Onur Özdemir, nam-ı diğer Onurr… Kendisi zaman içinde hem Sakin grubu hem de çeşitli sanatçılara verdiği şarkılar, Onurr olarak solo çıkışı derken 2000’lerden günümüze kadar hep başarılarıyla gelip bu başarıyı sürdürebilen bir isim oldu. Onurr, pandemi döneminde yaptığı şarkılardan oluşan ikinci albümü “Ağlak Disko”yu geçtiğimiz haftalarda bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturdu. Onurr ile Bi’Kuble için müzik kariyerinin bir özetini, yeni albümünü, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Sakin sonrası ilk solo çıkışınızı yapalı 6 sene oldu. Bu 6 seneyi kendi müziğiniz ve müzik dünyasındaki değişimler bağlamında nasıl özetlersiniz?
-Her ne kadar Sakin’de ve daha sonra Onurr ismimle yayınladığım şarkılar arasında özellikle eski dinleyicilerim açısından büyük fark olsa da, benim açımdan o kadar çok farklıymış gibi durmuyor. Açıkçası Sakin’deyken yaptığımız şeyler o kadar rock müziğin göbeğinde işler değildi. Hep popa dönük, hep Sezen Aksu’yu çok örnek aldığımız işlerdi. Sonradan pop zamanında yaptığım işler de pop gündeminin merkezindeki soundlarda veya merkezindeki sözlerle uğraşan şarkılar değildi, hep biraz daha işin kenarında uğraşıyordum. Müzik dünyasındaki değişiklikler bağlamında baktığımda maalesef rock müzik alanında eski yoğunlukta üretim olmadı böylece insanlar ister istemez daha yeni ve farklı tarzlar çıktıkça onlarla vakit geçirmeye başladılar. Zaman değişiyor, müzik değişiyor ama baki olan insanın kendi kalbine olan sadakati, müziğe olan aşkı…
Yeni albümünüz Ağlak Disko’nun oluşum süreci nasıl gelişti?
-Aslında Ağlak Disko’daki şarkıların çoğunu Pandemi sürecinde 1 ya da 1.5 yıl içinde kendim için yazdım. Bu süreçte her insan gibi benim de bazen iyi bazen kötü olduğum günler oldu. Bu şarkıları yazarken hem eğleneyim hem de dertleneyim, acımı dökebileyim istemiştim. Aslında kendime yazdığım şarkılar ile albüm yapma fikri Mayıs ayına kadar yoktu. Mayıs ayında “Ben neden bu şarkıları albüme dönüştürmüyorum?” diye kendime sordum. Kaç zamandır insanlar benden Onurr olarak da yeni çalışmalar bekliyordu. O yüzden bir anda normalde kendim için hazırladığım demo kayıtları tamamlamaya başlayıp ondan sonrasında da son bir ayda yoğun bir şekilde çalıştım. Özellikle son iki haftasında yoğun bir şekilde hem şarkıların düzenlemelerini tamamladım hem de nasıl duyulması gerektiği üzerine çalışarak mix mastering anlamında kurgulayarak albümü tamamladım.
Albümde, ilk olarak Gülşah Kömür’e verdiğiniz besteniz “Çok mu Zor?” ve İrem Derici’ye verdiğiniz besteniz “Güz Dönümü” de yer alıyor. Bu iki şarkıya albümünüzde kendi yorumunuzla yer verme fikri nasıl gelişti?
-Açıkçası albümün bütünlüğü içerisinde hem Çok mu Zor? hem de Güz Dönümü’nün olması benim için anlamlıydı. Benim için duygusal bağı olan şarkılardı ve hikayeyi tamamlayabilmek için bu iki şarkıya ihtiyacım vardı. Ondan dolayı bu iki şarkıyı albümde korudum. Bir de insanlar başka sanatçılara verdiğim şarkıların benim okuduğum ilk hallerini merak ediyorlar, onu da göstermek istedim. Kayıtlarda duyduğunuz çoğu şey benim demo olarak ilk kaydettiğim şeyler çünkü. Onları yalnızca biraz daha büyüttüm.
Son dönemde yaptığınız çalışmalarda düzenlemenizi de tamamen kendiniz üstleniyorsunuz. Bu durum size yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu?
-Kesinlikle! Acayip özgür bir alan sağlıyor! Her şeyden öte artık birisinin eline bakmıyorum, “Bunu istiyorum, şunu yapar mısın?” demiyorum. Çünkü aranjörle çalıştığınızda her zaman bir ikna süreci var, karşınızdakini ikna etmeye çalışıyorsunuz. Aranjörler ister istemez kendilerinden bir şey katmaya çalışıyor ama bazen aranjörün bir şey katmasını istemiyorsunuz. Yapay zeka makinesi gibi istediğiniz her şeyi aynen eklesin istiyorsunuz. Ama o da bir insan, onun da kendi fikirleri, kendi hisleri var. Ama o arada gerginlik de oluyor. İstediğim şeyler tam anlamıyla olmuyordu. Aranjörler hep bir şeyler eklemiş oluyordu. Şimdi öyle bir durum yok, neyi duymak istiyorsam onu duyuyorum. En çılgınıyla en gösterişsiz olanıyla, tamamen gönlümden ne geçiyorsa onu duyuyorum. Mesela bir gün kalkıyorum bir Karadeniz türküsü yazmak istiyorsam oturuyorum geçiyorum bilgisayarın başına elimden geldiğince ne kadar dijital seslerle o tarz enstrümanları çıkartabilirsem o kadarıyla yapıyorum. Ertesi gün House, 70’ler Disko, Soul türünde bir eser yapıyorum… Gerçekten şahane bir şey! (gülüyor)
Ayrıca son çalışmalarınızın hepsini bağımsız olarak yayınladınız. Sizce bir firmayla çıkış yapmak ile bağımsız olarak çıkış yapmak arasındaki artılar ve eksiler nelerdir? Bu bakımdan bundan sonraki kariyeriniz bağımsız olarak mı devam edecek?
-İlk çıkışını yapan bir isim için tam olarak ne yapmaya çalıştığını bilmiyorsa ve aslında tek derdi müzik ile ilgilenmekse bu tarz bağımsız bir çıkış yaparken birazcık kaybolabilir. Ama birazcık müzikle vakit geçirmiş ve profesyonel işler yayınlayabilmiş bir isim için bulunmaz bir nimet! Çünkü normal plak şirketine giderken ister istemez şirket de dahil oluyor -ki aslında bir şeyine karışmıyor şirket, benim açımdan Allah‘ıma şükürler olsun çalıştığım şirketler çok karışmadı.- Ama yine de “Burası böyle mi olsun şöyle mi olsun?” diyebiliyorlar, hele ben birazcık da kibar bir tipim. Böyle karşımdakine çok höt höt yapabilen biri değilim. En az üç kişi beş kişi fikir söylüyor ve onlara laf yetiştirmek, argüman vermek ve onları dinlemek gibi durumlarda kalınıyor. Bazen şirkete sırtınızı yaslayabiliyor hatta ağları onların eline verebiliyorsunuz. Ama kendi başına olduğunda insan kendi yağı ile kavrulmanın verdiği geniş bir rahatlık hali var. Kliplerinde artık kendim oynamıyorum. Dünyanın farklı yerlerinden insanların oynadığı hazır videolar satın alıp kendim montajlıyorum. O da başka türlü bir görsel özgürlük. Artık yayın paketimi kendi isteğime göre hazırlıyorum ne kadar neyi nasıl göstermek istiyorsam hangi şarkılarımı öne sürmek istiyorsam benim kontrolüm altında. Çok güzel bir şey. Bayağı en başa dönmüş gibiyim! (gülüyor)
Ağlak Disko ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Açıkçası biraz şaşkınım, normalde çok büyük bir beklentim yoktu. O kadar çok mesaj alıyorum ki keyfim acayip güzel. Normalde hiç beklemediğim kadar yüksek tepkiler aldım, insanların farklı farklı şarkılara tepkiler gösterdiklerini fark ediyorum. Genel olarak tabii ki herkesin beğendiği bir Deniz Tuzu ve Yorgun Sevda şarkıları var. Onun dışında Çok mu Zor?, Schade, İmkansızın Kenarı, Alemde Seyr-i’den Muamma’ya kadar dışında diğer şarkılar için de çok farklı yorumlar geliyor. Şahane, çok mutluyum.
Ağlak Disko’dan sonra yine 2021 içinde yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Açıkçası şimdi Ağlak Disko’yu biraz tanıtmak istiyoruz. Belki konserler yayınlar bağlantılar onları yaparız ve bir sene öyle gider. Herhalde Eylül-Ekim gibi konserlere başlarız sezon nasıl olur bilemiyoruz birazcık konserlere bakacağım. Bir taraftan da belki hem yeni hem eski dinleyicilerim için söz verdiğim farklı konser konseptleri var. Onları hazırlamayı düşünüyorum. Provası yapılması gereken konseptler var. Albümde yaptığım gibi konserlerde de çok kendime has kendime özel kendi yağımda kavrulup ama yine çok estetiği yüksek şeyler yapmak istiyorum, umarım yapabilirim. İnşallah sene sonuna kadar böyle gider. Yeni yapacağım işler için büyük bir enerji depoladım. Daha da çılgın daha da abartılı şeyler yapacağım!
Onurr’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Ağlak Disko”yu tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle