Röportajlar

Bağımsız Sahne #13 : Yeni teklisi “Yan”ı dinleyicilerle buluşturan Emre Çakmakoğlu ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin on üçüncü konuğu, dinleyicilerin RasT grubuyla tanıdığı ve 2020 içinde art arda üç tekli “Yarım Hikaye” “Durmuyor Zaman” ve “Yan”ı yayınlayan müzisyen Emre Çakmakoğlu. Çakmakoğlu ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklilerini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle, Yarım Hikaye’ye kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda RasT grubuna dahil oluşunuz nasıl gelişti ve sizin için nasıl bir tecrübe oldu?

-Müziğe pek çok müzisyen gibi cafe ve bar sahnelerinde başladım. Belirli aralıklarla Bodrum’da, İzmir ve çevresinde müzik yaptım. Ama beni asıl mutlu eden her zaman şarkı yazarlığıydı. Albüm hedefli bir beste grubu olan RasT’tan gelen teklifle gruba dahil oldum. Metafor’dan tanınan ve geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Ufuk Dinç gibi çok değerli müzisyenlerin katkısı ile  eli yüzü düzgün kayıtlar aldık. Aslında hedefe varmaya oldukça yakınken grup olmanın bilinen zorlukları ile proje sonlandı. RasT’tan bana, yazdığım şarkıların ilk kez kaydedilip ortaya bir iş çıkarmak gibi bir ilk adım tecrübesi kaldı. Grup dağıldıktan kısa bir süre sonra aktif müzik çalışmalarına uzunca bir ara vermiş oldum.

Profesyonel bir tekli çıkartmaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda Yarım Hikaye’nin oluşum süreci nasıl gelişti, nasıl geri dönüşler aldınız?

-Yazdığım şarkıları değerlendirme fikri hiç kaybolmasa da artık müzik yapmadığım bir dönemde, yıllar sonra yazdığım ilk şarkıydı Yarım Hikaye. Arkasından başka şarkılar da yazınca, müzikten asla kopamadığım gerçeği ile yüzleştim. Daha önce yazdıklarımı da, bu yeni şarkıları da yayımlamaya kesin olarak karar verdim. Bu noktada Doğu Yücel’in, sanat üreten insanlar için oyalanmayı bir kenara bırakıp işe koyulmaları adına ilham verici bir röportajının da etkisi olduğunu belirtmeliyim. Ben şarkılarıma dair doğru adım atabilme kaygısı ile yıllarca oyalanmıştım aslında. Doğu Yücel özetle “Başlayın işte” diyordu, başlamaya karar verdim. Aynı süreçte, şu anda Ezginin Günlüğü’nde solist olarak yer alan sevgili Mahmut Çınar’la tanışma şansım oldu. Onun da deneyim ve birikimlerini sakınmadan paylaşması sayesinde atacağım adımları planlayabildim. 2020’ye “Yarım Hikaye”yi paylaşmış olarak girdim. Bir ilk iş olarak oldukça tatmin edici geri dönüşler aldım, alıyorum.

Durmuyor Zaman ve en son Yan’ı bir yıl içinde yayınladınız ve teklilerinizle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız? 

-Durmuyor Zaman’ı yayımladıktan bir gün sonra pandemi önlemleri kapsamında evlere kapandık ve bu gündem içerisinde ilk anda çok sağlıklı dönüşler alabildiğimi söyleyemem. Hepimiz için kaygı verici bir dönemin ilk günlerine denk geldi şarkı. TNK ve Yasak Helva’dan Onur Ertem’le çalışma şansı da yakaladığım, özendiğim bir iş oldu Durmuyor Zaman.

Yan ise, evde kaldığımız ilk haftalarda, eski defterleri karıştırırken sözlerini bulduğumda hatırladığım eski bir şarkım. Başka bir şarkının kaydına başlamışken, Yan’ı öne almaya karar verdim ve sil baştan kayda girdik.

Ne mutlu ki, hemen hepsi için de güzel tepkiler alıyorum. Eskiden beri sevdikleri şarkıların tadı olduğunu söylüyor insanlar. Bir genel hüzün tespiti de çoğunlukla aldığım yorumlardan…

Üç teklide birlikte çalıştığınız Cüneyt Aykulteli ile yollarınız nasıl kesişti?

-Cüneyt, eskiden beri ayağımızın alışık olduğu, İzmir’in köklü stüdyolarından biri olan Stüdyo Negatif’in sahibi. Yarım Hikaye için kolları sıvadığımda gidip, yapmak istediğim kayıttan söz ettim. Cüneyt, hem kayıt konusunda hem de sahnede yıllara dayanan tecrübeye sahip bir müzisyen olduğu için beni iyi anladı. Onunla çalıştığım için mutluyum.

Bütün teklilerinizde düzenlemenizi kendiniz üstleniyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi yoksa ilerleyen zamanlarda düzenleme için bir başka müzisyenle de çalışmayı düşünüyor musunuz?

-Şarkıları ben yazdığım için hem şarkının trafiğine hem de düzenlemenin diğer unsurlarına dair bir çerçeve ile stüdyoya girmiş oluyorum. Aslında bu konuda oldukça açık ve esneğim. Kayıt aşamasındayken de Cüneyt Aykulteli ile birlikte düzenlemeye dair değişiklikler yaptığımız oluyor.

Bütün teklilerinizi bağımsız olarak yayınladınız. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu?

-Bağımsız çalışmanın bir özgürlük sağladığı muhakkak. Bu özgürlüğün bir takım sorumlulukları ve zorlukları olduğunu da belirtmeliyim. 

Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki farkı nedir?

-Bu fark, bir müzik firması ile hangi şartlarda anlaştığınıza göre değişecektir. Firmanın sizi yıllara varan şekilde bağlayıp karşılığında pek bir şey vermemesi ya da sizi kısıtlaması söz konusu ise bu oldukça tatsız ve bağımsız olmayı öne geçirecek bir karşılaştırma olur. Müzik firmalarının dijital mecralarda algoritmalara uygun hareket üstünlüğüne sahip olduğu, kullanırsa eğer tanıtım kapasitesinin oldukça güçlü olduğu da bir gerçek. Müzisyen veya eserinde potansiyel görülmesi durumunda menajerlik, klip desteği gibi durumlar da devreye girebilir belki. Ben müzisyenlere, iki yoldan birinin mutlak doğru gibi sunulmasını yanlış buluyorum. Herkes kendisi için doğru olanı, öncelediklerine göre araştırıp bulmalı ve karar vermeli. Benim için ilk adımın bağımsız olması doğruydu ve bu kararımdan dolayı da mutluyum.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Müzik türleri artık çok iç içe ama şimdilik benim müziğim için Pop Rock, öne çıkabilir bir başlık olabilir sanırım.

Yan’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

Yakında duyuracağım güzel gelişmeler var. Onların dışında yeni ve eski şarkılarımı kaydetmeyi, paylaşmayı sürdüreceğim. Bunun uzun soluklu bir yol olduğu düşüncesindeyim. Elbette şarkılarımın daha çok dinleyiciye ulaşmasını isterim. İyi şarkılar yazmak ve iyi şekilde kaydedebilmek bir öncelikli arzum. Canlı performanslara başlamak da planlarım dahilinde…

Emre Çakmakoğlu’na bu güzel röportaj için teşekkür ederim. “Yan”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.