Bağımsız Sahne köşesinin yüz kırkıncı konuğu, müziğe zaman içinde gelişen tutkusuyla gruplar kuran ve ilerleyen zamanda kendi şarkılarını yapmaya başlayan, 2024’ün son haftasında kendi eseri ilk teklisi “KARADÜZEN”i dinleyicilerle buluşturan SAYIDO oldu. SAYIDO (Seyit Culum) ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “KARADÜZEN”e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-Müziğe 9 yaşındayken evime gitarın gelmesiyle başladım. O gitarı bir süre sonra kırdım. Tuhaf bir şekilde müziği sevmeyen birisiydim. Yıllar sonra öğreniyorum ki “Mizofoni” denilen bir bir duygu yaşıyormuşum tabii. O derece ki ilkokulda salı günü ilk ders müzik olduğu için sabah okula bilerek geç kalırdım. Ders bitince girerdim. Ama müzik öğretmenim meraklı ve yetenekli birisi olduğumu düşündüğü için beni hep korolara ve marş okumalarına davet ederdi. Yıllar içinde kendim de müziğe olan sempatimi fark ettim ve lise ilk sınıfta müdürümüz her öğrencinin enstrüman çalması veya resim çizmesi gerektiğini söylerdi. Güzel sanatlarda müzik bana daha yakın geldiği için o dersi seçtim ve 2 haftada zorlayarak ritimle gitar çalmaya başladım. Sonra o gün bugündür bırakmadım elimden! (gülüyor) İlk işimden aldığım maaşımla bayram harçlıklarımı birleştirerek ilk amfi ve elektro gitarımı almıştım. İlk denemle şarkılarımı yazıyordum, ardından İstanbul’daki ilk gittiğim rock barın yolunu tuttum. Orada tanıştığım rocker arkadaşlara gitar eğitimi almak istediğimi söyledim. Onlar da beni Hakan abi diye biri ile tanıştıracağını söyledi. Birkaç gün sonra tanıştık. Kurtuluş’taki stüdyodan bozma 200 m2 çatı katı dairesinde yüzlerce öğrenci yetiştiren bir mahalle abisi bana da müzikle beraber bu sanatın felsefesini, rock tarihini ve diğer tüm tarzlarıyla beraber daha derin ve disiplinli bir eğitim verdi. Ardından 16 yaşındayken Hakan abiye bir müzik grubu kurmak istediğimi ve sahne almak istediğimi söyledim, o da bana evdeki en iyi çalan arkadaşları davet ederek o gece beraber Lucky Thirteen adlı grubu kurduk ve sahne yolculuğum da böylece başlamış oldu. 2-3 sene kadar heavy metal, hard rock ve çeşitli alt tarzlarını çalan bir cover grubu haline geldik. Taksim ve Kadıköy’deki çoğu sahnede sürekli olarak çalmaya başladık. Fakat ben artık müziğe girme motivasyonumla şarkı yazmak, kaydetmek ve yayınlayarak kendi şarkılarımı söylemek istediğime karar vererek grubumla görüşerek solistliği bıraktım. 2019 yılının son ayları idi. Ardından pandemi süreciyle beraber bir süre sektöre ara vermiştim. Clubhouse uygulamasıyla beraber oradaki Türkiye’de ilk Müzik Kulübü’nü kurdum. Çoğu müzisyen ile tanıştım ve şarkılarımı demolarını onlarla kaydettik. Fakat içime tarzım, soundum ve rengim sinmiyordu. Yayınlayıp sildiklerim bile olmuştu. O yüzden söz ve beste yeteneğimi geliştirmeye karar verip birkaç yıl kendimi eğittim.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “KARADÜZEN”in oluşum süreci nasıl gelişti?
-Sektörde malum artık albümlerin az tüketildiği her şeyin dijitale taşındığı bir çağa geçiyorduk. Piyasada teknoloji ve zaman değiştikçe o alışkanlıkların değiştiğini çok rahat görebiliyorsunuz. İlk olarak rock kültüründeki albümcülük mentali sebebiyle ben de albüm dolduracak kadar şarkı yazmıştım, fakat bunun yeni dünya düzeninde çok da verimli olmadığını düşündüm. O yüzden tekli formatında yayınlamaya karar verip tekli bir şarkı yazmak istedim. O zaman artık konumum Kadıköy’deydi. Moda’da birkaç yıl yaşayıp aileme dönerken açıkçası üzgündüm. Hatta dolmuşta bir gün not defterime “Neydi seni bu kadar üzen?” diye yazdığım günü hatırlıyorum. Ardından onu geliştirdim ve KARADÜZEN’in verse kısmı çıkmış oldu. Sonra ardından şarkıları derleyip toparladım ve KARADÜZEN sözleri ve anlamı sebebiyle onunla teklilerime başlamaya karar verdim.

Düzenlemeyi üstlenen Berk Ocal ile yollarınız nasıl kesişti?
-Aslında network olarak tanışıp iş yaptığım insanlarda ne sonudumu ve kendi müzikal kimliğimi bulabildim açıkçası. Bu yüzden sağlam girmek adına Google’dan stüdyo bakmaya başladım ve araştırarak Cihat ile tanıştım. Sağlam ekipmanları olan bir arkadaştı ve hızlı iş gören birine benziyordu. Stüdyolarını ziyaret edip KARADÜZEN’i çaldım. Çok beğendiler ve beste kanalını Berko denilen adama (Berk Öcal) gönderdiler. Sonra bir haftada altyapı geldi. Güzel görünüyordu ama benim müzikal kimliği tam yansıtmıyordu. O yüzden epey bir revize ve kayıt sürecinden sonra nihai formata ulaştırmayı başardık ve gerçekten kaç kere dinlediğimi hatırlamıyorum ama “Sonunda o cevher çıkmıştı” diye hissettim!
KARADÜZEN ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Çok çeşitli ve güzeldi. Ekipten dostların yardımıyla bir lansman partisi düzenledik, gelenler arasında şarkı içeriği “Çok melankolik ama sürükleyici” “dark disco ama pop” “Nakaratta taburcu sevmiyorum” “Bu şarkı zamanında patlar” gibi yorumların yanı sıra ilk intibaha dikkat ettim. İlk reaksiyon gayet memnuniyetle dönünce sevindirdi tabi. Özellikle annem “Her dinlediğimde farklı anlamlanan bir şarkı” diye bir yorum yaptı. Aslında sanatsal mentalitemi açıklamış oldu, bunun kıvancı tarifsiz. İlk ay YouTube’da 1000 aboneyi geçtik. Şarkıda 50 bin görüntülenmeyi aşmış durumda. Birkaç mecra röportaj yapmak istedi. Ardından müzik yarışmalarına ve etkinliklerine davet edenler oldu.

Öte yandan müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmak size müziğinizi sunmak adına özgür bir alan sağlıyor mu?
-Evet sağlıyor. Ama artısı olduğu gibi eksileri de mevcut. Her şeyiyle siz ilgilenmek zorundasınız. Teknik konular, editörlük vs. bir yerden sonra işin içinden çıkılmaz bir hal alabilir. O yüzden size destek sunacak outsource bir editör ile çalışmakta eforu azaltmak adına delege etmekte fayda var. Yoksa o özgür alan, esir alana dönebilir.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Şarkıyı yapay zekaya dinletip bunu sormuştum: “SAYIDO, KARADÜZEN teklisinde hem estetik kaygıları hem de hikâye anlatıcılığını ön planda tutuyor. Müzik onun için sadece bir ses ya da melodi değil; dinleyicilerle duygu dolu bir bağlantı kurmanın en anlamlı yollarından biri. Sayido, alternatif ve indie electronica karışımı eserler yaratıyor. Şarkılarında 80’li yılların bağımsız baladlarının nostaljik tınılarını elektronik müzikle harmanlıyor, dinleyicilere benzersiz bir ufuk sunuyor.” Sayido, bugüne kadar koleksiyonunu yaptığı binlerce albümü kendi tercih ettiği tarzlar özelinde (Alternative pop, synthwave, hip-hop, smooth jazz, rock, heavy pop) gibi çok yönlü tarzların motiflerini harmanlayarak renklerine bağladı. Lo-fi anime görsellerinden ve soundtracklerinden büyük ilham aldım. Tüm dünyanın kolektif hafızasına hitap edecek şekilde; sample arşivlerinden kendi bestelerine, kendi bestelerinde ise insan kavramına örnek olacak nitelikte yazmaya gayret ediyor. Sözleri daha çok saflık, bireysel ifadeyle harmanlanmış motivasyon konuşması tadında yansıyor.” diyince şaşırarak “Şu an için yeterli bir tasvir.” dedim!
KARADÜZEN’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Kesinlikle. Devam teklisi olarak “keskin” bir şeyler gelecek sonra yıllardır demlenen şarkım, ismi şu an saklı, o gelecek.
Ona baharda yeni bir lansman yapmayı düşünüyorum. Hatta bu röportaja özel ilk söyleyeyim: o şarkıyı 24. Roxy Müzik yarışmasında katılacağımız şarkılar arasına ekleyeceğiz. Kazanırsam Mayıs civarında kliplerle beraber yayın sürecine kazanamazsak da daha erken bir tarihte yayınlanır kim bilir! Keyifli yolculuklar..
SAYIDO’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “KARADÜZEN”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle