Edebiyat Kitap

İlk Öykü Kitapları #4: Selahattin Anatürk – Samut…

Selahattin Anatürk… Günümüzün pek çok edebiyat dergisinde ve kolektif kitaplarda yer alan öyküleriyle tanınan Anatürk, şimdi ise kendisi zaman içinde dergilerde yayınlanan öykülerini ve yeni yazdığı öyküleri ilk kitabı “Samut”ta bir araya getirdi.

Ayrıkotu Yayınları’ndan Mayıs ayında yayınlanan 18 öykülük kitabın editörlüğünü Hayrunnisa Biçer üstlendi.

İlk iki öykü bu kitaba özel yazıldı. “Pervane Böceğin Kanatlarıydık Biz” çocukluk anılarına, pişmanlıklara ve aileye değinirken güzel köy tasvirleriyle ete kemiğe bürünüyor. “Benden Zerre İz Kalmadı”, kaderi batakhaneler olan bir kadının hüznünü ve kaderine boyun eğip kendi kaderini değiştirme konusunda yaşadığı arafı anlatıyor. Üçüncü öykü -Litera Edebiyat’ta yayınlanan- “Isırgan” yine çocukluk anılarından bu güne gelen ve o dönemki küçük kızda yer eden bir travma ve travmanın sebebinin bağdaştırıldığı bitki ile (ısırgan) yine köy tasvirinin başarılı kullanıldığı çarpıcı bir metin. Dördüncü öykü -İkinci Hamur’da yayınlanan “Zamanı Durdurmak” Amelie filminin meşhur sözü “Çünkü insan zamanı durdurmak istediği yere aittir”den yola çıkarak yine düş kırıklıklarıyla dolu bir anlatım. Dördüncü öykü kitaba ismini veren öykü “Samut”, kelime anlamında olduğu gibi suskun doğmuş bir çocuğun hor görülmesini dününden bugününe doğru anlatıyor “İnsan kusuru ile dünyaya gelirdi de kusuru başına kakılmazdı. Atalarımız bize öğretmedi mi hiç? Aslında kusursuz bir insan varsa o da Samut’tu. Dert oldu herkese.” S.36

Beşinci öykü -Edebiyatist’te yayınlanan “Nazife” oğlundan haber bekleyen bir ana ile yine ortamına ve yer yer karamsarlığa dönüş oluyor. Altıncı öykü “Gelin Teli” yeni bir öykü ve bir önceki öyküye benzer doğrultuda köy ortamında geçiyor. Bir diğer öyküde gelecek olana hasret varken bu öyküde gidene hasret var.

Sıradaki öykü -Litera Edebiyat’da yayınlanan- Uçurtma Kıyısındaki Çocukluğum’da bu sefer bir kızın gözünde çocukluğa anneyi özlemi anlatırken yeni yazılan diğer öykü “Anne Kuytusu” da aslında diğer öykünün devamı gibi anılara ve bu güne uzanıyor. Kar Öykü’de yayınlanan “Kır Çiçekleri” minibüs şoförü kocasını yad eden kadının güzel arka plan bilgisi ile güçlü anlatımı iken yeni bir öykü
“Müzeyyen” bir atölyede hayatındaki zorluklara rağmen herkesin neşe kaynağı olan bir kadın portresi çiziyor.

Sırada Kar Öykü’de yayınlanan art arda iki öykü var “Karanfil Kokusu” en uzun gecede yaşanan bir adamın gözünden ayrılık hüznü, “Gül Kokan Mendil” bir çocukluk düşünden doğrultuyla fantastik bir anlatım oluyor.

Edebiyatist’te yayınlanan “İşlemeli Gümüş Ayna” distopik bir dünya tasviri oluyor. Sırada yine kitap için yazılan iki öykü var. “Leyla Sardunyaları Sulamayı Unutma”da diğer öyküde olduğu gibi “sarayına davet ediyor” ayrıntısı var. Doğulan evde zaman içinde saklı kalan gizleri anlatan öykünün ardından. “Anılarımı Astığım Keten İp” kapanmayan yaralardan aile içi şiddete bir gönderme oluyor. Darağacı Sanat’ta yayınlanan “Leylekleri Affettim” çocuk hasreti içinde olan Eleni’nin bir gece hayalinde yaşadığı farkındalığı güzel bir arka plan anlatımıyla anlatıyor.

Son öykü ise yeni bir öykü “Devlerin Resmini Çiziyorum” Floransa’da bir üniversitede emekliliği gelen ressam profesörün yerini bırakacağı Kalyani ile uzun yıllar önce tanışması anlatılıyor.

Anatürk, öykülerinde kadın veya erkek bir bireyin iç dünyasını gayet başarılı bir şekilde çarpıcı cümlelerle aktarabiliyor. Öte yandan yeni yazılan öykülerin daha önce dergilerde yayınlanan öykülere olan referansı ve bu bakımda arka arkaya gelmeleri de okuyucuyu bir yapbozun parçalarını birleştiriyor gibi hissettirecektir. Tüm bu öğelerin sonucu olarak “Samut” hem başarılı bir öykü toplamı hem de Anatürk’ten yeni öykülerin de aynı başarıyla gelmeye devam ettiğinin bir göstergesi oluyor.