Nisa Benna Becer… Çocukluğundan beri içinde olan müzik tutkusuyla eğitimler alan ve ortaokul döneminde yarı zamanlı konservatuvar deneyimini yaşayan, eğitim anlamda mimarlık alanında ilerlese de müzik performanslarına ve kendi şarkılarını yazmaya devam eden Nisa Benna, kendi eseri ilk teklisi “Rain On My Soul”u prodüktörü ve düzenlemesini üstlenen Rasih Öztürk’ün Atthis Productions’u aracılığıyla dinleyicilerle buluşturdu. Nisa Benna ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve yeni çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle “Rain On My Soul”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda yurtiçi ve yurtdışındaki müzik eğitimleriniz size müziksel anlamda neler kattı? Birlikte çalışmalar yaptığınız, prodüksiyon ve düzenlemenizi üstlenen Rasih Öztürk ile yollarınız nasıl kesişti?
-Müziğe 7 yaşımdayken kendime ve yakın çevreme şarkı söyleyerek başladım. Müziği kendi kendime yapmayı daha çok seviyordum ve kendime eşlik edebilmek adına 11 yaşımda ilk gitarımı dedem sayesinde edindim. Birkaç akoru öğrenir öğrenmez kendi şarkılarımı yazmaya başladım. Benim için şarkı defterim günlüğüm gibiydi; yaşadığım olaylardan sonra mutlaka gitarımı alır, onlarla ilgili şarkılar bestelerdim. O sıralar müzik öğretmenim olan Jale Yanık hocam müziğimi arkadaşlarımla paylaşmam için fırsatlar oluştururken özgüvenimin oluşmasında bana ilk destek olanlardandır. 12 yaşımda Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ının ortaokul öğrencileri için yaptığı yarı zamanlı eğitim sınavını kazanıp 1 yıl boyunca bu programa katıldım. Burada enstrüman olarak piyanoyu öğrenmeyi çok istiyordum ancak hocalar piyano öğrenmek için çok geç kaldığımı söylediklerinde üzülerek onlara inandım ve yoluma gitarla devam ettim… Klasik gitar eserleriyle bu sıra tanıştım ve çok sevdim. 13 yaşımda lise giriş sınavlarına odaklanmayı istedim çünkü müziğin yanında doktor olma hayalim vardı (lisede bu fikrim değişti tabii ki). Ama ilkokuldan bu yana gerek okulda gerekse dışarda müzikle hep uğraştım. Lisede müzik öğretmenimiz Mustafa Kamçıcı’nın önderliğinde bir lise grubu kurduk. Bu gruba gitarist olarak girip vokal olarak devam ettim. 4 yıl boyunca çok severek ve eğlenerek okulumuzun her etkinliğinde konserler verdik, kendimizi geliştirdik. Bu grup çok güzel arkadaşlıkları bana getirdi. Nitekim can yoldaşım Rasih Öztürk’le bu grupta tanıştık. Rasih grubumuzun hem gitaristi hem de bir nevi şefiydi. Kendisini müziğe adamış, kendi kendisini eğitmiş çok yetenekli bir müzisyendir. Liseden sonra Rasih, Amerika’da müzik eğitimine başladı, ben de İYTE’de (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü) mimarlık eğitimine başladım. Mimarlık okumayı, annem ve babamın mimar olmasından ya da adımın “kadın mimar” anlamına gelen Nisa Benna konmasından ziyade sanatla ilgili olduğu için seçtim. Sonuçta çok severek okudum ve mezun oldum. Bu vesileyle sanatın daha pek çok dalıyla tanıştım ve bunlar üzerine kendimi geliştirmeyi sürdürüyorum. İYTE Müzik departmanındaki hocam Minel Okçu sayesinde de 4 yıl boyunca üniversitemizin pek çok etkinliğinde kendisiyle beraber veya solo performanslarımla konserler vermeye devam ettim. Mimarlığın son sınıfında çok şanslıydım ki Rasih, Amerika’daki eğitimine ara vermiş ve İzmir’e gelmişti. Bu sayede Rasih ve birkaç arkadaşımızla beraber önce Friends Trio sonra Rasih Öztürk Quartet feat. Nisa Benna olarak ve son olarak da Nisa Benna Band adıyla İzmir çevresinde, özellikle Mavi Bar’da düzenli olarak konserler vermeye başladık. Sahnede arkadaşlarımla müzik yapma şansından dolayı çok mutlu ve keyifliydim. İYTE Mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra müziği de profesyonel bir şekilde öğrenmek istedim ve mimari projelere de yardım ederken zamanımın çoğunu Rasih’ten müzik dersleri alarak geçirmeye başladım. Bu dersler kısacası bir müzik lisans öğrencisinin aldığı derslerin neredeyse hepsini kapsıyor; şarkı yazımı, caz, klasik kompozisyonlar ve film müziği besteciliği üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bunların sonucu olarak Los Angeles College of Music, Longy School of Music ve LaGrange College gibi okullardan çeşitli burs ve davetler aldım. Rasih’ten öğrendiklerimin yanında onun bana kattığı en değerli şey ise kendime ve yapabileceklerime güvenmek oldu. Piyano konusunda beni cesaretlendirdi ve 12 yaşımda öğrenmek için geç kaldığıma inandırıldığım piyanoyu 22 yaşımda öğrenebileceğime beni inandırdı. Şu an piyano çalmak, şarkı söylemek kadar tutkuyla yaptığım ve kendimi geliştirmeye can attığım bir alan haline geldi. Çalışmalarımıza başladıktan 1 yıl kadar sonra yoğun tempomdan dolayı konserlere ara vermek istedim ve nitekim bir ay sonra pandemi dönemine girdik ve konser verebilme ihtimalimiz de zaten kalmamış oldu. Kapanmalarda yaptığım bazı çalışmaların ilk ürünlerinden olan Rain On My Soul, geçtimiz 25 Nisan’da tüm dijital platformlarda yayınlanmaya başladı. Şu an yukarıda bahsi geçen çalışmalarımı yaparken bir yandan mimarlık faaliyetlerine devam etmekteyim. Sanat üzerine çalışmalar yaparak üretimlerde bulunmak, hayalim için istediğim adımları atabiliyor olmak ise en büyük şükür nedenlerimden…

Rain On My Soul öncesinde, Rasih Öztürk’ün Early Bird EP’sinde “Overthinking” ve “Gratitude Song”da yer almanız nasıl gelişti? Şarkılar ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Rasih ile son 10 yıldır birbirimizi çok yakından tanıyoruz ve müzikle ilgili bilgi birikimimin çoğunu kendisinden öğrendim diyebilirim. Bu bağlamda Rasih’in Early Bird EP’sine en başından en sonuna kadar tanıklık ettim. Rasih, Overthinking’teki vokal partlarını, ses rengime uyacağını düşündüğü için bana verdi ve şarkı yazmayı sevdiğimi bildiğinden Gratitude Song için bir şiir yazmamı istedi. Hemen aynı gün heyecanla taslağı bitirdim ve sonrasında Rasih’le son rötuşları da yaparak kaydedip mix ve mastering aşamasına hazır hale getirdik. Parçalar gerek yakın çevre dostlarımızdan gerekse Amerika ve Türkiye’deki akademik çevreden çok güzel tepkiler aldı.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda Öztürk prodüksiyonu (Atthis Productions) “Rain On My Soul”un oluşum süreci nasıl gelişti?
