Röportajlar

Yeni teklisi “Kırmızı Paltolu Kız”ı dinleyicilerle buluşturan grup Kendileri ile bir röportaj…

2022 biterken dikkat çeken yeni alternatif müzik gruplarından biri de, ilk teklisi “Yörüngeler” ile kısa sürede dinleyicilerin beğenisini kazanan Kendileri olmuştu. İkinci teklisi “Derin” ile de aynı başarıyı sürdüren Kendileri, geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yeni teklisi “Kırmızı Paltolu Kız”ı dinleyicilerle buluşturdu. Kendileri grubuyla Bi’Kuble için; müzik yolculuklarını, yeni teklilerini, aldıkları geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Öncelikle yollarınız nasıl kesişti ve Kendileri grubunun oluşum süreci nasıl gelişti?

Göktuğ Eren: Selam! Ben Göktuğ Eren. Denizli’liyim. Müziğe olan ilgimi babamın bağlamasını kurcalayarak keşfettim. Çok hızlı ve doğal gelişim göstermişti. İstanbul’a lise eğitimi için gelip Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nden mezun oldum.  İlk bestecilik ve yazarlık denemelerim lise sürecinde başladı. Tabii gitar ve tuşlu çalgılar ile tanışmam da. İnterdisipliner yaklaşımı da bu süreçte edinmiş olmalıyım. Üniversite eğitimine reklamcılık ile başladım sonrasında Bilgi Üniversitesi ile birlikte müziği de kattım. 

Samay Toprak (vokal): Selamlar, ben de Samay. Ben doğma büyüme İstanbul’luyum. Annem de babam da müzisyen olduğu için müzikle tanışıp kucaklaşmam bana göre kaçınılmazdı. Bizim evin için de müzik asla susmazdı yani ve her türlüsü. Türküsünden, cazından, sanat müziğine, blues’una. Aslında 10 yıllık bir basketbol geçmişim var ve büyük bir oyuncu olsam da o dönemler, 15 yaşında falan ailemin de “Haydi!”lemesiyle müziği seçtim. Üniversitede apayrılık isteyip İngilizce Öğretmenliği okudum ama iyikilerimden biridir çünkü çok fazla insanla tanışıp yapmak istediğim şeyi keşfettim. 

Atılay Küçükoğlu: Merhaba ben de Atılay Küçükoğlu. Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü mezunuyum. Şu an MİAM’dayım.

Göktuğ Eren: Atılay Küçükoğlu ile Müzik Tarihi sınıfında tanıştık. Benzer tarzları seviyorduk. İkimiz de prodüktör ve besteci kafasındaydık, kendi kendimize yetiyorduk ve beraber müzik yapmaya karar verdik. Bu şekilde grubun temelleri atılmış oldu. İngilizce söz yazdığımız bir projeydi. Türkçeye döndükten sonra gruba vokalist olarak Samay’ı davet ettik. Böylece başladı. Grubun sanatsal oluşum süreci henüz tamamlanmış değil devam ediyor. Emekleme aşamasında olduğumuzu düşünüyorum. 

Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz? Bu bağlamda “Yörüngeler”in oluşum süreci nasıl gelişti?

Göktuğ Eren: Yayınlamaya başlama vaktimizin geldiğini ufaktan hissettik. Biriktirmiştik ve başlamalıydık. İnsan kendini geliştirdikçe daha önceden yaptığı işlere biraz tavır takınmaya başlıyor. Onlara tam olarak küsmeden “Haydi!” dedik.  Şartlar, mevsim, o anki durum,  binbir sahne arkası sorun da tüm akışı anında değiştirebiliyor. Örneğin ilk yazdığımız şarkıyı beşinci sırada yayınlayacağız gibi duruyor. Yörüngeler’de eski bir dostumun içsel çatışmaları üzerinden kaotik yalnızlığı anlatmaya çalıştım. Şehir hayatında var bu daha çok. Yaratım sürecimiz de kaotik. Her işimizde olduğu gibi birimiz müzikal bir fikir yazıp gönderir, diğerimiz onu o anki hislerine göre aranje eder değiştirir, sonra birimiz tekrar değiştirir prodüksiyonu yapılır ve bizim sentezimiz bir şey oluşur. Yörüngeler’in biri İngilizce olmak üzere 3 tane çok da birbirine benzemeyen versiyonu var. 

