Ayşe Betül… Çocuk yaşlardan beri Rap müzik ile ilgilenen, kendi şarkılarını yapan ve hem çeşitli yarışma, festival ve projelerde hem de solo kariyeriyle öne çıkan Ayşe Betül, iki teklinin ardından en son yeni teklisi “Sen Hayırdır”ı Dinç Müzik Yapım etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Aynı zamanda tiyatro, dans gibi alanlarda da yer alan, eğitimi dolayısıyla mimarlık ve basketbol koçluğu ile de ilgilenen Ayşe Betül ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve yeni çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Hadi Şimdi Kaç”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-Ortaokul-lise yıllarımdan başlayan bir kültürle tanışma dönemim oldu. Sözlerimi yazmaya ve kayıtlarımı almaya 2001-2002 yıllarında Gaziantep’te başladım. Sabit 2-3 kişiydik, bunun yanı sıra diğer şehirlerden gelen MC’lerle çokça çalışmalar yaptık. Tabi o zamanlarda tam anlamıyla bir underground olma durumumuz vardı. Sonra üniversite yılları başladı. Kader ki aynı ekibin bir kısmı Adana’ya taşınmıştı. Ya da rap ortamım oraya kaydığı için ben okul tercihlerime Adana’yı yazdım her ikisi de doğru. İncirlik’te bir stüdyomuz vardı. S.S.P grubu (şimdi dağıldı) ile birlikte çalışırdık. Hatta 2005-2006 yıllarında düzenlenen, hepimizin de oldukça heyecanlandığı, jüri üyelerinin de alanlarında en iyi kişiler olduğu yarışmalar düzenleniyordu. Bunlardan biri Nokiasupersound, diğeri ise Miller Music Factory idi. Bu yarışmalardan ilkinde derece, ikincisinde ise “hip-hop act” dalında 1.lik aldık. Herhangi maddi bir gelir elde etmediğimiz, kişi ya da kurumlarla ticaret ilişkisi kurmadığımız, kendi adıma konuşacak olur isem kimseyle egolarımın çatışmadığı güzel ve heyecanlı zamanlardı. Hala kimseyle egom çatışmaz ama bazen karşıdakinin egosu sizinle çatışabiliyor ve buna tabi ki müdahale şansınız pek yok. Şöyle bir ortam düşünün; içerde beat döngüye alınmış, 3-4 MC kapanmış sözlerinizi yazıyorsunuz, dışarı terasta b-boylar kafa dönüyor, break dance yapıyor. Birileri kenarda ya duvara ya deftere tag atıyor ve ortamda herkes sadece dans-müzik-çizim üretip kendini ifade etmenin yolları buluyor, ve bunları tüm grup üyeleri yapabiliyor. Grup üyelerinin bir kısmı profesyonel olarak b-boyluk yapmasa da çok iyi dansederdi. Hepsi hiçbir şey yapamasa çok iyi tag atardı. Ortamımızda MC’sinden beatmaker’ına grafiticisinden b-boyuna kültüre her alanda kendini arayıp bulmuş çok güzel insanlar vardı. Sanırım vaktimiz çoktu, enerjimiz iyiydi ve sevgi ve saygı denen şey vardı. Özlememek mümkün değil. Derken üniversite 2. sınıfta tiyatro ile tanıştım, devamındaki üniversite yıllarımı tamamen onla geçirdim. Çukurova Üniversitesi Tiyatro Kolu’nda (ÇÜTİK) Notre Dame’ın Kamburu müzikal tiyatrosu için Dinamit ve Ares ile birlikte stüdyoya kapanıp 1.5 ay içerisinde 12 şarkılık bir müzikal albüm yaptık. Oyunu totalde okuma provaları dahil 3 ay içerisinde çıkarmakla birlikte aynı oyunda Esmeralda karakterini oynadım. Başroldü, bu sebeple olması gereken prova yoğunluğunu da geçtim karakterin çok ağır dans koreografleri vardı. Hem bir dans tiyatrosu hem de bir müzikaldi diyebiliriz. Böyle bir sorumluluğu üstüme yıkmak da yönetmenimiz Çağrı Pepesöyler’in deliliğiydi. O sene kendi kendime, “Bu dönem akıl ve beden sağlığımı yitirmediysem bana bir şey olmaz!” dediğimi hatırlıyorum. Ağır bir yıldı. Ama bu sorumlulukların altından kalkmak ve verdiği haz tabi ki bambaşka. Her alanda müziğime katkı sağlamıştır tiyatro. Çok emek isteyen ama verdiğiniz emeğin kat kat fazlasını size vizyon olarak geri sunan büyülü bir şey. Dans, basketbol koçluğu, mimarlık derken 8-9 yıllık bir ara verdim müziğe. Ara derken; rap’e ya da söz yazmaya, hayatı bu perspektiften algılamaya ara veremez zaten insan; şarkı kaydetmeye ara verdim diyelim. Sonra şartlarım olgunlaşınca tekrar kaydetmeye başladım. Çok insanla tanıştım ama iş ürettiğim ekip hep aynıydı ve aynı şekilde de kişi sayısı azalarak da olsa tekrar başladık. Bu soruya “Şimdiye kadar nerede ne kaydettim, ne yaptım nerede hangi şarkım yayınlandı?” diye cevap vermektense başta bahsettiğim şeyleri anlatmam sürecimi daha iyi ifade eder diye düşünüyorum. Çünkü kültüre ait olduğunu hissettikten sonra bir şekilde söz yazıyorsunuz bir şekilde müzik icra ediyorsunuz. İşin bu anlattığım kısmı çok daha kıymetli ve katkı olarak da çok daha güçlü bir katkıdır. İşin özüdür.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda Hadi Şimdi Kaç’ın oluşum süreci nasıl gelişti?
-Hayat şartlarım olgunlaşınca ve kendimi dış dünyaya açmaya hazır olduğumu hissedince karar verdim diyebilirim. Aslında ancak vakit bulabildim diyebilirim. Çünkü oku-çalış-kendini mesleğinde geliştir kısmı öncelikli olmak zorunda idi. Bir de tabii artık müziğimizin türü dinleyici tarafından karşılık da bulmaya başladı. Karşılık bulmasından kasıt elbette yine karşılık buluyorduk. 1 kaliteli karşılığı 1000 tane ne istediğini bilmeyen karşılığa değişmem ama rakam ne olur ise olsun bu karşılığı maddiyata çevirebilecek bir hacimde değildi piyasa.
Prodüksiyonunuzu üstlenen Dinamit ile yollarınız nasıl kesişti? Hadi Şimdi Kaç ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Dinamit ile yollarımız kesişmedi aslında hiç ayrılmadı. Ama illa bir kesişmeden bahsedecek olur isek üniversite yıllarında başta bahsettiğim yarışmalardaki ödülleri hep birlikte aldık. Hep birbirimizin yanındaydık. Dinamit prodüktörden ötesi benim için. “Hadi Şimdi Kaç” ile ilgili dönüşler olması gerektiği gibiydi. Ara form bi işti o. Flowların rhymeların rap kalbiyle attığı ama kendini ifade ediş biçiminin rap vokal biçiminden uzak olduğu bi iş. Verilen uzun aradan sonra ne yapmak istediğimi anlamaya çalıştığım, manevra alanımı belirlemeye çalıştığım işti. Farklı olduğu kesin olan ama nereye kime ait olduğu belli olmayan bir şarkı. Tabii ilk profesonel işim ve yayınım olduğu için bana hissettirdikleri emsalsiz.
İkinci tekliniz, yine Dinamit ile “B.B.B” oldu. Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti? Dark’n Dark Music ile yollarınız nasıl kesişti? Şarkı ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-B.B.B yukarda bahsettiğim arayışıma devam ettiğim iştir. Hatta geriye dönüp şöyle bir kendimi hatırlamaya çalıştığım iş. Geriye dönmek derken gerçek bir geriye dönmekten bahsediyorum. Şöyle ki; B.B.B’yi 2005 yılında yazmıştım ben. Şarkıyı demo olarak kaydettik. En sevdiklerimdendi. Tek bir kelimesini değiştidim o da eski mahlasımın geçtiği cümle sanırım. Başka tek kelimesine dokunmadım. “Şimdi olsa ne olurdu, nasıl okurdum, ne düşünürdüm, nasıl bir prodüksiyon yapılırdı?” diye keşfe çıktığım, eski Ayşe ile yeni Ayşe arasındaki farkları algılamak istediğim işti. Söyleyecek yeni sözlerim olmadığı için değildi, kendimi hatırlamama yardımcı oldu. B.B.B benim hafızam. Dark’n Dark ile yollarımız özel bir sebeple kesişmedi. O dönem birçok şirketle görüştüm maddi koşulları ve iletişimi en içime sinen şirketti. Şarkı ile ilgili güzel dönüşler aldım. Hatta bir dinleyici “Şarkıdaki dilsiz sağır ayıcık benim!” diye mesaj atmıştı. O an bunun bana yeterli olduğunu hissettim. Duyguların dinleyici ile karşılıklı anlaşıldığına işaret eden güzel dönüşler.
En son Dinamit prodüksiyonu üçüncü tekliniz “Sen Hayırdır”ı yayınladınız. Şarkının oluşum süreci nasıl gelişti? Dinç Müzik Yapım ile yollarınız nasıl kesişti?
