Röportajlar

İlk single çalışması ‘Geri Ver Bana’yı dinleyicilerle buluşturan Burak Can Bayar ile bir röportaj…

Öncelikle çeşitli sanatçılardan dinlediğimiz besteleriyle tanıdık kendisini. Sonra da prodüksiyon alanındaki çalışmalarını dinledik. Şimdi ise kendi firması BCB Müzik etiketiyle dinleyiciyle buluşan ilk single çalışması ‘Geri Ver Bana’ ile kısa zamanda ismini duyuran ve müzisyen bir aileden gelerek edindiği tecrübeleri başarılı bir potada eriten sanatçı Burak Can Bayar ile, Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, “Geri Ver Bana”yı ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

 

“Geri Ver Bana”ya kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız? Müziğe yönelmenizde müzisyen bir ailede yetişmenizin de etkisi oldu mu? Bununla birlikte daha önce pek çok bestenizi çeşitli sanatçılardan dinledik. Kendi eserlerinizi kendiniz seslendirmeye nasıl karar verdiniz?

-Evet, müzisyen bir ailenin içine doğdum. Kendimi bildim bileli müzik hep hayatımın merkezinde. Babamın stüdyosu vardı ve 3-4 yaşlarındayken oraya gitmek benim için lunaparka gitmek gibiydi. Orada çok fazla eğlendiğimi hatırlıyorum. Hatta stüdyo boşken mikrofon önüne geçip kayıtlar yapardım. Ama o yaşlarda müzik benim için sadece bir eğlenceydi. 

10 yaşına geldiğimde profesyonel futbolculuk yaptım, Beşiktaş altyapısında 1 sene oynadım. Sonra diz sakatlığı yaşadım ve yaşımın küçük olmasından dolayı, ailemin de baskısıyla futbolu bırakmak zorunda kaldım. Hala müziğe karşı ilgim çok fazlaydı. Ortaokul döneminde okul korosunda solist olarak sahneye çıkıyordum. Ama hala profesyonel açıdan bakmıyordum müziğe. 

Daha sonra aynı dönemlerde “Reggae & Dancehall” müziğini keşfettim. Karayip kültürünün boşvermişliği ve eğlence odaklı olması beni çok etkilemişti. İlk demolarımı bu müzik türünde kaydetmeye başladım ve arkadaşlarımdan gelen tepkiler bana büyük bir haz yaşatmıştı. İlk defa müziğe profesyonel açıdan bakmaya başlamıştım ve gerçek idealimin müzik yapmak olduğunu fark etmiştim. Sonrasında kendi şarkılarımı yazmaya başladım. Almanya ve Jamaikadan prodüktörlerle çalıştım ve bu çalışmalar o ülkelerin Reggae radyolarında çalındı. Lise yıllarında da Reggae Dancehall müziği yapmaya devam ettim. KASDAV isimli müzik yarışmasında iki sefer okulumu temsil ettim. Bu sayede provalarda orkestrasyon öğrendim, yeni müzisyenlerle tanıştım. Elektro gitar, bas gitar, davul, keyboard çalmayı öğrenmeye başladım. Liseden mezun olduğum yaz Antalya, Adrasan plajında bir Reggae festivalinde sahneye çıktım fakat yaşım henüz onsekizdi ve çok fazla alkol alıp sahneye çıkmıştım. Hayatımın en kötü performansıydı. Bol bol yuhaladılar beni. (Gülüşmeler)  

Üniversite yıllarında ise yaptığım müzik türü kontrolümün dışında bir şekilde başka bir forma evrildi. Türkiye piyasasının istediği formda pop müzik şarkıları yazmaya başlamıştım. Ağabeyim Emre Bayar’ın da teşvikiyle bu parçaları çeşitli sanatçılara verdik. Fakat doğruyu söylemek gerekirse bu çalışmalardan hiç keyif almadım. Sanatçı arkadaşlarım, ağabeylerim yanlış anlamasınlar, onlarla ilgili değil. Türk müzik piyasasının muhafazakar tutumu ve müzikal bağlamda sahteliği beni yıldırmıştı. Radyolar, müzik TV kanalları, menajerler, müzik şirketleri yaptığımız müziklere karışıyordu ve üstelik birçoğu müzisyen bile değildi. Yaptığımız şarkıların birbirine benzemelerine sebep oluyorlardı çünkü dar bir alana hapsolmuş bir pop müzik istiyorlardı. Sanatçılar da şarkılarının çalınması için onları dinliyorlardı. Bu düzen hiç hoşuma gitmemişti; çünkü müzik yaratıcısı olarak özgürlüğümüz çok kısıtlıydı. Bunları fark ettikten sonra 2 sene müzik üretemedim. 

Müzik piyasasına yenilikçi bir anlayış ve özgür düşünce getirebilmek için 2015 yılında ortağım Candeniz Önkol’la birlikte Pegasus Müzik’i kurduk. (İsmi daha sonra “BCB Müzik” olarak değişti.) Bu şirkette bağımsız sanatçılara yer verdik. Bu çalışmaların birçoğunun müzikal yönetmenliğini de ben yaptım. Bu sayede daha fazla tecrübe kazandım. Uzun bir aranın ardından tekrar müzik üretmeye başladığımda müzik tarzım tekrar başka bir forma evrildi. “Geri Ver Bana”yı yazdım ve artık ilk single’ımı yayınlama zamanının geldiğini hissettim.

 

İlk önce Pegasus ile, sonradan BCB Müzik ile prodüksiyon alanında da yer almaya başladınız. Prodüksiyon alanına girmeye nasıl karar verdiniz?


-Müzik şirketi kurup, albümler üretmek çocukluk hayallerimden biriydi. Ama bu kadar erken gerçekleşmesinin sebebi, biraz önce anlattığım Türk müzik piyasasının düzenini erken fark etmiş olmam. Pop müzik piyasasındaki şarkıların birbirine benzemesinin sebebi bu düzen. Radyolar, müzik şirketleri, TV müzik kanalları ürkek bir tavırdalar. Alışılmışın dışında olan hiçbir müziğe tavizleri yok. Bu yüzden de Türkiye’deki pop müzik, küçük, dar bir çemberin içine sıkışmış durumda. Dünya pazarına açılamamamızın en büyük sebebi de bu kanımca. Piyasaya yenilikçi bir anlayış getirmek için ve alternatif müzik yapan sanatçılarla bağımsız müzik yapabilmek için müzik şirketi kurmaya karar verdik. Aynı zamanda babamın müzik şirketi “Bayar Müzik”te de 5 sene boyunca “Digital Content Manager” olarak çalıştım ve müzik şirketi yönetimi konusunda çok fazla tecrübe edindim.

BCB olarak enstrümantal ve dünya müziği çalışmalarına da yer veriyorsunuz. Bu çalışmalara başlamaya nasıl karar verdiniz ve nasıl geri dönüşler aldınız?

-Aslında bu, babam Burhan Bayar’ın bir projesiydi ve bu projeyi bana devretti. Ben sadece projenin yönetimini üstlendim diyebilirim, müzikal açıdan hiçbir katkım olmadı. Bu, geleceğe yönelik bir projeydi, meyvelerini belki 20 – 30 sene sonra alacağımız bir proje.

 

’Geri Ver Bana’ ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

 

-Henüz 4 gün oldu yayınlanalı. Daha PR’a başlamadan bazı büyük radyolardaki Rock programları şarkıyı çalmaya başladı bile. Bu oldukça sevindirici. İlk geri dönüşler oldukça iyi. Ama daha fazla zaman tanımak gerek, çünkü şarkı ve video klip alışılmışın dışında. Sonucu ne olursa olsun beni oldukça tatmin eden bir proje oldu ve bu açıdan çok mutluyum.

 

Günümüzde CD olarak yayınlanan single sayısı azalırken ve birçok single CD şansı bulamadığı ve dijitalde görülen ilgiye orantılı olarak CD basımı yapılan bir dönemde single çalışmanız dijital olarak dinleyicilerle buluştu. Bu bağlamda ilerleyen zamanlarda single çalışmanızın CD olarak yayınlanması düşünülüyor mu?

 

-Tek bir şarkı için CD basmak çok mantıklı gelmiyor bana. Üstelik dijital platformlarda insanlar şarkıya çok kolay bir şekilde ulaşabiliyorken. Benim için önemli olan müziğimin kolay ulaşılabilir olması. “Geri Ver Bana” CD olarak raflarda yer almayacak, bunu kesin olarak söyleyebilirim. Fakat albüm yayınladığımda CD ve Long Play formatlarında da yayınlamayı planlıyorum.

