Röportajlar

Yeni teklisi “Sen”i dinleyicilerle buluşturan Ozan Denli ile bir röportaj…

Ozan Denli… İçindeki müzik tutkusu ile kendi şarkılarını yazmaya başlayan bir isim olarak ilk teklisi “Elveda” ve akustik versiyonunu dinleyicilerle buluşturduktan sonra, geçtiğimiz haftalarda yeni teklisi “Sen”i NYM Müzik etiketiyle dinleyicilerle buluşturan Denli ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Elveda’ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? 

-2007 yılında elime ilk defa gitar almamla müzikle tanıştım diyebilirim. Hiç eğitim almadan, internetten ders videoları izleyerek öğrenmeye başladım. Daha o zamanlar öğrendiğim iki-üç akorla beste yapmaya çalıştım. Genel durumun aksine klişeleşmiş şarkıları çalmaktansa, işin aranje kısmı ilgimi daha çok çekti ve bu alana yönelmeye başladım. Tabii bu da müzikal bilgimi geliştirmeme tetikledi ve daha fazla araştırmama, müzikte rüştünü ispatlamış insanlardan bir şeyler öğrenmeme teşvik etti. 2014 yılında ev stüdyomu kurmaya başladım. Eski şarkıları ve kulağıma hoş gelen farklı tarzlardaki şarkıları Rock sound’da yeniden düzenleyip, seslendirip YouTube kanalıma yüklememle müzik hayatımın tam olarak başladığına inanıyorum. 2015 yılında Zafer Şanlı ile tanışmamdan sonra tüm kapıların açıldığını söyleyebilirim. Profesyonel hayata ilk adımlarım da bu dönemden sonra başladı. Bir taraftan konserler verirken diğer taraftan düzenlemelere devam edip, ayrıca beste çalışmalarıma devam ettim. Zamanının geldiğini düşündüğüm anda da yani 2017 yılında Elveda’nın kayıtlarına başladık. O şarkıda yaptığım aranje, özellikle yaylı partisyonları o güne kadar topladığım tüm bilgi birikimin patlamasıydı diyebilirim.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve Elveda’nın oluşum süreci nasıl gelişti? Şarkılarınızın söz yazarı Cem Arslan ile yollarınız nasıl kesişti? 

-Elveda’yı lise yıllarımda tiyatro kulübünün müzikalleri için bestelemiştim. Aslında Elveda bizim ilk çıkış yapmak istediğimiz şarkılardan biri değildi. Fakat benim açımdan maneviyat barındırdığı için, diğer şarkılara göre ağır bastı. Sözlerin sahibi Cem Arslan’ın da iznini alarak ilk şarkının Elveda olmasına karar verdik. Cem Arslan’la 1998 yılından beri tanışıyoruz. Aslında ablamın okul arkadaşı ve ailemizin bir ferdiydi. Dört, beş yıllık bir kopukluktan sonra 2015 yılında kader sanki bizi el ele vermek için bir araya getirdi. O zamana kadar benim için herhangi iyi bir insan olan adam, bir anda duygularımın tercümanı, kader arkadaşım ama benim kısaca yürekten dile getirme şeklimle ağabeyim oldu. Geçen altı senede dönüp baktığımızda birçok yaşanmışlığımız, acımız, kahkahamız onlarca şarkıya dönüşmüş. Şimdi onları insanlara sunma zamanının keyfini büyük bir heyecanla yaşıyoruz. 

DMC ile yollarınız nasıl kesişti?

-Bir arkadaşımın, o dönemki DMC genel yayın yönetmeni Özden Bora ile tanıştırması ile yollarım kesişti.

Elveda ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Daha önceki soruda belirttiğim gibi Elveda benim için özel bir şarkıdır. Günümüz müzik tarzlarının çok aksine rock sound altyapılı, yaylı partisyonlarıyla da arabesk bir hava barındıran senfonik rock tadında bir şarkı. Herhangi sıradan bir anda açıp dinlenecek değil de, “Bu adamlar ne anlatmaya çalışmış?” düşüncesiyle dinlendiğinde ya da konser ortamında canlı dinlenip anlaşılabilecek bir şarkı. Doğal olarak bu da gerçek anlamda müzik bilgisi olan, kaliteli müzik playlistine sahip insanların daha rahat anlaması demek oluyor ve bu tarz insanlardan çok olumlu geri dönüşler aldım. Diğer dinleyiciler de aslında biraz kendisini şarkıya verip dinlese mutlaka ilgilerini çekecektir. Her şeyden öte, muazzam sözleri olan bir şarkı.

