Röportajlar

Bağımsız Sahne #111: İlk teklisi “Kayboldum”u dinleyicilerle buluşturan Talha Akdoğan ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin yüz on birinci konuğu müziğin eğitiminden gelen ve zaman içinde sahne sanatlarında da başarılı bir genç sanatçı haline gelen, kendi eseri ilk teklisi “Kayboldum”u dinleyicilerle buluşturan Talha Akdoğan oldu. Akdoğan ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Kayboldum”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-Aslında müzik yolculuğuma küçük bir çocukken başladım. Ailemde müzikle uğraşan biri yoktu. Fakat İç Anadolu’da büyüyen birisi olarak bu yörenin müziğini dinleyerek ve söyleyerek büyüdüm. Yani şu anki müziğe dair ilgimin ve alakamın kökleri çocukluğumda dinlediğim ve söylediğim türkülere dayanıyor. Çeşitli yarışmalar, koro deneyimleri, okul konserleri ve özel konserler, sokak müziği gibi müzik anlamında şimdiye kadarki yaptığım işler hem müzik anlayışım hem de hayattaki yolculuğum adına bana büyük katkılar sağladı. Bu işle uğraşan, bunu hayat tarzı olarak gören ve müziğe hayatında büyük bir yer ayıran insanlar beni anlayacaklardır ki bir süre sonra bunu iş, uğraş ya da hobi olarak görmeyi bırakıp hayatınızın ana aktörü, sizinle büyüyüp gelişen bir parçanız olarak görmeye başlıyorsunuz. Bu zamana gelene kadar çok değişik müzik tarzlarıyla tanıştım. Konservatuvara girene kadar klasik müzikle tam anlamıyla tanışmamıştım. Konservatuvar çok farklı bir mecra. Yeni şeyler öğrenip görmem açısından bana büyük faydalar sağladı. Zamanla oluşacak müzik tarzımda bunun etkilerini göreceğimden ve göreceğimizden hiçbir şüphem yok. Bölümümün ses anlamında bana kattığı yeni teknikler ve tarzlar müziğimin gelişmesinde büyük katkılar sağlıyor ve sağlayacaktır da. Bunca zamandır müziğin içinde olmama rağmen yolun başında gibi hissediyorum. Umarım sürekli böyle hissederim. 

Öte yandan tiyatro ile de ilgileniyorsunuz. Bu alanda ilgilenmeniz nasıl gelişti? Bu alanda olan tecrübelerinizi nasıl özetlersiniz?

-Sahne sanatlarıyla uğraşıyorum ve sanat kesinlikle tekdüze bir şey değil. Her alanından beslenilmesi gerektiğini düşündüm hep. İşimiz dışardan sadece şarkı söylemek gibi gözükebiliyor bazen. Ama neredeyse her türlü sanatı içeren bir iş yapıyoruz. Tiyatro da bunların en başında geliyor diyebilirim. Şarkıcılığımın yanı sıra geliştirmem gereken bir yön olduğunu fark ettiğimden beri bu alanda da çeşitli işler yapmaya çalıştım ve devam da ediyorum. Hayat anlamında, kişisel gelişim anlamında ve insanın kendi yolculuğuyla da epey bağdaştırdığım bir şey oldu tiyatro. Sahnede olmak, hayatın içinde fark edemediği şeyleri fark ettiriyor insana. Öncelikle sanatın her alanında olduğu gibi sevmeden, ilgi duyamadan ve gelişmeye açık olmadan ilerletebileceğiniz bir şey değil kesinlikle. Kendinizi aşmaya ve öğrenmeye açık olmanız bu iş için çok önemli. Zor süreçler yaşayabileceğiniz ve kendinizle alakalı sevmediğiniz yanlarınızı keşfedebileceğiniz bir alan. Eğer ki bu durumlara varsanız başından sonuna uğraşması en keyifli şeylerden biri. 

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? “Kayboldum”un oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemeyi birlikte üstlendiğiniz Anıl Kaba ile yollarınız nasıl kesişti?

-Kendi müziğimi yapmak, kendim üretmek ve bunu insanlarla paylaşmak en büyük hayallerimden birisiydi. Hep aklımda olan şeyin zamanının geldiğini içten içe hissediyordum. “Kayboldum” bir kayboluşlar hikayesiydi ve zamanla yazıldı. Şarkıda bahsettiğim durumlar insanın hayatının her alanında, günlük defalarca kez yaşadığı durumlar aslında. Bunların hepsinin bir birikimi ve isyanıydı diye düşünüyorum. Şarkıyı yazıp besteledikten sonra ilk kez kayıt alacaktım ve bu işi bilen bir mentora ihtiyacım vardı. Anıl’la da yollarımız bu isteğimden sonra kesişti. Ortak bir arkadaşımız sayesinde bir araya geldik ve onun kayıt ve müzik bilgisiyle birlikte şarkı daha da güzel bir hale dönüştü. Çok teşekkür ediyorum ona bu anlamda bana yardımcı olduğu için. Cidden işini hakkıyla yapan bir insan Anıl Kaba. İşini sevdiğini, kendinden bir şeyler katmak istediğini ve güzel bir iş çıkartmak istediğini süreç içinde çok daha iyi anladım. Şarkıya ben kadar sahip çıktı ve onu güzel bir hale getirmek için cidden uğraştı. 

Kayboldum ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-“Kayboldum” ilk teklimdi. İlk tam halini gördüğüm şarkım oldu. Benim için yeri cidden ayrı o anlamda. Dinleyicilerin güzel tepkilerini, yapıcı eleştirilerini, duygu ve düşüncelerini duydukça benim için daha da güzel bir yere kavuştu. Genel anlamda dinleyenlerin ağzına takıldığı izlenimim oldu ki bu benim için çok güzel ve tarifi olmayan bir duygu. Teşekkür ederim herkese güzel dönüşleri için. 

Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Bu durum size müziğiniz hakkında yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu?

-Kesinlikle sağlıyor. Burası yaratıcılık sınırının olmadığı bir alan. Her türlü bilgimi, birikimimi, hislerimi olabildiğince açık bir şekilde kullanabiliyor olmak beni çok mutlu ediyor.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Hayattaki denge aslında benim müziğim. Bunu sağlamaya çalışmak. Bazen de sağlayamamak. 

Kayboldum’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Kesinlikle… Bu daha bir başlangıç. Dediğim gibi yolun daha çok başındayım diye düşünüyorum. Umarım hep böyle düşünürüm…

Talha Akdoğan’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Kayboldum”u tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.