 

Kendi çalışmalarınızın prodüktörü olmayı kendi açınızdan nasıl tanımlarsınız? Bu bağlamda bu durumun artıları nelerdir, dezavantajları da var mıdır?


-Özgürlüğü seven biri olarak psikolojik açıdan çok avantajlıydı benim için. Şarkıda duyduğunuz tüm enstrümanları ben çaldım, düzenlemesini ben yaptım. Hatta single kapağını bile ben tasarladım. (Gülüşmeler) Ama tabi ki tek başıma değildim bu projeyi gerçekleştirirken. Fikrine güvendiğim birçok insan da benimle birlikte bu projenin içinde yer aldı. Birçok şeyi danıştım. Bu durumun herhangi bir dezavantajıyla karşılaşmadım şu ana kadar. Özgürce, dilediğim müziği yapabilmek beni çok tatmin ediyor ve tam da ihtiyacım olan şeydi.

BCB Müzik olarak yaptığınız pek çok albüm fiziki olarak çıkmadan sadece dijital albüm olarak çıktı. Sizce dijital platformlar CD’lerden daha mı fazla ilgi görüyor?

 

-Tabi ki. Daha fazla ilgi görüyor çünkü ulaşması daha kolay ve daha maliyetsiz. Müzik piyasası tüm dünyada bir değişim döneminde şu anda. Birkaç sene önce CD’lerin yerini dijtal indirmeler almıştı. Şimdi de dijital indirmelerin yerini streamler (dinlemeler) aldı. Müzisyen olarak baktığım zaman bu durum sevindirici çünkü insanların müziğime ulaşması çok daha kolay bir hal aldı. Bir müzikseverin, müzik satan bir dükkana gidip dakikalarca CD raflarını tarayıp, benim çalışmama denk gelmesini beklemek zorunda değilim. Açıkçası ben de CD almıyorum, sadece çok nadiren koleksiyon için CD satın alıyorum. Etrafımdaki çoğu insan da aynı şekilde. Bu değişim henüz tam anlamıyla tamamlanmadı. Birçok insan henüz Spotify ve benzeri platformların farkında değil. Ama birkaç sene içinde bu değişimin ülkemizde de tamamlanacağını düşünüyorum. Bir plak şirketi sahibi olarak baktığım zaman da meslek birliklerinin, SpotifyiTunes vb. platformlarla yaptığı anlaşmaları daha karlı ve dünya standartlarına uygun olarak revize etmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir stream’in plak şirketine getirisi, dünya ile kıyaslandığında çok yetersiz.

 

Birlikte çalışmalar gerçekleştirdiğiniz Özgür Yurtoğlu ile yollarınız nasıl kesişti?

 

-2010 yılında bir single yayınlayacaktım. (Daha sonra iptal oldu.) O şarkının mixing’ini kime yaptıracağımı araştırırken Özgür ağabeyin ismi çokça karşıma çıktı. O dönemde Tarkan’ın, Murat Boz’un ve diğer başarılı projelerin mixing’ini o yapmıştı. Tanıdıklar vasıtasıyla telefon numarasını buldum, randevu aldım ve birlikte çalıştık. O günden bu yana da tüm projelerimde onunla çalışıyorum. Profesyonelliği, çalışma tarzı, müziğe bakış açısı ve müzik sevgisi beni çok etkiliyor. Kendisini sürekli geliştiren bir müzik mühendisi benim için Özgür Yurtoğlu. Sound oluşturma konusunda fazlasıyla tavsiye veriyor ve çoğunlukla dinliyorum Özgür ağabeyi.

 

Bu çalışmadan sonra yapmayı düşündüğünüz çalışmalar var mı? Bu doğrultuda ileride albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?

 

-“Geri Ver Bana” ilk albümümün habercisiydi. Hazırladığım bu albümden iki single daha yayınlayıp, albümü 2019’un ilk aylarında yayınlamayı planlıyorum. Hala stüdyodayım ve günümün büyük bir kısmı müzik üreterek geçiyor şu anda. Bunun dışında, konserler planlıyoruz. Yakında sosyal medya hesaplarımdan duyurularını yapacağım.

Bu güzel röportaj için Burak Can Bayar’a teşekkür ediyorum. “Geri Ver Bana”yı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.