Röportajlar

İlk teklisi “Hijo de la Noche”yi dinleyicilerle buluşturan Neshe ile bir röportaj…

Neshe… Sanatsal anlamda genç yaşta hem Türkiye hem de yurtdışında önce eğitimsel sonra da pek çok müzikalde, tiyatro oyunlarında ve orkestrada yer alarak başarısını kanıtlayan Neshe, tüm bu çalışmalardan sonra solo müzik kariyerine başladı ve Romanya’da yazdığı eserini Sony Music Türkiye / Staf World etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu : “Hijo de la Noche”… Özellikle Latin Amerika’da dinleyicilerden büyük ilgi gören tekli, Neshe’nin solo kariyerine güzel bir başlangıç oldu. Neshe (Neşe Ceren Aktay) ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Hijo de la Noche’ye kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda Türkiye’deki konservatuvar eğitiminiz size sanatsal anlamda neler kattı?

 -Aslında buna sadece müzik yolculuğu demek yerine sanat yolculuğu demeyi tercih ederim çünkü küçük yaşlardan beri birçok sanat dalıyla ilgilendim. Bale, dans, müzik, tiyatro birleştiğinde aslında “Neshe” ortaya çıkıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Modern Dans ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal Tiyatro Bölümleri’nden mezun olduktan sonra Barcelona’ya giderek hem eğitimime devam ettim, hem de sahne hayatıma başladım.  Konservatuvarda okumanın ve  bana ve sanatıma kattığı en önemli şeyin ise disiplin olduğunu söyleyebilirim. Avrupa’da ve Amerika’da birçok müzikalde oynadım. Viyana Konservatuvarı Pop Müzik Master programını kazandığım ve müzik hayatıma Universal Avusturya ile devam edeceğim bir dönemde Türkiye’ye dönüş yaptım. O günden beri de sahne hayatıma Şehir Tiyatroları ve daha sonra da ENBE Orkestrası’nı dahil ederek devam ettim. Şimdi ise hep hayalini kurduğum kendi ismim, müziğim ve sahne showlarımı seyirci ile buluşturmak için ilk adımı attım ve ilk tekli çalışmamı yayınladım.

Bununla birlikte yurtdışında da eğitim görmeniz nasıl gelişti ve oradaki eğitimleri baz aldığınızda size buradaki eğitimlerin yanı sıra neler kattığını nasıl tanımlarsınız?

 -Yurtdışında aldığım eğitimler bana sanatçı olarak farklı bir boyut kazandırdı özellikle vizyon anlamında. Konservatuvara girmeden önce de yurtdışındaki sahne sanatlarıyla alakalı workshoplara, festivallere katılırdım. Ancak bunu daha profesyonelce yapabildiğim 2009 yılında konservatuvarda henüz birinci sınıf öğrencisiyken, audition kazanıp Amerika’da “Footloose” müzikalinde oynamam benim için çok büyük bir eğitim ve deneyimdi diyebilirim. Hala bazen orada edindiğim bilgileri sahne hayatımda kullanıyorum. Sonrasında uzun soluklu bir Barcelona maceram var. Oraya da öncelikle Erasmus öğrencisi olarak gittim fakat daha sonra bu eğitim sürecimi bir lisans programına bağlayarak, hem eğitimime hem de oradaki müzikallerde ve cabaretlerde oynayarak profesyonel sahne hayatıma adım attım. Türkiye’deki sanat anlamındaki en prestijli okullardan mezun olmama rağmen kesinlikle yurtdışında aldığım eğitimlerin yerinin apayrı olduğunu söyleyebilirim. Hala da kendimi geliştirebileceğim her yeniliği takip ederim. 

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda “Hijo de la Noche”nin oluşum süreci nasıl gelişti? Eseri birlikte yazdığınız Emanuela Pertea, Jimmy Dub ve prodüktörünüz DJ Bonne ile yollarınız nasıl kesişti?

-Yoğun bir şekilde devam eden sanat hayatım, oynadığım müzikaller, yer aldığım konserlerin arasında aslında hep yapmak istediğim; yoluma hep kendi ismim, kendi şarkılarım ve sahne showlarımın olduğu bir yapı ile devam etmekti. Zamanı geldiğinde de ilk teklim “Hijo de la Noche”yi yayınlarak bu yola çıktım. Bu aslında çocukluğumdan beri gerçekleştirmek istediğim hayalimin ilk basamağıydı. Emanula’yı “Billionera” parçasından dolayı biliyordum. Onunla iletişime geçtiğimde, o da benimle çalışmak istedi ve enerjimiz de tutunca beraber bir parça yapmaya karar verdik. Bir çalışma sürecinden sonra “Hijo de la Noche” ortaya çıkmaya başladı. Parça ortaya çıkarken bir erkek sesi olmasının parçaya farklı bir boyut getireceğini hayal ettim ve Emanuela bana Jimmy’i dinletti, “Kesinlikle olmalı!” diyerek, Jimmy de bu sürece bu şekilde dahil oldu. Dj Bonne ile çalışmam da yine Emanuela sayesindedir.

Bununla birlikte klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve yönetmen İrem Haykır ile yollarınız nasıl kesişti? Klibinizle ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

 -İrem Haykır ile zaten tanışıyorduk ve arkadaştık ancak bazen yakınımızdeki şeyleri uzaklarda ararız ya, benim de hayalimde bir klip vardı ve doğru yönetmeni bulana kadar epey uğraştım. Tam bu dönemde bir akşam İrem’i aradım ve onunla fikirlerimi paylaştım. Ertesi gün “Bunu nasıl yaparız?” diye planlar yapmaya başlamıştık bile. Bu proje bugün başarılı bulunuyorsa, İrem gerçekten bu işteki en önemli isimlerden biridir. Bir Mardin fikrimiz vardı. Pandemi nedeniyle sürekli karar değiştirmek zorunda kalsak da İrem Haykır’ın da projeme olan inancıyla risk alarak Mardin’e gitmeye karar verdik. Hazırlık süreci aylar sürdü. Hayalimizdeki sahneler için en doğru mekanlara karar verdik, bu mekanların fotoğrafları üstüne, Gustavo’nun (Shakira-Rosalia gibi sanatçıların da çalıştığı bir tasarımcıdır) kostüm çizimleri gelince bambaşka bir dünya oluştu. Her şeyin çok ahenkli ama aynı zamanda özel olmasına çok gayret ettik. Dans yaratımında da doğu-batı sentezini korumaya çalıştık. Koreografileri yine dünya starları ile çalışan Lorenzo Hannah (Nicki Minaj, Jason Derulo, Maroon 5) yaptı ve danslarıyla bana eşlik etti. Videonun colorını yine dünyaca ünlü sanatçılarla çalışan Arianna (Rihanna, Jennifer Lopez vb) üstlendi. Tüm ekip son derece inançla, canla başla çalıştı, benim için ayrı ayrı çok özel ve değerliler. Kliple alakalı gerçekten çok güzel dönüşler oldu. Yönetmenim İrem Haykır da ben de çok özel isimlerden ve dünyaca ünlü yönetmenlerden övgü dolu mesajlar aldık. Kısa bir sürede YouTube’da 1.5 milyon izlenmeyi geçtik. Onca emeğin boşa gitmediğini görmek gerçekten güzel bir duygu.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Latin pop, reggaeton ve etnik müziğin birleşimi bana her zaman çekici gelmiştir. İnsanları neşelendirmek, dans ettirmek isteğinin yanında kimi zaman bu dans müziğinin içinde duygusal sözlere de yer verdiğim parçalar yapmak var aklımda. “Bir reggaeton şarkı içine, Türk ezgileri ya da enstrümanları girse nasıl olurdu” fikri üzerine düşündüğüm bir sentez hayata geçirmek istediğim. Bunu aynı şekilde şarkıların dilinde de yapabilmeyi istiyorum. Neshe’nin yapmak istediği müzik için aslında biraz doğu- batı, latin-oryantal sentezi diyebiliriz. 

Hijo de la Noche’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Elbette ki var, bu sadece bir basamaktı. Büyük hedeflerle çıktım bu yola. Ülkemi de temsil edecek şekilde hep global işler yapmayı hayal ediyorum. Müzikal anlamda pop, latin pop, etnik füzyonlar, İspanyolca, İngilizce, Türkçe dil füzyonu olan şarkılar gelecek. Müziğim ve dansımı birleştirdiğim sahne showlarımın olduğu bir proje de yapma planı var. Bu açıdan ülkemde müzik dünyasına yeni bir soluk getireceğime inanıyorum ama asıl var olmak istediğim yer, dünya sahneleri…

Neshe’ye bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Hijo de la Noche”yi tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.