Röportajlar

İlk albümü ‘Misket’in Hüznü’nü dinleyicilerle buluşturan Söylev Ezgi Uludağ ile bir röportaj…

2017’nin son haftalarında ilk albümü ‘Misket’in Hüznü’nü, Kalan / Z Müzik etiketiyle dinleyiciyle buluşturan Söylev Ezgi Uludağ ile Bi’Kuble için, albüme kadar olan müzik yolculuğunu, albümünü ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle ilk albüm fikri nasıl gelişti, albüme kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

-Küçük yaşlarda başlayan müziğe olan ilgim yıllar geçtikçe bir tutkuya ve yaşam amacıma dönüştü. Lisede Laboratuvar Sağlık Meslek Lisesinde yatılı okulda okudum. Etütlerimizde arkadaşlarım Anatomi dersine çalışırken, ben hafta sonu gittiğim müzik kurslarında öğrendiklerime çalışırdım. Tek hayalim vardı : konservatuara gitmek. Liseyi bitirdiğim yıl, hastanede Laborant olarak göreve başladım; aynı zamanda Adana Büyükşehir Belediye Konservatuarı‘na ve Çukurova Üniversitesi Türk Halk Müziği Korosu‘na gittim. Ama müzik aşkı ve hayallerim baskın geldi ve işimden istifa edip Gaziantep Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Halk Müziği Ses Eğitim bölümünü kazandım ve hayalim gerçek oldu. Hazırlık ve 1. Sınıf eğitimi sonrasında Ege üniversitesi Devlet konservatuvarı Türk Halk Müziği Ses Eğitim bölümüne yatay geçiş yaptım ve Ege Üniversitesi‘nden oldum.Mezun olduktan sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi‘nden pedagojik formasyon eğitimi aldım. Uzun yıllardır profesyonel olarak canlı sahne performansıyla müzik, hayatımın ta kendisi oldu : Ekmeğim, aşım, nefesim misali…
İlk mezuniyetimden bu yana da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Kadınlardan oluşan Türk Halk Müziği korosunu çalıştırmaktayım. Pozantı’da başlayan hayatım Adana, Gaziantep, İzmir ve şu an Ankara olarak devam ediyor ve bugüne kadar hepsi çok kıymetli hocalarımdan aldığım eğitimlerim ve bir çok farklı yerlerde keyifle icra ettiğim sahne performanslarının sonucunda bana en iyi gelen şeyin müzik yapmak, icra etmek olduğunu bildiğim günden beri ve konservatuvara gitmekten sonra ikinci bir hayal ki; her müzisyenin hayali olduğunu düşündüğüm ve bende hep var olan ‘bir albüm yapma’ isteği fikri hayata geçti ve ‘Kıymetli türkülerimize benim de bir nefesim değsin.’ diyerek, ilk albüm yolculuğum başladı.

Kalan Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?

-Hayatınızda çıktığınız yolları ve yönü siz belirlersiniz aslında. Benim de bilinçli olarak seçtiğim müzik yolculuğumda ve albüm yapma fikri var olduğu günden beri ‘Bir gün albüm yaparsam, tek çıkartmak istediğim firma Kalan Müzik’ derdim. Kalan Müzik ile yollarımız, yola çıkarken yönümü de belirlemiş olmamdan dolayı kesişti ve Kalan Müzik, yıllardan beri özellikle arşiv niteliğinde çok kıymetli eserlere yer vermiştir. Tüm çalışmalarını beğenerek yakından takip ederdim zaten. Özellikle Halk müziği ve etnik müzik konusunda prestijli ve vizyonu olan bir firma olması ve böylesi bir platformda yer almak ve bu isteğimin gerçekleşmesi büyük mutluluktur.

Albümde aranjör olarak hangi müzisyenle çalıştınız?

-Aranjörüm; sevgili Ahmet Gökhan Coşkun… Aynı zamanda albümün müzik yönetmenliğini de birlikte yaptık. Albümdeki tüm bağlama icraları da kendisine ait. Ayrıca Ahmet Gökhan Coşkun; mix, mastering konusunda da büyük bir usta. Derin müzisyen kimliğiyle ne istediğimi çok iyi anladı, sağ olsun; ve benim için albümün her aşaması çok keyifli geçti.

Albüm ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Çok keyifli ve farklı geri dönüşler oldu. Albümün adı ‘Misket’in Hüznü’ ve yıllarca oyun havası olarak bilinen fakat hüzünlü bir sevdayı anlatan ‘Misket’ türküsünün hikayesine yer vermek hep isteğimdi. ‘Misket’i bilindiği oyun havası halinden çıkarıp ilk yakıldığı gibi ağır bir düzenleme oldu ve hissettiğim şekilde yorumladım. Misket kızın yani Huriye’nin hikayesi beni çok etkilemiştir her zaman. Sonu acı ile biten bir sevda hikayesidir ‘Misket’ aslında. Türkünün hikayesini bilen dinleyicilerden ‘Misket’ böyle okunmalı diyen de oldu, ‘Misket’ böyle mi okunur diyen de; tabi haliyle bir ezber var ortada. Ama her iki geri dönüşlerin samimi olması güzel. Albümün geneli, adına da uygun ve hüzünlü. Benim türküleri hissettiğim ve duyduğum şekli böyle… Albümdeki 4 eseri eskilerin deyimiyle hücum kayıt olarak canlı icra ettim. Bu durum çok takdir edildi. Canlı yapılan her şeyin keyfi başkadır her zaman. Hissettiğim gibi okudum ve her şeyiyle içime çok sindi. Siz hissedersiniz ve karşı tarafa da geçer diye düşünüyorum. Samimi, içten, doğal ve de sakin, insanı yormayan, müzik vokalin önüne geçmemiş olan güzel bir albüm olmuş diye de çok güzel geri dönüşler aldım. Herkese teşekkür ederim.

Günümüzde CD olarak yayınlanan albüm sayısı azalırken ve birçok albüm CD şansı bulamadığı ve dijitalde görülen ilgiye orantılı olarak CD basımı yapılan bir dönemde albümünüz CD olarak da dinleyiciyle buluştu. Bu bağlamda albümün CD olarak da dinleyiciyle buluşması sizin mi yoksa firmanızın isteği miydi? Siz bir dinleyici olarak müziği genellikle hangi kanaldan dinliyorsunuz? (CD, Dijital Platform vs.)

-Tabi ki CD olarak basımı firmanın uyguladığı bir şey. Aynı zamanda çağımızın gereği tüm dijital platformlarda da var albüm. Dijital ortamların hepsi insanlara ulaşımı kolay ve hızlı. Tabiki ben de dijital platformları tercih ediyorum; ancak ciddi bir kaset ve CD arşivim var ve CD’leri, CD basımı son bulana kadar da alırım. Çok büyük emekler var sonuçta.

Sizce albüm CD olarak mı yoksa dijital platformlara eklenince mi daha çok duyuldu?

Bence her ikisi de önemli oldu duyulmasında. Dijital ne kadar hızlı yaygınlaşsa da halen ben gibi CD alanlar da var.Tüketim yapmak da bir tercih sonuçta…

Bu albümden sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Nefesim yettiğince Türkü ve şarkı söylemek istiyorum. Bir yorumcu olarak, duyduğum ve hissettiğim şekliyle müzik çalışmaları yapmak ve insanlarla paylaşmak istiyorum.

Söylev Ezgi Uludağ‘a bu güzel röportaj için teşekkür ederim. ‘Misket’in Hüznü’nü tüm müzik marketlerde ve dijital platformlarda bulabilirsiniz.