Neva Edizel… Zaman içinde müziğe olan tutkusuyla kendi şarkılarını yapmaya başlayan ve sahne performanslarıyla da tanınan Edizel, teklileriyle de dinleyicilerin beğenisini kazandı. Şimdi ise kendi prodüksiyonu olarak kendi eseri yeni teklisi “İşte Hayat”ı dinleyicilerle buluşturan, öte yandan öğretmenlik mesleğine devam eden Edizel ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle “Efkâr”a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?
-“Yolculuk” Doğru kelime tam olarak bu aslında. Müzik, başı ve sonu olmayan bir yolculuk… Zira, “Ben bir gün müzisyen olacağım!” diye çıkmıyorsunuz yola. Bu, ne zaman başladığını bilmediğiniz ve hep içinizde, ruhunuzda var olan bir olgu. Size belki de doğduğunuzda bahşedilmiş bir aşk ve yetenek diyebilirim. Yani en azından benim için öyleydi. Tabii her alanda olduğu gibi, bu yolda da ilerleyebilmek için yetenek tek başına yeterli değildir. Bu yeteneği geliştirmek için azim ve çok çalışmak gerekiyor. Ben de tam olarak öyle yaptım. Kendimde keşfettiğim bu yeteneğin üzerine her gün biraz daha ne katabileceğime odaklandım. Evet, maalesef konservatuvar eğitimi alamadım. Çünkü hayat şartlarım buna izin vermeyecek kadar zorlu ve tek başıma mücadele içindeydi; nitekim geçimimi sağlayabilmek için çalışmak zorundaydım. Fakat bu durum, bende bir pes ediş ya da isyana yol açmadı hiçbir zaman. Ben biraz inatçıyımdır da! (gülüyor) Hani şu, “şartlar ne olursa olsun asla pes etmeyen” kişilerden! 20’li yaşların başlarında başlayan profesyonel sahne hayatımın en başından itibaren müzik eğitimi almaya başladım. (Şan, solfej, piyano gibi) Sahneden kazandığım paranın bir kısmı her daim müzik eğitimi için kenara ayrılmıştı… Bilirsiniz sanatla uğraşan herkesin idol olarak gördüğü, örnek aldığı biri vardır. Benim idolüm Fatih Erkoç’tu ve belki de müzik hayatımın dönüm noktası, onunla tanışmak oldu diyebilirim! Fatih Erkoç, onu tanımadan önce belki de tek pencereden baktığım müziğe, birçok farklı açıdan bakmamı sağlayan kişidir. Hatta öyle ki, Fatih hocadan sonra, sahnedeki duruşum bile değişti diyebilirim! Kendisinden flüt ve şan dersleri aldım. Onunla tanışmak ve kendisinden birebir eğitim almak müzik yolculuğumda önüme çıkan en büyük şanstı diyebilirim, ona olan minnet ve saygımı, burada bir kez daha dile getirmek isterim. Üzerimdeki emeğini ne yapsam ödeyemem… Bir tekli yayınlamaya ben biraz geç karar verdim. Daha doğrusu buna acelem yoktu! (gülüyor) Bu arada sahne almaya, şarkılarımı yazmaya, üretmeye devam ettim ve sonra bir gün dedim ki: “Yazıyorum, üretiyorum; insanlarla neden şarkılarımı paylaşmayım ki?” Böylelikle ilk teklim “Efkâr”ı yayınlamış oldum.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda Efkâr’ın oluşum süreci nasıl gelişti? Seyhan Müzik ve düzenlemenizi yapan Bulut Baru ile yollarınız nasıl kesişti? “Efkâr” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-İlk soruda bahsettiğim gibi, artık şarkılarımı diğer insanlarla paylaşma zamanımın geldiğini düşünmüştüm. Bulut Baru çok sevdiğim bir arkadaşım olmakla birlikte, çok yetenekli bir müzisyen ve aranjördür. Bir gün onunla kahve içerken, müzik sohbetimiz esnasında, kendisine şarkılarımı dinlettim ve “Efkar”ı dinlediğinde çok beğendi ve biz bir anda “Efkar”ı düzenleyip yayınlamaya karar vermiş olduk birlikte. Çok da güzel oldu bu kararımız! Bu arada “Efkâr”ın klip yönetmenliğini de sevgili Bulut Baru üstlendi. Şarkının yayınlanması için bir şirket arayışındayken, yine bir müzisyen arkadaşım aracılığıyla Seyhan Müzik’le tanıştık. Böylece ilk teklimi Seyhan Müzik etiketiyle yayınlamış olduk. “Efkâr” ile ilgili çok güzel geri dönüşler aldık. Bu şarkım sayesinde insanlar, solist kimliğim dışında, söz yazarı ve besteci kimliğimle de tanışmış oldular.
