Röportajlar

İlk teklisi “Son Yaprak”ı dinleyicilerle buluşturan Yağmur Bakar ile bir röportaj…

Yağmur Bakar… Henüz 15 yaşında olan, güzel sanatlar lisesi eğitimine devam eden Bakar, Akustikhane’nin yarışmasına gönderdiği kendi eseri “Son Yaprak” ile kazananlar arasında yer alarak, bu eseri Akustikhane Records etiketiyle ilk teklisi olarak dinleyicilerle buluşturma imkanına sahip oldu. Bakar ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle Son Yaprak’a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda güzel sanatlar lisesi eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?

-Müzikle çok küçük yaşlarımdan beri evimizde bulunan enstrümanlar dolayısıyla ilgileniyordum. Sevdiğim şarkıları mırıldanır, hoşuma giden ezgileri piyanoda çalmaya çalışırdım hep. Kulaktan şarkılar çalarak geçen 1-2 senenin ardından 1. sınıfta evimize yakın bir müzik kursunda piyano eğitimi almaya başladım. 1 senelik eğitimin ardından nota okuma ve çalışma disiplini o yaştaki bir çocuk için ağır ya da belki sıkıcı gelmiş olacak ki piyano dersi almayı bıraktım. Ortaokul 1. sınıfta, piyano kursundaki iki öğretmenimin okuduğum okula müzik öğretmeni olarak gelmesi benim için büyük bir şans oldu. Şu an olduğum ve belki ileride olacağım yeri en temelinde değerli öğretmenlerim İbrahim ve Burcu Topçu’ya borçluyum, buradan onlara tekrar teşekkür etmek isterim. Ortaokul boyunca mütevazi müzik grubumuzla beraber okulun törenlerinde sayısız şarkı çaldık, her konser benim için hala çok özel ve güzel birer deneyim. 8. sınıfta sevgili öğretmenim Burcu Ersin’le beraber yetenek sınavına hazırlandım ve Aydın Doğan Güzel Sanatlar Lisesine 2. olarak girdim. Pandemiden dolayı 9. sınıfın ikinci döneminden itibaren okula hiç gidememiş olsam da öğretmenlerimin teşviği ve desteğiyle kendime olabildiğince fazla şey katmaya çalıştım/çalışıyorum.

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve Son Yaprak’ın oluşumu nasıl gelişti?Akustikhane Records ile yollarınız nasıl kesişti?

-Aklıma dizeler, paragraflar geldikçe mutlaka onları ya telefonuma ya da bir deftere not alırım. O zamana kadar hazır bir şarkım yoktu ancak yakın bir arkadaşımın Akustikhane’nin paylaşımını bana göndermesi üzerine notlarıma göz atıp ilk şarkımı yazmaya başladım. Bestesiyle beraber şarkının yazım süreci yarım saat kadar sürdü, bu sebeple ne zaman biri sorsa “Sözlerin ve bestenin çıkacağı varmış da zamanını bekliyormuş herhalde.” diyorum. Şarkıyı kaydettiğim piyano altyapısının üstüne söyleyip hesabımda yayımladıktan sonra Akustikhane’den olumlu dönüş aldım. Şarkının hikâyesi bu şekilde başlamış oldu.

Düzenlemenizi üstlenen Mehmet Özen ve Cüneyt Yamaner ile yollarınız nasıl kesişti?

-Mehmet Özen, dönüş aldıktan sonra ilk tanıştığım kişilerden biriydi. Yaptığımız görüntülü konuşmada bana ilk olarak şarkının aranjesiyle alâkalı kafamdakileri sordu. İlk konuşmamızda bile bana verdiği güven sayesinde şarkının içime sineceğinden emindim. Mehmet Özen ve Cüneyt Yamaner’in yaptığı aranjenin son halini ilk defa, yanlarına stüdyo kaydını almaya gittiğimde dinledim. Basit bir piyano eşliği üzerine söylediğim ilk şarkımın böylesine güzel bir hâle gelmiş olması tarifsiz bir mutlulukla doldurdu içimi. Kayıt esnasında heyecanım hep taze, benimle kurdukları iletişim sayesinde güvenim hep yerindeydi. Yönlendirmeleri ve tavsiyeleri sayesinde o gün stüdyodan onlarca yeni şey öğrenerek çıktım. İlk şarkımın kayıt sürecinde böyle iki isim yanımda olduğu için çok şanslıyım. Daha niceleri olur umarım.

Son Yaprak ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

-Şarkı yayımlandıktan sonraki günlerde bana “iyi ki” dedirten bir sürü mesaj ve telefon aldım. Tanıdıklarım kadar belki yüzünü bir kere görmediğim, hiç tanışmadığın insanlardan böylesine içten ve güzel dönüşler almak beni çok mutlu etti. Herkesin hayatına dokunan şarkılar vardır. Son Yaprak’la ilgili en büyük dileğim bir kişi bile olsa birinin şarkıyı kendi hayatıyla, belki yaşadığı bir olayla ya da hayatındaki bir insanla bağdaştırıp özel bir yere koyması.

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Müzik ucu bucağı olmayan bir deniz, aynı zamanda çok özel ve güzel bir dil. Bir kelime farklı lisanlarda farklı karşılıklara gelebiliyor ancak bir ezgiyi dünyanın neresine giderseniz gidin dinlettiğiniz zaman muhtemelen benzer tepkiler, hissiyatlar ve dönütler alacaksınız. Her tür müziği aynı verimde icra edemesem de tarz fark etmeksizin kaliteli olduğuna inandığım her müziği dinliyor, çalıyor ve söylüyorum. Dediğim gibi müzik çok büyük bir deniz ve derinlerini, ilerisini keşfetmektense demir atıp aynı suda yüzmek çok doğru gelmiyor bana. Benim için önemli olan yazdığım şarkıların türünden çok o şarkıların hikayeleri, bana hissettirdikleri ve benim üzerimde bıraktığı izler. Arkamda kendi müziğimi tanımlayacak kadar uzun yıllarım ve deneyimlerim olmasa da -ki zaten tamamen bir kalıba sokup kendimi kısıtlamak istemem sanırım- her türden, dilden ve histen bir şeyler barındırmak hep en büyük gayem olacak.

Son Yaprak’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

-Sanırım bir süre tüm Akustikhane ekibinin emeği ve desteğiyle ortaya çıkan ilk şarkımı iyice benimseyeceğim. Daha sonrası için en yakın zamanda üzerinde çalışmaya devam etmek istediğim bitmemiş şarkılarım elbette var. “Son Yaprak” gibi onları da zamanı geldiği vakit dinleyeceğimizi umuyorum. Son olarak çok sevdiğim “Music connects people.” sözünü sizle paylaşmak isterim. Söz, ses, ezgi, hissiyat; bunlar insanları birbirine bağlayan hatta en temelinde iletişim kurmalarını sağlayan en elzem ögelerden birkaçı. Bunları ve daha fazlasını içinde toplayan müziğin, insanlar arasında kopmaz bir bağ oluşturduğuna inanıyorum.

Yağmur Bakar’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Son Yaprak”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.