Yörüngeler ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Samay Toprak: Ben kendi çevremden “Tam Samay’lık!” gibi geri dönüşler aldım. Oluşturduğumuz şey kendi iç dünyamızı, karakter yapılarımızı, zevkimizi ve deneysellik arayışımızı yansıttığı için subjektif risk barındırıyordu. Yani alışılmışın dışında bir şeyler denediğimizi herkes bize söyledi. Zaten var olan yapımızı buna aktarıp anlattığımız ve pozitif inanılmaz bir birikimle yolumuza devam ettiğimiz için motive olduğumuzu düşünüyorum. Ben klibi her izlediğimde, denediğimiz her şeyin aslında her izleyişte daha farklı şekillerde anlaşılabileceğini de fark ettim. Her şeye anlam yüklemek bana göre çok komplike ve bazı şeyleri olduğu gibi sahiplenip görsel olarak tatmin olduğumuzda, insanların da bu sahiplenişimizi beğendiklerini gördüm. Geleneksel anlatımların dışına çıkmayı denedik klipte bir yandan da. Çünkü bir koltuğa oturup, kameraya bakıp şarkı sözleriyle dudağımızı oynatmak, “Yörüngeler”imizi anlatmayacaktı biliyorduk.

Yörüngeler’in klibini çeken-tasarlayan Berk Uslu ve Deniz Yılmaz ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Göktuğ Eren: Asıl olarak aynı muhitte birbirimizi bulunca kesişti. Öncesinde üniversitede onun da öncesinde arkadaş ortamında karşılaşmıştık. Bir baktık komşu olmuşuz. Oldukça güzel bir çalışma oluyor, heyecanlıyız. Artı olarak bu yaz sonuna “Kendileri”nden farklı bir projenin anlatımını da beraber yapmak niyetindeyiz. Post punk, alternatif rock ve elektronik bir müzik tavrı ile kısa filmler zincirlemesi yapacağız. Müziksel ve Sinematik anlatımı eşik tutacağız. Bir nevi “The Wall” gibi. Yörüngeler’in klibinde biraz retro ve samimi bir tarz benimsemek istedik. Grubun ilk klibi olarak yer alacağı için birazcık kendi karakterlerimizi, flurluğumuzu ve anlatımımızı deneysel bir tarz ile ifade ettik.  

İkinci tekliniz “Derin”in oluşum süreci nasıl gelişti? Avrupa Müzik ile yollarınız nasıl kesişti? Derin ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Atılay Küçükoğlu: Derin’in doğuş süreci, ilk adımları ve sunuşu aynı Yörüngeler gibi gelişti. Her şey olması gerektiği doğallıkta ilerledi.  

Samay Toprak: Avrupa Müzik ile yollarımız, benim çok sevdiğim bir arkadaşım aracılığıyla kesişti. Onun da müzik grubu bu şirkete bağlı ve ona danışarak, toplantılar alarak bu işi yapmaya karar verdik. Avrupa Müzik ile tanıştığımızda bizi ve perspektifimizi çok sevdiler zaten ve bizim de içimize sindiği için yolumuza onlarla devam etmek istedik. Geri dönüşlere baktığımızda ise Derin bana göre Yörüngeler’den çok farklı bir evrende barınıyor. Klipler arasındaki geçiş de çok keskin bu sebeple. Ama Derin de, ben ve Atılay’ın perspektiflerimizi Göktuğ’nunkilerin üstüne koyduğumuz bir yaratım. Türkiye’deki alternatif müzik dünyası Derin’i daha çok sevdi diyebilirim. Daha insancıl ve okşayıcı bir tavırla, görsel ve duyumsal ürün çıkardığımıza dair geri dönüşler alıyoruz daha çok. Hikayesi öfori üzerinden oluşsa da, klipte ve müzikte daha sade bir anlatım izlediğimizi ve bu anlatımın da bizi yansıttığına dair yapıcı eleştiriler aldık. Klip ilk kez izlendiğinde soru işaretleri yaratsa da, bu soru işaretlerinin hikayenin içinde barınan elementler olduğunu düşünüyorum çünkü yaptığımız her şey aslında amaç barındırıyordu. Derin’i Avrupa Müzik etiketiyle çıkardığımız için daha fazla insana ulaştığımızı ve geri dönüşlerin Yörüngeler’den doğal olarak daha fazla olduğunu da deneyimledik. 

Derin’in klibini yöneten Ali Yücel Yağcı ve Uzay Kabuli ile yollarınız nasıl kesişti? Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Göktuğ Eren: Ali Yücel Yağcı eski ev arkadaşım, hep konuşurduk çekelim diye. Araya pandemi girdi, sonrası  “Derin”e nasip oldu. Uzay Kabuli onun arkadaşı. Bu vesile ile tanıştık. Oldukça yetenekli insanlar. Sentez bir iş çıkardılar. Uzay’ın reklam prodüksiyonundan gelen tavrı ve kurgu sihirbazlığı şarkıya başka bir hava kattı. 

Yeni tekliniz “Kırmızı Paltolu Kız”ın oluşum süreci nasıl gelişti?

Göktuğ Eren: Çok spontane oldu aslında. Neler ekledik neler. Çok zamandan sonra Kırmızı Paltolu Kız son şeklini aldı ki biz son ana kadar ekledik, çıkardık, türettik. Kapsamlı ve doyuran bir şarkı olmasını hayal ettik bu sebeple son kısımda güzelimiz Hande Akkaya’nın tınısını duyuyorsunuz. Öte yandan, şarkının en sonunda hikayedeki ikilemleri, Kırmızı Paltolu Kız’ımızın fiziksel aydınlığındaki ruhani karanlığı net olarak atonal bir melodiyle duyabiliyorsunuz. Kolektif bir oluşum oldu bu şarkı ve bize dokunan ne varsa karşı tarafa da dokunmasını önemsedik özellikle. 

Samay Toprak: İlk dinlediğim dönemlerde aslında Göktuğ ve Atılay ile yeni tanışmıştım. Dinledikten sonra şunu düşündüğümü hatırlıyorum. “Abi bu adamlar gerçekten sağlamlar!”. Çünkü müzikal açıdan kan revan bir düzen olmasa da, sözlerle ve melodik yapıyla insanı çevreliyor. İlla ki paramparça edecek sözler veya melodiler yazmak gerekmiyor bana göre müzik sunmak için. Hissettiğini her halükarda aktarabilmek inanılmaz bir güç. Hala dinlediğimde kolumdaki 1-2 tüy dans eder mesela.  Öte yandan, Kırmızı Paltolu Kız macerası kendi halinde ilerledi diyebilirim. Göktuğ ilk bize sundu. Yanlış hatırlamıyorsam vokal kayıtlarını da Bahçeşehir Üniversitesi’nin stüdyosunda almıştık. Klibi tasarlayan yine Berk Uslu ve Deniz Yılmaz. Ben o zamanlar İsviçre’deydim. Klibin oluşum sürecinde bulunamadım ama izlediğimde özellikle Kırmızı Paltolu Kız’ımızı oynayan Lidya’nın gelişigüzel ve doğal tavırlarından çok etkilenmiştim. Parçanın son kısmı daha farklıydı ama Göktuğ ve Lidya’nın karşılıklı dansıyla o partın görsel ve duyumsal kısımları cuk oturdu. Benim de en çok tebessüm ederek izlediğim kısım oldu. 

“Kırmızı Paltolu Kız” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Atılay Küçükoğlu: Kırmızı Paltolu Kız içimize sindikten sonra paylaşıma açıldı. Geri dönüşler olarak, çok fazla yapıcı eleştiri ve tebrikler aldık. Birçok müzisyen arkadaşımız arayıp tebrik etti aynı zamanda müzikal anlamda “Şunlar şöyle olmuş, kendinizi geliştirmişsiniz!” gibi yorumlar yaptılar. Bizim için de bunlar kıymetli tabii. Kendi tarzımızı yansıtırken başka duyarlılıklara da kulağımızı kapatmadık. Bu sebeple klip için daha profesyonel yorumlar aldık. Etrafımızdaki herkes klibin samimi ve iç ısıtan yönüne vurgu yaptı. 

Samay Toprak: Daha çok klibin doğal ve yormayan bir yapısı olduğuna dair geri dönüşler aldım. Elektronik müziği nereye çekerseniz oraya geliyor aslında, bunu da öğrendim. Biz yaşadığımız veya hissettiğimiz şeyleri tarzımızla birleştirmeye çalıştıkça çevremizdeki insanlar bunu takdir etmeye başladı. Tabii bu da majör bir motivasyon. 

Kırmızı Paltolu Kız klibiyle yine Berk Uslu ile çalıştınız. Klibin oluşum süreci nasıl gelişti ve klip ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Göktuğ Eren: Geri dönüşler kısmı aynı aslında. Berk de Deniz de benim okuldan arkadaşlarım. Hem arkadaş olarak hem de sanatsal düşünüş bakımından çok yakınızdır. Klibin aşamalarında aslında daha fazla kişi vardı diğer kliplerden farklı olarak. Yaklaşık 10-15 kişilik bir ekiple tamamladık. Önceden dediğim gibi bütün süreçler kafamızda belirli olmasına rağmen, neredeyse tüm faktörler kendiliğinden oluştu ve ilerledi. 

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Göktuğ Eren: Müziği, hele ki kendi müziğimi tanımlayabiliyor olsaydım müzik yapmaya çalışmazdım zaten. Bu bir arayış ve keşif süreci, cazibesi burada.   

Atılay Küçükoğlu: Açıkçası normların dışına çıkmaktan korkmayan, alternatif bir müzik peşindeyiz. Her yeni şarkıda yeni şeyler denemeye ve geliştirmeye çalışıyoruz. İçimizden geldiği gibi yazıyoruz ve kendimizi belirli bir janra içine sıkıştırmak istemiyoruz. Fakat illa ki soracak olursanız müziğimizi alternatif pop olarak tanımlayabilirim. 

Kırmızı Paltolu Kız’dan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?

Atılay Küçükoğlu: Tabii. Elektronik soundları biraz işin içine katıp enerjik aynı zamanda yoğun hissiyatlı bir üçleme gelecek yakın zamanda.

Kendileri grubuna bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Kırmızı Paltolu Kız”ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.