Röportajlar

Bağımsız Sahne #40 : İlk teklisi “Elveda”yı dinleyicilerle buluşturan Bahar Koca ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin kırkıncı konuğu, eğitimi doğrultusunda farklı bir alanda; sınıf öğretmenliği alanında olsa da, içindeki müzik tutkusuyla çalışmalar yapmaya başlayan; ilk albümü olarak tasarladığı “Kara / Siyah”tan ilk teklisi “Elveda”yı dinleyicilerle buluşturan Bahar Koca… Koca ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Elveda’ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve Elveda’nın oluşum süreci nasıl gelişti? Eser sahibi ve düzenlemenizi üstlenen Niyazi Bulut ile yollarınız nasıl kesişti?

-Müziğe çocukluğumdan beri büyük bir aşk ve ilgiyle yaklaşıp uygulamada her zaman çekinceleri olan biriydim. Şimdiye kadar olan okul hayatımda müzik faaliyetlerine katılırken bile çekinir ve yapamayacağımdan korkardım. Ailem müziğe ilgiliydi hatta babam ve annemin sesleri çok güzeldir. Fakat müzik yapan birisi olmadı etrafımda. Dolayısıyla içimdeki müzik aşkıyla ne yapacağını bilmeyen bir çocuk olarak kalmıştım son birkaç yıla kadar. Sanata olan ilgim dolayısıyla da üniversite yıllarımda tiyatroya yöneldim uzunca bir süre, ama bu dalda da kendimi bulamadığımı hissedip bıraktım. Müziğe başlarken henüz yolun çok başında olduğum için böyle hayaller kursam bile hiçbir girişimde bulunmamıştım. Sevdiğim sanatçıların şarkılarını coverlayıp amatör video klipler çektiğim dönemler de oldu ama hiçbiri ciddi işler değildi. 15-16 yaşımdan beri faal olarak şiir yazıyorum ve sürekli bu şiirlerin şarkılara dönüşme ihtimalini düşünüp kendi kendimi mutlu ederdim. En sonunda kısmet Niyazi Bulut’un güzel ruhuyla ve aşkıyla yazıp bestelediği şarkıları seslendirmekmiş. Pandemi öncesinde Niyazi bana projesinden bahsetti ve beraber çalışabileceğimize gönülden inanıp şarkılarımızın demo kayıtlarını almaya başladık. Böylece albüm projemizin adımları atılmış oldu, çevremde donanımı ve fikirleriyle her zaman bana destek olmuş ve her zaman da sevip sayacağım canım dostum Niyazi Bulut’la birlikte müzik yapmaya karar verdik ve içinde “Elveda” parçasının da yer aldığı “Kara / Siyah” isimli 10 parçalık bir albüm kaydettik. Niyazi, albümü kaydettiğimiz Studio Blue Sound’un sahibi ve aynı zamanda iyi ki tanımışım dediğim çok değerli bir arkadaşım. Okulum dolayısıyla Ankara’dan Trabzon’a geldiğimde, burada henüz çok arkadaş çevrem yoktu. Ortak arkadaşımız olan ve aynı zamanda albümün kapak resmini tasarlayan Şeyma Öz’ün vasıtasıyla tanışmış olduk Niyazi’yle. Stüdyosunda çok vakit geçirdim, çok fazla iyiliğini ve desteğini gördüm, sonucunda güzel işler yapmaya karar verdik. İnsanın hayatının yönünü değiştiren bazı dönüm noktaları vardır. Benimki de Niyazi Bulut’un stüdyosuna adım attığım gündü sanırım. 

Elveda ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-İnsanların beklentilerinin ve alışkanlıklarının üzerinde bir çalışma yapacağımıza inanarak yola çıktık. Müziğin teknolojik ve yüksek maliyetli imkânlar dahilinde yapılmasının “zorunlu” olmadığına inanarak, hissederek yazdığımız yaşanmışlıklarımıza, yine hissederek notalar ve armoniler kattık. Sanırım bu yüzden herkesin içinde bir yerlere dokunmuş olacağız ki, geri dönüşler çok güzel oldu. Dinleyicilerin ve tanıyıp tanımadığımız herkesin geri bildirimleri çok güzel ve destek vericiydi.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Kendi müziğimizin tanımını yapmak bize artılardan çok eksiler getirir diye düşünüyorum. Ya da şöyle söyleyelim, tanımlamalar sınırlamalar demektir aynı zamanda. Büyüyorum ve büyüdükçe çoğu konuda duvarlarımı yıkıyor veya duvarlar örüyorum. Müziğim için de bu geçerli. Bu sebeple şarkılarımızı başlıklar altında yapmıyoruz. Dinleyicilerimiz istediği kategoriye sokabilir, istediği duyguda dinleyebilir. 

Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Bu bağlamda bu durum size özgür bir alan sağlıyor mu?

-Elbette büyük bir özgürlük ve beraberinde de büyük bir risk. Müzik sektörleşmiş bir piyasa iken; çok izlenmek, çok beğenilmek, çok tanınmak gibi popüler saplantı ve algı yönetimine kapılırsanız, yaptığınız ve ileride yapacaklarınız sanat olmaktan çıkabiliyor. Bu yüzden yolun başında önce kendimizi ortaya koyup, tanıtıp yola devam etmek istedik. Bu sebeple özgür çalışabilme alanını seçtik.

Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmanın sizce bir müzik firması aracılığıyla buluşturmak arasındaki fark nedir? Artıları, eksileri nelerdir?

-Dünyada ve ülkemizde birçok sektörde olduğu gibi, birilerinin ‘liderlik’, ‘bilinirlik’ ve ‘kuralcılık’ları var. Müziğimize ve şarkılarımıza, sadece şöhret veya maddiyat perspektifinden bakmadığımız için ‘müzik’ sanatına da ‘sektör’ olarak bakmıyoruz. Müzik piyasasının gerçeklerini gözardı etmeden ama kendi hayalimizi de bir kalıba sokmadan bağımsız çalışmayı tercih ettik. Günümüz konjonktörü de dijital platformlar aracılığı ile bunu  kolaylaştırdı ve imkânlı hale getirdi. Bireysel çalışmanın bir çok olumlu yönü varken, eğer hayalleriniz kısa sürede çok emek vermeden bir başarı sağlamak ise bu özgürlüğünüz piyasa şartlarında dezavantaja dönüşür. Ama eğer yaptığınıza inanıp sabrederseniz ve en önemlisi üretmeye devam ederseniz işte o zaman müziğiniz aslında tek gerçek ‘muhattabı’ olan ‘dinleyici’ ile buluşmuş olur. Yapımcı şirketler size kısa sürede daha hızlı ve kazançlı yollar açabilir. Sürdürecekleri PR çalışmaları ve yatırımları ile sizi çok iyi destekleyebilir. Ancak bizim bakış açımıza göre; müziğimizi yaparken bir şirketin çalışanı gibi kalıplara sıkıştırılıp üretmek yerine, bağımsız ve özgür alanlarda yapabildiğimizin en iyisini yapmaktır. Çünkü son kararı ve tercihi her zaman dinleyici yapacaktır. Özetle; bizim sözlerimiz, bizim his ve ezgilerimiz, dolayısı ile bizim müziğimiz. Bu cümleyi kurduğunuz an zaten bireysel özgürlüğünüze kavuşuyorsunuz.

Bununla birlikte çeşitli şarkıları yorumlayıp YouTube hesabınızda paylaşıyorsunuz. Bu tarz çalışmaları yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve sizce YouTube, yorumlarınızı duyurmada etkili mi?

-Müziğe ciddi anlamda emek vermeye başladığım zamanlarda bir YouTube kanalı açma fikri çok cazip geldi ve orada müziğimle ilgili paylaşım yapmak için düzenli olarak içerik üretmeye başladım. Önce kayıt alıp daha sonra amatör video klipler çekip yayınladım fakat bu yolun çok da faydalı olduğunu söyleyemem. Yayınladığım içerikler çok emek içermesine rağmen az izlenme ve yorumla kalıyordu. Dolayısıyla şu sıralar kanalıma müzik anlamında bir yükleme yapmıyorum. İlerleyen süreçte Instagram’ın yanı sıra YouTube’da da insanlara ulaşmak ve kitle edinmek adına paylaşımlar yapabilirim. 

Elveda’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Müziğin içinde olmak ve üretmek, bana insani olarak başka bir alanda kazanamayacağım deneyimleri sunuyor. Dünyada kalıcı izler bırakmanın çoğunlukla müzikle olabileceğini düşünüyorum. Bunun yanında özellikle içinde bulunduğumuz bu süreçte üretmek ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak çok önemli. Pandemiden dolayı susturulmak istenen müziğimiz ve müzisyenlerimiz susmamalı. Tam tersine elimizden geldiğince sanatla varolmaya çalışmalıyız. Bu anlamda biz de tek atımlık kurşun kafasında değiliz. Elveda zaten bir bütünün parçası. “Kara/Siyah” albümümüzün içindeki parçaları aralıklı olarak yayınlayacağız. 

Bahar Koca’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Elveda”yı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.

Emre Siyahoğlu

Her şey müzikle başladıysa da bir yandan sinema meraklısıydı, bir ara edebiyata yöneldi, sonra yine müziğe döndü ve şimdi her üç alanda da yazılarını Bi'Kuble'de paylaşıyor.

Yorum Ekle

Yorum Yap