Bununla birlikte Elveda için bir akustik versiyon yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Akustik versiyon ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Elveda’nın, lise yıllarımda ilk yaptığım hali zaten akustikti. Bu nedenle içimizde ukde kalmaması için akustik versiyonunu da yayınladık. Akustik haliyle biraz daha soft müzik severlerin ilgisini çektik ve olumlu geri dönüşler aldık. Ben bile ruh halime göre bazen en çok rock versiyonunu bazen akustik versiyonunu seviyorum. Henüz hangisinin iyi olduğuna karar veremedim.

En son “Sen”i yayınladınız. “Sen”in oluşumu nasıl gelişti? NYM Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?

-Sen, yıllar geçse de muhtemelen bize hep pandemi dönemini hatırlatacaktır. Diğer şarkılarımızdan sıralama yaparken aniden ortaya çıkan bir şarkı. Cem Arslan’la şarkı sözleri için kurduğumuz bir WhatsApp grubumuz var. Yazdığı tüm sözleri bana buradan gönderir. Ben de ilham geldikçe sözlere bakar bestelerim, yıllardır hep böyle olmuştur. Yakın zamanda gruptaki mesajlara bakarken fark ettim. 17 Mart 2020’de sözleri göndermiş, 24 Mart 2020’de beste ve pilot kaydı bitmiş halde ona şarkıyı göndermişim. Şarkının sözleri dikkatle incelenirse kadın, erkek ilişkisinden çok, evrensel bir mesaj veriyor. Yani bir kadın ve erkeğin ilişkisinin sonlanması değil sadece. Çok sevdiği bir kaybının hasretini çeken kişi de bu şarkıdan pay çıkarabiliyor. Aslında bu sentez daha biz şarkıyı yaparken oluştu. Çünkü ben müziği yaparken aklımda hep iki yıl önce kaybettiğim arkadaşım Enis vardı. Biraz önce belirttiğim tarih 24 Mart onun doğum günüydü. Yakın çevremize de dinlettiğimizde bizimle aynı sonucu çıkardı. Herkes kendisine ait bir özlemi çağrıştırdığını belirtti.  Etkileyici bir mesaj verdiğini düşündüğümüz için diğer şarkıları erteleyip hızlıca bunun çalışmalarına başladık. Ayrıca tüm bu geri dönüşlerden yola çıkarak farklı bir klip senaryosu yazdım.Dikkat edilirse klipte sevgili Taylan Erler çocukluğunu, geçmişini özleyen bir karakteri canlandırıyor. NYM Müzik’in sahibi sevgili Ercan Yazıcı’yla da bu şarkı sayesinde samimiyetimiz oluştu. Önceki yıllarda stüdyosuna bir iki kez prova için gitmiştim. Şarkının kayıtlarına karar verdiğim zamanlar sokağa çıkma yasakları başlamıştı. Stüdyo da kapalıydı haliyle. Ercan Bey’e şarkının demo versiyonunu dinlettikten sonra o da şarkıdan çok etkilendi ve sokağa çıkma izninin olduğu kısıtlı saatlerde kayıtlara başladık. Kendisi hem şarkının davullarını çaldı hem de mix ve mastering’i yaptı. Ayrıca bas gitarda sevgili Toygar Ersoy, klavyede Yağmur Kerestecioğlu eşlik etti.

Sen ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Eskiye nazaran günümüzde tüm imkanlar olduğu için müzik sektöründe muazzam bir kargaşa var. Her gün yüzlerce şarkı yayınlanıyor. Yoğunluğun olduğu yerde de insanların çoğunun dinlemeye tahammülü kalmıyor. Alternatif fazla olduğu için, benim gibi ismi fazla duyulmamış kişileri önemsemiyorlar. Bundan dolayı olsa gerek açıkçası beklediğim dinlenme sayısına ulaşamadım. Fakat şarkıyı dinleyebilen ve klibi izleyen herkesten çok güzel geri dönüşler aldım. 

Sen’e ayrıca Tayfun Yelken yönetmenliğinde bir klip çektiniz. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Tayfun Yelken ile yakın bir arkadaşım aracılığı ile tanıştım. Kendiyle tanıştığımda senaryoyu bitirmek üzereydim. Arkadaşım, bir akşam bizi bir araya getirdi. Senaryoyu kabaca kendisine anlatmamla ilk adımı gerçekleştirdik. Sonrası sürekli telefon trafiği, plan, program. Sağ olsun büyük bir özveri ile klibi sahiplendi. Hem yakın arkadaşım referans olduğu için hem de benden önceki çalışmalarındaki başarısını fark ettiğim için aklımda soru işareti kalmamıştı. Ayrıca beni en etkileyen tarafı, çalışma anındaki ciddiyetinin yanı sıra iş bitimi dost canlılığı. Bu duruşu, bize keyif içinde aynı zamanda ciddiyetten ödün vermeden iyi bir iş çıkarmamızı sağladı. Aynı cümleleri bir parantez açarak sevgili Taylan Erler için de söyleyebilirim. Sanatçı kompleksinden fazlasıyla uzakta, gördüğüm en mütevazi kişilerden birisi. Kayıt dediğimiz anda son derece profesyonel, çekim aralarında babacan, bilgi paylaşımını ve tecrübelerini esirgemeyen duayen bir sanatçı. Emin olun bunu sadece ben değil tüm çekim ekibi dile getirdi. Hepimiz 4-5 saatlik çekim anında ondan çok şey öğrendik. Çekimler bittikten sonra defalarca telefon görüşmesi yaptık. Her defasında montaj aşamasının nasıl gittiğini sordu. Yani “Benim işim bitti, ne yaparsanız yapın!” tavrından uzakta, işi benimseyen bir duruş sergiledi. Bu da tabii beni ayrıca mutlu etti.

Ayrıca düzenlemelerinizi kendiniz üstleniyorsunuz. Bu durum, size yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu?

-Sağ kolumda ‘’Ya svoboden (Ben özgürüm)’’ yazıyor. Hayatımın her alanında özgürlük mottom olmuştur. Bu da tabii ki müzik hayatıma da yansıyor. Müziği, yaşanmışlıkları dışa vurmak olarak tabir edersek eğer, bu da derdimi en özgür biçimde anlatmamı sağlıyor. Fakat ne kadar özgür davransam da işin ehli, örneğin Ercan Yazıcı gibi yıllarını müziğe vermiş kişilerin de tavsiyelerini kulak arkası asla yapmam. 

Diğer yandan YouTube’daki hesabınızda çeşitli yorumlarınızı paylaşıyorsunuz. Sizce YouTube, yorumlarınızı duyurmada etkili mi?

-YouTube kesinlikle bu alanda en etkili sosyal mecra. Oluşan kitlemin yarısından fazlası beni buradan keşfeden insanlardır. Fakat bazı kesimler benim sadece “cover” yapan biri olduğumu düşünüyorlardı. Kesinlikle bana ait şarkıları Youtube kanalımda paylaşmıyorum. Zamanı geldikçe şarkılarım profesyonel bir şekilde klibiyle birlikte dijital platformlarda yerini alıyor.

Sen’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Sen, yayınlanmadan üç hafta önce sözü ve müziği bana ait  Pencere’nin kayıtlarına başladık. Tüm kayıtlar bitti. Mix, mastering ve klip çekimleri bittikten sonra umarım Temmuz ayına yetiştirip yine tüm dijital platformlarda yerini alacak. Pencere’nin yayınlanma sürecine geçer geçmez, yine sözleri Cem Arslan’a, müziği bana ait Dört Duvar isimli şarkımızın kayıtlarına başlayacağız.

Ozan Denli’ye bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Sen”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.