-“Sen Hayırdır” artık benim yavaş yavaş fabrika ayarlarıma döndüğüm, ne yapacağıma karar verdiğim, kalabalık bir backgrounddan neleri çekip çıkarmam gerektiğini anladığım önüme baktığım işti. Benim için köşe taşı. Aşmam gereken bir eşik, gerçekleşmesi gereken bir tavırdı. Dinç Müzik ile de Adana’daki ortak müzisyen tanıdıklarımız aracılığıyla iletişime geçtik. İşe inanıp sahip çıkacaklarını hissettim ve çalıştık.
Sen Hayırdır ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Sen Hayırdır’ın kafası diğer şarkılarımdan çok farklı olduğu bu sefer bambaşka bir kitle ile karşı karşıyaydım. İşle alakası olmayıp olumlu-olumsuz yorum yapalardan ziyade beni sevindiren; çocukluk yıllarından beri underground Türkçe rap dinleyerek büyümüş ve işin ta en başından başlayıp bu zamana kadar bir kulak geliştirmiş olan dinleyicinin şarkıya sahip çıkmasıydı. Eskilerden beni bilmeyip, şarkıyı dinleyince de “Bu kızda bir şey var, bu kim neden duymadık şimdiye kadar?” deyip özgeçmişimi araştırıp yazan çok insan oldu. Bu o kadar kıymetliydi ki! Mersin-Adana konserlerinde denk geldiğimiz, herkesin hayat telaşesinden bir şekilde birbirinden kopmak zorunda olduğu dinleyiciler tek tek yazdı. Doğru şeyi yaptığıma inandığım ve yavaş yavaş müziğimi istediğim yörüngeye oturttuğum iştir “Sen Hayırdır”…
Bununla birlikte “Sen Hayırdır”a Bertan Uçar yönetmenliğinde bir klip çektiniz. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti? Klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Bertan ile yine ortak arkadaşlarımız aracılığı ile yollarımız kesişti. Adana’da sevilen bir oyuncu ve rapçidir kendisi. Sıfır Bir dizisi oyuncularından ve prodüksiyon ekibinden aynı zamanda da. Çok yetenekli bir adam. Hem eski bir rapçi olması hem de klip prodüksiyonu işlerinde çok iyi olması bir tasarımcı olması derken birçok yönden çok başarılı. Hem duyuyor hem görselleştirebiliyor. Yani bir rap klibi çekip montajlamak için sahip olması gereken tüm yetiler mevcut. Kötü özelliklerden bahsetmemek için kendimi zor tutuyorum. Burada bitirebilir miyim? (gülüyor) İşin şakası bu tabi. Ellerine sağlık, projenin bütçesine, deadline’ına, imkanlarına göre olabilecek en iyi işi çıkardı. Klibin oluşum süreci aynen şöyle:
-Bertan klibimi çeker misin?
-Çekemem.
-Çekeceksin!
-Tamam çekeyim. Ne yapacağız şimdi, ne var?
-Öyle bir performans klibi.
-Tamam, yarın çekelim.
Önceden ayarladığımız tek şey klipteki arabaydı. Elime tesbihi çekimin sabahında almaya karar verdim. Mekandan Bertan bahsetmişti ama asıl klibi çekmeye gittiğimizde gördük, traş sahnelerine yolda karar verdik, çekime giderken bir berberden ödünç aldık malzemeleri, cast da ayarlanmamış tabi, naz niyaz Bertan’ı sandalyeye oturttuk. E madem bu, bir de “Prodüktörümle tavla atalım klipte!” dedik. Eksiği fazlası yok, aynen böyle.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Rapçiyim, rap müzik yapıyorum. Başka türler deniyorum deneyeceğim ama şöyle; altta akan melodi-sound ne olursa olsun vokallerim rap vokalleri. Kendi müziğimizin müzik türü tanımlaması aslında net olmakla birlikte en doğru genel tanımlama “eski ruh yeni sound” olmamız sanırım.
Sen Hayırdır’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Elbette var. Biriken, yayınlanmak için sırada bekleyen çok proje var. Çok az kaldı diyebilirim, meseleleri sevgili menajerim Çağlar Tavşanoğlu ile birlikte doğru adımlar atabilmek ve işleri yerine tam ulaştırabilmek adına gerekli asgari meseleleri çözüyoruz, iş birliklerimizi tamamlıyoruz. Şu vakte kadar olan süreçte pek bir şey duymadınız aslında, şimdiden sonrası olan süreç için ben de çok heyecanlı ve sabırsızım. Güzel şeyler olacak. Olmalı. Olacaktır!
Ayşe Betül’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Sen Hayırdır”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle