Sevinç Yurdem… Müziğin eğitiminden gelen ve sahne performansları ile de tanınan Yurdem, ilk profesyonel çıkışını Ferdi Tayfur klasiği “Sen de mi Leyla?” ile yapmıştı. Şimdi ise Yurdem, müzik kariyerinde önemsediği bir alanda, Caz alanında bir albüme imza atarak Frank Sinatra, Billie Holiday, Nina Simone gibi ismimlerden dinlediğimiz 6 unutulmaz Caz standartını seslendirdi : Selections… Başarılı müzisyenlerden olan eşi Burçin Gülbahar prodüktörlüğü ve Universal Music Türkiye etiketiyle yayınlanan albüm, kısa sürede dinleyicilerin ilgisini gördü. Yurdem ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, albümünü, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Sen de mi Leyla?”ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda müzikoloji ve diğer müzik eğitimleriniz size müziksel anlamda neler kattı?
-Dokuz Eylül Üniversitesi Müzikoloji bölümünde okurken profesyonel olarak sahneye çıkmaya başladım. Şarkı söyleyerek kazandığım parayla Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Şan hocası olan sayın Sabahat Tekebaş’tan şan dersleri aldım. Sonuç olarak, nefes kontrolü, doğru tonda şarkı söylemek, hastayken dahi sesi ekonomik kullanarak söyleyebilmek, solfej, partisyon takibi gibi daha birçok kıymetli deneyimler edindim.

Ayrıca yıllarca İzmir Kent Orkestrası ile çalıştınız. Orkestra ile yollarınız nasıl kesişti ve orkestra deneyiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
-Evet İzmir’de yaşadığım dönemde İzmir Kent Orkestrası’nın solistiydim.Birçok konserde söyledim. Aynı sahneyi paylaştığım müzisyenler zaten İzmir Senfoni Orkestrası, İzmir Operası gibi orkestralarda çalan müzisyenler olduğu için hep içlerindeydim. Tabi İzmir, İstanbul’a kıyasla daha küçük bir şehir olduğu için sizi tanımaları sizin diğer müzisyenler ile iletişim kurmanız ve sektörde isminiz geçmesi daha kolay oluyor. Bunun yanında iyi de olmanız gerekiyor! Orkestra şarkıcığını stüdyo şarkıcığından ayırmak gerekiyor. Ben yalnızca Kent Orkestrası’nda değil farklı türlerde müzik yapan birçok orkestrada şarkı söyledim. Söylerken müzisyenleri de dinlemek, onların alanına girmemek, müziğin trafiğini takip etmek gibi birçok şey öğrendim diyebilirim… Fazlası var!

Bununla birlikte caz alanında da bilindiniz. Caz müziği ile nasıl tanıştınız ve kendi bakış açınızla Caz müziğinin Türkiye’de gördüğü ilgiyi nasıl tanımlarsınız?
-Çocukluğumda da çikolata renkli müzisyenleri dinlerdim! (gülüyor) Nasıl tanıştığımı bilmiyorum hep tanışık gibiydik. Bana yabancı olmayan tanıdık bir histi. Türkiye’de caz müziği dinleyen bir kitle az da olsa elbette var. Fakat caz yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın hiçbir yerinde pop ya da rap müzik gibi çok büyük kitlelerin dinlediği bir müzik olmamıştır. Ülkemizde bazı caz müzisyenlerinin kendi mafyalarını kurmuş olmalarından mütevellit yapılan birçok işin-albümün insanlara ulaşamaması gibi bir gerçek maalesef var. Aynı circle’da dönüp duran aynı müzisyenler, aynı şarkıcılar… Örneğin festivallerin bir çoğunda caz müzisyeni, caz şarkıcısı diye sunulan isimlerin konuyla alakalarının olmaması şaşırtıcı! Bir band var bambaşka bir müzik yapıyor ama caz festivalinde çalıyor! Ülkemizde insanların caz müziğine mesafeli olmasına, dinlememesine tepki göstermek yerine sektörün içindeki bazı profesyonellerin herşeyi çok yanlış anlamış olmasına şaşırmak çok daha sağlıklı olacaktır. Mesela kız böğürüyor ama caz şarkıcısı deniyor! Böyle bir yalana inananların ve bu yalanı halkımıza inandıranların başında bu konserleri organize edenler, müzik yazarları, müzisyenler, işletmeciler, PR şirketleri vs. geliyor. İnsanların Instagram takipçi sayısına bakmak yerine daha kıymetli şeylere bakmış olsalar nice şahane müzisyenin kendini tanıtabilme şansı olur. Hep bana, rabbena yaşıyorsunuz! (gülüyor) Egomuzu kontrol edebilmeyi, paylaşmayı öğrenmek zorundayız.

Bir tekli yayınlamaya ve bu bağlamda Ferdi Tayfur eseri “Sen de mi Leyla?”yı yorumlamaya nasıl karar verdiniz? Düzenlemenizi üstlenen Cenk Erdoğan, 1877 Müzik ve Universal Music Türkiye ile yollarınız nasıl kesişti?
-Aslında o dönemde kendi şarkılarımı yapmaya çalışıyordum, yaptığım müziklerin içime sinmediği bir dönemde 1877 Müzik Hasan Kocabıyık ile karşılaştık. Eski bir şarkıya cover yapma fikri ortaya çıktı. Ben bir süre düşündüm, kafamdaki fikirler bu fikre çok uzaktı. Etrafımda yeterince zaman kaybettiğimi düşünen çok insan vardı.Sonunda “Tamam!” dedim! Cenk Erdoğan ile çalışma fikri uzun zamandır kafamdaydı. Cenk ile iletişim kurduk o da onaylayınca, projeyi Universal Music Türkiye ile paylaştık ve projeye başladık.
Sen de mi Leyla? yorumunuz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-%90 çok iyi yorumlar geldi. Şahane şeyler söylediler, yazdılar. Benim şarkıyı yorumlamamdan sonra Cenk nefis bir aranje yaptı. Şarkı çiçek gibi oldu. Fakat bu şarkı ülkemizde ciddi bir kemik kitlesi olan bir müzisyenin eseri olduğundan alışkın oldukları soundun dışında bir iş yapınca linç yediğim de oldu! (gülüyor) Aynısını yapacaksam neden yapayım ki? Leyla’ yı bir kadının söylemesi de cabası! Dünyada da çok örneği olan kadınların da söylediği bir sürü erkek şarkısı vardır.Ya da tam tersi. Bu bir hikaye değil, müzik. Sen Leyla’yı nasıl görmek istiyorsan Leyla o!

Ayrıca Sen de mi Leyla?’yı akustik olarak da kaydetme fikri nasıl gelişti ve nasıl geri dönüşler aldınız?
-Aslında akustik kaydı Cenk ile yapacaktık. O zamanki bazı şartlar yüzünden birlikte çalmak kısmet olmadı. Sonrasında iki müzisyen arkadaşımla Pure Records’da akustik çalıp kaydettik. Akustik kayıtlarda her zaman daha iyi geri dönüşler alıyorum. Bu çalışmada da öyle oldu! (gülüyor)

En son 6 caz standartına yer verdiğiniz Selections albümünü yayınladınız. Albümün oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemenizi üstlenen Kerem Türkaydın ve Uğur Güneş ile yollarınız nasıl kesişti?
-Evet, 20 Kasım 2020’de “Selections” çıktı. Aslında bu albüm 2020 Şubat-Mart gibi çıkacaktı araya pandemi döneminin girmesiyle maalesef rötarlı olarak çıktı.Ben Universal Music Türkiye ile 2020 daha girmeden anlaşmaya varmıştım. Şirketle olan iletişim süreci bu döneme rastlıyor. Pandemi dönemiyle birlikte evlere kapandık, müzisyen arkadaşlarımla da ilk aylarda bir araya gelip çalışamadık. İlerleyen aylarda Uğur Güneş ve Kerem Türkaydın ile farklı zamanlarda ayrı ayrı buluşarak iki üç kez evde çalıştık. Kerem hem arkadaşım hem komşumdur. İzmirli! (gülüyor) Uğur da çok eski arkadaşım. Eskiden birlikte çaldığımız zamanlarımız oldu. O da İzmirli! (gülüyor) Sonrasında Kerem ve Uğur aranjeleri yapıp getirdiler. Bu defa üçümüz bir araya gelip çaldık. En son diğer müzisyen arkadaşlarım Kağan Yıldız, Bulut Gülen ve Fırtına Kıral da dahil oldu ve bütün ekip yazılan aranjelerin üstünden geçip çalıştık. Arkasından pandemi döneminden dolayı yine bir bekleme durumu söz konusu oldu. Finalde albüm tarihi belirlendi ve Babajım stüdyosunda iki günde altı şarkıyı kaydettik. Burak Serter üçüncü gün mixlerini yaptı. Mastering de Uğur Onatkut’un ellerinden çıktı.
Selections ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Ben profesyonel anlamda şarkı söylemeye başladığım zamanlardan beri aslında hep caz müziği ve türevleri olan müzikleri sevdim ve bu müzikler hayatımın içinde oldu. Ancak başka müzikleride söyleyerek hayatımı sürdürmeye çalıştım. İçlerinde sevdiklerim de oldu sahneden inip eve gidince nefret ettirip beni ağlatanlar da oldu… Jamey Aebersold CD’lerini getirtip Ear Training ve Improvisation çalışırdım. İstanbul’a yerleşmeden önce son 4 sene yalnızca caz standartları söylediğim bir Fransız klubünde, bir süre önce rahmetli olan caz müzisyeni Kürşat And ile çalıştım. İlk günlerden beri yapmak istediğim bir albümdü. Şartların oluşması uzun sürdü maalesef! Ancak bu müziğin zaten birikimlerinizin, yaşadıklarınızın sonucunda yorumunuza yansıması ve bunun da pat diye olmaması gibi bir gerçeği var. Zaman lazım “Söylüyorum!” diyebilmek için. Her gün yeni şeyler tecrübe ettiğim, öğrendiğim bir öğrencilik hayatındayım hala. Bu hep böyle olacak. Böylesi daha kıymetli. Yoksa bizim kızın da sesi çok güzel! (gülüyor) İşte öyle değil, öyle olmuyor! Bence benim albümüm “Easy Listening” bir albüm. Prodüktörüm Burçin Gülbahar, ben, Uğur ve Kerem özellikle böyle olmasına çok dikkat ettik! Örneğin bu albümde hiç improvize yapmadım. Yapmak istemediğimden değil bu albümün böyle olması gerekiyordu bu sebepten. Bu, müzisyenler için yapılmış bir albüm değil bu bir iş aynı zamanda. Başka bir albümde patlamayı düşünüyorum! (gülüyor) Albüm ve benimle ilgili güzel şeyler yazan müzik yazarları da oldu. Hala yazanlar var çok çok sağ olsunlar. Ancak bir çoğu yine evde yok! Görüp görmezden gelenler, dinlediği halde “Dinlemedim!” “Mail almadım!” diyenler! Seversin sevmezsin, beğenirsin beğenmezsin ama bir şeyler yazmayı hak edecek bir albüm olduğunu düşünüyorum. Neyse onlar da sağ olsunlar. Albümün Spotify’da dinlenmesi tahminimin çok çok üstünde. Daha 3 ay önce çıkmış bir caz albümünden böyle bir dinlenme beklemiyordum açıkçası. Mutluyum bu anlamda. İyi hissettiriyor. YouTube için aynı şeyi söyleyemeyeceğim YouTube sanırım bir müzik dinleme platformu değil artık. Daha çok video içeriklerinin izlendiği bir yer oldu.

Selections’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Çok plan yapmadan, biraz akışta kalarak yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. Bu yüzden “Şu tarihte şu olacak, bu tarihte bu olacak!” demeyeceğim. Ama yeni bir albüm yapma planım var tabii…
Sevinç Yurdem’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Selections”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle