Röportajlar

Yeni kısaçaları “Sahil İnsanları”nı dinleyicilerle buluşturan müzisyen Ilgaz Fakıoğlu ile bir röportaj…

İlk olarak Yarımada grubu ile tanıdık kendisini. Ardından kendi solo projelerini dinlemeye başladık. Şimdi ise yeni bir kısaçaları; “Sahil İnsanları”nı dinleyicilerle buluşturan müzisyen Ilgaz Fakıoğlu ile Bi’Kuble için, müzik yolculuğunu, aldığı geri dönüşleri ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

Solo projenize kadar olan müzik yolculuğunuzda neler yaptınız?

 

-En baştan başlamak gerekirse, lise yıllarından itibaren sahne alan, birçok grupta yer alan bir gitaristtim. Bunların geneli Rock tınılı diyebileceğim gruplardan oluşan; kısa süreli projelerdi. 2011 yılında dâhil olduğum Yarımada grubunu bu noktada belki de ayırmak gerekecek; çünkü hem müzikal anlamda hem de arkadaşlık anlamında kendi açımdan farklı bir oluşumdu diyebilirim.

 

Yarımada grubu size müziksel açıda neler kattı?

 

-Kolektif bir şekilde kompozisyon üretme konusunda Yarımada, yerel sahnede iyi bir pozisyondaydı. Sadece enstrüman çalan insanlardan değil; müzik üzerine kafa yoran kişilerden oluşması grubun en büyük artısıydı. Bunun da iyi müzik anlamında birçok getirisi olduğu kesin.

 

Yarımada olarak The New Generation Of Turkish Psychedelic Volume I albümünde yer aldınız. Albümde yer alma süreciniz nasıl gelişti? Bu bağlamda bu projede yer almak sizin için nasıl bir deneyimdi?

 

Ironhand Records’un kurucusu Ercan Demirel’in organik bir şekilde bize ulaşması ve projeden bahsetmesi süreci başlatan hamle oldu. Dušan Kovačević’in tiyatro oyunundan ilham alınarak yapılan ‘’Profesyonel’’in söz konusu albümde kullanılmak istemesi bizi oldukça mutlu etmişti. Hem albüm sürecinin hem de Ercan Demirel’in kişisel temaslarının gruba birçok şey kattığı bir gerçek. Yerli sahnenin değerli gruplarıyla birlikte böyle bir samimi projede yer alabilmek hâlen geriye dönüp bakıldığında keyif veren ayrıntılardan biri.

 

Bir albüm yapmaya nasıl karar verdiniz ve ‘Ant’ albümünün oluşum süreci nasıl gelişti?

 

-Esasında bir albüm yapmaya tam olarak kompozisyon bolluğu yaşadığım 2015 yılında karar verdim. Daha önceden sample olarak yaptığım belli başlı elektronik çalışmalar mevcuttu; fakat bu kompozisyon yapıların trafikleri dağınıktı ve birer şarkı olmaktan samimice söylemek gerekirse biraz uzaktı. O dönemde yaptığım çalışmaları bu eksikliklerden uzakta değerlendirmeye çalıştım. Ortaya ise nihai kayıtlardan sonra 2017 yılında elektronik, deneysel türevleri altında sınıflandırabileceğim ‘’Ant’’ albümü çıktı. Tabii bu süreçte hem kayıt, hem prodüksiyon kısmı yine evde; kendi oluşturduğum kişisel stüdyomda geçti. Şimdi yapsam belki bir türde, tek bir alanda daraltabileceğim bir albüm yapabilirdim. Çünkü Yılmaz Vural’ın futbolda tanınan çılgın kimliği neyse; ‘’Ant’’ da benim için müzikte oydu. Benim uçarı denememdi. Hem akustik temelli, hem deneysel, hem de synthwave bazlı birbirinden kimlik olarak çok farklı şarkıların bulunduğu radikal bir albümdü.

 

Ant ve ardından çıkan tekliniz Ruhumdaki Bir Yer Tedirgin ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

 

-Müzik yapmaya verdiğim zihin ve fiziksel meşguliyetin binde birini tanıtım, sosyal medya işleri için vermiyordum. O yüzden özellikle ‘’Ant’’; benim daha çok yakın müzik çevremdeki bilinirliği ile kaldı. Türkiye’de bir dinleyici kitlesi edinemedi; fakat yurt dışındaki –burada ismini veremeyeceğim- bir oyun firması konsept olarak albümü bir proje için kullanacağını yakın bir zamanda tarafıma belirtti.