İkinci tekliniz “Mavi Hırka”nın oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemenizi yapan Erdem Çetinler ile yollarınız nasıl kesişti? “Mavi Hırka” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-“Mavi Hırka” İzmir’de yaşanmış masum bir aşkı anlatan çok sevimli, umut veren, huzur veren bir şarkı! Öyle ki, şarkının klibi de şarkı kadar sevimli oldu. Klibi memleketim olan İzmir’in sembolik olan noktalarında çektik. (Saat Kulesi, Pasaport, Alsancak Kordon…) Şarkının aranjörü Erdem Çetinler ile bir müzisyen arkadaşım aracılıyla tanıştık. Böylece sağ olsun çok içime sinen bir düzenleme yaptı şarkıma. “Mavi Hırka” ve klibi ile ilgili bilhassa İzmir’li dinleyicilerimden ve diğer tüm dinleyicilerden çok güzel geri dönüşler aldık. “Mavi Hırka” doğup büyüdüğüm ve çok sevdiğim İzmir’ime armağan ettiğim bir şarkı oldu diyebilirim!
En son “İşte Hayat”ı dinleyicilerle buluşturdunuz. İşte Hayat’ın oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemenizi yapan Emir Batkan ile yollarınız nasıl kesişti? İşte Hayat ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-“İşte Hayat” benim ilk yazdığım şarkı olmakla birlikte; tek bir konuyu değil, hayatın içinden birçok duyguyu ve yaşanmışlığı anlatan bir şarkıdır. Belki de hepimizin yaşadıklarını! Şarkının düzenlemesini yapan Emir Batkan; müzisyenliğini, müziğe olan bakış açısını ve kendisini çok sevdiğim bir dostumdur. Onunla çalışmak benim için büyük bir keyif oldu. Şarkıyla ilgili çok güzel geri dönüşler aldım. Bu şarkıda herkesin kendinden, kendi hayatından bir şeyler bulması benim için ayrı bir mutluluk oldu.
”İşte Hayat”ın klibini yöneten, aynı zamanda “Mavi Hırka”nın görüntü yönetmeni olan- Tunç Sönmez ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Konu Tunç Sönmez olunca, çok şey söylemem gerekiyor fakat buraya sığar mı bilmiyorum! Kendisi çok yakın dostum olmakla birlikte; çok başarılı, çok yetenekli ve birlikte çalışması çok keyifli olan bir yönetmendir. Farklı ve yaratıcı fikirleri bana her zaman yol göstermiş ve çalışmalarımız sonunda her zaman yüzümün gülmesine sebep olmuştur! Kliplerimde anlatmak istediklerimi, beni, tam da olduğum gibi; bu kadar güzel şekilde başka biri ortaya çıkaramazdı diye düşünüyorum. “İşte Hayat”ın klibini diğer kliplerimden ayıran bir nokta da, klipte bana annemin eşlik etmesidir. O sebeple bende çok ayrı bir yeri olan ve izleyicilerde de farklı ve derin bir etki yaratan bu klip, “hayatımın klibi” oldu diyebilirim.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Tam da dediğiniz gibi, “kendi müziğim!” Ben bir müzisyenin her zaman özgün olması, ortaya çıkardığı çalışmalarda kendiyle bir bütün olması ve başkalarına benzemek yerine; içinden ne geliyorsa, ruhunda ne hissediyorsa onu yansıtması gerektiğini düşünüyorum. Başka bir deyişle, ben şarkılarımı yaparken, öncelikle birilerinin beğenmesi düşüncesiyle değil, kendimi ve müziğimi tam da olduğum gibi yansıtmanın verdiği huzurla ilgileniyorum. Sonrası tabii ki dinleyicinin takdirine bağlı. Hayatta neredeyse her şeyde olduğu gibi müzik de görecelidir. Yani insanların müziğinizi sevmesi ya da sevmemesi biraz da onların müzik zevkleriyle ve tercihleriyle ilgilidir. Fakat siz bu denli fazla çeşitliliğin olduğu müzik sektöründe, kendi müziğinizi, kendiniz olarak yansıtabiliyor ve müziğinize inanıyorsanız doğru yoldasınızdır diye düşünüyorum! Kısaca kendi müziğimi tanımlamam gerekirse; “Neva’ca, yani kendimce” diyebilirim.
İşte Hayat’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Sohbetimizin en başında da söylediğim gibi, müzik sonu olmayan bir yolculuk ve ucu bucağı olmayan bir deniz, ben de bu denizde yüzmeyi çok seviyorum! (gülüyor) Öyle ki, üretmeye, kendi şarkılarımı yapmaya ve insanlarla paylaşmaya devam edeceğim. Hatta yeni şarkımın çalışmalarına başladık bile! Yakında, yine sözü ve müziği bana ait olan bir şarkımı dinleyicilerle buluşturmayı planlıyorum. Kısaca, durmak yok; yol uzun, yol keyifli… Müzik yoluyla kendimi, Neva’yı anlatmaya devam… Anlattıklarımı dinleyen ve benimle müziğimi paylaşan herkese çok teşekkür ediyorum…
Neva Edizel’e bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “İşte Hayat”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.
Yorum Ekle