Bağımsız Sahne köşesinin yirmi birinci konuğu, müziğin eğitiminden gelen ve bu bağlamda halen müzik öğretmenliğine devam eden, kendi eseri olan ilk teklisi “Sen”i geçtiğimiz günlerde dinleyicilerle buluşturan Beria Bardakçı… Bardakçı ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle Sen’e kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bununla birlikte konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
-İlk üniversitemi, maalesef ailem müzik eğitimi almama müsade etmediği için İktisat Fakültesi’nin bir bölümünde bitirdim. O yıllarda oluşturduğumuz müzik grubunun solisti olarak bahar şenliklerinde ve düzenlediğimiz konserlerde sahne aldım. Aynı zamanda da bağımsız olarak yakın bir arkadaşımın şiir dinletilerinde solistlik yaptım. Gitarist arkadaşım Özgür Şimşek ve ben, arkadaşımız Olcay Özben’in bazı şiirlerini de besteledik. Kendimi bildim bileli müziksiz kalamayan, uygun her ortamda şarkı söyleyen, tuhaf sesler çıkaran, elime annemin fön tarağını alıp Sezen Aksu şarkılarına playback yapan bir çocuktum. İlk beste denemelerime lise çağımda başladım. O yıllarda Sezen Aksu’nun vokalisti olmayı hayal ediyordum. Yazlık sitemizin bir yaz gecesi etkinliğinde bir şarkı söylemiştim ve Hülya Şenkul’dan bir albüm teklifi almıştım, ancak henüz 17 yaşımda olduğum için ailemin müsade etmeyeceğini düşünerek bu teklifi reddettim. Maalesef bu şekilde gelen önemli birkaç teklifi daha reddettim. İlk üniversite mezuniyetimden sonra müzik okumaya karar verdim ancak bulunduğum yaşta konservatuvara girmek mümkün olmadığından Eğitim Fakültesi’nin müzik bölümünü kazanmayı hedefledim ve Uludağ Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Müzik Eğitimi Anabilim Dalı’nı kazandım. Elbette bu eğitim müziksel vizyonumun daha fazla gelişmesini, dönüşmesini sağladı. Eğitimim sürecinde aldığım enstrüman, şan, işitme, armoni, koro.. vb derslerimizin bana pek çok açıdan çok olumlu katkıları oldu.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve Sen’in oluşum süreci nasıl gelişti?
-Müzik bölümünde okuduğum yıllarda Bursa’da çeşitli sahnelerde jazz solistliği yaptım. Jazz, dinlemeyi ve söylemeyi çok sevdiğim bir müzik türü. Ancak hem kişisel hayatımdaki iniş çıkışlar, hem de sahne almanın bir takım zorlukları sebebi ile sahne almayı bıraktım ve müzik öğretmenliği yapmaya karar verdim. Tabi bunun benim için bir de manevi yanı vardı, bu şekilde toplumsal bir fayda da yaratmak istiyordum. 8 seneyi aşkın bir süredir müzik öğretmenliği yapmaya devam ettiğim bu süreçte kendi şarkılarımı üretmeye yeniden başladım. Hem beni daha öncesinde sahnede dinleyen arkadaş çevremin, hem ailemin, hem de öğrencilerimin yoğun isteği ile şarkılarımdan birini seçerek yayınlamaya karar verdim. Aslında “Sen” yapmayı planladığım ilk şarkım olduğu için henüz tek. Şu ara bir diğer şarkımın düzenleme aşamasındayız müzisyen arkadaşlarımla. Sen’in oluşum süreci şöyle gerçekleşti; duygusal olarak çok yoğunlukta olduğum bir gün birdenbire şarkının nakarat bölümünü tamamen söylemeye başladım. Tabi ilk anda çok şaşırdım çünkü sözleri ile birlikte geldi şarkı bana. Hemen ses kaydı aldım tabi unutmamak için! (gülüyor)
Düzenlemenizi üstlenen Enis Karakoç ile yollarınız nasıl kesişti?
-Aslında biz Enis’le öğrencilik dönemimde solistlik yaptığım yıllardan tanışıyoruz. Bir dönem grubumuzun gitaristiydi ve gerçekten değerli bir müzisyendir. Şarkımın düzenlenmesi için bambaşka isimlerle çalışmayı düşünürken ve tam süreci başlatacakken pandemi süreci başladı ve yasakların başladığı süreçte Enis’in düzenlediği bir şarkı ile sosyal bir platformda karşılaştım, dinledim, çok hoşuma gitti ve beraber çalışmak için teklifte bulundum… O da kabul etti sağ olsun.
Sen ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Kısa bir zaman önce paylaşılmış olsa da şu ana dek gayet güzel dönüşler oluyor.
Bununla birlikte Sen’i bağımsız olarak yayınladınız. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu?
-Açıkçası bağımsız yayınlanması daha çok menajerimin yönlendirmesi doğrultusunda gerçekleşti. Elbette bu da bağımsız bir alan sağladı.
Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?
-Günümüz şartlarında pek çok müzisyen çalışmalarını sosyal platformlar üzerinden paylaşarak daha geniş kitlelere ulaşabiliyor. Eğer eksisini değerlendirirsek bir plak firmasına bağlı bulunduğunuzda sizi sınırlayan durumlar oluşabiliyor. Artılarını değerlendirirsek, güçlü bir plak firması belli bir kalite standardını benimsediği için kaliteli prodüksiyon imkanları sunabiliyor.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Kendi müziğimi duygusal, düşünsel birikimlerimden ortaya çıkan müzik olarak tanımlayabilirim sanırım.
Sen’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Evet şu an “Yangın Yeri” isimli şarkımın üzerine çalışıyoruz.
Beria Bardakçı’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Sen”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle