikler oldu. Besteci, söz yazarı, aranjör aynı zamanda enstrümanları çalan kişiler olarak hiçbir zaman kendimizi kısıtlamıyoruz, kısıtlamamaya da devam edeceğiz. Bağımsız olarak yürümediğinizde ticari kaygıların seviyesi farklılaşabiliyor. Bu durum düşüncelerde, bakış açılarında değişikliğe neden olabilir. Biz son derece keyif aldığımız müziğimizi sınırsızca yapmaya devam etmek istiyoruz. Öte yandan “Torunlarımıza bir albüm bırakalım!” diye de müzik yapmıyoruz veya şarkılarımızı yayınlamıyoruz. Tamamen profesyonel bir bakış açımız var. Üreteceğiz ve ürettiğimizi dinleyicilerimizle buluşturmaya devam edeceğiz. Bugün her iki teklimizi de dünyada birçok ülkede dinleyen insanlar var. Belki ülkemizde popüler olan rock müzik tarzında müzik yapsak daha çok talep görürüz ya da öyle yapsaydık bağımsız olarak yayınlamak zorunda kalmazdık. Ama bizim içimizden geçerek ortaya çıkan müzik, o değil. Farklı olmak için de yapmıyoruz, ortaya bu çıkıyor, aklımıza bu geliyor. Hadi oturalım 70’lerin müziğini yapalım da demedik. Volkan beste yaparken ortaya bu müzik çıkıyor, besteleri çalarken ortaya bu müzik çıkıyor. Yaptığımız müziği tek notasına dokunmadan yayınlayacak bir yapı olsa tabi ki daha kısa sürede daha fazla dinleyiciye ulaşma şansımız olurdu. Hatta tanıtımımız çok geniş kapsamlı olurdu. Bu inkâr edilemeyecek bir gerçek. Gerçek hayat pek böyle değil ne yazık ki. Bu nedenle eğer her şey planladığımız gibi giderse PTE adını verdiğimizi prodüksiyon ve dağıtım mekanizmamızı genç müzisyenler için devreye sokmayı hedefliyoruz. Özgürce müziklerini yapan müzisyenlerin ellerinden tutabildiğimiz kadar tutacağız, projeyi tam olarak hayata geçirdiğimizde.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Volkan: Bir araya geldiğimiz ilk andan itibaren olabildiğince enerjik müzik yapmaya çalıştık. Bu motivasyon ile kendimizi serbest bıraktık. Ruhumuzu serbest bırakınca ülkemizdeki hâkim rock müzik eğilimlerinin dışında kaldığımızı gördük. Hüznümüz, dertlerimiz bile enerjik, heyecanlı ve tempolu dışa vuruldu. Karamsarlıkla bir yere varılması zor. Belki de müziğimiz aslında 1970’lerin o isyankâr ruhunu tekrar ortaya çıkartıyor. Her şeyi şartsız kabul eden değil, reddeden sorgulayan, başını öne eğmeyen.

Ege: Özgür, beğenilme kaygısı ön planda olmayan, ticari beklentiyle yoğurulmamış, biz bunu yapmak istediğimiz için bunu yapıyoruz tipinde iş çok az artık. Herkesin çok derdi tasası var bugünlerde. Biz o derdi tasayı alevlendiren değil söndüren bir müzik yapıyoruz. Bu arada hiçbir zaman bir şey üretirken, şarkılara yeni şeyler eklerken “olması gereken”i düşünmedim. Şarkıyı dinleyip, bende uyandırdığı hislerin; parmaklarımı ve beynimi yönlendirmesine güvendim. Pump’ta da ortaya çıkan çoğu şey bir bakıma bu yaklaşımın sonucu.

Serdar: Türkiye’deki alışılmış rock müziği kalıbına çok uymayan bir tarz var. Tarz olarak daha eski bir stile doğru gidiyor. Birçok insan ilk dinlediğinde biraz şaşırıyor, ki bu çok normal kulakların çok aşına olmadığı bir müzik türü, zaman içerisinde yerini buluyor. Söz, müzik ve trafiği ile değişik bir tarz oluşuyor ülkemiz için. Sözler dikkatle dinlendiğinde herkesin kendinden çok faz bir şeyler bulabileceği, samimi, sıcak ve enerjik bir müzik.

Hiç Konuşmayalım’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

Volkan: Bülent, Corona olduğu için stüdyo çalışmalarına 2 hafta ara verdik, ancak beste çalışmalarım devam ediyor. Aslında daha fazla aksilik çıkmazsa birkaç haftaya kadar 3. tekli için kayıt süreci başlayacak. Bülent davul kaydını nisan ayı sonunda bitirecekti hastalanmasaydı, şimdi biraz kaydı. Mümkün olan sıklıkta yeni tekliler çıkartmayı planlıyoruz aslında ve bunu uzunca bir süre yapabilecek kadar çok parçamız var kaydedilmeyi bekleyen.

Ege: Sanırım artık albüm çıkartma devri yavaş yavaş kapanıyor, en azından bizim gibi bağımsız müzisyenler için. Dinleyicileri 1-2 yıl yeni bir albüm için bekletmek yerine kısa aralıklarla yeni şarkı yayınlamak özellikle üretken müzisyenler için pandemi koşullarında daha mantıklı görünüyor.

Serdar: Yayınlanacak tekliler haricinde, aslında yaz aylarında düzenlenmesi muhtemel festivallere de katılmak istiyoruz. Biz canlı çalmayı çok seven, canlı çalarken çok eğlenen müzisyenlerden olduğumuz için, sahnede seyircilerimiz ile eğleneceğimiz günleri sabırsızlıkla bekliyoruz.

Bülent: Yurtdışından aldığımız tepkileri dikkate alarak birkaç tane de İngilizce şarkı yapmayı planlıyoruz. Hatta bir tanesine yakın zamanda başlayacağız.

Pump’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Hiç Konuşmadan”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.