 

Sahil İnsanları’nın oluşum süreci nasıl gelişti? Yapıtlarınız arasında diğer yapıtlarınıza göre nasıl müziksel farklılıklar var?

 

-Gazetecilik eğitimi sırasında yaratıcı yazarlık dersi aldığım Mario Levi’nin sık sık dile getirdiği bir sözü vardı: ‘’Sanat yapacaksanız önce soyunun.’’ Tabii buradaki soyunma elbette bir mecaz anlatımla açıklanabilir. Sahil İnsanları’nda bunu yaptığımı düşünüyorum. Yani kendimi, içten bir şekilde melodiye ve müziğe aktarabildiğimi. Kısa çalara dair süreçten bahsetmek gerekirse; diğerlerinden pek de farklı işlemedi diyebilirim. Daha önceden yaptığım kompozisyonlara akustik bir şekil verdim. Tabii bunu yaparken de uzun yıllardan beri dinlediğim Jan Garbarek, Stephan Micus, Dominic Miller gibi dinginliğin müziğini yapanlardan çokça ilham aldım. Mastering kısmını üstlenen Maven Mastering’in kurucusu Burak Ataş’ın dokunuşu da kısa çalara çok şey kattı.

Müziksel farklılığa gelecek olursak ise kendimi tek bir türe ve sound’a daralttığım bir çalışma oldu Sahil İnsanları… O yüzden beni epey de zorladı.

 

Tüm çalışmalarınızı bir firma olmadan, kendi isminizle eklediniz. Bu bağlamda çalışmalarınız için müzik firmaları ile görüştünüz mü? Yoksa kendiniz mi kendi isminizle yayınlamayı istediniz? 

 

-Türkiye’de organizyon şirketleri, kar amaçlı zihniyet ve bunlara bağlı büyük sahneler yerli alternatif müziğini belirleyen ana etken. Terör olayları ve ekonomik kriz bahsettiğim ana etken tarafından gözlerin yerli isimlere çevrilmesine sebep oldu; fakat bu neden yerli isimlerin iyi ya da kötü müzik yapmaktan çok müziği bir standart ölçüsünde, aynı konseptler içerisinde yapmasına vesile oldu diye düşünüyorum. Açıkça konuşmak gerekirse böyle bir ortamda yani alternatif veya ileri gidersek bağımsız olarak pazarlanmaya çalışılan; fakat ana akım müzik piyasasından pek de anlayış farkı bulunmayan bir ortamda zaten başından beri önümde tek seçenek vardı. Ben de bu seçeneği uyguladım.

 

Kendi çalışmalarınızın prodüktörü olmayı kendi açınızdan nasıl tanımlarsınız? Bu bağlamda bu durumun avantajları nelerdir, dezavantajları da var mıdır?

 

-Kendi müziğimin her noktasında yer almak çok güzel bir keyif; fakat elbette bunun olumsuz yanı da bir noktada bir dış kulağa ihtiyaç olmasından kaynaklanıyor. Prodüksiyonu, şarkıyı arada bir dış tarafa dinletmek önemli. Her durumun içinde olurken; pek de kapanmamak lazım diye düşünüyorum.

 

‘Sahil İnsanları’ hakkında nasıl geri dönüşler aldınız?

 

-Başta caz müzisyenleri olmak üzere yakın çevremden çok güzel tepkiler aldım. Fakat tabii yayın tarihi henüz çok yeni olduğundan, kayda değer genel bir etkiden bahsetmek yersiz olacaktır.

 

Tüm çalışmalarınız dijital olarak yayınlandı. Bu çalışmalardan birini ya da diğer çalışmalarınızı CD olarak yayınlamayı düşünüyor musunuz?

 

-Geçmiş çalışmalar için düşünmüyorum; fakat hâlihazırda temellerini attığım bir projenin önümüzdeki sene çıkacak kısa çaları için farklı format düşünmekteyim.

 

Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

-Deneysel müzik olarak tanımlamak doğru olacaktır.

 

‘Sahil İnsanları’ndan sonra yapmayı düşündüğünüz projeler var mı?

 -Solo projeye belirli bir süre ara verip hâlihazırda gitaristliğini yaptığım gruplara geri döneceğim bu dönemde. Ekranların sevilen yüzü bir gazetecimizle ortak bir projemiz de var. Oraya da yoğunlaşmak istiyorum.

Ilgaz Fakıoğlu’na bu güzel röportaj için teşekkür ederim.“Sahil İnsanları”nı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.