-Küçüklüğümden beri şarkılar yazıp onları arkadaşlarımla paylaşırdım… Ancak daha önce herhangi bir şarkımı yayınlama aşamasına getirme fırsatım hiç olmadı. Taa ki Rasih’le olan derslerimize başlayana ve çok yetenekli ses mühendisi Yiğit Yeşildağ ile tanışana kadar… Onların desteği sayesinde kendi şarkılarımı yayınlamaya karar verdim. Rasih’le yaptığımız müzik derslerinde kayıt teknolojileri, şarkı yazımı, teori ve armoni gibi derslerin ürünü olarak birkaç şarkı besteledim ve en çok heyecanı Rain On My Soul hissettirdiği için çıkış şarkım olarak da onu seçtik. Rasih’le aranjmanı son haline getirdikten sonra davulları önceki gruplarımızın davulcusu çok sevdiğimiz arkadaşımız Mert Erdem çaldı. Geri kalan tüm enstrümanlar Rasih tarafından performe edilip kaydedildi ve vokalleri de birkaç günlük yoğun çalışma sonucu kaydetmiş olduk. Sonunda üretimimiz çok değerli ses mühendisi Yiğit Yeşildağ’ın Hollanda’dan bize ulaşan Mix&Mastering katkılarıyla hayata geçmiş oldu. Çok eğlenceli ve oldukça heyecan verici bir deneyimdi. Özellikle daha yolun en başında bu kadar iyi ve yetenekli insanlarla çalışma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Rain On My Soul ilk şarkım olarak zaten özel bir yere sahipken bir de bu kadar yetenekli ve sevdiğim insanların birer parçasının onda olması onu daha da anlamlı ve özel kılıyor benim için…
Rain On My Soul ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Çevremdeki herkes çok bayıldı ve şaşıranlar da oldu çünkü beni sahnede şarkı söylememle tanıdıkları için besteler yaptığımı bilmeyenler de çoktu. Sonuç olarak çok beğenildi ve devamının gelmesini çok istediklerini söylediler.

Ayrıca YouTube hesabınızda çeşitli yorumlarınızı dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Sizce YouTube, yorumlarınızı duyurmada etkili mi?
-YouTube, tartışmasız şekilde günümüzün en önemli dijital platformlarından biri ve 7’den 70’e herkesin kullandığı bir platform olduğu için yorumlarımı paylaştığım en önemli mecralardan biri diyebilirim. Aslında öncesinde YouTube’dan ziyade canlı performanslara daha fazla önem versem de günümüze adapte olabilmek, anılar biriktirmek ve nasıl geliştiğimizi gözlemleyebilmek adına YouTube’da daha aktif olmaya başladım. Artık daha da sık bir şekilde yorumlar kaydedip yüklemeyi hedefliyorum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Zor ve güzel bir soru. Benim müzikle olan deneyimim henüz daha yolun çok başında, henüz bir tanımı yok ama olması da gerekmiyordur belki. Çünkü müziğin “benim müziğim” denilemeyecek kadar büyük bir oluşum olduğunu düşünüyorum; ve onu sahiplenmek yerine, onun beni kendi içinde bir yolculuğa çıkarmasını izliyorum. Öyle ki sadece herhangi bir türde ya da anlayışta değil pek çok farklı türde dinleyip inceleyip onları icra etmeyi ve hatta üretimler yapmayı tercih ediyorum. Rasih’ten aldığım çok değerli eğitim sayesinde her derste ufkumu açan, müziğin yeni yerlerini keşfediyorum. Bu sayede müziğe olan bağlılığım, hayranlığım ve sevgimin her geçen gün daha da arttığını hissediyorum. Mesela klasik gitar ve piyano eserlerini dinlemeyi ve çalmayı çok seviyorum. Şarkıların yanında film müzikleri de bestelemek istiyorum ve bunlarla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Pek çok türde ve dilde şarkılar söylemeyi seviyorum. Müzik tarihi ve teorisi de çok ilgimi çekiyor. Ayrıca kendi parçalarımı bağımsız bir şekilde de üretebilmek için müzik teknolojilerini öğreniyorum. Bu yolculuk ve keşif hiçbir zaman bitmeyecek gibi duruyor ve kim bilir daha nelerle karşılaşacağım… “Benim müziğim budur.” diyerek sınırlandıramayacağım kadar çok şey var görülecek…

Rain On My Soul’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Rain On My Soul bana kapanmayacak güzel bir kapı açtı. Artık öğrendiklerimin de ışığında yeni üretimler yapmak için adımlar atabiliyorum bu kapıdan. O ilk adım en önemlisiydi. Kabuğumu kırmak ve özgürleşmek demek oldu bana. O yüzden her şey yolunda gittiği sürece çalışmalarım devam edecek…
Nisa Benna’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Rain Onu My Soul”u tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle