Oktay Aytaş… Müziğin eğitiminden gelen ve çoğu dinleyicinin O Ses Türkiye’den de hatırladığı, zaman içinde YouTube ve Instagram’da yayınladığı yorumlarıyla da bildiği Aytaş, “Ötme Bülbül” türküsünden sonra, yeni teklisi olarak kendi eseri “İnsaf Et”i By Willow etiketiyle dinleyicilerle buluşturdu. Aytaş ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve yeni çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Ötme Bülbül”e kadar olan müzik yolculuğunuzda ve konservatuvar eğitiminizde neler yaptınız? Müzik öğretmenliği eğitiminiz, size müziksel anlamda neler kattı? Ayrıca O Ses Türkiye yarışmasına katılmaya nasıl karar verdiniz?
-Müziğe ilk adımım çok küçük yaşlarda çocuk korolarına giderek başladı. Daha sonra iki sene Hatay Bedii Sabuncu Güzel Sanatlar Lisesi iki sene de Adana Çukurova Güzel Sanatlar Lisesi olmak üzere lise müzik eğitimimi tamamladım. Daha sonra Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü birincilikle kazandım. Üniversitede okuduğum dönem müziğin daha çok akademik yönüyle iç içe oldum. Ana branşım çelloydu ama kendimi şanda da ilerlettim. İki sene Çanakkale Boğaz Komutanlığı Bandosu’nun solistliğini yaptım. Üniversitedeki değerli hocam Mete Gökçe ile koro ve ses eğitimi kamplarına gittim. Müzik öğretmenliği bölümü bana çok şey kattı. Özellikle ses eğitimi ve müzikal teknik anlamında çok faydalı bilgiler edindim. Beste yapma, çok sesli müzik, şarkılara eşlik çalma odaklı derslerim sayesinde hem kulağım hem de pratik becerim gelişti. O Ses Türkiye yarışmasına katılımım tamamen tesadüf üzerine oldu. Kuzenim ve arkadaşıyla geziyorduk. O Ses Türkiye elemelerinin yapıldığı bir otelin önünden geçerken kuzenim “Haydi gir!” diye ısrar etti. Gittim listeye adımı yazdım sırada bekledim. İçerde şarkımı söyledikten sonra çok ümitli değildim çünkü elemelerin son haftasıydı “Benim videom izlenene kadar kontenjan dolar!” diye düşündüm. Fakat öyle olmadı. Acunmedya ekibi beni çok öncesinde katıldığım Rising Star yarışmasından hatırlamış ve hemen çağırdılar. O Ses Türkiye’den sonra boş durmak istemedim. Telefonuma indirdiğim Garageband uygulamasından kendimce düzenlemeler yapıyordum. Önce Aşık Veysel’in Kara Toprak adlı eserini elektronik chill tarzda düzenledim ve Instagram’da yayınladım.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda Ötme Bülbül türküsünü seslendirme fikri nasıl gelişti? SOS Yapım ile yollarınız nasıl kesişti? Ötme Bülbül yorumunuz ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Benim kafamda Ötme Bülbül’ü yapmak yoktu. Ben Kara Toprak’ı insanlara duyurmayı çok istemiştim. Fakat Kara Toprak’tan telif yedim. Daha sonra şirkete ricada bulundum “Ben bu çalışmayı tamamen telefon ile yaptım, bana destek olmanız gerekmiyor mu?” diye bir soru yönelttim. Onlar da kabul ettiler. Ben Kara Toprak’ı daha çok geliştirmeye çalışırken başka bir aranjör-DJ benim kara toprak projemi alıp kendi projesi gibi çıkardı. Ben üzüldüğüm için şirket Ötme Bülbül’ü yapma şansı tanıdı. Ben de onu yaptım. SOS Yapım ile yollarımız Kara Toprak sayesinde kesişti. Bana Kara Toprak için telif atan şirket Sos Yapım’dır. Ötme Bülbül ile ilgili çok güzel dönüşler aldım. Normalde türkü dinlemeyen birçok insan bana Ötme Bülbül’ü severek dinlediğini söylüyor.
En son “İnsaf Et”i dinleyicilerle buluşturdunuz. Düzenlemenizi üstlenen (ilk teklinizde de mastering çalışmasını üstlenen) Celil Yavuz ile yollarınız nasıl kesişti? Teklinin oluşum süreci nasıl gelişti? By Willow ile yollarınız nasıl kesişti?
-Celil Yavuz ile yollarımız şanstan kesişti diyebilirim. Benim İnsaf Et’ten önce başka bir tekli çalışmam çıkacaktı. Ben o şarkıyı bestelediğim gün Celil Yavuz’un bir aranjesini dinliyordum. “İnsanlar ne kadar şanslı ne güzel orkestralarla, aranjörlerle çalışma fırsatları oluyor!” demiştim kendi kendime. O zamanlar daha yapımcımla tanışmamıştık. Çok sonra İnsaf Et’ten önce çıkacak olan şarkının aranjesi için kiminle çalışacağımızı yapımcım ile kara kara düşünürken bize Celil Yavuz önerisi geldi. Ben tabii sevgili yapımcım Yusuf Uyar kabul edince mutluluktan havalara uçtum. Resmen evrene mesaj göndermişim diyebiliriz. Daha sonra Celil abi ile tanışınca hemşehri olduğumuzu öğrendik, gide gele çok samimi olduk. Bir çok şarkımı ona yollar fikir alırım. Sonra o şarkının çıkış süreci sancılı geçip mevsim değişince biz mevsime daha uygun olacak bir şarkı çıkarmak adına “İnsaf Et” için tekrar stüdyoya girdik. ByWillow ile de yollarımız Yusuf Uyar sayesinde kesişti. Sevgili Büşra Koşal ile beraber çalışıyorlardı. Ben de birden bire Bywillow ailesinin bir parçası oldum.
Bununla birlikte “İnsaf Et”in Cemal Çıldır ve Melike Beşli yönetmenliğindeki klibinin oluşum süreci nasıl gelişti? Çıldır ve Beşli ile yollarınız nasıl kesişti? Klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Cemal ve Melike ile yollarımız ByWillow’da kesişti. Klibin oluşum süreci şöyle gelişti; Celil Yavuz bana şarkının bitmiş halini gönderdi ve ben kafamda canlanan her şeyi Büşra Koşal’a yazdım. O da Cemal ve Melike’ye iletti ve sonuç olarak gayet güzel bir aile işi orataya çıkmış oldu. Klipte en çok beğenilen şey klibin sonundaki fotoğraf oldu. Güzeller güzeli annemin gençlik fotoğrafı…
Bununla birlikte YouTube kanalınızda çeşitli şarkılar yorumlayıp paylaşıyorsunuz. Sizce YouTube yorumlarınızı duyurmada etkili mi?
-YouTube kanalımda yorumladığım şarkıları genelde Instagram’da da paylaştığım için ikisinin de birbirine paralel etki ettiğini düşünüyorum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Ben müzikte yerine göre nağme seven bir insanım. Yani olacak şarkı var olmayacak şarkı var tabii. İnsaf Et’te insanlara alternatif bir altyapı üzerine hafif nağmeli bir kulak doygunluğu yaşatmak istedim. Ama asıl yaratmak istediğim tarz tam olarak bu değil. Her bestemde farklı şeyler denemeyi seviyorum. İnsaf Et’ten sonraki bestelerim daha çok yaşantım üzerine yazılmış şarkılar.
İnsaf Et’ten sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Çok var. Ama daha da gelişerek…
Oktay Aytaş’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “İnsaf Et”i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle