Bağımsız Sahne köşesinin seksen üçüncü konuğu; sanatın pek çok alanında eğitimler alan bir sanat insanı olarak hem opera hem de tiyatro hem de opera eğitiminden gelen, oyunculuk anlamında da pek çok tecrübe kazanan, bir yandan sahne çalışmalarına devam ederken diğer yandan kendi şarkılarına da yönelme kararı alıp ilk iki teklisini dinleyicilerle buluşturarak güzel geri dönüşler alan, en son yine kendi eseri Alternatif Pop tınılı yeni teklisi “Sarmaşık”ı dinleyicilerle buluşturan Tuğçe Karaoğlan oldu. Karaoğlan ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, yeni teklisini, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.
Öncelikle Tutarlı Tutarsız’a kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Bu bağlamda konservatuvar eğitiminiz size müziksel anlamda neler kattı?
-Ben lisede girdim konservatuvara. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde klarnet bölümünde okudum. 18 yaşımdayken de, okuldan birkaç arkadaşımla, ilk grubumuzu kurduk. O zamandan beri de sahneye çıkıyorum. Üniversiteye geçiş döneminde Opera bölümüne geçmek istedim. Mimar Sinan’ın sınavlarına girdim, kazandım ve 2 sene Opera okudum. Müzik, kendimi fark ettiğim yaştan itibaren hayatımın merkezi. Küçük yaştan itibaren konservatuvarda okumak, zor bir süreçtir aslında. Çünkü erkenden meslek seçimi yapmış olursunuz. Hem acılı bir yoldur, hem de çok zevkli. Müziğin alfabesinin orada öğrendim ben. Başka bir disiplin ve konsantrasyon ister. Aldığım eğitimdeki mükemmeliyetçilik sebebiyle belki de bu kadar bekledim şarkı yayınlamak için.
Öte yandan Tiyatro bölümü mezunusunuz. Tiyatro okumaya nasıl karar verdiniz ve tiyatro ve sinema kariyeriniz size hem müziksel hem de sanatsal anlamda neler kattı?
-Opera bölümünü okuduğum esnada, hayatımın amacı olmadığını anladım aslında. Ben şarkı söylemek istiyordum ama Opera başka biri yol. O sırada da, zaten tiyatro bölümü ile ortak derslerimiz vardı ve aşırı keyif alıyordum. Dedim ki; “Denesem mi sınavları?” Hazırlanıp girdim sınavlara ve kazandım çok şükür! Mezun olduğumdan beri de Oyun Atölyesi’nde oynuyorum. Haluk Bilginer gibi bir usta ile, yıllardır sahneye çıkmak çok büyük bir ayrıcalık tabii ki. Aynı zamanda birçok dizi ve sinema projem oldu. Oyunculuk muhteşem bir özgürlük ve her rol bambaşka deneyim. İnsanın tekrar tekrar kendisi ile tanışması gibi. Sanatın bütün kolları birbirini destekler zaten. Oyunculuğun da kendi içinde, hep bir ritmi vardır. İki mesleği aynı anda yapabilme çok güzel bir şans. Oyunculuk bana, şarkı söylemeyi bırakıp, şarkı anlatmayı öğretti. Sadece güzel bir sese sahip olmak yeterli değil. Oyunculukta da, müzikte de, duyguyu aktarabilmektir maharet.
Bir tekli yayınlamaya nasıl karar verdiniz ve bu bağlamda “Tutarlı Tutarsız”ın oluşum süreci nasıl gelişti? Düzenlemenizi üstlenen Ahmet Faik Dökmeci ile yollarınız nasıl kesişti? Tutarlı Tutarsız ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Ufak tefek karalamalar yapıyordum ama ciddiye almıyordum yaptığım şeyi. Annemi kaybetmem ile başlayan, sonrasında da pandemi süreci ile devam eden bir duygu patlamaları dönemi geçirdim. İşte o zaman, yazmadan duramamaya başladım. Bu şekilde oluştu Tutarlı Tutarsız ve diğerleri. Ahmet benim konservatuvardan sınıf arkadaşım. Çok iyi bir müzisyen, besteci ve aranjördür. Ona yolladım şarkılarımı, çünkü beni tanıyan birisi yapsın istedim bu işi. Hayal ettiğimden çok daha güzel düzenlemeler yaptı. Şarkının geri dönüşleri son derece olumlu. Kadınlar, “Hislerimize tercüman oldun!” diyorlar! (gülüyor) Sonuçta biz kadınlar, hep biraz tutarlı biraz da tutarsız değil miyizdir?
İkinci tekliniz Dökmeci düzenlemesi “Meditasyon”un oluşum süreci nasıl gelişti? “Meditasyon” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Meditasyon’un yeri bende biraz daha farklı. Hem çok duygusal, hem de o kulakla dinlerseniz, mizahi bir yaklaşımı var aşka. Ayrılıklarda, yas süreci aşamalıdır biliyorsunuz. Kadınların aşamaları da genellikle; fal bakmak, arkadaşları ile durmaksızın bu durumun analizlerini yapmak, meditatif işlere sarmak ve en sonunda da kabullenmekten geçer. Özellikle kadın dinleyicilerimin çok sevdiği bir şarkı oldu.
En son yine Dökmeci düzenlemesi ile “Sarmaşık”ı dinleyicilerle buluşturdunuz. Sarmaşık’ın oluşumu nasıl gelişti?
-Sarmaşık, dinlediğinizde hareketli ve sanki “aşk acısı” anlatan bir şarkı gibi algılansa da, ben bu şarkıyı ailemde, son altı sene içerisinde kaybettiğim sevdiklerime yazdım. Yasın bendeki dışavurumu oldu.
Sarmaşık ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
-Geri dönüşlerim çok güzel. Dinlenme oranlarım giderek yükseliyor ve bu kadar az bir zamanda, böyle bir kitleye ulaşabildiğim için çok mutluyum.
Bununla birlikte müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturuyorsunuz. Müziğinizi bağımsız olarak dinleyicilerle buluşturmak size yapmak istedikleriniz anlamında özgür bir alan sağlıyor mu?
-Açıkçası ben önce işin mutfağını kendim göreyim, aşamaları ben geçeyim istedim. İyi ki öyle yapmışım. Şu an bu mecra ile ilgili çok daha fazla bilgiye sahibim. Şarkı yayınlamak, sahneye çıkıp söylemekten çok daha farklıymış. Ama ileriki aşamalarda, bir yapım şirketi ile de anlaşabilirim tabii ki.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
-Bence, daha çok, kadın şarkıları yazan, alternatif pop yapan bir müzisyenim.
Sarmaşık’tan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı?
-Şu an hazırda yayınlanmayı bekleyen 2 şarkım daha var. Üretmeye de devam ediyorum. Üretebildiğim müddetçe dinleyiciye sunmaya devam edeceğim.
Tuğçe Karaoğlan’a bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. “Sarmaşık”ı tüm dijital platformlarda bulablirsiniz.
Yorum Ekle