Yıl içinde dinleyicilerle buluşan çalışmalardan dikkat çeken teklilerden biri, müziğin eğitiminden gelen bir isim olan Fulya Kızıltaş’ın sözü ve müziği kendisine ailt olan Liman teklisiydi. Şimdi ise ikinci teklisi olarak kayınpederi Volkan Yılmaz’a ait olan Hançer’i yine FUGU Records etiketiyle dinleyicilerle buluşturan ve aynı zamanda düzenlemelerini de üstlenen eşi Can Yılmaz ile müziğe devam eden Kızıltaş ile Bi’Kuble için müzik yolculuğunu, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle Liman’a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bununla birlikte konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
-Liman ilk önemli adımdı aslında, öncesini anlatacak olursam, müzik öyle bir şey ki sonradan sevilmiyor. Kendimi fark etmeye başladığım andan itibaren, hayal dünyamı anlatma biçimim müzikle oldu. Küçük yaşlardan itibaren yazmayı hep sevdim bunu melodiyle birleştirdiğimde bir şeyler üretebildiğimi fark ettim, bu da özgüvenimi arttırdı ve “Ben müzikle haşır neşir olmalıyım!” dedim. O andan itibaren ne yapmam ve ne olmam konusunda karar vermiştim. Aldığım eğitimler de o yönde ilerledi. Önce Üsküdar Müsiki Cemiyeti’ne gittim, icra bölümünden mezun oldum, daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikoloji bölümünden mezun oldum. Marmara Üniversitesi’nde Pedagojik formasyon eğitimi aldım ve eğitimci olarak hala görev almaktayım. Bütün bunları yapmaya çalışırken yurt içi ve yurt dışı platformlarda sahne aldım. Birçok dilde şarkı söylemeyi öğrendim. Önemli projelerde bulundum: Bir sosyal sorumluk projesi olan Herses’in Ünzile çalışmasında ve Sezgin Irmak’ın yazdığı Zehr-i Bal romanına özel olarak hazırlanan albümdeki Zehr-i Bal, Aşk-ı Hakiki, Akşam Yeli eserlerinde yer aldım. Kalıcı bir şeyler bırakma isteğim beni tekli yapmaya sürükledi. Liman çok eskiden yazdığım ve bestelediğim bir şarkıydı ve ilk çıkışım onunla olsun istedim. Ben eğitimin her ne iş yaparsak yapalım işimizin büyük parçasını oluşturduğuna inananlardanım. Yetenek, evet allah vergisi bir olgu; fakat tabi ki şan eğitiminin, piyano eğitiminin, armoni ve daha sayamadığım bir çok eğitimin, her bir zerresinden faydalandım. Bu bilinçte olunması gerektiğinin altını çizmek isterim.
Bir tekli çıkartmaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda Liman’ın oluşum süreci nasıl gelişti?
-Çok sevdiğim aynı sahneyi paylaştığım müzisyen arkadaşım Emre Kılınçer, şarkılarımın güzel olduğunu bir şeyler anlattığımı, duyulması için bir şeyler yapmamızın gerektiğini söyledi; beni ikna etti diyebilirim. İkna etti dememin sebebi de Türkiye’de müzisyen, melodi ve anlatım kirliliği olduğunu düşünmemden dolayı, çok önemli ve değer görmesi gerektiğini düşündüğüm müzisyenlerin esamesinin bile okunmaması, popüler kültüre tamamen teslim olunmuşluk beni rahatsız eden bir olguydu. Genç nüfusu oluşturan 14-24 yaş arası gençlerin çok da seçici davranmaması, sadece tüketime dayalı bir ortamda müzik yapmak sıcak gelmiyordu. Bu düşüncelerim hala değişmedi fakat hayatta bırakmam gereken bir iz olduğunu düşünüyorum. Hayaller ve umutlar bitmez, bitmemeli… Liman ‘ın aranjesini eşim Can Yılmaz yaptı, ve sekiz ayrı yapılan aranjeden dinlediğinize en son karar verdik. ilk olması ve tam olarak nasıl yapmalıyız, sevilir mi, beğenilir mi, doğru şarkı mı, herkese hitap eder mi, yeni soundları mı düşünmeliyiz? soruları içimizi çok kemirdi ve biz nasıl olmasını doğru bulduysak o şekilde şekillendi. Özgürce ve hiç kalıba girmeden.
FUGU Records ile yollarınız nasıl kesişti?
-Emre Kılınçer FUGU Records adında bir müzik şirketi kurdu, en yakın dostumla ve beni ikna eden kişiyle bu yolda yürümek istedim. Ben biraz anca beraber, kanca beraber yürümeyi sevenlerdenim.
Liman ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Buna şöyle cevap vereceğim, çok defa ‘Birsen Tezer tarzı’ diyenler oldu; ki çok hoşuma gitti. Çok saygı duyuyorum sevgili Birsen Hanım’ın müziğine, lisede müzik öğretmenliğini yaptığım öğrencilerim ”Biraz yaşlı işi gibi hocam!” dediler. ”Tam bir düğün şarkısı!” diyenler oldu, sadece sesimi beğenenler oldu… Genelde beğenildi, tabi ki olumlu olumsuz tüm eleştiriler beni mutlu etti. Dijital platformlarda benim beklediğim düzeylerde dinlendi. Mutluyum ve her zaman umutluyum.
Aynı zamanda kayınpederiniz olan Volkan Yılmaz’ın eseri Hançer’i seslendirmeye nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda kayınpederinizin bir eserini seslendirmek sizin için nasıl bir duygu?
-Başta sevgili Volkan Yılmaz engin, uçsuz bucaksız bir deniz, bir bağlama virtüözü ve çok saygı duyduğum bir müzisyen. Yaşı ve tecrübesi gereği birçok konuda fikirlerine baş vurduğumuz, önce bir müzisyen, sonra baba ve arkadaş bizim için. Hançer gerçek bir hikayenin ürünü çünkü, kayınvalidem Ayla Yılmaz’a yazılmış bir şarkı. Hançer’le beni buluşturan da eşim Can Yılmaz oldu. Şarkının benim sesimden güzel olacağına inandı ve biz bir akşam ailece şarkılar söylerken Hançer’i kayıt ettik, üzerine çalışmaya başladık. İlk hali Türk Halk Müziği formatında bestelenmişti, düzenlenince güncel bir forma dönüştü. Hançer çıkarken çok heyecanlanmıştım, çünkü babam benim sesimden kendi hikayesini dinleyecekti, bu da benim için hiçbir bedelle ölçülemeyecek bir andı. Bana güvenip inandığı için hikayesini bana emanet ettiği için kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Bununla birlikte her iki teklinizde de düzenlemelerinizi başarılı düzenlemeleriyle tanıdığımız eşiniz Can Yılmaz üstlendi. Eşinizle birlikte çalışmak ortak kararlarda size özgür bir müziksel alan sağlıyor mu?
-Can’la çalışmak çok keyiflidir, insanı rahatlatan ve kendinden emin bir tarzı vardır. ‘Bu adam ne yaptığını biliyor!’ dersiniz ve teslim olursunuz. Eşim olduğu için süslü kelimeler kullanmam, uzun yıllara dayalı dostluğumuz vardı; konservatuarı birlikte okuduk. O zaman da aynı şeyleri düşünürdüm, hala aynı şeyleri düşünüyorum. İşine çok titizlenir, yüz ifadenden ”İşte bu!”yu görmeden günlerce hatta aylarca aynı proje üzerine çalışabilir. Biz Can ile çok iyi bir ekip olduk, rahatlıkla istişare eder, birlikte üretiriz. Güzel bir arkadaşlık bize evlilik getirdi. Aşk olmadan meşk olmaz…
Hançer ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Hançer iki versiyon olarak yapıldı. İlki sizin dinlediğiniz versiyon, ikinci versiyon ise yeni yılda çıkacak. Bu aşamada memnunum, sevildiğini düşünüyorum. Sergilediğimiz hiç bir platformda kötü yorumlar almadı, fakat reklam ve PR tamamen maddi güce dayalı. Maalesef dijital mecralar sanatçıyı tüketmeye dayalı bir politika yürüttüğü için bazen yetemiyoruz ve ulaşabileceğimiz kitleler maddi yetersizliklerden kısıtlanıyor. İlerleyen zamanlarda gidişatın daha iyi olacağını umuyorum.
Her iki tekliniz de sadece dijital platformlarda yayınlandı, CD olarak da yayınlanması düşünülüyor mu? Bu bağlamda ilerleyen zamanlarda bir albüm yayınlamayı düşünüyor musunuz?
-Şarkılar maddi manevi çok emekler verilerek yapılıyor ve maalesef çabuk tüketiliyor. Aslında bizde bunu düşünerek tekli çalışmalar şeklinde müzik piyasasına giriş yaptık. 1990’larda 12 şarkılık albümler yapılırdı ve şarkıların her biri dile pelesenk olurdu. Sevdiğimiz sanatçının albümünü dört gözle bekler kuyruklara girerdik. Şu an elimizdeki telefonlarla tek tık ile istediğimizi dinleyebiliyoruz ve CD satışları sadece benzincilerde trafikte canımız sıkılmasın diye çerezlerin yanına konulan bir şey haline geldi. Ben bundan üzüntü duyuyorum , fakat sisteme ayak uydurmak zorunda kalıyoruz. Daha fazla şarkı yapabilmek ve üretmek için bazı şeylerden feragat ediyoruz. Yani çalışmalarımı CD olarak yayınlamayı düşünmüyorum. Bununla birlikte şu an beş şarkıdan oluşan bir albüm hazırlığı içerisindeyim. Şarkılarımızı ürettik ve Can’ın sihirli ellerine teslim ettik.
Hançer’den sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Müzik adına kendimle ilgili şunu diyebilirim, nefesim yettiğince ve kalemim el verdikçe var olmaya devam edeceğim. Bu yolculukta benimle yürüyen herkese teşekkür ederim.
Fulya Kızıltaş’a bu güzel röportaj için teşekkür ederim. Liman ve Hançer’i tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle