Röportajlar

Bağımsız Sahne #96: İlk teklisi “Eylül Zeytini”ni dinleyicilerle buluşturan Ezgi Helvacılar ile bir röportaj…

Bağımsız Sahne köşesinin doksan altıncı konuğu, üniversite eğitimi anlamında gazetecilik ilerlese de çocuk yaştan beri müzik tutkusunu ihmal etmeyen, bu doğrutuda bir dönem konservatuvarda şan ve solfej eğitimi de alan, geçtiğimiz haftalarda kendi eseri alternatif tınılı ilk teklisi “Eylül Zeytini”ni dinleyicilerle buluşturan Ezgi Helvacılar oldu. Helvacılar ile Bi’Kuble için müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Eylül Zeytini’ne kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda bir dönem konservatuvarda aldığınız dersler size müziksel anlamda neler kattı?

-Ortaokulda klasik gitar ile müzik eğitimime başladım. Daha sonra lise döneminde İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda müzikal şarkıcılığı üzerine şan ve solfej eğitimi aldım. Konservatuvarda aldığım şan eğitimi özellikle sesin fizyolojisini tanımama ve sesimi doğru kullanabilmeme çok yardımcı oldu. Ses eğitimine devam ederken duygularımı müzikal bağlamda aktarabildiğimi fark ettim ve kendi şarkılarımı yazmaya başladım. Defterim satırlarla dolarken, kendimi müzikal yönde geliştirmeye devam ettim ve 2021 yılında minimal bir ev stüdyosu kurdum. Müzik teknolojileri üzerine kendi kendime yetebilecek kadar kayıt yapmayı öğrendim. Demolar kaydetmeye başladım ve sonrasında şarkılarımı profesyonel olarak kaydetmek için harekete geçtim.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda “Eylül Zeytini”nin oluşum süreci nasıl gelişti?

-Uzun süredir şarkılarımı yayınlama düşüncesi aklımdaydı. Ama hayatta hep adım adım yolda yürümeyi ve o yolda kendimi geliştirdikten sonra ortaya bir şeyler koymayı doğru gören biri oldum. Eylül Zeytini, Ege’nin verdiği huzurla birlikte sevginin saflığına inanan kadının ruh yolculuğunu anlatıyor.

Düzenlemenizi üstlenen Ömercan Özüaydın ile yollarınız nasıl kesişti?

-İkimizin de müzisyen çevresi bir hayli geniş. Küçük yaşlardan beri bu yola emek verirken ister istemez insanlarla tanışıyorsunuz. Ömercan ile uzaktan bir tanışıklığımız vardı ve bir gün bir yerde denk geldik, konuştuk. Müzikal anlamda kafamız uyuştu ve çalışmaya başladık. Bazen benim göremeyebildiğim durumları o daha iyi görebiliyor, bazen de onun göremeyebildiği durumları ben daha iyi görebiliyorum. Müzikal anlamda yapboz parçaları gibi olabilmek çok önemli.

Eylül Zeytini ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Açıkçası tahmin ettiğimden daha fazla sevildi. Genel olarak aldığım geri dönüşlerde, Eylül Zeytini’nin hissiyatını “huzur” olarak tanımladılar. Ege’den, doğadan, aşktan ve hüzünden bir parça buldular. 

Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmak size yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu?

-Evet, kendimi daha özgür hissedebiliyorum çünkü kısıtlanmamak duygularımı tamamen istediğim şekilde yansıtmama yardımcı oluyor. Tabii ki bağımsız müziğin de kendi içinde zorlukları var. Bazı durumları iyi analiz edebilmek gerekiyor.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Sadece şu tarzda şarkı yazabiliyorum demem çok doğru olmaz. Hangi hissiyata bürünmüşsem o an, öyle çıkıverebiliyor. Ama çoğunlukla alternatif ve pop müziğe kendimi yakın hissediyorum. Duygularımı doğal akışta dile getirmeyi severken bazen de şifreli olarak yansıtmayı seviyorum.

Eylül Zeytini’nden sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Tabii ki. Defterim bir hayli şarkılarla dolu. Buradaki en zorlayıcı durum ise hangi şarkının yayınlanacağına karar vermek. Genelde bu noktada aranjörümle bir araya gelip beyin fırtınası yapmayı tercih ediyoruz.

Ezgi Helvacılar’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Eylül Zeytini”ni tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.