Geçtiğimiz Ekim ayının sonlarına doğru ilk solo albümü ‘Nar-ı Sevda’ ile dinleyicilerle buluşan ve özellikle YOL TV‘deki ‘Kelimeden Tınıya‘ programıyla tanıdığımız sanatçı Armağan Uludağ ile Bi’Kuble için, ilk solo albümünü, müziğe bakış açısını ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle Nar-ı Sevda’ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız ve albümün oluşum süreci nasıl gelişti?
-Yıllardır bir müzik sevdalısı olarak pek çok alanda müzikle içli dışlıyım. Çeşitli korolarda, derneklerin sunduğu tiyatral çalışmlarda müzisyen olarak yer aldım. Eşim Hıdır Uludağ‘ın ve benim biriktirdiğimiz eserleri, yaşadığımız ülke olan Avusturya’da, sloven müzisyen Mladen Deliç‘in stüdyosunda yıllar önce, şimdikine kıyasla daha amatörce kayıt yaptığımız bir CD çalışmamız olmuştu. YOL TV‘de hazırlayıp sunduğum ‘Kelimeden Tınıya’ adlı programımda tanıştığım değerli müzisyen ve yönetmen Kutsal Evcimen projesi olan ‘Hayal Perdesi 2’ de yeni bir eserle ben de yer aldım. Zaman geçiyordu ve hayat acımasız bir şekilde sevdiklerimizi elimizden alıyordu. Bu duygu yoğunluğu ile ilk söz yazma denemelerine giriştim. Yarım kalan hayallerimizi gerçekleştirmek için fırsat yaratmak ve elimize geçen fırsatları değerlendirmek gerekiyordu. Şiir okumayı çok seven bir insan olarak, ilk kez kendi kelimelerimi müziğe dökebildiğim anda, albüm yapma fikri kafamda netleşti. Büyümek istemiyorduk mesela.. Oradan oraya koştururken zaman elimizden kayıp gidiyordu. Bir arkadaşımın ‘Kuşlar fakirin penceresine konar, durur camımın önünde menekşe’ diye başlayan dizelerini biraz geliştirip besteleyince kendime güvenmeliyim diyerek koyuldum yola.
Kalan Müzik ile yollarınız nasıl kesişti?
–Kalan Müzik severek takip ettiğim pek çok sanatçının solo albümlerini yapıyordu. Ayrıca yaptıkları kültürel arşiv calışmalarını da ilgi ile takip ediyordum. Madem ki geç de olsa bir albüm yapıyordum, yapacağım bu albümümü Kalan Müzik imzası ile dinleyicisi ile buluşturmaktı dileğim. Proje yönetmenimiz Ahmet Gülümser ve projemizdeki kavalları çalan değerli müzisyen Turgay Güzelcan, Kalan Müzik‘e hazır projemizi sundular ve projemiz kabul edildi.
Ahmet Gülümser ve Serkan Yeşilyurt ile yollarınız nasıl kesişti?
–Nar-ı Sevda albüm yönetmenim Ahmet Gülümser ile tanışmamız YOL TV de yaptığım program vesilesi ile oldu. Önce tek eserlik bir çalışma yaptık. Daha sonra albüm yapma kararı alınca, kendisi İzmir’de yaşayan aranjör, sevgili Serkan Yeşilyurt ile çalıştı.
Albüm ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Albümü dinleyenlerden oldukça iyi tepkiler alıyoruz.
Günümüzde CD olarak yayınlanan albüm sayısı azalırken ve birçok albüm CD şansı bulamadığı ve dijitalde görülen ilgiye orantılı olarak CD basımı yapılan bir dönemde albümünüz CD olarak da dinleyiciyle buluştu. Bu bağlamda albümün CD olarak da dinleyiciyle buluşması sizin mi yoksa firmanızın isteği miydi? Siz bir dinleyici olarak müziği genellikle hangi kanaldan dinliyorsunuz? (CD, Dijital Platform vs.)
-CD’lerin az sayıda alıcı bulduğunu bilsek de hem ben, hem de Kalan Müzik sınırlı sayıda da olsa CD basmaktan yanaydık. Elimde hissedip, dokunabileceğim, sözlerini, emektarlarının isimlerini, fotoğrafları görebileceğim bir albüm büyük önem taşıyor benim için. Elinizde bir arşive dokunur gibisinizdir. Sevdiklerimiz için en güzel hediyedir. Genelde CD olarak dinlemeyi tercih ediyorum.Oturma odamda ve arabamda CD çalar var hala. İnternet üzerinden de müzik dinliyorum ama dediğim gibi bir CD’ye, bir kitaba dokunmak, hissetmek önemli. Dokunamadığım bir şeyin varlığını reddediyor beynim. Ve ben hala eski kasetlerimi saklarım.
Sizce albüm CD olarak mı yoksa dijital platformlara eklenince mi daha çok duyuldu?
–Nar-ı Sevda albümü CD olarak ve dijital platformda, tüm dünyada aynı anda piyasaya çıktı. Dijital platform olmadan olmuyor artık. Düşünün ki, dijital platformdan dinleyip de başka ülkelerde yaşayan, Türkçe müzik dinleyip bana yazan, beğenilerini sunan dinleyicilerim var.
Yine daha önce çalıştığınız müzik gruplarıyla yeni çalışmalarınız olacak mı?
-Çok severek çalıştığım bir grubumuz vardı : Yefira.. Başta Yunanca ve Türkçe olmak üzere, Balkan ülkelerinden şarkılar okuyorduk. Yefira, Yunanca ‘köprü’ demek ve müzik, kültürleri bağlayan bir köprü gibidir. Bazı çalışmalarla Yefira‘daki eski grup arkadaşlarım Stefan Magnes, Arif Kansay ve Abdullah Oğuzhan zaman zaman bir araya geliyoruz. Şu anda sürekli çalıştığım Ersin Naz ve Mehmet Toğaçar isimli iki müzisyen arkadaşım var.
Bu albümden sonra yapmayı düşündüğünüz projeler var mı?
-İçerik olarak daha sanatsal bir albüm yapmaya karar verdiğimizde, albümüzün tanınmasının uzun süre alacağını göze almıştık. Albüm yapmak oldukça ekonomik yükü olan bir iş. O yüzden yeni bir albüm daha yapabilir miyim bilemiyorum ama bu sıralarda 3 tane yeni eser hazırladık. İlk olarak Takvim adlı eserimiz 7 Nisan’dan itibaren dijital ortamdan dinlenebiliyor. Tam da burada ilginç bir anımı eklemek istiyorum. Bir dinleyicim Takvim adlı eseri çok beğendiğini, albümün içinde bu eserin olup olmadığını sordu. Hala albüm dinleyenlerin olduğunu bilmek mutlu ediyor beni. Kürtçe bir eser ve yine Kürtçe bir ninni de pek yakında dijital platformdan erişime sunulacaktır.
Yorum Ekle